28 Kasım 2013 Perşembe

AVATAR - Analiz


                                             AVATAR


  Hazırlığı ve çekimleri yaklaşık 11 yıl süren, dünyanın en büyük şirketlerinden The Coca Cola Company tarafından da desteklenen, 200 milyon Dolar bütçeli filmin, nasıl bir felsefenin ürünü olduğunu ortaya koymaya çalışacağız.

Önce filmin senaristi ve yönetmeni olan Cameron'un geçmişine bir göz atacağız. Ardından onca animasyon ve multimedya eşliğinde verilen filmdeki temaları sıralayacağız. Son bölümde de verilmek istenen mesajı ve filmin amacını ortaya koyacağız.

YÖNETMEN: JAMES CAMERON

 1986 yılında Cameron, "Yaratık"(Alien) adlı filmin 2. serisini çekerek adından söz ettirdi. Bu filmin verdiği mesaj da çok anlamlıydı. Filmde, insanların "içinde türeyen kötü bir uzaylı yaratık", insan soyunu tehdit etmektedir. Bu kötü uzaylı yaratıktan kurtulmak için ise bir tür "kurtarıcı mesih"e ihtiyaç vardır.

Cameron, 1991 yılında belki de sinema tarihinin en akılda kalan yapıtlarından biri olan "Terminatör 2: Mahşer Günü" adlı filmi çekti. Bu filmde de "insan ırkını tehdit eden kötü makineler" ve insanlığın kurtarıcısı olması beklenen bir "kurtarıcı(mesih) çocuğun" öyküsü anlatılmaktadır.

Cameron, 1997 yılında ünlü "Titanik" filmini beyaz perdeye yansıttı. 11 dalda Oscar kazanan bu film, aynı zamanda sinema tarihinin en fazla izlenen filmi oldu. Yönetmen Cameron, 11 yıl süren çok uzun bir hazırlığın ardından, bu kez beklentilere uygun olarak "Avatar" filmi ile seyircisinin karşısına çıktı. Avatar filmine bir göz atalım:

FİLMİN ÖZETİ VE ÖNEMLİ KAVRAMLAR

1) Filmde Kutsanan "Navi"; cin-şeytan Irkıdır: Filme göre, 22. yüzyılda Pandora adlı bir gezegende Navi adlı yaratıklar yaşamaktadır. Pandora, antik Yunan felsefesine göre; kötülüklerin kaynağı olarak gösterilen çok güzel bir kadının adıdır. Zeus'un hediye ettiği bir kutuyu açan Pandora, böylece tüm kötülüklerin yeryüzünde yayılıp saçılmasına neden olur.

Navi adlı yaratıklar; mavi benizli, iri gözlü, vampir dişli, kedi kulaklı, domuz-aslan burunlu, maymun kuyruklu ve 3 metre boyunda, oldukça çevik ama narin bir yapıya sahiptirler. Ve dikkatlice bakılmazsa göze batmayan bu detayların dışında, genel olarak insansı bir görünümleri vardır. İnsan ırkına sözde sevgi-barış dolu yürekleriyle benzerler. Hatta öyle ki gözünü para hırsı bürümüş, yaşadığı dünyayı çöpe çevirmiş olan 22. yüzyıl insanlarından daha insandırlar. Kabile halinde yaşan Navi ırkı, şamanist felsefeye inanır ve doğayla tam bir uyum içinde hayatını sürdürür. Hatta dev bir netvork ağı gibi Pandora'yı saran ağaçlarla iletişim kurabilmekte, en vahşi hayvanlarla yeri geldiğinde düşmanlara karşı işbirliği yapabilmektedirler. Hayatın kaynağı olarak gördükleri Eywa adlı ağaca Tanrı diye tapmakta, el ele tutuşarak bu ağacın altında dua etmektedirler.


2) Filmde Küresel Güçler: Dünyanın iliğini kemiğini sömüren küresel güçler, gözünü Pandora gezegenindeki çok değerli bir madene dikmiştir. Amerikalı bir şirket, bu cevherin ticaretini yapmak üzere Pandora'daki çalışmalarına başlar. Filme göre, emperyalist insan güçleri, Naviler'i kandıramayınca; B planını; yani Naviler'i yok etmeyi devreye sokar ve yüksek teknoloji ürünü silahlarıyla Naviler'in yerleşim alanını yerle bir eder.

Ancak filmin ilerleyen sahnelerinde seyirci asıl gücün silahtan değil, şamanist felsefeye dayalı doğa sevgisinden kaynaklandığını öğrenecektir. Buradaki şamanist felsefenin; tüm "eski klan ve kabileler"deki cin-şeytanlarla temastan doğan bir felsefe olduğu hatırlanmalıdır.

3) Filmde Kurtarıcı Avatar(Mesih Deccal): Yukarıda bahsi geçen B planından önce, küresel güçler, Naviler'in yaşam alanındaki değerli elementleri çıkarmak için Avatar adlı bir proje üretirler. Projeye göre bilim adamları, (Navi ve insan DNA'sı meleziyle) avatar diye adlandırılan Navi görünümlü bedenler üretirler. Amaç, insanın düşünce gücüyle hareket eden bu avatarları kullanarak; Naviler'i Pandora'yı terketmeye ikna etmektir. Navi görünümlü bedenini (avatarını) kullanarak Naviler'le yakınlık kuran felçli eski bir asker, bağlı olduğu şirkete karşı çıkar ve Naviler'i kurtarmak adına insanlıktan çıkıp Avatar olmayı ve böylece Naviler'in barış-sevgi dolu yaşam felsefesini tercih eder.

Saçlarının ucuyla ağaç tanrılarına bağlanan Navi'ler, kendilerine yardım eden Avatar'ın (felçli asker) liderliğinde, vahşi hayvanların da katılımıyla savaşı kazanır. Küresel gücün merhametsiz adamları, sonunda Navi'lere teslim olur ve berbat dünyalarına geri dönmek zorunda kalırlar. Savaşın sonunda da beklenen değişim gerçekleşir. Kurtarıcı(mesih) Avatar, hayat ağacına bağlanır ve törenle insanlıktan tamamen çıkıp Navi'leşir.


FİLMDE VERİLEN MESAJLAR 

1)Filmde doğa ve ağaçlar kutsallaştırılmaktadır. Bu, Hinduizm, Şamanizm, Şintoizm, Brahmanizm ve Budizm gibi paganist dinlerde var olan bir inanıştır. Bu dinlerin ortak noktası, doğaya (canlı ve hayvanlara) olan aşırı sevgi ve re-enkarnasyon inancı olarak özetlenebilir. Doğaya olan sevginin kaynağında ise tanrılarının; bir ineğin, ağacın ya da insanın bedeninde reankarne olması ve o beden üzerinden insanların arasında yaşaması felsefesi yatar. İşte bu nedenle doğada olan her şey, tanrı olma potansiyeli taşıdığından kutsaldır. Filmdeki Navi kavramıyla; bu "şeytani dinler ve paganizm" kutsanmakta ve yüceltilmektedir. Naviler'in yüce anamız diye hitap ettiği "Eywa", Kızılderili ve Şaman kültüründen bildiğimiz, "paganist kültür"ün mirası olan ve bugün de evrimci bilim adamları ve ateist çevrelerce kutsanan "tabiat ana"yı temsil etmektedir.

2) Uzaylı Navi'lerin, neredeyse kusursuz kişilik tarifleri karşısında, Dünyalı insanların yerin dibine batırılması çok manidardır. Bu filmde Dünya'yı yöneten ve talan eden, petrol ve değerli madenler uğruna Afganistan'ı, Irak'ı işgal eden küresel güçlerin, tıpkı 2012 filmindeki gibi hedef tahtasına oturtulduğu açıktır. Zeitgeist ile iyice ortaya çıkan ve artık birçok filmde işlenen küresel güç eleştirileriyle ne amaçlanmaktadır? Bu, tamamen "İblis'in kadim planı"nda yer alan küresel güce ve onun çıkaracağı "sahte Deccal"e verilmiş olan kötü rolle ilgilidir. Bu "Plan"ın ayrıntıları, sitemizin cin-şeytanlar bölümündeki "Kadim Plan: İblis Dünyayı Ele Geçirmek Üzere" başlığı altında incelenecektir.

3) Son olarak filmdeki esas unsur olan Avatar üzerinde duralım. Avatar, Hint mitolojisinde; Hint tanrılarının, yeryüzüne indiklerinde büründükleri şekillerdir. Balarama, Sri, Varaha gibi isimler alan avatar tanrılar, doğu kültüründeki birçok öyküye de ilham kaynağı olmuştur. Avatar düşüncesi, Hinduzm, Şamanizm, Şintoizm, Brahmanizm ve Budizm'deki reenkarnasyon inancıyla, tanrıların çeşitli beden ve varlıklar üzerinde sürekli olarak yenilenip tekamül etmesi şeytani yalanına dayanır. Eski Hint inançlarına göre koruyucu tanrı Vişnu, bir düzensizlik döneminde insanları kurtarma amacıyla dokuz kez Dünya'ya iner. Her gelişinde başka bir kılık ve ad alır. Yine her inişinde, bir öncekinden daha az kusurlu ve yetkin bir nitelik taşır. Ancak dokuzuncu ve sonuncu inişinde tam bir yetkinliğe ulaşamaz. Bu nedenle Vişnu'nun, bir kez daha ve tam yetkinlikle ineceğine inanılır. Bu geliş, "evrensel oluşumun sonlarına doğru"; yani "yaklaşansaat"te olacak ve "Vişnu" bu kez "Avatar" adını alacaktır.

Filmde kötü rol verilmiş olan Dünya güçleri karşısında, bir Avatar(Kurtarıcı-Mesih) yani aslında "Deccal" olan bir karakter yer almaktadır. Bu karakter her zamanki gibi iyiliksever, sevgi dolu, fedakar, kendi hayatını hiçe sayan ve benzer filmlerden alışageldiğimiz üzere tüm "iyi özellikler"i bünyesinde barındıran bir "hayvan-insan-navi karışımı"dır.

İblis'in "yaklaşansaat"te çıkaracağı lider; yani "Mesih Deccal"; aynen filmde olduğu gibi, gerçek hayatta da, küresel gücün kötülük mesihi "sahte deccal"den artık "yılmış ve korkuya kapılmış insanlığın" imdadına filmdeki gibi yetişecek; insanlığı kurtararak tanrılığını filmdeki gibi ilan edecektir. Filmdeki "Kurtarıcı"nın tüm özellikleri; gelecek olan "Mesih Deccal"e ait özelliklerdir. Bu kurtarıcının, İnsan-navi; yani insan-şeytan karışımı olması da bu bakımdan oldukça manidardır.


SONUÇ

Anlaşılan Avatar filmini tam 11 yılda hazırlayan James Cameron, her detayı tek tek düşünmüş; ya da "dostlarından ilham almış". Spritüelizm, New Age, paganizm, eski Yunan Mitolojisi, Şamanizm, Budizm ve Hinduizm felsefelerinden bolca yararlanmış. Yani film, öylesine yapılmış bir animasyon değil; baştan aşağı "cin-şeytanlar" başlığı altında ifşa edilecek olan, "İblis'in Kadim Planı"na hizmet eden bir beyin yıkaması...

Sıradan bir sinema izleyicisinin, animasyon harikası olarak tanıtılan filmin görsel efektlerinden, duygulu müziklerinden ve aksiyon sahnelerinden fırsat bulup; bu "felsefeyi yakalayabilmesi ve görüntüyü analiz edebilmesi" elbette düşünülemez.

Böylece o zehirli tohumlar, insanların bilinçaltına tek tek ekiliyor. Çünkü "yaklaşansaat" geldiğinde; kendisini insanlığın kurtarıcısı olarak tanıtacak olan "Mesihi Deccal", insanlığın gelmiş geçmiş "en büyük fitnesi" olarak ortaya çıkacaktır. İşte o gün, şeytanın her yönüyle ektiği tüm tohumlar yeşermiş olacaktır. Ancak bugün "şeytanın açık tuzaklarını ve mesajları"nı algılayamayıp ağzı açık bakanlar, bu "aldatıcı" ve "çok yüzlü kurtarıcı mesih"in, yalanlarına inanarak aldanmış olacaklar ve arkasından "dehşetli bir akibet"e sürükleneceklerdir.


 Bana Destek olmak İçin Lütfen Youtube Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın..

Youtube Kanalım  >>> Eyüp Ertaş

26 Kasım 2013 Salı

Nestlé





Nestlé, en çok boykot edilen dört küresel şirketten biridir
(diğerleri Nike, Coca Cola ve McDonald’s).

Bebek mamasıyla başlayıp, sudan çikolataya, kahveye ve hatta kedi-köpek mamasına uzanan pek çok alanda üretim yapan Nestlé’nin neden bu kadar boykot edildiğini bu yazıyı okuduktan sonra daha iyi anlayacaksınız.

İlk ve en önemli Nestlé boykotlarından biri ABD’de başlatıldı. 7 Temmuz 1977′de, İsviçre kökenli Nestlé karşısında başlatılan hareket nihayet 1980′lerde Avrupa’ya da ulaştı. Nedeni anne sütünü ikame etmek üzere geliştirdiği süt tozu içeren bebek mamalarıydı.

Boykot kampanyasını başlatanlar, özellikle gelişmiş ülkelerde anne sütünü gözden düşürmek suretiyle yapılan mama pazarlamasının bebek ölümlerine neden olduğunu öne sürüyorlardı. Kampanyayı başlatanlardan Profesör Derek Jellife ve eşi Patrice, boykotu yaygınlaştırmak
için World Allience for Breastfeeding Action (WABA-Dünya Anne Sütü Eylem İttifakı) adlı bir platform kurdular.

Ardından International Baby Food Action Network (IBFAN-Uluslararası Bebek Maması Eylemi Ağı) ve Save the Children (Çocukları Koru) örgütleri de Nestlé’nin hangi noktalarda bilerek “yanlış” bir propaganda yöntemi geliştirdiği üzerine bir hayli çalışmalar yaptılar.

Süt tozunun ne zararı var?

- Öncelikle Nestlé’nin anne sütü yerine önerdiği “süt tozu”nun mama kıvamına getirilmesi için su kullanılıyor, yoksul ülkelerde su yeterince arıtılmadığı için bebek ölümlerine neden oluyordu. Ayrıca bu mama, anne sütünün sağladığı bağışıklık kazandırıcı işlevlere sahip olmaktan da uzaktı. UNICEF’e göre, yenidoğanlarda mama kullanımı bebeğin ihtiyaç duyduğu hijyen koşullarının 6-25 kat arasında düşmesine neden oluyordu.

- Nestlé yoksul ülkelere içeriğinde daha az gıda takviyesi bulunan toz halinde “bebe sütü” (süt tozu) pazarlıyordu. Çünkü kimi gıda takviyeleri mamaların raf ömrünü azaltıyordu. Dolayısıyla bebekler bu şekilde hem anne sütünden uzaklaştırılıyor hem de yeterince besin içermeyen mamalarla besleniyorlardı.

1978′de Afrika’daki pek çok hükümetle anlaşan Nestlé, kıtanın her yerinde bedava süt tozu dağıtmaya başladı. Aslında çalışan ya da emzirmek istemeyen “üst sınıf” annelerin işini kolaylaştırmak üzere üretilen süt tozu bir salgın gibi yayıldı Afrika’da. 23 Mayıs 1978′de sağlık profesyonelleri süt tozuyla beslenen bebeklerde ölüm oranlarının yükseldiğini bildirmeye başladılar.

Üstelik bebek mamalarının pazarda yaygınlaştığı 1960 ve 1970′li yıllarda emzirme oranı Meksika’da yüzde 100′den yüzde 40′a, Şili’de yüzde 90′dan 5′e, Singapur’da yüzde 80′den yüzde 5′e gerilemişti. Nestlé pazarlama stratejisini birkaç haftalık mamayı ücretsiz vermek üzerine kurmuştu. Bu şekilde bebek ve anne süt tozu temelli mamaya alıştırılıyor, sonra da satın almaları sağlanıyordu.

Boykot nasıl yayıldı

Fakat meselenin öncesi de vardı… Nestlé’nin agresif mama pazarlama stratejisi 1973 yılında New Internationalist adlı bir derginin “The Baby Killer” (Bebek Katili) başlıklı bir broşür yayınlamasıyla ilk kez radikal bir biçimde eleştirilmişti. Nestlé dergiyi mahkemeye verdi ve hatta davayı kazandı da.

Çünkü ABD mahkemesi o dönemde, Nestlé’nin pazarlama stratejileri ile bebek ölümleri arasında doğrudan bir bağlantı kurmayı başaramadı.

Dergi 300 İsviçre Frangı ceza ödemek zorunda kalsa da, mahkeme Nestlé’yi de “bilinirlik yöntemlerini gözden geçirme”kle görevlendirdi. O dönemde bu bile bir tür “ahlaki kazanım” olarak görüldü.

1978′de ABD’de anne sütünün yerine geçtiği söylenen mamalara karşı bir kamu davası açılarak bu konuda bir “Pazarlama Şartı” uygulanması talep edildi. Dünya Sağlık Örgütü ve UNICEF konuyu ciddiye alıp uluslararası toplantılar düzenlediler.

1981′de World Health Assembly (WHA-Dünya Sağlık Birliği) anne sütü desteği olarak kullanılacak mamaların içeriğinde olması gerekenler hakkında bir kod daha yayınladı.

Ayrıca bu mamaların reklamlarının yapılmasını ve sağlık görevlilerinin bu türden mamaları ailelere tavsiye etmesini de sınırlıyor, hatta yasaklıyordu kodu.

1984′te boykotu koordine eden örgütler Nestlé’yle bir araya geldiler. Nestlé ilgili kurallara uyma sözü verdi. Ancak 1988′de boykot bu defa da Nestlé’nin gelişmemiş ülkelerde besin değeri düşük mamalar satması nedeniyle tekrar başlatıldı.

1999′da Nestlé bu defa İngiltere’de Advertising Standards Authority (ASA-Reklam Standartları İdaresi) tarafından bir kez daha cezalandırıldı. Çünkü Nestlé’nin boykot karşıtı kampanyası etik-dışı ve sorumsuzluk örneği olarak görülmüştü. 2000 yılında Avrupa Parlamentosu IBFAN, UNICEF ve Nestlé’yi davet ederek karşılıklı iddialarını konuşabilecekleri bir açık toplantı düzenledi.

IBFAN’ın Pakistan temsilcileri ve UNICEF Nestlé’nin WHA kurallarına uymadığını bu toplantıda belgelerle kanıtladılar. Hatta Nestlé’den bu ülkedeki işlemlerini kontrol etmek üzere bir müfettiş gönderilmesini talep etmişler, müfettiş gönderilmiş, ancak kural ihlalleri devam etmişti.

Bugün durum ne?

Nestlé boykotu halen International Nestlé Boycott Committee (Uluslararası Nestlé Boykotu Komitesi) tarafından devam ettiriliyor. Komitede başta Baby Milk Action ve IBFAN olmak üzere 100 ülkeden 200 grup bulunuyor. Pek çok Avrupa üniversitesi, araştırma kurumu da söz konusu gruplar arasında yer alıyor.

Yalnızca İngiltere’den 73 öğrenci birliği, 102 şirket, 30 dini kurum, 20 sağlık örgütü, 33 tüketici örgütü, 18 yerel yönetim, 12 sendika ve 31 parlamenter Nestlé boykotunu desteklediklerini açıkladılar.

Nestlé ise sürekli olarak pazarlama stratejilerinde bir sorun olmadığını savundu. Ancak Mayıs 2011′de başta Filipinler olmak üzere Asya-Pasifik ülkelerinde Nestlé karşıtı bir kampanya daha başladı.

Bu bölgede de yaklaşık olarak 19 büyük sivil toplum kuruluşu Nestlé’nin üretim ve pazarlama stratejilerinin bebek sağlığını tehlikeye attığı düşüncesinde olduklarını açıkladılar.

Bunca boykotun ardından büyüme hızı kesilmeyen ve pazarlama stratejilerinden de ödün vermeyen Nestlé, 2008 yılındaki reklam kampanyasında şu kadarlık bir geri adım attı: “Anne sütü bebeğinizi beslemenin en iyi yoludur.

Fakat sütünüz yetersizse ya da emzirmeyi tercih etmiyorsanız Dünya Sağlık Örgütü’nün anne sütüne alternatif olarak gördüğü tek ürünü kullanabilirsiniz. Nestlé, gittiği her ülkede, o ülkenin Dünya Sağlık Örgütü kuralları uygulamalarına uyar.”

7 ölümcül günah

Nestlé’yi en zor durumda bırakan boykot kampanyalarından biri Filipinler’de gerçekleşti. Çünkü boykot, Nestlé’nin bu ülkedeki faaliyetlerinde haksız rekabet ettiğine ilişkin bir mahkeme sürecini de tetikledi. Filipinler kampanyasının broşüründe Nestlé’nin hangi“7 ölümcül günah”tan dolayı boykot edilmesi gerektiği şu şekilde özetleniyordu:

1. Bebe sütü ve mamalarını, anne sütünü gözden düşürmek pahasına agresif kampanyalarla satıyor ve bu konudaki uluslararası standartları sürekli ihlal ediyor.

2. Nestlé, Zimbabwe’deki fabrikasında kullandığı sütün yüzde 10-15′ini, diktatör Mugabe’nin el koyduğu çiftliklerden sağlıyor. Dolayısıyla bu kanlı diktatöre destek oluyor.

3. Filipinler’deki fabrikalarda mahkeme kararlarına rağmen sendikalaşan işçileri işten uzaklaştırıyor.

4. Özellikle çikolata üretiminde çocuk işçiliğin ve köleliğin engellenmesine dönük çabalara destek olmadığı gibi, kendisine kakao sağlayan üreticilere bu konularda göz yumuyor.

5. Oluşturduğu tekel dolayısıyla, kahve ve süt üreticilerinden ürünlerini değerinin çok altında satın alarak iflasa sürüklüyor.

6. Doğal kaynakları, özellikle su kaynaklarını tüketiyor.

7. Filipinler’deki seks skandalının ve dağıtıcılara uygulanan baskıların üzerini örtüyor.

Nestlé ne demek?

Nestlé dünyanın en büyük gıda şirketi. 1867′de Henri Nestlé tarafından kuruldu. Kuruluş öyküsü ise Henri Nestlé’nin, erken doğum yaptıktan sonra bebeğini besleyemeyecek kadar hastalanan bir komşusuna yaptığı yardımla başladı.

Nestlé, ihtiyaç duyduğu besini karşılayabilecek bir karışım hazırladı ve bebek yaşadı. O günden bu yana hız kesmeden büyüyen Nestlé, 2008′de 67 milyar Euroluk bir hacme ulaşmıştı. Fortune Global Dergisi’ne göre dünyanın en karlı şirketi.
     

 

 Bana Destek olmak İçin Lütfen Youtube Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın..

Youtube Kanalım  >>> Eyüp Ertaş

25 Kasım 2013 Pazartesi

İLLUMİNATİ'NİN 10 EMRİ

                           

1-) İnsan sayısını doğayla orantılı olarak 500 milyonun altında tut.
Örnek 1: H.A.A.R.P. yapay deprem, kasırga ve tsunami faaliyetleri.
Örnek 2: Gökyüzünde uçaklardan salınan Chemtrail Spreyler.
Örnek 3: GDO’lu yiyecek ve içecekler.
Chemtrail Sprey'in yeni tanımı: Bu spreyler, insan vücuduna yönelik bir nano-teknolojik
içerik aşılama işlemidir. Bu nano partiküller, insan beynine yerleşip insanların Cinlerle etkileşimini kolaylaştırarak tek merkezli denetleyen, her düşünceyi ve niyeti yakalamaya çalışan, gerekirse bireylere taarruz düzenleyebilecek bir çalışmadır.
Bu aralar rüya görmede, doğruyu yanlıştan ayırt etmede güçlük, çözülme, idrak ve bilinç kayıplarında artış var. Bu konuda kendilerini çok geliştirdiler.
Normal bulut pamuk gibidir, dairesel hatları vardır, Chemtrail Spreyler çizgi halinde ve çarşaf gibidir.
Chemtrail Sprey: Uçaklardan salınan, başağrısı, alerji, deri döküntüsü, Alzheimer, astım, psikolojik rahatsızlıklar, göz, solunum, sindirim ve sinir sistemi hastalıkları, kanser ve hatta ölümlere bile yol açan, depremlere ve küresel ısınmaya neden olan, çeşitli virüsler ve böcek ilaçlarından oluşan kimyasal spreydir.
(CHEMTRAIL SPREY)
2-) Üremeyi akıllıca kullan, sağlık ve çeşitliliğe önem ver.

3-) İnsanları yaşayan yeni bir lisanla birleştir.

4-) Tutku, inanç, gelenek ve tüm iyi huy barındıran şeylerle yönet.

5-) Tüm milletler, iç problemlerini kendi içlerinde, dış problemlerini ise dünya mahkemesinde çözsünler.
Örnek: Birleşmiş Milletler.

6-) İnsanları ve milletleri adil ve insaflı kanunlarla koru.
7-) Önemsiz kanunlardan ve gereksiz yetkililerden kaçın.
8-) Kişisel hakları sosyal görevlerle dengele.
9-) Gerçeği, güzelliği, sevgiyi ve sonsuz ile olma yolundaki aramaları ödüllendir.
10-) Dünya üzerinde kanser olma. Doğaya yer bırak. Doğaya yer bırak.
İlk maddeye vurgu yapıyor, bu da iyimser olan maddelerdeki samimmiyetlerini ortadan kaldırıyor.

ABD’nin Georgia Eyaleti’ndeki Guidestones (Rehber Taşları) üzerinde, 8 dilde yazılmıştır.

 Bana Destek olmak İçin Lütfen Youtube Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın..

Youtube Kanalım  >>> Eyüp Ertaş

FACEBOOK VE HAARP

                                

>>>>> Yeni Bilgiler <<<<<
* HAARP bazı depremleri, ülkelere adamlarını yerleştirmek için yapıyor, mesela Van Depremleri'nde kimbilir kaç Ermeni ülkemize sızmıştır.
* Bazı depremleri de yeraltındaki Yecüc ve Mecüc'ü çıkartmak için yapıyor, mesela İran depremi, bu konuda çok düşündürücü.

Yecüc-Mecüc, Nuh Tufanı sırasında yeraltı şehirlerine ve mağaralara gizlenen, karaların çökmesi sonucu yeraltında kalan, Yaklaşansaat'e kadar çoğalacak ve zamanı geldiğinde ortaya çıkarak Deccal'e tabi olanları ortadan kaldıracak, insan etiyle beslenen, Kuran'da sözedilen, Zülkarneyn As'ın iki dağ arasına set çekip bozgunculuklarını durdurduğu, Hadis-i Şerif'e göre kalkan yüzlü ve çekik gözlü olan Moğollara benzeyen ve Moğol tarafından çıkacak olan Dev ve Cücelerdir.
Yaklaşansaat terimi, Tevrat (Eski Ahit)'ta pek çok yerde geçmektedir. Kuran'da Kıyamet Saati olarak söz edilir.
Yecüc-Mecüc'ün ortaya çıkması, Kıyamet'in 10 Büyük Alameti'nden biridir, Hakiki Müslümanların lehine olan bir vakadır.
Misyonerlerin iddialarına göre, Yecüc-Mecüc Uzaylı, başka bir gezegende ve üzerlerine gaz kütlesi şeklinde bir set çekilmiş durumda.
HAARP depremlerinin bazılarının amacı Yaklaşansaat yani Kıyamet Saati'nden önce yeraltındaki Yecüc-Mecüc'ü ortaya çıkararak onları Deccal'e tabi etmek. Belki bir parça bunu başarabilirler, ancak hepsini ortaya çıkarabilmeleri mümkün değil, Allah'ın vaadi kesindir, Allah'a karşı gelmenin bir işe yaramayacağını çok acı bir şekilde anlayacaklar.

HAARP
High Frequency Active Auroral Research Program
Yüksek Frekanslı Etkin Güneşsel Araştırma Programı

HAARP Deprem Makineleri, Facebook anasayfasındaki Dünya Haritası'nın üzerindeki insanların konumlarına çok benzeyen bir şekilde dizilidir. Noktaları birleştirdiğimizde Sex yazısı ortaya çıkar. HAARP, subliminal mesaj hattında radyo dalgaları yayıp insanların psikolojilerini bozarak kaos oluşturmaktadır.

HAARP Deprem Makinesi'nden Dünya'da, 1'i radar olmak üzere, 14 tane vardır.

Bu makineler, deprem ve tsunami yapabilme, hava şartlarını aniden değiştirebilme ve insanların psikolojilerini olumsuz yönde etkileyebilecek radyo dalgaları yayabilme özelliklerine sahiptirler.

Bunların haricinde gezi halinde olan 2 tane de HAARP gemisi vardır. Birinin ismi Haarpship, diğerinin ismi Dark Knight (Kara Şovalye)’tır.

HAARP’in sitesinden depremlerin 1 hafta yada 2 gün öncesinden olabileceğini tahmin edebiliyorduk, ancak uzun zamandır siteye ulaşılmıyor, çok fazla deşifre olduklarının farkına vardılar.

Google Earth'ten bulabileceğiniz bazı HAARP bölgesi koordinatları.

I assume everyone reading this knows of HAARP. Less known is that HAARP is only one of several such facilities and not the most powerful one either.

There are others, here are five:
Mu Radar – 1 megawatt facility in Japan (34°51'14.80"N 136° 6'19.45"E).
Arecibo Observatory – 2 megawatt facility in Puerto Rico (18°20'38.97"N 66°45'9.77"W).
HIPAS – 70 megawatt facility east of Fairbanks, Alaska (64°52'21.18"N 146°50'18.78"W).
Sura – 190 megawatt facility in central Russia (56° 7'10.32"N 46° 2'4.41"E).
EISCAT – 1 gigawatt facility in Tromsø, Northern Norway (69°35'1.06"N 19°12'57.11"E).
(You can copy and paste the coordinates into Google Earth)


 Bana Destek olmak İçin Lütfen Youtube Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın..

Youtube Kanalım  >>> Eyüp Ertaş

24 Kasım 2013 Pazar

10 İlluminati Sembolü



İnanın ya da inanmayın son ayların en popüler konularından biri illuminati. Bu gizli örgüte inananların kullanıldığını iddia ettiği 10 sembolü listeliyoruz.
10. Heavy Metal İşareti

Heavy Metal işareti olarak bilinse de bu işaretin illuminaticiler tarafından Şeytan’ın boynuzları”nı temsil etmek için kullanıldığı biliniyor...
9. Güneş
Güneş eski çağlardan beri insanları en çok etkileyen şeylerden biri geliyor. İlk insanların Güneş’i Tanrı olarak gördükleri de biliniyor. İlluminati’nin kelime anlamı aydınlanma olduğu için ve en büyük aydınlık kaynağı güneş olduğu için sembollerde önemli bir yere sahip.

8. Pentagram
Sonradan adını Mezarkabul olarak değiştirse de bizim Pentagram olarak kabul ettiğimiz sıkı bir Türk grubu olmasının yanında aynı zamanda satanizm sembolü olan Pentagram illuminati sembolü olarak da değerlendiriliyor. 90′larda hemen hemen tüm Black Metal albüm kapaklarını süsleyen bu işaret, baphomet’i simgeleyen bu yıldız illuminaticiler ona taptıkları için onlara kutsal geldiği söyleniyor.

7. Sütunlar
Başka aleme geçişi sembolize “kapılar”ı bu iki sütun sembolize ediyor. Bu 2 sütündan geçtiğinizde artık illuminati’nin içindesiniz.

6. Çift Başlı Kartal
Bu semboller antik çağlardan beri gücü temsil ediyor. Herkesi yönetebilecek tek bir süper gücü. İlluminati bundan daha iyi bir sembol bulamazldı.

5. Pergel ve Gönye
Esasında bu çok bilinen bir mason işaretidir. G harfi God yani Tanrı, pergel ve gönye evrenin ulu mimarisini tasvir ediyor. Masonlar ilk kurulduklarında inşaatçı olduklarından bu şekilde bir sembolizmi kullanmışlar. Bir çok mason işareti gibi bu da illuminati ile ilişkilendirilmiştir.
4. 6 Köşeli Yıldız
Hz. Davud’un kalkanındaki, Hz. Süleyman’ın yüzüğündeki yıldızdır. Aslında bildiğimiz İsrail bayrağında da bulunan Yahudi yıldızı. Hz. Süleyman cinlere hükmedebilen bir peygamberdir bu sebepten dolayı illuminaticiler cinlere hükmetme güçlerini temsilen bu yıldızı kullanmaktadırlar.
3. Kuru Kafa ve Kemikler
Çoğu insana göre korsan işareti olarak gözüken bu işaret bize göre illuminatiyi sembolize eden simgelelerden birtanesi.
2. Damalı Zemin
İki sütunun devamı damalı zeminse oraya dikkat etmek lazım. Bu da başka alemlerle görüşmenin sembolü olarak gözüküyor. Rivayete göre Hz. Süleyman’ın yaptırdığı tapınağın zemini bu şekildeymiş ve bu sayede cinlerle iletişim kurabiliyormuş.
1. Tek Göz ve Piramit
Doların üstünde de bulunan en klasik mason sembolü. Bunun hakkında fazla söz söylemeye gerek yok. 



 Bana Destek olmak İçin Lütfen Youtube Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın..

Youtube Kanalım  >>> Eyüp Ertaş

SATANİZM










Özel olarak Hıristiyanlığa genel olarak da bütün dinlere karşı alternatif din olarak ortaya çıkan geçmişi oldukça eskiye dayanmasına rağmen yakın zamandan itibaren yeni bir din hüviyetine bürünen önemli bir harekettir.

Kelime olarak şeytana inanma,tanrı diye tapınma anlamına gelen satanizm; şeytana tapınma faaliyeti adı altında Yahudi-Hıristiyan geleneğine Yahudi - Hırıstiyan din tahakkümüne ve özelliklede Hıristiyanlığa karşı başlatılan bir reaksiyonun adı olmuştur. Buna Modern Protesto Hareketi demekte mümkündür. Bu hareket başta Hırıitiyanlık omak üzere bütün dinlere ve dinlerin ortaya koymuş olduğu kutsal değerlere karşı bir başkaldırıyı temsil eder. Dolayısıyla, başta İngiltere, Fransa, ve Almanya olmak üzere bazı Avrupa ülkelerinde özelliklede Amerika 'da ortaya çıkan, oradan diğer ülkelere yayılan Satanizm; Şeytanın en önemli özelliği olan muhalefet ve başkaldırıyı esas alarak dinin ve dini olan herşeyin karşısında, fakat şeytanın ve onun temsil ettiği şeyin yanında yer alma hareketidir. Modern Satanizm ABD 'li Macar asıllı Anton Szandor Lavey tarafından kurulan Şeytanın Kilisesi ile ortaya çıkıp şekillenmiştir.

Satanizm 'in inanç ibadet ve ahlak anlayışını Yapılması gerekenler ve yapılmaması gerekenler olarak ikiye ayırıp inceleyebiliriz. Satanizm de inançları 21 Satanist nokta, 9 büyük yasak ve 9 bildiri olarak ele alabiliriz.



21 SATANİST NOKTA
The Dark Book of Satan adlı eserde satanistlerin hayatı nasıl anlamalır gerektiği ve diğer bireylerle ilişkilerini düzenleyen yirmibir satanist nokta şunlardır;

-Gücünü kaybetmemek için ,zayıf ve aciz (karaktersiz,kişiliksiz) olanlara saygı gösterme
-İçinde başarı yattığı için gücünü her zaman sına
-Mutluluğu barışta değil zaferde ara
-Uzun süreli dinlenmeden ziyade istirahatlerini kısa tut
-Yeni bir şey yaratacaksan eskiyi tamamen yok et
-Ölümünü göremeyeceğin hiçbir şeyi çok fazla sevme
-Yapıyı Kumun üzerine değil kayanın üzerine inşa et...Çünkü yapı sadece bugün yada dün için değil her zaman içindir.
-Her zaman , yapılmamışı keşfetmek için daha fazla çalış
-Boyun eğmektense öl
-Demircilik ölümün kılıcını işlemek dışında hiçbir sanatsal değere sahip değildir. Çünkü ölüm getiren kılıç bir sanat şaheseridir.
-Her şey üstende başarıyı elde etmek için önce kendinin üstüne çık (kendini aşmayı öğren)
-Yaşayanların kanı yeni bir tohum yaratmak için iyi bir gübredir.
-Kurukafadan oluşan piramitlerin üzerinde duran kişi,daha uzakları görebilir
-Sevgiyi bir kenara atma ,fakat onu her zaman tehdit et çünkü o bir sahtekardır.
-Bütün büyük olan şeyler acı üzerine kurulmuştur.
-En önde olmaktan çok en üst de olmaya çalış, çünkü büyüklük orada yatar.
-Daha önceden yaratılmış engelleri yok etmek için taze ve güçlü bir rüzgar gibi gel.
-Bırak sevgi, hayatında bir amaç olsun, ama en büyük hedefin büyüklük olsun
-Erkek dışında hiçbir şey güzel değildir ama bütün her şeyden güzel olan kadındır.
-Gücü engellediği için bütün aldanma ve yalanları reddet.


   

SATANİZMİN DOKUZ BÜYÜK GÜNAHI
Satanizm diğer tüm dinlere karşı çıkarak günahı ret ederken kendiside yapılmasını yasakladığı kurallar koymuştur. Satanizm 'de ki 9 büyük yasak şunlardır ;

1- APTALLIK (Stupitiy)

Satanist günahların ilki aptallıktır. Aptallar acı dymazlar. Satanistler hayatın tuzaklarla dolu olduğunu söyleyerek tuzaklara düşmemek ve aptal olmamak için çaba gösterilmesi gerektiğini savunur

2- OLMADIĞIN GİBİ GÖZÜKMEK (Preteniousness)

Boş böbürlenmelerin rahatsız edici bir şey olduğunu söylerler ve Lesser Magic 'in kardinal kurallarına hitap etmediğini bildiriler


3- SOLİPSİZM

Satanizm 'e göre başkalarına karşı davranışlarını dengelemek gerekmektedir. Çünkü karşıdaki kişi senin istediğin gibi olmaz yani sana ayak uyduramayabilir. Bu nedenden dolayı Satanizm, kişi sana nasıl davranıyorsa kişinin de ona öyle davranmasını öğütler ve kolaylıkla yanılgıya düşülebileceğini bu nedenle her an dikkatli olmak gerektiğini bildirir.

4- KENDİNİ KANDIRMAK (Self - Decient)

Satanistler için en büyük Kardinal günahlardan biriside kendini kandırmadır. Karşındaki kişilere her hangi bir nedenden dolayı (tabu, ön yargı,dış baskı vs) olmamasına rağmen büyüklük yakıştırıp saygı göstermeyi dederler. Satanizm için asıl olan bireysel çıkardır ve kutsal olan bireyin sadece kendisidir.

5- SÜRÜYE UYMAK (Herd Conformity)

Bir kişinin diğer bir kişinin isteklerini yerine getirebilmesi ona bir çıkar sağlaması ön koşuluna bağlıdır. Aksi takdirde bir çok kişinin isteklerine uymak onu köleleştirir. BU nedenle köle olmaktansa akıllı bir efendi seçmelidir.

6- PERSPEKTİF EKSİKLİĞİ (Lack Of Perspektive)

Satanizm yaşayarak her gün tarih yazıldığını bu süreçte perspektif eksikliğinin büyük acıları da beraberinde getireceğini bildirir. Bu nedenle her zaman geniş tarihsel ve sosyal olguları görmek gerekmektedir. Sürüye uymak özgürlüğü kısıtlar.

7- ORTADOKSLARI UNUTMAMAK ( Forgetfulness)

Daha önce var olan ve toplum tarafından dedilen veya birey tarafından dedilen şeylerin yeni bir görünüm altında ve farklı bir şeymiş gibi sunulması ihtimaline karşı dikkatli olmak gerektiğini aksi davranışın günah olacağına inanırlar.


8 - CONTERPRODUCTİVE PRİDE

Satanizm 'in kuralı eğer sizin için faydası varsa yapın dır. Fakat sizin aleyhinizeyse ve köşeye sıkıştığınızda tek çıkış üzgünüm bir hata yaptım,keşke anlaşabilsek demek ise bunu yapın. Fakat sonra tekrar denemek gerektiğini bildirir. Yani bireysel çıkarınız için her şeyi yapın.

9- ESTETİK EKSİKLİĞİ ( Lack of Aesthetics)

Birey evrensel estetik görünüme önem vermektense istediği gibi görünme özgürlüğünü kullanmalıdır. Başkalarına hoş gözükmek için taranmış saçlara vs gerek yoktur.  


Satanizm 'in 9 Büyük Bidirisi
Satanizmin 9 büyük bildirisi ise şunlardır;

Satanizme göre insan kendini sakınmamalı istediğini yapmalıdır
Satanizm ruhsal umutlar yerine var oluşu savunur
Satanizm nankör insanlar için vakit harcamaktansa hak edenlere incelik göstermeyi emer
Satanistler kendilerine vuranlara diğer yanaklarını uzatmaktansa intikam almayı emer
Satanizm vampir olmak için vakit harcamaktansa daha gerçekçi sorumluluklarını yerine getirmek gerektiğini savunur
Satanizm tüm dinlerde günah diye dayatılan şeylerin duygusal ve zekasal zevkten ibaret olduğunu savunur
Şeytan kilisenin en sadık dostudur.
Satanizme göre insanlar hayvanlardan bazen iyi ama çoğunlukla kötülük yapan canlılardır. Satanizm 'e göre insan kendini kandırmamalı aklıyla olduğu gibi gözükmelidir.









   

İbadet ve Ahlak anlayışları
Satanizm 'in temelinde geleneksel düşman olarak Hıristiyanlık dini görülmekte, toplum tarafından kabul görülen temel ahlak kuraları dedilmektedir. Cinsel sapıklıklar, cinayetler,kara büyü ve cadılık Satanistlerin bizzatihi yaptıkları olaylardır. Satanizm 'de bazı sayıların özel bir önemi vardır. 13 sayısının kutsallığına inanırlar. 666 sayısına özel bir önem verdikleri bilinmekte olup, bu sayının kutsal kitaplarda (tevrat, Zebur, İncil) geçen Şeytan ile ilgili ayet sayısına denk olduğu düşünülmektedir. Kedinin dünyada şeytana en yakın hayvan olarak kabul edildiği, bu sebeple ayinlerinde kedi kurban edilerek ruhi anlamda Şeytan ile birleşmenin kabul gördüğü düşünülmektedir.

Satanist törenler, ortaya konulan pentagram işareti etrafında mumların yakılması, baltaların elde tutulması, ters haç işaretinin çizilmesi veyatahta bir haçın yakılması, Şeytana dua edilmesi ve kurban olarak bir kedinin kesilerek kanının içilmesi ile gelişip, genellikle burçları aynı olan veya birbirine yakın kız ve erkeklerin cinsel ilişkiye girmesiyle biter. Kedinin kurban edilmesinin sebebi ise şeytana en yakın hayvan olarak görülmesidir. Bazen Satanist ayinlerde şeytana bakire kızlar da kurban olarak sunulmaktadır

Satanistler en büyük özelliklerinde birisi ise büyük bir gizliliktir. Grup üyelerinin aile ve yakın çevrelerinden bile Satanist olduklarını gizledikleri, buna sebep olarakta herhangi bir açıklamada bulunmaları halinde Şeytanın lanetine uğrayarak başlarına kötü şeylerin geleceğine inanmalarıdır.

Satanistler intiharı bir ibadet olarak algılarlar. İntiharın seçilme sebebi, tüm dinlerde kişinin kendi canına kıynmasının kesin şekilde yasaklanmasının etkisi büyüktür. İntihar eden kişi veya grup elamanlarınca yapılan telkinlerle buna zorlanan şahıslar bir an önce ölüp cehenneme giderek Şeytana hizmet etmeyi düşünmektedir.


Kutsal Kitapları

Anton Szandor Lavey 'in yazmış olduğu Satanist Bible (Şeytanın not defteri ) isimli kitap, Satanist gruplarca Şeytan 'ın kutsal kitabı olarak kabul edilmektedir. Bu kitap ta kısaca şu ilkeler açıklanmaktadır ;

Sonsuz kişisel tatmin için çalış
Hayatı canlı yaşa
Düşmanndan nefret et, sana vuranı yok et
Basit bir hayat yaşa,hayvanlar gibi ol
Günah denen şeyleri savunmak gerektiğini
Şeytanın öcü olarak kullanıldığında tüm dinlerin dostu olduğu
İstemedikçe kimseye akıl vermemeyi
İnsanın kendisini asla aldatmaması gerektiği ...gibi ilkeleri Satanizmin temel öğreti ve ilkeleri olarak açıklamaya çalışır.


Günümüzde Satanizm


Satanizm günümüzde ağırlıklı olarak Norveç ' te görülmektedir. Norveç 'in dışında ABD,Rusya,Polonya,Almanya da görülmekle beraber dünyada tüm ülkelerde şeytana tapan kişilere ve topluluklara rastlanmaktadır. Şeytanın Kilisesi adı altında örgütlenmeye çalışmalarına rağmen Satanizm de herşey bireyciliğe dayandığından dolayı bu çok zor görünmektedir. Özellikle Satanist cinayet ve İntihar olaylarıyla gündeme gelmekte ve Bazı ülkeler tarafından yasaklanmışlardır. Ülkemizde Satanizm bir din olarak kabul edilmemek ve Satanizm 'in yaygınlaşması toplum düzenini bozduğundan dolayı engellenmektedir. Tüm dünyadaki sayıları hakkında bir tahmin yapmak oldukça güç olmasına rağmen ülkemizde sayılarının 3.500 civarında olduğu emniyet kayıtlarında belirtilmektedir.

23 Kasım 2013 Cumartesi

Ayetler Işınğında Helak Olan Kavimlerden Bir Tanesi - Âd kavmi


*******************************************

Âd kavmi

Kur'ân'da adı geçen eski bir Arap kavmi.

Hz. Âdem* (a.s.) ile başlayan tevhîd mücadelesinin mâhiyeti, Kur'an-ı Kerim'de kıssalar yoluyla insanlara tebliğ edilmiştir. Esasen kıssaların nakledilmesininsebeblerinden birisi de onlardan ibret alınmasıdır. Meydana gelen olayların sebeblerini iyi tesbit etmek ve aynı hataları tekrarlamamak esastır. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de:"Andolsun onların kıssalarını açıklamada selîm akıl sahipleri için birer ibret vardır. Bu (Kur'an) uydurulacak bir söz değildir. Ancak kendinden evvel indirilen kitap'ların tasdîki, (Dine ait) her şeyin tafsilidir"(Yusuf, 12/111) hükmü beyan buyurulmuştur. Dikkat edilirse selîm akıl sahiplerinin ibret alması ön plândadır.

Âd kavminin yaşadığı beldenin ismi Ahkâf'tır. Müfessirler Yemen ile Umman arasındaki geniş bir beldenin, bu isimle anıldığını kaydederler.

Kur'an-ı Kerim'de:

"Âd (kavmi)ne gelince: Onlar yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve"Kuvvetçe bizden daha güçlü kimmiş!.."dediler. Onlar kendilerini yaratan Allah'ı -ki o, bunlardan pek kuvvetlidir- hiç düşünmediler mi? Onlar bizim mu'cizelerimizibilerek inkâr ediyorlardı". (el-Fussilet, 41/15)

hükmü beyan buyurulmuştur. Fizikî yapıları hakkında değişik rivâyetler vardır. Fakat gerek boy, gerek fizikî güç olarak, gayet kuvvetli oldukları bilinmektedir. Hz. Âdem (a.s.)'in boyunun altmış zira (arşın) olduğu, Buhârî'de kaydedilen haberlerle sabittir. Kendisinden sonra gelen nesillerin giderek kısaldığını iddia edenler, Âd kavminin boyunun altmış ziradan aşağı olduğunu ifade etmişlerdir. Bazı müfessirler ise, Âd kavminin, boy itibariyle Hz. Âdem'den de büyük olduğu üzerinde durmuşlardır (Kurtubî, XX, 48; Buharî, Enbiyâ, I; İbn Hanbel, II, 3 1 5-325).

Hz. Hûd döneminde Âd kavminin lideri Şeddâd'tır. Temel hedefi, yeryüzündeki bütün insanları kendisine boyun eğdirmektir. Heykeller çevresinde geliştirdiği siyâsî yorumlarla, zorbalığı ve kan dökmeyi meşrû gösterme gayretinde olmuştur. (eş-Şuarâ, 26/130; Hûd, 11/59). Bu lider Hz. Hûd (a.s.)'un tebliğine muhatap olmuştur. Fakat gerek kendisi, gerek kavmi, vahye karşı, heykellerine (putlarına) ön planda yer veren mevcut siyâsî yapıyı savunmuştur. Nitekim Kur'ân-ı Kerim'de:

"İşte Âd kavmi!.. Onlar Allah'ın âyetlerini bilerek inkâr ettiler. Peygamberlerineisyan ettiler. Böylece başları (liderleri) olan her zorbanın emrine uyup gittiler. Onlar bu dünyada da, kıyâmet gününde de lânet cezasına tâbi tutuldular"(Hûd, 11/59-60)

hükmü beyan buyurulmuştur.

İnsanlara kuvvetle ve silâhla gâlip gelen zorbalara boyun eğmek bir zillettir. Nitekim Âd kavmi heykel'lere izâfe edilen siyâsî teorilere ve zorbalara boyun eğdiği için, lânetlenmiştir.Esasen İslâm'ın dışındaki bütün sistemler temelde zulme* ve zorbalığa dayanırlar.

Âd kavmi, gerek siyâsî, gerek ekonomik açıdan büyük bir güçtü!.."Bağ-ı İrem"diye anılan; muhteşem sarayların süslediği büyük bir şehir, dillere destan olmuştu!.. Kur'an-ı Kerim'de:

"Ey Muhammed, Rabbinin, ülkelerde benzeri yaratılmayan, sütunlara (büyük saraylara) sahip İrem şehrinde yaşayan Âd kavmine ne yaptığını görmedin mi?"(el-Fecr, 89/6-8)

denilmek suretiyle, bu mahiyet meydana konulmuştur. Fakat heykellere (putlara) tapan Âd kavmi, zorbalıkta ve zulümde de şöhret sahibiydi!.. Yeryüzünde kendilerinden daha güçlü hiçbir şeyin bulunmadığına inanmışlardı. Kendi içlerinden Hz. Hûd* (a.s.)'a peygamberlik görevi verildiğinde, büyük bir mücadele başladı. Akılları ve bilimsel teorileri, zorbaların safında yer almak gerektiğini esas alıyordu. Şimdi bu mücadeleyi Kur'an-ı Kerim'i esas alarak özetleyelim:

"Hani kardeşleri Hûd onlara:"Allah'dan korkmaz mısınız?"demişti."Şüphesiz ben size gönderilmiş, emin bir peygamberim. Artık Allah'tan korkun ve bana itaat* edin. Sizden buna karşılık hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükâfatım âlemlerin Rabbinden başkasına aid değildir. Siz her yüksek yerde bir âlâmet (saray, kule) bina edip, eğlenir misiniz? Tutup yakaladığınız vakit,zorbalar gibi yakalar mısınız? Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin. Size bilip durduğunuz şeylerden (nimetlerde) yardım eden, size davarlar, oğullar, bağlar, ırmaklar ihsan eden Allah'tan sakının. Ben cidden üstünüze gelecek büyük bir günün azâbından korkuyorum."(eş-Şuarâ, 26/124-135)

Bu tebliğ karşısında Âd kavminin ileri gelenleri, ulusal çıkarlarını bahane ederek, iftira kampanyasını başlatırlar.

"(Âd) kavminin ileri gelenlerinden kâfir bir cemâat de:"Biz seni muhakkak bir beyinsizlik içinde görüyoruz. Seni muhakkak yalancılardan sayıyoruz"dedi.(Bunun üzerine Hûd)"Ey kavmim"dedi. Bende hiç beyinsizlik yoktur. Fakat ben âlemlerin Rabbi tarafından (gönderilmiş) bir peygamberim. Size Rabbimin vahyettiklerinitebliğ ediyorum. Ben sizin emin bir hayırhahınızım.Size o korkunç âkıbeti haber vermek için içinizden bir kimse (vasıtasıyla) Rabbinizden size bir ihtar gelmesi tuhafınıza mı gitti? Düşünün ki o, sizi Nûh kavminden sonra hükümdarlar yaptı, size yaratılışta onlardan ziyâde boy-pos (ve kuvvet) verdi. O halde Allah'ın nimetlerini unutmayıp hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz."(el-A'raf, 7/66-69).

Şeddâd'ın çevresinde yer alan politik güçler, Hûd (a.s.)'un tebliğine engel olabilmek için, değişik yöntemlere başvuruyorlardı:

"Dediler ki:"Sen bize yalnız Allah'a kulluk* etmemiz, atalarımızın ibâdet etmekte olduklarını bırakmamız için mi geldin? O halde sıddıklardan (doğru sözlülerden) isen bizi tehdit etmekte olduğun şeyi (azâbı) getir bize!.."(el-A'raf, 7/70).

"Bize, bizi ilâhlarımızdan (heykellerimizden, putlarımızdan) alıkoymak için mi geldin? Doğru sözlülerden isen, bizi tehdit ettiğin şeyi başımıza getir."(el-Ahkâf, 46/22).

"Dediler ki:"Ey Hûd!.. Sen bize açık bir mûcize* getirmedin. Biz de senin sözünle tanrılarımızı (heykellerimizi, putlarımızı) bırakmayız. Senin söylediklerine inanıcılar da değiliz. Biz:"Tanrılarımızdan bazıları seni fenâ çarpmış"(demekten) başka bir şey söylemeyiz."(d, 11/53-54).

Hûd (a.s.)'un tebliği* karşısında iyiden iyiye hırçınlaşan Âd kavmi, heykellerinin kendilerini koruyacaklarından oldukça emin görünüyordu. Hâkimiyetin kayıtsız-şartsız kendilerine ait olduğu iddiasına iman etmişlerdi. Bu hâkimiyetlerini, heykellerinin ifâde ettiği ideolojileri sayesinde sürdürdüklerinikabul ediyorlardı. Sürekli olarak;

"Biz azâba uğratılacak da değiliz"(eş-Şuara, 26/138)

diyerek kendi kendilerini ikna etme yoluna gidiyorlardı. Hûd (a.s.)'un tebliğini kabul eden müminlere, işkence etmekten asla çekinmeyen ve zindanlarda çürütmeyi hedef alan Âd kavmi alay ederek:"Haydi tehdit ettiğin azâbı getir"sloganınasarılmıştı!.. Kısa bir süre sonra azâbın belirtileri görüldü. Akarsular kurumaya, yeşillikler sararmaya başladı. Ünlü İrem bağları birer birer yok oluyordu. Kuraklık etrafı kasıp kavuruyordu. O yiğit yapılı, güçlü kuvvetli insanlar bir yudum suya, bir dilim ekmeğe muhtaç hale gelmişlerdi. Bu noktada Hûd (a.s.) yeniden tebliği denedi ve;

"Eğer şimdi yüz çevirirseniz (ne diyeyim). Ben size ne ile gönderilmişsem,işte onu tebliğ ettim. Rabbim sizin yerinize diğer bir kavmi getirir de, ona (Allahü Teâlâ'ya) hiçbir şeyle zarar veremezsiniz. Şüphesiz ki benim Rabbim her şeyi koruyandır"(Hûd, 11/57)

dedi.

Âd kavminin Şeddâd ve çevresinin geliştirdiği ideolojiyle beyni yıkanmıştı!.. Heykellerinin izinden ayrılmıyorlardı. Belirli bir süre sonra her zaman yağmur getiren bulutların geldiği yönde bir bulut gördüler, sevindiler. Çünkü kuraklığı"tabiat kanunlarıyla"açıklama âdetleri vardı. Bunun"Allahü Teâlâ (c.c.)'nın bir ihtarı"olduğunukabule yanaşmıyorlardı. Şimdi hadisenin cereyan ediş şeklini Kur'an-ı Kerim'den öğrenelim:

"Artık onu (azâbı) vâdilerine doğru gelen bir bulut halinde görmüşlerdi. Dediler ki:"Bu bize yağmur verici bir buluttur."(Hûd)"Hayır"(dedi) bu çarçabucak gelmesini talep ettiğiniz (bu hususa beni sıkıştırdığınız) şeydir. Bir rüzgârdır ki, onda elem verici bir azâb vardır. O (Rüzgâr) Rabbimin emriyle her şeyi helâk edecektir."(el-Ahkâf, 46/24-28).

İnkârcı Nûh kavmi tufan sonucu helâk edilmişti!.. Âd kavmi ise, korkunç bir rüzgârla, şirk'in ve zulmün cezasını bu dünyada gördü:

"Âd kavmi (Peygamberleri Hûd'u) yalanladı. İşte benim azâbım (ve bundan evvel) tehditlerim nice imiş (düşünün). Çünkü biz (haklarında) uğursuz ve (uğursuzluğu) sürekli bir günde onların üstüne çok gürültülü bir fırtına gönderdik. (Öyle bir fırtına) ki, insanları, sanki onlar köklerinden sökülmüş hurma kütükleri imiş gibi tâ temelinden kopar(ıp, helâke) uğratıyordu"(el-Kamer, 54/18-20).

Bu azâb sırasında Hz. Hûd (a.s.) ve beraberinde bulunan müminlerin durumu ne olmuştu? Bunu da Kur'an-ı Kerim'den öğreniyoruz:

"Hûd'u ve beraberindeki iman edenleri rahmetimizle kurtardık."(el-Âraf, 7/22).

Âd kavminin durumu, bütün insanlara büyük bir ibrettir. Politik ve ekonomik güçlerine güvenerek şirki ve zulmü yaymak için gayret sarfeden, bütün müstekbir'lerinzaferleri geçicidir!.. Elbette azâbın en şiddetlisine şahid olacaklardır. Kısacık dünya hayatı için zorbalara boyun eğen ve şirkin hâkimiyetine râzı olanlar Âd kavmini asla unutmamalıdırlar

 Bana Destek olmak İçin Lütfen Youtube Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın.. Youtube Kanalım  >>> Eyüp Ertaş

CHEMTRAIL SPREY ve KORUNMA YOLLARI

<img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2evI_Nh5cZLQH5zv5pGHy3YKdHIJlxPMQ7iD5OEbgyN7NKXvf5cfGBAuxxbOckl6S2SkYk0pBsYehp3Xgw1Gd6-A6-k-aE64kR88t7Fa75Lq25dIMAzZnO5ptQrP6ClX-WzZsFCV26gU7/s1600/1378366_527095864039017_72584397_n.jpg" alt="chemtrail-sprey" />
                


* Chemtrail konusunda en detaylı paylaşımlardan biridir.
* Durum gerçekten de çok vahim ve insanların bu konuda bilinç sahibi olmamaları da ayrı bir vahim durum.

Chemtrail Sprey'in yeni tanımı: Bu spreyler, insan vücuduna yönelik bir nano-teknolojik

içerik aşılama işlemidir. Bu nano partiküller, insan beynine yerleşip insanların Cinlerle etkileşimini kolaylaştırarak tek merkezli denetleyen, her düşünceyi ve niyeti yakalamaya çalışan, gerekirse bireylere taarruz düzenleyebilecek bir çalışmadır.

Bu aralar rüya görmede, doğruyu yanlıştan ayırt etmede güçlük, çözülme, idrak ve bilinç kayıplarında artış var. Bu konuda kendilerini çok geliştirdiler.

Normal bulut pamuk gibidir, dairesel hatları vardır, Chemtrail Spreyler çizgi halinde ve çarşaf gibidir.

Chemtrail Sprey, uçaklardan salınan, başağrısı, alerji, deri döküntüsü, Alzheimer, astım, psikolojik rahatsızlıklar, göz, solunum, sindirim ve sinir sistemi hastalıkları, kanser ve hatta ölümlere bile yol açan, depremlere ve küresel ısınmaya neden olan, çeşitli virüsler ve böcek ilaçlarından oluşan kimyasal spreydir.

İnsanları psikolojik olarak etkilemekle kalmıyor doğaya da aşırı bir şekilde zarar veriyor.

HAARP Deprem Makinesi'yle koordineli bir şekilde çalışan bu sistem, son zamanlarda özellikle psikolojik rahatsızlıklara ağırlık vermektedir.

Chemtrail Spreyler, bazı yerlerde Morgellon isminde nano-teknolojik, fiber optik bir veba hastalığına neden olan parazit oluşturmaktadır. İplik gibi bir şekli olan parazit, dolaştığı deride yanık izi yada mutasyona benzeyen ciddi tahribatlara yol açmaktadır.
http://www.youtube.com/watch?v=vd5tDVzfb8g

Yeryüzündeki oksijen miktarını azalttığı için yerkürede, adeta hapşırmak isteyipte bir türlü hapşıramayan bir insanın nefes darlığı etkisini göstermekte, bu da depremlerin şiddetini ve süresini arttırmaktadır.

Bu kimyasal böcek ilacı, kanserojen ve kimyasal toksin olduğundan, EPA tarafından 1983 yılında yasaklanmıştır. Bugün geliştirilmiş, kısa ve uzun dönemde, çok daha çeşitli rahatsızlık ve hastalıklara neden olabilecek kadar etkili hale getirilmiştir.

Chemtrail Spreylerle oluşturulan yapay bulutlar, Güneş'in ve Yıldızların bölge üzerindeki olumlu etkilerini kırmakta, bu da insanları içine kapanık, paranoyak, bencil ve duyarsız yapmakta, depresif rahatsızlıklara, asosyalliğe, burun tıkanıklığı ve dolayısıyla nefes düzensizliğine, düşünmeyi engellemeye, kısaca çok büyük bir toplumsal kaosa neden olmaktadır.

Chemtrail Spreyler, Kırmızı Göz hastalığına da neden olmakta, bu hastalığa yakalananlardan mümkünse uzak durulmalıdır.

Son zamanlarda geceleri de Chemtrail Spreyleme yapılmakta, gecenin karanlığında elinize bir fener alıp etrafa tuttuğunuzda toz halinde zehirli nano parçacıklarını görebilirsiniz.

Chemtrail Sprey için kısaca toplumsal ve biyolojik bir terör diyebiliriz. Uzmanlara göre böyle giderse 2015 yılında kanser vakalarındaki artışın zirve yapması bekleniyor.

Oluşturdukları yapay bulutlar ile havadaki nem oranını da arttırmakta, mevsimleri birbirine karıştırmakta, çeşitli kuş ve böcek türlerinin yok olmasına neden olmaktadırlar.

İçinde Civa, Baryum, Aluminyum gibi maddeler de bulunan Chemtrail Spreylere karşı en büyük tepkiyi Alman halkı göstermiştir.
                  
                                          İLLUMİNATİ'NİN 10 EMRİ

                      
1-) İnsan sayısını doğayla orantılı olarak 500 milyonun altında tut.
Örnek 1: H.A.A.R.P. yapay deprem, kasırga ve tsunami faaliyetleri.
Örnek 2: Gökyüzünde uçaklardan salınan Chemtrail Spreyler.
Örnek 3: GDO’lu yiyecek ve içecekler.
Chemtrail Sprey'in yeni tanımı: Bu spreyler, insan vücuduna yönelik bir nano-teknolojik içerik aşılama işlemidir. Bu nano partiküller, insan beynine yerleşip insanların Cinlerle etkileşimini kolaylaştırarak tek merkezli denetleyen, her düşünceyi ve niyeti yakalamaya çalışan, gerekirse bireylere taarruz düzenleyebilecek bir çalışmadır.
Bu aralar rüya görmede, doğruyu yanlıştan ayırt etmede güçlük, çözülme, idrak ve bilinç kayıplarında artış var. Bu konuda kendilerini çok geliştirdiler.
Normal bulut pamuk gibidir, dairesel hatları vardır, Chemtrail Spreyler çizgi halinde ve çarşaf gibidir.
Chemtrail Sprey: Uçaklardan salınan, başağrısı, alerji, deri döküntüsü, Alzheimer, astım, psikolojik rahatsızlıklar, göz, solunum, sindirim ve sinir sistemi hastalıkları, kanser ve hatta ölümlere bile yol açan, depremlere ve küresel ısınmaya neden olan, çeşitli virüsler ve böcek ilaçlarından oluşan kimyasal spreydir.

2-) Üremeyi akıllıca kullan, sağlık ve çeşitliliğe önem ver.

3-) İnsanları yaşayan yeni bir lisanla birleştir.

4-) Tutku, inanç, gelenek ve tüm iyi huy barındıran şeylerle yönet.

5-) Tüm milletler, iç problemlerini kendi içlerinde, dış problemlerini ise dünya mahkemesinde çözsünler.
Örnek: Birleşmiş Milletler.

6-) İnsanları ve milletleri adil ve insaflı kanunlarla koru.
7-) Önemsiz kanunlardan ve gereksiz yetkililerden kaçın.
8-> Kişisel hakları sosyal görevlerle dengele.
9-) Gerçeği, güzelliği, sevgiyi ve sonsuz ile olma yolundaki aramaları ödüllendir.
10-) Dünya üzerinde kanser olma. Doğaya yer bırak. Doğaya yer bırak.
İlk maddeye vurgu yapıyor, bu da iyimser olan maddelerdeki samimmiyetlerini ortadan kaldırıyor.

Bu 10 madde ABD’nin Georgia Eyaleti’ndeki Guidestones (Rehber Taşları) üzerinde, 8 dilde yazılmıştır.
       CHEMTRAIL'DEN KORUNMANIN YOLLARI
  
 Genelde sabah 9'dan sonra spreyleme yapımına başlanır. Spreylerin yapılmadığı saatlerde ve günlerde dışarıya çıkmalı, temiz hava teneffüs edilerek depolanmalı, GDOsuz zeytin, limon gibi gıdalar tüketilmeli. Şimdi zeytinle de oynuyorlar ancak zeytinin çekirdeği ile asla oynayamazlar, hergün en az 1 zeytin çekirdeği yutmanızda kansere karşı dayanıklı olmak için fayda var. Çekirdeğin sertliğine bakmayın, mide onu eritecek güce sahip ve çok ihtiyacı olduğu için pankreasın emriyle eritmeden bırakmaz. Bir dondurma kabı zeytin çekirdeği yutan kişileri biliyoruz, ancak dengelemek açısından en az 1 en fazla 3 tane çekirdek yutmanız yeterli olacaktır. Limon da kemoterapiden 14 kat daha etkilidir. Limon ağaçlarını koruyalım, onlara iyi bakalım ve mümkünse bol bol limon ağacı dikelim, çünkü en büyük ilaç limon. Sarımsak ve soğan da oldukça etkilidir, bazen 1-2 diş sarımsak yutmalı, soğanı da kesmeden, elma yer gibi yemeliyiz, 80 küsür faydası var, doğal antibiyotik, üstüne de limonata içerseniz acı tadını yok edebilirsiniz. Pekmez de aynı şekilde, her sabah bir fincan içmelisiniz. Sonra ceviz, beyin şeklinde, beyne çok faydalı, her sabah 3 ceviz tüketmek gerek. Bilgisayar ve televizyon başında fazla kalmayın, hergün yenilenen beyin hücrelerinizin yeni çıkanları zayıf çıkar bu da zeka geriliğine, beynin küçülmesine neden olarak çeşitli psikolojik ve sosyolojik rahatsızlıkları beraberinde getirir. Hareket etmek çok önemli, hergün hareket ederek içinizdeki parazitleri dökersiniz, o parazitler ki en faydalı proteinlerinizi yer, buna engel olmalısınız. Hergün en az 2 kilometre yürümeli, 3 litre su içmelisiniz. Suyu küçümsemeyin, en kalitelisinden için, başınızdaki saçın ucundan ayağınızın altına varana kadar vücudun her bölgesi suya ihtiyaç duyar. Limonata, çay, kahve içerek su ihtiyacınızı gideremezsiniz, suyun yeri başkadır. Dişlerinizi misvak ile fırçalayın, misvakın maddi ve manevi yüzlerce faydası var, ağzınızdaki zararlı bakterileri yok eder, faydalı bakterileri ise korur, dişleri beyazlatır, boğazlara faydası vardır. Kuran okumanın ve namaz kılmanın gözlere, beyne, ruhumuza ve bedenimize sayısız faydaları vardır, özellikle abdest ve namaz, bioenerjimizi arttırmamız ve korumamız için çok önemlidir. Allah'ı içten ve çokca anmak da önemli, vücudumuzun hemen hemen her yerinde Allah'ın ismi vardır, beynimizde Peygamberimiz Sav ile birlikte ismi vardır, Peygamberimiz Sav'in ismi de çok önemli. Sabah ve akşam Bismillahillezi La Yedurru, Measmihi Şey'ün Fil Erdi, Vela Fissemai ve Hüvessemiul Alim'i 3 kez okumalı, evden çıkarken ve eve gelirken Ayetel Kürsi, mümkünse 7 kez okumalı, gece uyumadan önce de 1 Fatiha 3 İhlas ile Kuran'ın 3'te 1'i hatim edilmeli, Ayetel Kürsi ile 2 koruyucu melaike edinmeli, Felak ve Nas ile şeytan ve kafir cinlere karşı daha etkili bir savunma sistemi oluşturmalı, Allahümme Salli Ala Seyyidina Muhammedin ve Ala Ali Seyyidina Muhammed diyerek yani Salavat getirerek Peygamberimiz Sav'e adresimiz bildirilmeli, Kelime-i Şehadet getirerek de iman yenilenmelidir.

Özellikle Bismillahillezi La Yedurru, Measmihi Şey'ün Fil Erdi, Vela Fissemai ve Hüvessemiul Alim, Ayetel Kürsi ve Allahümme Salli Ala Seyyidina Muhammedin ve Ala Ali Seyyidina Muhammed yani Salavat okumak beynimize yapılmış ve yapılacak olan tüm saldırılara karşı çok önemli koruyuculardır.

Besmele de çok önemli. Yediğimiz yiyeceklerin, içtiğimiz içeceklerin zararlarından korunmak için mutlaka Besmele okumalıyız. Besmele okumayı unuttuysak Bismillahi Fi Evvelihi ve Ahirihi dedikten sonra Euzu Besmele okursak başında ve sonunda Besmele okumuş gibi oluruz. Ayrıca Elhamdülillah demek de çok önemli. Kuranca bir kelime olduğu için anlamı daha geniştir, var olan sıkıntılarınızın gitmesine de vesile olur, pozitif enerjinizi kuvvetlendirir.
Elhamdülillah.

Besmele'nin ve Sağ Elle Yemenin Bilimsel Sırrı
http://www.youtube.com/watch?v=1ueyASYN0IE

Bismillahillezi La Yedurru'nun Önemi
http://www.youtube.com/watch?v=ZfwPgM7gfAU

Bismillahillezi La Yedurru'nun Gücü
http://www.youtube.com/watch?v=flDBDckKK8A

Kötü Enerjiden Korunmanın Yolları
http://www.youtube.com/watch?v=OEYBUaWHMzw

Soğanın Faydaları
http://www.youtube.com/watch?v=O6boQzL4Zq0

Kabe'nin Sırrı
http://www.youtube.com/watch?v=IJPOa-cd-sE

Kabe'nin Gizlenen Gerçekleri
http://www.youtube.com/watch?v=3h_jOJIzfwE

Vav Harfinin Etkileyici Manası
http://www.youtube.com/watch?v=ZPiK4ckhf9A

Kabe'nin Önemi
http://www.youtube.com/watch?v=ZqLjn1i5MBY

Hadislerin Önemi
http://www.youtube.com/watch?v=TS4lbBbccsk
 Bana Destek olmak İçin Lütfen Youtube Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın.. Youtube Kanalım  >>> Eyüp Ertaş

19 Kasım 2013 Salı

Tapınak Şövalyeleri - Masonlar

                                    



  1125 yılında Kudüs'ün yeni hıristiyan kralı, Hazret-i Süleyman'ın mabedinin bulunduğu yer olarak bilinen Mescid-i Aksa'yı bu örgüte tahsis etti. Bu olaydan sonra örgüt, Tapınak Şövalyeleri adını aldı ve hem dini hem de askeri bir tarikat olarak resmen tanınması için Papalık makamına başvurdu. Bu istek Papalık tarafından 1129 yılında kabul edildi.

Tapınak Şövalyeleri'ni oluşturanlar zamanın aydın asilzadeleriydi. Bu nedenle sadece Kudüs ve civarında değil, güney Fransa ve Paris'te de kısa sürede örgütlendiler. Bunun için gerekli parayı da Avrupa ile Ortadoğu arasındaki ticarete aracı olarak elde ettiler.

Çek ve kredi mektubunu ilk uygulamaya koyanların Tapınak Şövalyeleri olduğu söyleniyor. Bu uygulama sayesinde Ortadoğu'ya mal almaya giden Avrupalı tüccarlar yanlarında para taşımadıkları için korsanlara ya da eşkıyalara karşı kendilerini güvende hissediyorlardı.

Tapınak Şövalyeleri ayrıca bankerlik ve ticarete de el attılar. Öyle ki Fransa kralının resmi bankacısı odular hatta krala borç verme konumuna geldiler. Bu örgütün Ortadoğu'da başarılı olmasının bir nedeni de verdikleri sözde durmaları ve dürüst olmalarıydı.

Bu özellikleri sayesinde Arap tüccarlar arasında itimat sağladılar.
Tapınak Şövalyeleri, Hasan Sabbah'ın Haşhaşiler örgütü ile de temas kurdular. Bu temas sayesinde de bir örgüt olarak nasıl gizli kalacakları ve örgüt üyelerinin birbirlerini tanımak için işaretleşme kodu kullanmaları hakkında fikir sahibi oldular.

Ve kendilerine uyguladılar. Örneğin, el sıkışırken işaret parmağının karşısındakinin bileğine teması Tapınak Şövalyeleri'nden olduğunun parolasıydı.

Kudüs müslümanlar tarafından geri alınınca Tapınak Şövalyeleri merkezlerini Paris'e taşıdılar. Seine nehri kıyılarında, Louvre Sarayı'nın yakınında yüksek bir kale inşa ettiler. Bugün bu kale yok ama burası hala Tapınak Mahallesi diye anılıyor.


Tapınak Şövalyeleri'nin geçici sonları

Bu kale ya da mabed, ticaret ve bankerlik faaliyetleri sayesinde gitgide

zenginleşen örgütün hazinelerinin korunduğu esrarengiz bir yer halini aldı. Çünkü halk, örgütün Hazret-i Süleyman'ın hazinelerinden daha zengin olduğuna inanıyordu. Bu söylenti sadece halkın değil, İngiltere ile savaştan yeni çıkan ve bu örgütten aldığı borcun faizini ödeyemeyen Fransa'nın üst düzey yetkililerinin hırslarını kamçılıyordu.

Bu durum, hazine ve adalet bakanlarını, Fransa'nın çaresiz kralı Filip'i, Mabed'in efsanevi hazinesine elkonulması için ikna etmeye yönlendirdi.

Ancak Filip'e, Papalık makamının onayladığı ve hıristiyanlığa büyük
hizmetleri olan bu dini-askeri tarikatın mal varlığına el koymak hiç de kolay gibi görünmüyordu. Üstelik 1306 yılında yaptığı devalüasyonda ayaklanan halkın öfkesinden kurtulmak için uzun süre Mabed'e sığındığını da unutamıyordu.

Fakat bakanlar, stratejiyi belirlemişti; önce bu tarikat hakkında bir iftira uydurulacak ve Papa, tarikatı kapatmaya mecbur bırakılacaktı. Daha sonra da Papa ile anlaşma yapılabilirdi. Papa'nın bu komploya karşı isteği ise, Fransa'nın, şövalyelere atılacak iftiranın Vatikan tarafından resmileşmesi için destek vermesi olabilirdi.

Kral, bakanlarının ısrarına dayanamadı ve13 Ekim 1307'de bütün şövalyeler tutuklandı. Suçları; dinden çıkmak, İsa'ya hakaret etmek, rezil ayinler düzenlemek, homoseksüel olmak ve Baphomet adını verdikleri bir puta tapmaktı.

Bu ağır suçlamalar karşısında Papa'ya da tarikatı kapatmaktan başka seçenek kalmıyordu.

Maalesef Fransa kıralı Filip bu operasyondan umduğunu bulamadı; Fransa'yı kalkındıracağını ümit ettiği hazineye erişemedi. Çünkü, yine halk arasında oluşan efsaneye göre, mabedin üstad-ı azamı, saraydaki ajanı sayesinde bu operasyonu haber almış ve tarikatın dillere destan hazinesini gizlice başka bir yere götürmüştü.

Bugün bile bulunsa Fransa'yı dünyanın en zengin devleti haline getireceğine inanılan bu tarikatın hazinesinin araştırılması için her yıl örtülü ödenekten bir miktar paranın ayrıldığı, bir zamanlar Fransa'da dedikodu konusu edilmiş.

Papa V. Clement operasyondan bir ay kadar sonra (22 Kasım 1307) hıristiyan aleminin bütün prenslerine, yönetimleri altındaki topraklarda bulunan tüm Tapınak Şövalyeleri'nin tutuklanmasını emreden bir tebliğ yayınladı.

Tutuklanan şövalyelerin büyük bir kısmı yapılan her türlü işkenceye rağmen suçlamaları kabul etmeyerek öldüler. Bir kısmı da işkenceye
dayanamadıklarından ve sonlarını çabuklaştırmak için suçlamaları kabul ederek idam edildiler.

Papa V. Clement, 2 Mayıs 1312'de Tapınak Şövalyeleri Tarikatı'nın kapatılmış olduğunu resmen ilan etti. Ancak kapatılma kararında suçlamaların hiçbiri yer almıyor sadece "kilisenin hayrına olduğu" belirtiliyordu. Tebliğde dikkat çeken bir başka karar da, şövalyelerin bütün mallarının, Kudüs'ten beri bu tarikatın rakibi olan Hospitalier (Misafirperver Şövalyeler) Tarikatı'na devredilmesiydi. Bu da Filip için ikinci bir darbe oldu.

Tapınak Şövalyeleri'nin üstad-ı azamı ile üç yardımcısı ise yedi yıl sonra, 18 Mart 1314'te son kez mahkemeye çıkarıldılar. Karar, ömür boyu hapis oldu ancak suçlamaları reddedip karara itiraz ettikleri için üstad-ı azamı ile üç yardımcısı yakılarak idam edildiler.



Tapınak Şövalyeleri'nin yeniden dirilişi

Fransa Krallığı'nın zulmünden İngiltere ve Orta Avrupa'ya kaçanlarla daha sonra bunlara katılanlar "Serbest Masonlar" adı altında tarih sahnesine tekrar çıktılar. Son üstadlarının talimatıyla, inşa edilmekte olan kilise ve katedrallere başvurarak hiçbir loncaya bağlı bulunmayan duvarcı olduklarını beyan edip işe girdiler.

Fransızca'da duvarcı, "maçon" (mason diye okunuyor); bir yere bağlı olmayan, hür, serbest ise "franc" (fran diye okunuyor) demek. Franc-maçon da serbest masonlar anlamına geliyor.
Serbest Masonlar'ın Fransa Krallığı'ndan intikam almak için Avrupa genelinde örgütlenmeleri zaman aldı.

17. yüzyıldan itibaren toplumun, sivil ve askeri idarelerin köprü başlarını tutmaya, saraylarda önemli mevkiler elde etmeye, kıralların harimine kadar sızmaya başladılar. Fransa'yı artık başka bir hanedan yönettiği halde, ataları olan Tapınak Şövalyeleri'nin intikamını almaya kararlıydılar.

İntikam sadece hanedanlardan değil, Kilise'den de alınacaktı. İşte nesilden nesile geçen, yeminle korunmuş olan amaçları budur.
Duvarcı Masonlar'ın sayıları 16. yüzyıldan sonra azalmaya başlar. Bunun bir nedeni duvarcıların, Tapınak Şövalyeleri'nin bekar kalmak için yemin etmiş dindar üyeleri olmalarıdır. Diğer nedeni de katedrallerin ve büyük kiliselerin inşaatlarının azalmasıdır.

Çare olarak, bizzat duvarcı olmamakla birlikte Tapınak Şövalyeleri'nden miras kalan idealleri benimseyenler de "duvarcı olarak" "Kabul Edilmiş Masonlar" unvanıyla bu hınç ve intikam kervanına kabul edildiler.

Serbest ve Kabul Edilmiş Masonlar ilk toplantılarını 1717'de İskoçya'da yaptılar.

Amaçları başta Fransa hanedanı olmak üzere bütün hanedanların egemenliklerine son vermek ve kilisenin gücünü kırmaktır. Avrupa'nın her yerinde özellikle de Fransa'da pek çok Mason locası büyük bir gizlilik içinde faaliyete geçer.

Osmanlı İmparatorluğu da bu uygulamalardan nasibini alır. İlk mason locası 1767'de İstanbul'un Galata semtinde açılır. Masonların gücünü ve stratejisini iyi değerlendiren İngiltere, Hollanda, Prusya ve Rusya kıralları mason localarının kendi ülkelerinde kurulmasını destekleyip kendileri dahi mason olarak tehlikeyi geçiştirirler.

Tapınak Şövalyeleri'nin gecikmiş intikamı

Serbest ve Kabul Edilmiş Masonlar, Tapınak Şövalyeleri'nin varisi olarak Fransa Krallığı'ndan ve Kilise'den intikam almak için 65 yıl Fransız İhtilali'nin altyapısını hazırlarlar. Özellikle Paris'te pek çok yeni loca açılır. Yazar, filozof, bilim adamlarından vara-yoğa itiraz eden, inatçı ve saldırgan tipler özenle seçilerek mason yapılır.

14 Temmuz 1789 günü patlak veren ihtilal 10 yıl sürer. Kıral ve kıraliçe idam edilir. Kilisenin mallarına el konulur.

"Hıristiyanlıktan Arındırma Yasası" kabul edilir. Bundan böyle devlet artık laik olur. Takvim ve yılbaşı, hıristiyan kökenli oldukları gerekçesiyle değiştirilir. "Akıla tapınma" devletin resmi dini olur. Hatta "Tanrıça Akıl" adına Paris'te resmi ve görkemli ayinler bile düzenlenir.

Masonlar, hanedandan ve kiliseden intikamlarını almışlardı; peki, bundan sonra neyle meşgul olacaklardı?
İlk Serbest Masonlar duvar örmedeki becerilerine göre çırak, kalfa, usta şeklinde üçlü derecelendirmeye tabiydiler. Ancak duvarcılığın yapılamaması ve masonların sayısını arttırmak için duvarcı olmayanların da localara kabul edilmesi, mason idarecileri farklı ve esrarengiz stratejilere yöneltti.

Masonik dereceler 3'ten 33'e yükseltildi ve 4. ila 33. derecelere felsefi derece denildi. Yani, bundan böyle ilk üç dereceye giren Mavi Localar masonların avamına, diğer dereceleri içeren Kırmızı Localar masonların havassına ve 33. dereceden ancak bazı masonların girebildikleri Kara Loca da masonların hassülhavassına (yani kaymağın kaymağına) hitap edecektir.

Ama bu kast sistemi, eşitlik ve demokrasiyi savunan masonluğun dejenere olmasının da bir göstergesidir.

Artık masonların değişmez idealleri de kalıplaşmıştır.

1) Masonluğun otoritesi hariç olmak üzere bütün şahsi otoritelere karşı savaş ve bunun doğal sonucu olarak da cumhuriyetçi idare sisteminin (masonların denetiminde kalması şartıyla) her ülkede hükümran olması,

2) Masonluğun oluşturduğu din hariç olmak üzere dini her otoriteye karşı savaş,

3) Büyük Fransız İhtilali'nden her yerde, özellikle de eğitimin her kademesinde hayranlıkla sözedilmesi,

4) Her konunun laiklik, akılcılık ve eşitlik ilkeleri içine alınmasının temini.
Tapınak Şövalyeleri tarikatı da, onun varisi olan Serbest ve Kabul Edilmiş Masonlar tarikatı da musevi-hıristiyan medeniyetinin bir ürünüydü ve geçmişlerine, tarihlerine yönelik efsaneler de doğal olarak bu medeniyetten doğdu.

Örneğin masonluğun kökenini gizlemeye yönelik meşhur Hiram Usta Efsanesi gibi pekçok efsane Tevrat, Talmud, Kabala kökenli musevi unsurlar olarak masonluğa girdi. Ancak bunlara bakıp da masonluğun, yahudiliğin bir uydurması olduğunu söylemek hiç de isabetli değildir. Çünkü bazı localar eski Yunan ve Mısır düşüncesinden alıntılar yapabiliyordu.

Başlangıçta yani masonluk henüz üç derecelikken dini ritüellerin varlığından sözetmek mümkündü.

Ancak 33. dereceden masonun hiçbir dini inancı olmayan, ama hangi itikat olursa olsun o itikadın samimi taraftarıymış gibi görünmesini beceren bir insan portresi çizmesi gerekmekteydi.

Gerçi Avrupa'da hürriyet ve hayat hakları sınırlandırılmış, aşağılanmış olan musevi cemaatlerinin, masonlar tarafından Fransız İhtilali'nin sloganı haline getirilen Bağımsızlık-Eşitlik-Kardeşlik sloganı karşısında ümide kapılmamaları imkansızdı.

19. yüzyılın başlarından itibaren her ülkede musevi cemaatinin ileri gelenleri Mason Locaları'na üye oldular. 

 Bana Destek olmak İçin Lütfen Youtube Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın.. Youtube Kanalım  >>> Eyüp Ertaş