Kudüs etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kudüs etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Mayıs 2014 Cumartesi

Sion Tarikatı, Gül - Haç Kardeşliği, Tapınak Şovalyeleri ve Sözde "Hz İsa" Gerçeği




Sion Tarikatı, Priory of Sion


Sion Tarikatı, Priory of Sion


Sion Tarikatı


 1956 Sion Tarikatı


  Sion Tarikatı, (İngilizce: Priory of Sion, Fransızca: Prieuré de Sion) çeşitli komplo teorilerinde adı geçen, bin yıllık olduğu iddia edilen, gizli politik ve dini örgüt. Yakın dönemde Dan Brown'un Da Vinci Şifresi kitabıyla tekrar gündeme gelmiştir.

  1956'da Fransız tacında hak iddia eden Pierre Plantard tarafından Sion Tarikatı isimli bir örgüt kuruldu. Sion Tarikatı Fransız yasaları gereği 20 Temmuz 1956'da resmi olarak kayıt edildi. Plantard bu örgütü kraliyet destekçisi bir mason locası olarak kurmuştu. Örgütün monarşinin desteklenmesinde ve kendisinin kral olmasında etkili olacağını umuyordu.

  Örgüt ismini Kudüs'teki Sion Dağı'ndan alır. Ayrıca Fransa'nın Annemasse bölgesinde de aynı isimli bir tepe bulunmaktadır. Kudüs'teki Sion Dağı daha önce de bazı dini kuruluş ve tarikatlar tarafından kullanılmıştır.
Bazı ezoterik tarihçiler, tartışmalı filozoflardan Sicilya'lı Julius Evola'nın fikirlerinin, Pierre Plantard'ın iddialarına temel teşkil ettiğini düşünmektedirler. Bu örgütün tarihi kökenleriyle ilgili iddialar ve kanıtlar bir çok önemli tarihçi ve akademisyeni tatmin etmemiş, sonradan örgütün kökenleri ile ilgili bazı kanıtların Plantard ve arkadaşları tarafından Fransa'nın çeşitli yerlerine yerleştirildiği ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte komplo teorisyenleri örgütün varlığı ve gücü konusunda ısrarcıdırlar.
Ayrıca Sion Trikatının İsa nın eşinin magdalalı Meryem in soyunun sona ermediği hakkında bir sırrıda koruduğu ortaya çıkmıştır.

 Sion Tarikatı, Gül - Haç Kardeşliği, Tapınak Şovalyeleri ve Sözde "Hz İsa" Gerçeği

  Dünya 2000 yıldır Balık Burcu çağındaydı. Bu dönem aynı zamanda İsa'nın burcu olarak da biliniyor. 2000 yıl boyunca insana ne yapması gerektiği yüksek makamlarca söylendi, dinler damgasını vurdu bu çağa. 2000 yıl geçti, insanlık şimdi Kova Burcu çağında. Bu burca göre de insan gerçeği öğrenecek, kendi adına düşünme inisiyatifini elde edecek. 2000 yıllık Balık Burcu çağının ardından insanlığı rasyonalitenin egemen olacağı bir dönem bekliyor. Bu çağın da etkisi var mıdır, bilinmez ama bugün dünya hayal kırıklığı içinde yeni bir gelişmeyi tartışıyor. 2000 yıllık bir din temellerinden sarsılıyor. Tanrı, Mesih diye tarif ettiği Hıristiyanlık'ın kutsal yaratıcısı İsa'nın kimliğine ilişkin yeni tartışmalı tarihsel veriler ortaya çıkmaya başladı. Hıristiyanlık'a göre İsa hiç evlenmemişti, dolayısıyla bir nesli olamazdı. O bir Tanrı'ydı. Gel gelelim ortaya çıkan tartışmalar İsa'nın evlendiği ve bir neslinin olduğu yönünde. Peki nereden çıktı bunlar? Dünyada en çok satanlar listelerinin birinci sırasında olan bir roman var: Da Vinci Şifresi. Bu kitap, Hıristiyanlığın İsa hakkındaki gerçekleri bilerek ve isteyerek çarpıttığını savunuyor. Hatta bu kitabın yazarı Dan Brown'un da katkısıyla Amerikan ABS televizyonunda yayınlanan bir belgesel program ortalığı karıştırmaya yetti de arttı bile. Belgeselde, İsa'nın evlendiği kadının Magdalalı Meryem olduğu ve nesillerinin bulunduğu iddiası gündemi altüst etti. 

  İsa ve Hıristiyanlık hakkındaki bu yeni tartışmalar hiç de öyle bir roman içinde kalacak, kurgusal iddialar değil. Çünkü Dan Brown kitabının en başında bugün için bile tüm insanlığı polisiye öykülere taş çıkartacak bir yolculuğa çıkaracak haberi veriyordu: "Sion Tarikatı 1099 yılında kurulmuş olan gizli bir Avrupa cemiyetidir ve gerçek bir topluluktur.1975 yılında, Paris Milli Kütüphanesi; Sir Isaac Newton, Botticelli, Victor Hugo ve Leonardo da Vinci de dahil olmak üzere, Sion Tarikatı'nın sayısız üyelerinin isimlerini içeren, Les Dossiers Secrets diye bilinen parşömenleri ortaya çıkarmıştır. "İsa'nın kızı kaçırılıyor" Bugün Da Vinci Şifresi'nde yazılan bilgiler, tarihsel tartışmalara götürüyor insanlığı. Hıristiyanların hiç evlenmediğine kutsal bir ayet gibi inandığı İsa aslında evliydi. Karısı da Magdalalı Meryem'di. Hatta İsa çarmıha gerildiği sırada ( tabi çarmaha gerilme olayı islamda reddedilir. bunu savunmak kafirliktir. ) Meryem kızları Sarah'a hamileydi. İsa'nın doğmamış çocuğu ve Magdalalı Meryem, neslinin korunması için kutsal topraklardan kaçtı.

  Tarihte hep sır isim olarak zikredilen Arimatea'lı Yusuf devreye girdi. Meryem'i gizlice Fransa'ya getirildi. Oradaki Yahudiler arasında kendine sığınacak güvenli bir yer bulundu. Kızını da burada doğurdu. Sarah, İsa'nın ilk çocuğu olarak, İsa neslini çoğaltacak bir kadın olarak, Fransa topraklarında yaşama gözünü açtı. İşte olaylar zinciri de bu noktadan sonra başladı.

  İsa ile ilgili gerçekleri gizlediği iddia edilen Roma Kilisesi, İsa'nın neslinin artmasından, İsa ve Magdalalı Meryem sırrının açığa çıkmasından ve temel Katolik öğretilerine meydan okunmasından korkuyordu. Bugünkü Vatikan'ın, o dönemdeki Roma Kilisesi'nin tüm engellerine rağmen İsa'nın nesli çoğalmaya devam etti. 15. yüzyıla kadar bu nesil gizlice çoğalmıştı. Ancak bu tarihte İsa'nın neslinin son temsilcisi, Fransız asillerinden biriyle evlendi. Merovingian hanedanı diye bilinen İsa'dan gelme bir soy oluştu. Vatikan, bu soyu yok etmek için türlü çabalar içine girdi. İşte bu krallıkta bir isim öne çıktı: Kral Dagobert. Dagobert Merovingian kralıydı. Yani İsa'nın neslini temsil eden hanedanlığın da kralı. 17. yüzyıl sonunda bu hanedanlık yok olma aşamasına geldi. Dagobert öldürüldü ve Oğlu Sigisbert kaçmayı başardı. Aileye sonradan bir isim eklendi, Godefroi de Bouillon.

  İşte İsa'nın sırrı bu isimle birlikte bir gizli cemiyetin himayesine girdi. Son temsilci İsa'nın bu sırrını koruyan Sion tarikatı kuruldu. İsa'nın neslinden olan Merovingianların bugün soyunu temsil eden soyadları ise Plantard ve Saint Clair. Bu soyadları tarikat tarafından yıllarca korundu. İsa soyunun son temsilcisi bugün hayatta. Fransa'da yaşıyor ve tarikat tarafından gizlice korunuyor. İsmi ise Pierre Plantard de Saint Clair. Bu isim Dan Brown'un kitabında yazmıyor. Ancak 80'lerden bu yana Hıristiyanlık ve Vatikan'la ilgili araştırmaları olan Aytunç Altındal bu ismi Tempo'ya açıkladı.

  Son olarak Gül ve Haç Kardeşliği adlı kitabı da yayımlanan Altındal için Türkiye'nin Dan Brown'u demek yanlış olmaz. Altındal, İsa'nın torunu, neslin son temsilcisi Saint Clair ile ilgili ise şunları anlatıyor: "Pierre Plantard de St. Clair. İkinci Dünya Savaşı sırasında adamı Almanya'da aramaya başlıyorlar. Paris'te oturuyor. Hemen Londra'ya kaçırıyorlar ve Adamı Londra'da saklıyorlar, Savaş bitince geliyor. 1945'den itibaren de AB'nin kurulması meselesinde, Sion tarikatı yeraltından çıkıyor. Sion tarikatının elindeki, İsa'yla ilgili dosyalar birden bire devlet arşivinde bulunuyor." Altındal'ın verdiği bilgiye göre İsa soyunun son temsilcisi 88 yaşında şu an ve Paris'te yaşıyor. İsa'nın kimliğiyle ilgili bu şaşırtıcı bilgiler, binlerce yıldır şifreler, gizli oluşumlar, cinayetler ve entrikalar arasında taşınıp durmuş. Tapınak Şövalyeleri, Sion tarikatı, Gül ve Haç Kardeşliği diye bilinen gizli örgütler, İsa'nın sırrını saklamak ve yüzlerce yıl Vatikan'a kaptırmamak için çalıştıkları söyleniyor. ( tabi ben inanmıyorum )  Tartışmalı da olsa 25 Aralık 2013 İsa'nın doğum günüydü. 2000 yılın bittiği yeni bir çağın da içindeyiz artık. Sion Tarikatı bu gerçekleri açıklamaya hazırlanıyor.

  Hem Dan Brown bu bilgiyi kitabında yazıyor, hem de Aytunç Altındal bunun altını çiziyor. Altındal, tarikatın şifreleme sistemine göre bugünkü Papa'nın ölmesini beklediklerini söylüyor. Ölümünün ardından da gizli belgeler gün yüzüne çıkarılacak ve İsa gerçekleri ortaya konacak. Dolayısıyla binlerce yıldır Vatikan'la bu gizli tarikatlar arasında yaşanan çatışma da Vatikan'ın aleyhine sonuçlanmış olacak. Bu tarikatın içinde Victor Hugo, Leonardo da Vinci, Isaac Newton, Botticelli gibi ünlü sanatçılar da var. Her biri bu tarikatın üyesi olmuşlar. Eserlerine İsa gerçeğiyle ilgili gizli şifrelerini koymuşlar. Bir dönem Sion Tarikatı başkanlığını da yaptığı ortaya çıkan Leonardo da Vinci'in Son Akşam Yemeği tablosu bugün yeniden tartışılıyor. Çünkü 13 havari ve İsa olarak bilinen tablodaki karakterlerin 13'üncüsü meğer Magdalalı Meryem'miş. Aslında tüm bunları anlayabilmek için tarihin başına dönmek gerek. Hıristiyanlık tarihi için önemli bir isim olan Constantin'in Hıristiyanlık dinini seçtiği tarihe...325 yılında Constantin'in emriyle İznik'te toplanan Konsey'de, İsa'nın Tanrı olarak görülmesine karar veriliyor ve İsa'yı insan ve evli olarak tanımlayan İncil'ler yok ediliyor. 

  Dan Brown bu tarihi gerçeği romanında şu satırlarla aktarıyor: "İsa'nın çarmıha gerilmesinden üç yüzyıl sonra, İsa müritleri katlanarak artıyordu. Hıristiyanlarla paganlar savaşmaya başlamışlardı ve anlaşmazlık o boyutlara gelmişti ki, Roma'yı ikiye bölmekle tehdit ediyordu. Constantin de bir şeyler yapılması gerektiğine karar verdi.325 yılında Roma'yı tek bin din altında birleştirmeye karar verdi. Hıristiyan sembollerinde pagan dinine ait izler vardır. Mısırlıların güneş çemberleri, Katolik azizlerin haleleri oldu. İsis'in mucizevi bir şekilde gebe kaldığı oğlu Horus'u emzirdiğini gösteren çizimler, Bakire Meryem’in Bebek İsa'yı emzirdiği modern sahnelere dönüştü. Constantin Hıristiyan geleneğini sağlamlaştırmak için İznik Konseyi adlı ekümenik toplantı düzenlendi. Tarihin o anına kadar Mesih, müritleri tarafından ölümlü bir peygamber olarak kabul ediliyordu. Mesih'in Tanrı’nın oğlu olduğu İznik Konseyi'nde teklif edilmiş ve kabul edilmişti. 

  Batı dünyası tartışıyor İsa'nın Maria Magdalena ile evli ve çocukları olduğu konusu son 2 yıldır tüm Batı dünyasında sıkça tartışılmaya başlandı. Margaret George'un 2002 yılında satış rekoru kıran 'Magdalalı Denilen Meryem' adlı kitabı Katolikler arasında yeni taraftarlar oluşmasına bile neden oldu. Bu arada Wachowski kardeşler Matrix Reloaded'da etrafını Kâse'ye benzer kadehlerle çevreledikleri kötü adama Merovingian ismini verdiler.Yani İsa'nın soyunu temsil eden hanedanlığın ismi. Bu arada Mel Gibson'ın yakında gösterime girecek olan 'İsa' filminde de Monica Bellucci Magdalalı Meryem'i oynayacak. Newsweek Dergisi geçen haftalarda "İncil'in kaybolmuş hikâyeleri" başlıklı bir haber yayımladı. Haber eski metinleri yeniden inceleyen Amerikalı kadın araştırmacıların görüşüne yer veriyordu.Buna göre Magdalalı bir hayat kadını değildi, İsa'nın eşiydi. Chicago'daki DePaul Üniversitesi profesörlerinden John Dominic Crossan da Dan Brown gibi Magdalalı'nın İsa'nın eşi olduğunu savunanlardan. Bu arada ABD'de ABC televizyonunda gösterilen 'Jesus, Mary ve da Vinci' adlı belgeselde, İsa'nın Magdalalı Meryem'le evliliği, Leonardo da Vinci'nin gizli bir tarikat üyesi olduğu, 'Son Yemek' adlı tablosundaki sembollerle bu evliliği anlattığı öne sürüldü. Sion - Gül Haç tarikatı, Hıristiyanlık içinde yer alan ancak agnostik Hıristiyanlar olarak tanımlanan gizli oluşumlar özü itibarıyla aynı. Tapınak Şövalyeleri, Sion Tarikatı ve Gül Haç kardeşliği gibi isimler altında bulunmuşlar.

  Günümüzdeki isimleri; Gül Haç Tarikatı. Sion Tarikatı'nın kuruluşu 1099 yılı olarak biliniyor. Gül Haç Tarikatı'nın ilk ismine 17. yüzyılda Fama Fraternatis'te, Confessio Fraternatis ve The Chemical Wedding of Christian Rosen Kreuz'da rastlanıyor. Bu devirde yazılan ve Rosy Cross Manifestoları olarak bilinen üç eser bir Hıristiyan olan Rossy Cross'dan ve alegorik bir efsaneden ve bir manifestodan bahsediyor. Almanya'da 1378'de doğan Rosy Cross, Anadolu'ya ve kutsal topraklara gitmiş 106 yaşında 1484'te ölmüştür. Bu eserler simya ile, gizli bilimle ve tıpla uğraşan kiliseye karşı olan gizli bir topluluğun varlığından dem vurur. Eserlerde masonik sembolizm ve dolaylı anlatım kullanılır. Boyle ve Leonardo da Vinci'den, Isaac Newton'a kadar pek çok bilim insanın bu gizli örgüte üye olduğu ve bu örgüt sayesinde kendini geliştirdiği biliniyor. 

  Örgütün tüm özellikleri masoniktir ve Tapınak Şövalyeleri ile ilişkileri olduğuna kesin gözüyle bakılıyor.Türkiye'deki temsilci kim? Bu gizli tarikatın halen var olduğu da iddialar arasında. Araştırmacı Aytunç Altındal, Gül ve Haç Tarikatı'nın bir dönem İstanbul Teşvikiye'deki İzmir Apartmanı'nda merkezi olduğunu, bunu gördüğü belgelere dayandırdığını söylüyor. 1960'larda Türkiye'deki isim Cemal Birik. 

Altındal, son 20 yıldır da bu örgütün temsilciliğini ünlü bir avukatın yürüttüğünü öne sürüyor..



 Bana Destek olmak İçin Lütfen Youtube Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın..

Youtube Kanalım  >>> Eyüp Ertaş

10 Nisan 2014 Perşembe

4 KANLI AY TUTULMASI ve ARMAGEDDON SAVAŞI



Önümüzdeki 4 Ay Tutulması’nda neler olabileceğini anlatmadan önce 4’lü Ay Tutulması’nın ne olduğunu açıklayalım.

  Yahudiler, planlarını, art arda gelen 4’lü Ay Tutulmaları’nın olduğu dönemlerde gerçekleştiriyor. Bu Ay Tutulmaları’na kanlı demelerinin sebebi, Ay’ın tutulma anında kırmızı renkte olması ve bu sıralarda kendilerinden olmayan birçok insanı öldürerek uydurdukları kehanetleri şeytani ritüel niteliğinde gerçekleştirmiş olmalarıdır.

9 Nisan'ı 10 Nisan'a bağlayan gece itibariyle Mars, Güneş ve Dünya aynı hizaya gelecek ve bu hizalanma, 14 Nisan'a kadar sürecek. Bu dönemde sinirler gerilebilir, kavgalar, çatışmalar ve savaşlar çıkabilir.

  778 günde bir yaşanan astrolojik olayda Mars ile Dünya'nın Güneş'e olan hizaları arasında yaklaşık 87 milyon kilometre olacak. Gökyüzündeki şölende Ay 'kan kırmızısı'na dönüşücek, Güneş ise kararacak. Mars, gece gökyüzünde sıradan bir gecede görebileceğiniz en parlak yıldızdan tam 10 kat parlak gözükecek.

  NASA'nın, Tetrad denilen 4 Ay Tutulması'nın da yaşanacağı 28 Eylül 2015'e kadar olan süreçte Ay'ın kan kırmızı görüleceğini açıklaması, Hristiyan dünyasında paniğe neden oldu. Çünkü 4 Kan Kırmızı Ay, Hristiyanlar'a göre kıyametin habercisi. Kral James İncil'inde Hz İsa'nın kıyamet kopmadan önce dünyaya ikinci kez geldiği zamanın 'Gökyüzünde 4 Kan Kırmızısı Ay' görülecek' şeklinde ifade edilmesi, kıyamet senaristlerini harekete geçirdi. NASA'nın, bu yılki gibi Tetrad'ın 500 yılda 3 kez yaşandığına dikkat çekmesi bile paniği yatıştırmaya yetmedi.

HER BİRİNDE DİN SAVAŞLARI ÇIKTI

Son iki bin yılda yaşanan 4 Kırmızı Dolunaylı tutulmaları değerlendiren ABD'nin Teksas eyaletinin San Antonio Kilisesi Papazı, yazar John Hagee, "her birinde Dünya'da felaketler meydana geldi" diyor.

Tutulmaların olduğu dönemlerde İsrail ile ilgili meydana gelen tarihi olaylar.

***** İspanya Engizisyonu - Yahudi Göçü *****
 

İspanya'da yok edilmek istenen binlerce Yahudi, II. Bayezid'in gönderdiği gemilerle Osmanlı topraklarına sığınır.
 

The Spanish Inquisition - 1492

4 Tutulma Tarihi
 

* Passover, April 2, 1493
* Sukkoth, Sept. 25, 1493
* Passover, March 22, 1494
* Sukkoth, Sept. 15, 1494

***** Arap - İsrail Savaşı *****
 

1948 yılında İsrail Devleti’nin kurulmasıyla bütün Arap Ligi ülkelerine sıçrayan Arap başkaldırısıyla ortaya çıktı.
 

The War of Independence - 1948

4 Tutulma Tarihi
* Passover, April 13, 1949
* Sukkoth, Oct. 7, 1949
* Passover, April 2, 1950
* Sukkoth, Sept. 26, 1950

***** 6 Gün Savaşı *****
 

5 Haziran 1967'de İsrail ile Arap komşuları Mısır, Ürdün ve Suriye arasında başlayan ve 6 gün süren savaş.
The Six Day War - 1967

4 Tutulma Tarihi
* First Day of Passover, April 24, 1967
* First Day of Sukkoth, Oct. 18, 1967
* First Day of Passover. April 13, 1968
* First Day of Sukkoth, Oct. 6, 1968

***** Şimdiki 4’lü Tutulma Tarihleri *****
 

* First Day of Passover, April 15, 2014
* First Day of Sukkoth, Oct. 8, 2014
* First Day of Passover, April 4, 2015
* First Day of Sukkoth, Sept. 28, 2015

1. Tutulma, 15 Nisan 2014
2. Tutulma, 8 Ekim 2014
3. Tutulma, 4 Nisan 2015
4. Tutulma, 28 Eylül 2015

********** ARMAGEDDON SAVAŞI **********
 
 
 Bu yıl, İsrail için çok önemli.
İsrail 14 Mayıs 1948'de kuruldu ve 2014, İsrail’in 66. kuruluş yıldönümüdür.
İkiz Kuleler’in olduğu yere Hz Davud’un mührü olarak bilinen Sion yıldızını simgeleyen Özgürlük Kulesi inşa ettiler, inşaat 2014’te bitti.
Yahudiler’in İzryehosa ismindeki büyük planına göre kral Yehova, 2014’te gelecek ve Büyük İsrail İmparatorluğu kurulacak.

4 Kanlı Ay'da Süleyman Mabedi'ni inşa edip Büyük İsrail İmparatorluğu'nu kurmak istiyorlar. Bunun için de Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs Sahra'yı yıkmayı planlıyorlar.

1 Dolar'ın üzerindeki Piramit'i hatırlayın. Piramit'teki boşluk, yarım kalmış bir Dünya Düzeni'ni simgeliyor. Piramit'in tamamlanması için gerekli gördükleri,
 

* Süleyman Mabedi.
* Kral Yehova.
* Vaad Edilen Topraklar.

Vaad Edilen Topraklar'ı, iki nehir arasında sanmayın, Yahudiler, tüm Dünya'nın kendilerine vaad edildiğine inanıyor.

**********

15 NİSAN - 8 EKİM 2014'TEKİ KIRMIZI AY TUTULMALARI

* Din savaşı. (ARMAGEDDON SAVAŞI)
* Dünya'nın büyük şehirlerinde ayaklanmalar. (İç Savaş)
* Ateş ve yangın. (Ateşli Chemtrail)

4 NİSAN - 28 EYLÜL 2015'TEKİ KIRMIZI AY TUTULMALARI

* Devletlerin bölünmesi. (Griffin Tarpley: Yeni Osmanlı Yalanı)
* Göçler. (Deprem-Tornado-Kuraklık-Kıtlık-Susuzluk)
* Salgın hastalıklar. (Kanser-Veba-Zombi Projesi)

********** 


 İlk Ay Tutulması’nda Türkiye ile Suriye’yi savaştırıp Armageddon Savaşı’nı başlatabilirler. Armageddon, Hadis-i Şerifler’e göre Hatay’dır, bir başka rivayete göre Kudüs ve Yafa bölgeleridir. Türkiye, Suriye ile savaşıp Suriye’yi işgal edince, “Türkiye, emperyalist emelleri için Suriye’yi işgal etti” diyerek bir kamuoyu oluşturacak, içerden ve dışardan Türkiye’ye saldıracaklardır. Türkiye’de bilindiği gibi 126 NATO Üssü ve Patriot’lar vardır. Patriot’lar Hatay’ın çevresindedir ve menzili 80 kilometredir, 3 bin kilometre uzaklıktaki İran ile ilgileri yoktur. Olası savaşta Türkiye’nin içindeki ve dışındaki 500 bin El Kaide ve 50 bin PKK militanını da kullanıcaklardır. Geçtiğimiz Ocak ayında, Irak Tv’ye 500 Bin militanı olduğunu açıklayan El Kaide, Türkiye’yi ve İstanbul’u alacağız dedi.

  Türkiye, Suriye ile savaşırken, Mescid-i Aksa’yı ve Kubbet-üs Sahra’yı yıkacaklardır ve Süleyman Mabedi’ni inşa etmeye başlayacakladır. Süleyman Mabedi’ni en geç 2015’te bitirme gibi bir planları olduğu anlaşılıyor. İsrail bunun Fragmanını bile yayınladı..>>



 
 HAARP ve Chemtrail Sprey teknolojileriyle kuraklık, kıtlık, susuzluk, tornado, tsunami ve depremler oluşturmak, bu sayede insanları göçe zorlayıp savaşmadan topraklara sahip olma düşünceleri var. Hep aynı yerlerde deprem yapmalarının sebebi, diğer fay hatları üzerinde baskı kurmaktır.

  4 Ay Tutulması’nın ortasında bir de Güneş Tutulması var. Ateşli ve siyah dumanlı Chemtrail Sprey çıkarttılar ve söylenenlere göre bu yeni sprey, DNA değiştiriyor. Güneş Tutulması’ndan sonra bu spreyleri kullanıp insanları zombilere dönüştürebilirler, bu bahaneyle de milyonlarca insanı ortadan kaldırabilirler. CNN’in sahibi Ted Turner tarafından yaptırılan Georgia’daki Rehber Taşları üzerindeki ilk emir, “insan nüfusunu, doğayla orantılı olarak 500 milyonun altında tut.” Çin Ulusal Savunması resmi gazetesinin haberine göre ABD ve İsrail, Yahudi olmayan herkesi yok edebilecek genetik biosilah üretiyor. Afrika’da 35 milyon kişi, AIDS hastalığından öldü. Benzer bir durum diğer ülkeler için de geçerli olabilir, çünkü kuraklık, susuzluk ve kıtlığa neden olan yeni iklim şartları yakında buraları da Afrika gibi yaşanılmaz bir yer haline getirebilir, bize getirecekleri tohumlar ve ürünlerle, buralarda öldürücü bir hastalık yayabilirler.

  Bir zamanların en çok izlenen dizilerinden biri olan Heroes dizisine göre Heroes'taki DNA'sı değiştirilmiş özel güçlere sahip insanlar, Güneş Tutulması esnasında güçlerini kaybediyor, tutulma bittikten sonra güçlerini yeniden kazanıyor. Bir de bu dizide yaptıkları resimler gerçek olan kişilerden birinin Dünya'nın sonu ile ilgili bir resmi var. Resme göre dünyanın iç kısmından çıkan lavlar, büyük bir S harfi oluşturuyor. Gölcük Depremi'nden çok daha büyük olan, 2 dakika süren ve 1100 atom bombası gücüne ulaşmış Şili'deki son büyük deprem, Dünya'nın çekirdeğini bile sarsmış. Dünya'nın sonunun bir an önce gelmesi için uğraşıyorlar, çünkü Dünya'nın sonunun gelmesine yakın, Deccal'in geleceğini biliyorlar, süreci hızlandırıp Deccal'i bir an önce görmek istiyorlar. Dizideki DNA'sı değiştirilmiş insanlar, Yahudiler'in yani Yecüc'lerin oluşturduğu Mecüc'leri simgeliyor.

http://www.youtube.com/watch?v=bstv5Mko47Y

http://www.youtube.com/watch?v=XNTXYxvzSB4

http://www.youtube.com/watch?v=mZFmsCFTcLs

  20 Mart 2015’te gerçekleşecek Güneş Tutulması’nın olduğu tarihe 1 Nisan diye not düşmüşler. 1 Nisan, Hristiyanlar’ın Müslümanları kandırıp şehit ettikleri gündür. Bu tarihte, Müslümanlar’a karşı savaşa Hristiyanlar’ı da katabilirler. Bunu gerçekleştirmek için gökyüzünde oluşturacakları İsa hologramlarını bile kullanabilirler, çünkü bu 4 Ay Tutulması’nın olduğu tarihlerden birinde Hristiyanlar, Hz İsa’nın gelmesini bekliyor.

  FEMA Projesi için 19-20 Nisan tarihi üzerinde duruluyor, bu tarih üzerinde durulmasının nedeni, 4’lü Ay Tutulması’ndan ilkinin görüleceği 15 Nisan’ın 4 gün sonrasına denk gelmesidir. Yahudiler, 4 sayısına çok önem gösteriyor. Halley Kuyruklu Yıldızı, 1910’da görüldükten 4 sene sonra 1. Dünya Savaşı çıktı, 1986’da görüldükten 4 sene sonra ise ABD Meclisi’nde ilk kez Yeni Dünya Düzeni’nden bahsedildi.

  İstanbul ve Hatay’ın karışacak olması, akıllara Hz Mehdi’yi getiriyor, çünkü Hz Mehdi’nin İstanbul ve Hatay’a geleceğine dair sahih Hadis-i Şerifler var. Bunu bildiklerinden Patriot’ları Hatay’ın çevresine getirdiler. Bu 4 Kanlı Ay Tutulması’ndan birinde yada Güneş Tutulması’ndan sonra Kabe’yi de yıkmak isteyebilirler. Hz Mehdi, Kabe’de büyük olaylar çıktığında ilan edilecek.

İsrail, en geç 2019’da dünyaya tamamen hakim olmayı planlıyor.

Tarihlerde yanılıyor olabiliriz, ancak bunların çoğunun gerçekleşmesi olası, ciddiye alsanız iyi olur, çünkü bu konuda konferanslar bile düzenleniyor.

  Biz Müslümanlar olarak bu kadar fitne ve karışıklığın olduğu ve olacağı zamanlarda bol bol ibadet etmeli ve Hak’ı savunmalıyız. Dinimizde Hakikat’i savunmayanın, hiçbir ibadeti, hayır ve hasenatı, Allah katında kabul olmaz. Provakasyonlara gelmeyin. Hak’ı savunmak için bazen taraf olmak zorunda değilsiniz ve bugün dostunuz yarın düşmanınız, yine bugün düşmanınız yarın dostunuz olabilir, bunu da düşünün ve ortak düşmanlarınıza karşı birlik oluşturun. Allah, hepinizin yardımcısı olsun.


 Müslümanları sevmek, kâfirleri sevmemek, İmanın en önemli şartıdır. İmanın şartlarından ilki, Allah’a imandır. İman etmek için, sadece Allah var demek yetmez, Allah’ı sevmek de şarttır. Bu sevginin şartı da, Allah için sevmek ve Allah için buğzetmek yani düşmanlık beslemektir. Bu yüzden İmanın altı şartında Allah’ı sevmek, onun sevdiklerini sevip, düşmanlarını sevmemek de var. Bir âyet-i kerime meali: 

 ’’Allah’a ve kıyamet gününe iman edenler; babaları, kardeşleri ve akrabası olsa dahi, Allah’ın ve Resulünün düşmanlarını sevmez." Mücadele 22
 

Allah, Hz Musa ve Hz İsa’yı da bu konuda uyarmıştır: 

 ’’Namaz, oruç, hac, zekat ve zikir aynı zamanda senin iyiliğin için. Peki sadece benim için ne yaptın? Yer ve göklerdeki bütün mahlûkatın ibadetlerini yapsan, dostlarımı sevip, düşmanlarıma düşmanlık etmedikçe, faydası olmaz.’’

"Ey İman Edenler ! Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudur. İçinizden kim onları dost edinirse şüphesiz onlardan olur. Şüphe yok ki Allah, zalim kavmi doğru yola iletmez." Maide 51
 

"Şeytan, sizi ancak dostlarıyla korkutur. Onlardan korkmayın. Mü'min iseniz benden korkun."
 Al-i İmran 175
 

Hak(su) ile batıl(köpük) bir araya gelirse, batıl(köpük) erir. İmanınıza sahip çıkın. Ehl-i Sünnet’e tabi olun.
 

La İlahe İllallah Muhammedür Resulullah.
İnneddine İndallahil İslam. 


Allah katında tek hak din İslam’dır. Al-i İmran 19
   

 Bana Destek olmak İçin Lütfen Youtube Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın..

Youtube Kanalım  >>> Eyüp Ertaş

29 Aralık 2013 Pazar

Siyonizm (Zionism)

(Zionism) Kudüs’ün eski adı olan "Sion" kökünden kaynaklanmakta olup dilimize Fransızca’daki "sionisme" kelimesinden geçmiştir. XIX. asır sonlarmda yahudilerce ortaya atılmış bir akımdır. Filistin’de bağımsız bir yahudi devletinin kurulmasını ön görür, yahudi milliyetçiliğine dayanır.

 Siyonizm,dünyadaki bütün yahudilerin esasında Filistin'de bir yahudi devleti kurulması gerektiğini iddia eden ve bu idealle siyasi mücadele veren harekettir.Siyonizm'in ilk siyasi hareketi Theodor Herlz'in öncülüğünde 1897'de Basel'de toplanan 1.Siyonist Kongre gösterilebilir.Herlz,Sultan II.Abdülhamit ile de görüşür.Sultan II. Abdülhamit ile görüşüp yahudilere Filistin topraklarını satmasını ister.Ve bu yahudi devleti konusunda hem siyonist hem de çok milliyetçi bir yaklaşım sergilemektedir.

  Şimdi bu kongrede ilk kez yahudilere bir toprak verilmesi fikri ortaya çıkmıştır.İlk olarak Tevrat'ta da geçen Babil ya da diğer adıyla Irak düşünülmüştür.Ama İngiltere'nin muhalefeti ile karşılaşınca olmamıştır.Sonra Uganda ve Kıbrıs gibi yerler önerilmiş ama siyonistler,Tevrat'ta da geçen Kutsal Kudüs'ü istemişlerdir.Bu arada İngiltere'de evanjelik inançları gereği yahudilere yahudileri destekleyenler olmuştur.Şimdi Shaftesbury Kontu Lord Anthony Ashley Cooper(kendisi çok ateşli dispensalisttir),dönemin dışişleri bakanı Lord Palmerton'u yahudilere bir devlet kurulması hususuna çekmeyi başarmıştır.Zaten önceden yaşadıkları olumsuz tecrübelerden dolayı İngiliz Yahudiler,Avrupalıların kendilerini sevmediğini ve kendilerinden kurtulmaya çalıştıklarını düşünmüşlerdir.

  Aynı yıllarda bu yahudi devleti kurma hususuna paralel olarak Amerika'da Darby'nin müritlerinden biri olan ve dönemin çok satan kitabı ''İsa Geliyor''un yazarı William Eugene Blackstone Başkan Benjamin Harrison'a mektup yazmıştır.Bu mektupta Filistin'de bir yahudi devleti kurulması konusunda desteğini istemiştir.Ve Blackstone,J.P. Morgan ve John David Rockefeller(İlluminati piramidinin en tepesindeki aile ve Lucifer(iblis)'e yakın olan aile) ve 413 etkin isimden destek imzası toplamıştır.Sonra Herlz'in ölümünden sonra Siyonist Kongre'nin başına 1895 yılında Chaim Weitzman geçmiştir.Weitzman,muhafazakar parti lideri Lord Arthur James Balofur'a ulaşmış ve siyonizme destek vermesini sağlamıştır.Zaten Balfour da çocukluğunda dispensalist öğretilerle yetişmiştir.Ve Balfour 11 yıl sonra dışişleri bakanıyken Balfour deklarasyonu yayınlar.Ve siyonizm için yeni dönem başlamıştır.Deklarasyon metnindeki ifadelere bakalım:

''Majesteleri hükümeti Filistin topraklarında yahudilere yurt olacak bir devletin kurulması hususunda elinden gelen çabayı gösterecektir.Ancak mevcut yahudi olmayan halkın inanç ve kamu hakları gözetilecektir.''
2 Kasım 1917
 
 Lord Balfour,büyük bir mutlulukla çıkarttığı kararı bilin bakalım kime göndermiştir?''Dönemin Siyonist Kongre Başkanı Lord Rothschild''e göndermiştirBuraya Dikkat!(İkinci illuminati piramidinin üstümdeki Lucifer(iblis)'e yakın aile)(bu linke tıklayıp Rothschild kara para imparatorluğu hakkındaki yazımı okuyabilirsiniz.. kendileri dünyanın en zengin ailesi konumunda) Sonra ne oldu?Bu deklarasyonla Avrupa'dan Filistin'e göçler başladı.Amerikan basını takdirle karşıladı.11 Haziran 1922 tarihli New York Times,bu göçmenleri New England ve Jamestown gibi Amerikan şehirlerinin kuran ilk Amerikalılara benzetti.Sonrası bu gazete yahudilerin o topraklara refah ve medeniyet taşıyacağını yazmıştır.Bu deklarasyon Lloyd George başbakanlığı döneminde imzalandı.Siyonizm sempatizanlığı var Lloyd George'de.Çocukluğu zaten baptist bir ortamda geçmiştir.Pazar okulları ona yahudi davasına karşı doğal bir sempati vermiş.Kendi tarihinden çok İbrani tarihini bildiğini,birkaç İngiltere kralı sayabilecekken İsrail krallarının tamamını sayabileceğini söylemiştir.

  Yalnız şu da unutulmamalıdır.''Mill Menfaatler'' itirafından yola çıkarak Lloyd George,aslında İngiltere'nin siyonizme desteği,Amerikalı yahudilerin sempatisini kazanıp ABD'yi I.Dünya Savaşı'nda kendi tarafına çekmek için yapıldığı da söylenebilir.Bu arada İsrail'in ilk başbakanı olan David Ben Gurion,Britanya ile savaşmak için Osmanlı Devleti adına bölük kurmaya çalışıyor.Görülüyor ki İngilizler ABD'yi kendi tarafına çekmiş,bölük kurulmadan Osmanlı Devleti'ni dağıtmışlardır.Şimdi evanjelistlerin,siyonistlere desteğine bakalım.Evanjelistler,evanjelik inançları gereği siyonistleri desteklemektedir.Nedir bu inanç?Mesih'in gelmesi için kıyametin kopması gerektiği inancıdır.Kıyametin kopması da Filistin'de yahudi devletinin kurulması şartına bağlıdır.Bir de evanjelistler bu ideali,siyonistlerden daha ateşli savunurlar.Şimdi I.Siyonist Kongre'den sonra II.Siyonist Kongre toplanmıştır.Tuhaf olan bu kongreye katılanların hepsinin hıristiyan olmasıdır.I. Hiristiyan Siyonist Kongresi desek daha uygun olur.Kongrede alınan karar İsrail'in işgalindeki Batı Şeria Bölgesi'nin ilhak edilmesidir.Uluslararası Hıristiyan Elçiliği temsilcisi Van Der Hoeven ''İsrail kurulmalı.Biz Tanrı'nın ne söylediğine bakarız ve Tanrı o toprakların yahudilere ait olduğunu söylüyor.'' Ve İsrail kurulur.


Arz-ı Mev’ud (Tanrı’nın vaad ettiği topraklar) diye tabir edilen bölge




  Siyonizm hakkında kısaca bir bilgi verdikten sonra Siyonizm’in son 150 yılda ne aşamalar kaydettiği, üzerinde yaşadığımız coğrafya ve insanlık için ne kadar tehlike arz ettiğini anlamaya çalışalım.
Siyonizm’in tarihi her ne kadar milattan öncelere gitse de, dünya çapında ses getirecek ve şu an günümüzde dahi etkilerini hissettiren sistemin kurucusu olarak Theodore Herzl ismini zikredebiliriz. Herzl, Yahudilerce Siyonizm hareketinin babası ve İsrail Devleti’nin kurucusu kabul edilmektedir. Theodor Herzl, 19. asır nihayete ererken Viyana’da “Neue Frie Presse” (Yeni Hür Basım) ismiyle yayınlanan gazetenin Paris muhabirliğini yapmakta idi.


Theodor Herzl’in yazmış olduğu Der Juden Statt (Yahudi Devleti) isimli eserin ilk sayfası


 Gazetecilik mesleğinden istifade ederek, Batı’daki nüfuzlu Yahudi ailelerin durumlarını inceden inceye tetkik etti. Neticede, Yahudilerin Filistin’e dönmek için kuvvet ve kudretlerinin kafi gelebileceğine hükmetti. Bunun için önce fikirlerini yaymak gerekiyordu. “ Der Juden Statt” yani “Yahudi Devleti” ismiyle, Almanca bir kitap yayınladı. Böyle bir davanın muzaffer olabilmesi için 3 esasın olması gerektiğini düşünüyordu. Bu üç esas ise şunlardı: Fikir, Kadro, Para!..

 Theodor Herzl, fikirlerini duyurmak için 1897 yılında İsviçre’nin Basel şehrinde bir Yahudi Kongresi topladı. Bu, Yahudilerin Filistin’e dönme haraketini temsil eden siyonizmin ilk kongresidir. Birinci Dünya Siyonist Kongresi sonunda yayınlanan Basel Deklarasyonu’na göre, Filistin’de bir “yurt” edinilmesi için çalışılacak, Dünyadaki Yahudiler, dernekler organize olacaklar, Yahudi “milli duygusu” Güçlendirilecek ve devletlerin desteğini sağlamaya çaba gösterilecekti. Basel Kongresi politik Siyonizm’i doğurarak Dünya Siyonist Örgütü’nü de vücuda getirmiş oldu.,

 Theodore Herzl, Siyonist Kongre vasıtasıyla aynı fikir etrafında toplanan bir kadronun teşekkülünü sağlamıştı. Şimdi sıra Para da idi. Para mevzusunu da Almanya’da ticaret ile uğraşan dünyanın sayılı zengin ailelerinden Rochild’i çeşitli şantaj ve tehtid ile yanına alması ile sağlamış oldu.




 Fikir, Kadro ve Para gibi bu 3 esası yerine getirdikten sonra bu ırkçı emperyalist akım gözünü Osmanlı Toprakları içerisinde yer alan Filistin bölgesine dikmişti. Fakat para karşılığında Osmanlı Devleti’nin zor zamanında toprak satacak diye bekledikleri Osmanlı Sultanı İkinci Abdülhamid, köküne kadar şahsiyet abidesi kişiliği ile para karşılığı Filistin’de toprak isteyen Siyonist heyeti huzurundan kovmuş ve onlara şu tarihe geçen sözlerle yanıt vermiştir. “Atalarımın kanlarıyla sulayıp aldıkları toprakları ben parayla satmam, Filistin’in Osmanlı’dan kopmasını görmektense vücudumdan bir parça koparılmasını tercih ederim. Çabuk huzurumdan defolun”. İşte bu sözlerinden dolayı bugün Filistin halkı, Sultan Abdülhamid’in ismini andıkları zaman isminin sonuna r.a. (Allah ondan razı olsun) sözünü eklemektedirler.





 1897’de Basel’de toplanan Siyonist Kongrenin 100 yıllık hedeflerini 3 ana başlık halinde toplayabiliriz.

1 – İlk 50 yılda Filistin’e yerleşimi sağlamak, ileride kurulacak devletin temellerini hazırlamak.

Kendilerine para karşılığı toprak satmayan Osmanlı Sultanı İkinci Abdülhamid’i tüm nüfuzlarını kullanarak tahtından indirmek (-ki Sultan Abdülhamid’in tahttan indirilme hadisesinde, hal’ fetvasını padişaha arz eden heyette Selanik Mebusu Yahudi Emanuel Karasu’nun bulunması bunun en bariz misalidir) ve Osmanlı Devleti’nin yıkılmasını sağlamak böylelikle Filistin bölgesine yerleşmek. 1917 tarihinde İngilizlerin bölgeyi işgali ile bu göç hareketine start vermişlerdir.


İsrail’in ilk cumhurbaşkanı Ben Gurion İsrail Devleti’nin kuruluş bildirisini Theodore Herzl’in fotoğrafı altında okurken



2 – İkinci 50 yılda İsrail isminde bir devlet kurmak.
Dünya Siyonizmi, İkinci Dünya Savaşını tanzim ederek tüm dünyanın dikkatini savaşa çekmişlerdir.  Bu vesileyle o kargaşa ortamında İsrail Devleti’nin bağımsızlığını ilan etmişlerdir. Kurulan İsrail devletini koruması için de Birleşmiş Milletleri vücuda getirmişlerdir. Bu tarihten sonra Büyük İsrail Devleti’ni kurmak için faaliyetlerini kademe kademe hızlandırmışlardır.

3 – 1897 Basel Kongresinin 100. yılında Büyük İsrail Devleti’ni kurmak.
Büyük İsrail Devleti diye tarif edilen bölge Arz-ı Mev’ud (Tanrı tarafından vaad edilen topraklar) ki bu bçlge Nil ile Fırat arasındaki bölgeyi kapsamaktadır. Bu bağlamda bölgede yıllarca çeşitli taşeron terör örgütleri kurmuş ve desteklemişlerdir. Bunlardan en bilineni ASALA VE PKK Terör örgütleridir. Fakat bu planlarının tutmadığını 1997 yılında dönemin ABD Ankara Büyükelçisi Morton Abramovitz “Türkiye’deki hükümet 

D-8’i (İslam Birliği) kurarak Büyük İsrail hayalimize son verdi” demiştir. Yine bu acı pişmanlığa bir misal de 2009 yılında dönemin İsrail Başbakanı Olmert’in, Gazze’de başarısızlığa uğramaları sonucu “Büyük İsrail Devleti projesi çökmüştür” diyerek istifa etmesidir.

Siyonizm’in niye tüm dünya insanlığı tarafından bir felaket olduğu, İkinci Dünya Savaşı’nda Avrupa’da istenmeyen topluluk olarak Yahudilerin görünmesinin nedenlerini öğrenmek isteyenlerSiyon protokollerine bakmalıdırlar.  22 maddelik bu protokolün ilk 9 maddesi bütünü hakkında karar vermemizi sağlayacaktır;

1. Gelecek nesilleri, ahlâka aykırı, telkinlerle ifsat etmeli, bozup yozlaştırmalı
2. Aile hayatını yıkmalı,
3. İnsanlara aşağı sınıflarla tahakküm etmeli, azınlıkları kışkırtıp üste çıkarmalı
4. Sanatı zayıflatarak, edebiyatı müstehcen ve şehevî hale sokmalı,
5. Mukaddesatı, hürmeti yıkmalı, hürmetle anılan kimseler hakkında rezilâne vak’alar uydurulmalı,
6. Hudutsuz bir lüks, baş döndürücü modalar icad etmeli, çılgınca sarfiyatı teşvik etmeli, herkesi borçlandırmalı
7. Kalabalıkların vakitlerini, eğlencelerle, oyunlarla oyalamalı, herkes düşünmekten alıkonulmalı,
8. Müfrit (aşırı) nazariyelerle, halkın fikirleri zehirlenmeli, gürültü ve kargaşalıklar çıkarılmalı,
9. Umumi hoşnutsuzluklar meydana getirilmeli, içtimai (sosyal) sınıflar arasına kin ve itimatsızlık sokulmalı

Theodore Herzl’in, “Der Juden Statt” isimli eserinin Türkiye ile ilgili olan kısmını, 1965’te İlahiyat Doçenti merhum Yaşar Kutluay “ Siyonizm ve Türkiye” ismiyle yayınlamıştır. Okunmasını tavsiye edeceğimiz bu eserin yazarı Yaşar Kutluay’ın ölümü de esrarengiz olmuştur. Yine bu bağlamda Hayim Naum ismini zikretmemiz gerekmektedir. Hayim Naum Lozan Antlaşması esnasında İsmet İnönü tarafından Lozan’a götürülmüş Mısır Hahambaşı’sıdır.
İnönü, Hayim Naum’u Lozan’a götürerek batılı devletlerin Türkiye’ye karşı olan sert tutumunu yumuşatmak istemiştir. Fakat Haim Naum, gizli kapılar ardında batılılarla anlaşarak şu meşhur 7 maddelik doktrinini sunmuş ve batılı devletleri Lozan’da ikna etmiştir. Bu 7 Maddelik Haim Naum Doktrini nedir peki?

1 – Türkiye’de işsizliği arttıracaksınız
2 – İnsanları aç bırakacaksınız
3 – Borca esir edeceksiniz
4 – Dininden uzaklaştıracaksınız
5 – Mezheb, ırk ve siyasi görüş olarak böleceksin
6 – Böldüğün parçaları birbirleriyle çarpıştıracaksın
7 – Bu parçalanmış ve yeterince yumuşamamış lokmaları alıp Siyonizm’in hizmetine sokacaksın.

KAYNAKLAR

•    Yaşar Kutluay, Siyonizm ve Türkiye, Çatı Yayınları
•    Sedat Demir, Yahudi Devleti, Ataç Yayınları
•    Kadir Mısıroğlu, Bir Mazlum Padişah; Sultan İkinci Abdülhamid, Sebil Yayınları
•    Lütfü Akdoğan, Siyon Protokolleri, Tercüman Gazetesi
•    Nasuhi Güngör, Yenilikçi Hareket, Anka Yayınları
•    Refik Şakir En-Nedşe, II.Abdülhamid ve Filistin, Semerkand Yayınları

 Siyon Protokolleri ve Hayim Naum Doktrini Ülkemiz ve Dünya üzerinde yaşayan insanların iyi bilmesi ve buna karşı önlem alması gereken hususlardır. Ülkemiz ve ülkemizin bulunduğu bölgede yaşayan devletler, bu coğrafyada varlıklarını devam ettirmek istiyorlar ise; Siyonizm’in kirli emellerine karşı önlem almalı ve Siyonizm karşısında ABDÜLHAMİDİ BİR DURUŞ sergilemelidir.



 Bana Destek olmak İçin Lütfen Youtube Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın..

Youtube Kanalım  >>> Eyüp Ertaş

10 Aralık 2013 Salı

KIYAMET MELEKLERİ (LEGİON)

İblis'in Yalanları!

  Okuduğunuz İblis imzalı filmlerin birçoğunun amacı, insanlığın bilincini manipule etmek ve insanlığın ipini ele geçirmek için gerekli şeytani tohumları zihinlere ekmektir. Bir kısmında ise İblis, geçmişten kalan kuyruk acıları ve kızgınlıklarının bir nevi intikamını almaya çalışmakta veya Rabb'ine isyanını haklı göstermek için yırtınmaktadır.

  Türkiye'de Kıyamet Melekleri ismiyle gösterilen ''Legion'' isimli film ise, İblis'in bu intikam ve haklılık hayalleri dizisine bir yenisini ekliyor. Basit bir mantıkla sapan İblis, çok beğendiği küçük aklıyla Mikail ismini kullanarak, filmde kendisini insanlığın kurtarıcısı yaparken, Cebrail'i de insanların düşmanı olarak gösteriyor. Zihnen sakat olan İblis, geçmişten beri bu ve benzer filmlerde, hem Başmelek Mikail rolünü çalıyor hem de Cebrail'e karşı olan kinini kusuyor.

  Bu filmin yönetmenliğini Scott Charles Stewart, senaryo yazarlığını da, Scott Charles Stewart ve Peter Schinks yapmıştır. Yönetmen, Legion filminden sonra; tahrip olmuş bir dünyayı, insanlar ile vampirler arasındaki savaşı ve kiliseye karşı gelen bir papazın bu savaştaki rolünü konu edinen "Priest" adlı bir başka şeytani filmin de yönetmenliğini yapmıştır.

  Film, Mikail'in arkasına saklanan İblis ile Cebrail arasındaki bir savaşı; yani İblis'in gerçekleri saptırmasını konu almaktadır. Filmde Cebrail, Allah'tan gelen emirleri sorgulamaksızın-eksiksiz yerine getirirken; İblis, mantık yaparak kendi başına buyruk hareket etmektedir. Bu mantığına kılıf olarak da ''insan sevgisi'' yalanını kullanmaktadır. Filme göre İblis, hâşâ Allah'tan daha düşünceli ve sevgi doludur. Sözde insanlığı ve onun geleceğini daha çok düşünmektedir ve hatta bu yolda kendisini bile feda etmektedir. Ne ironiktir ki, insanlığı felakete sürükleyen ve ondan intikam peşinde olan İblis, kendisine biçtiği kurtarıcı(!) rollerle çocuk akıllıları kandırmayı başarmaktadır.
 
  New Age şeytani dinleriyle insanlığa, melek olma yalanlarını ve Başmelek Mikail olduğu palavrasını pazarlayan İblis, bu çoklu oyununda, düşük akıllıları hedef seçmiştir. Filmin kısa bir özetini verdikten sonra bu filmdeki şeytani yalanlara ve tuzaklara işaret edeceğiz.


FİLMİN ÖZETİ

  Film, yerleşim yerinden uzak, ıssız bir yerde, bir yol üstü lokantasında geçer. Bir anda televizyon ve radyo yayınları bozulur; telefonlar kesilir. Kendileri için nelerin yaklaşmakta olduğundan habersiz bir şekilde bekleyen bir avuç insan, bunun belki de bir deprem ya da terörist saldırısı olduğunu düşünmeye başlar. Lokantada çalışanlar ve birkaç yolcu; olan bitenden habersiz bir şekilde işlerine devam etmektedirler.

  Bu sırada güya Allah, insanları helak etmek için meleklerini gönderir, melekler insanların içine girerek insanlığın son umudu olan bebeği öldürecektir(!) ve onunla birlikte helak başlayacaktır. Bir sinek bulutu, bir avuç insanı lokantaya sığınmak zorunda bırakır. Büyük bir korku ve telaş yaşanırken, lokantaya bir yabancı gelir. Bu yabancı güya dört büyük melekten biri olan Mikail'dir(!) Görevi; lokantada çalışan ve hamile olan kadının bebeğini korumaktır. Bebek, insanlığın son umududur(!) İnsanlığın geleceği, bebeğin yaşamasına bağlıdır(!) Bu bebeği kime karşı koruyacaktır? Tanrı'nın Başmeleği Cebrail ve onun melekler ordusuna karşı.

FİLMİN ANALİZİ

1) Filmde insanlığa olan ümidini kaybetmediğini söyleyen aslında kendisi ümitsiz olan İblis, kendisini Mikail olarak lanse ediyor. Günümüzde "New Age Lego Dini"ni savunan Illuminati, ışık işçileri(Şeytan'ın işçileri) ve medyumlar(şeytanların elçileri) de, Başmelek Mikail postuna bürünen İblis tarafından yönetiliyor. Başmelek Mikail'in Rabbi'ne bağlılığını istismar eden İblis, bakın nasıl kendi isyanını örtüyor:

  ''Tanrı….Sizin türünüzün, O'nun sevgili kulları olacağınızı emrettiğinde….Cennette ilk önce boyun eğen bendim.''

  Başmelek Mikail için elbette doğru bir söz. Ancak onun isminin arkasına saklanan İblis, ilk isyan eden ve kovulan birisi olarak yalan söylüyor. Ancak İblis'in temel özelliği, herkesin gözünün içine bakarak yalan söylemesi, hakla batılı yer değiştirmesidir. İşte Sonsuz Yüce Allah'ın insanlığa bildirisi:

  ''Biz meleklere, 'Adem'e secde edin!' dediğimiz zaman; İblis müstesna, secde ettiler. (İblis) diretti ve büyüklenmek istedi ve kafirlerden oldu.''[BAKARA(2)/34]

  Öncelikle şu tespiti yapalım. Mikail ve Cebrail dört büyük meleklerdendir. Yani Mela-i Ala'dan'dır. Bu melekler, Allah'ın üstün yeteneklerle donattığı üst boyutlu varlıklardır. Görevleri belirlenmiş olup; Allah'a karşı tam bir itaat bilinciyle hareket ederler. Verilen emirleri yerine getirmekten biran bile geri durmazlar.

"Muhakkak senin Rabb'in yanında olanlar(melekler), O’na ibadetten büyüklenmezler; O'nu tesbih ederler ve O'na secde ederler." [ARAF(7)/206]

 Durum bu kadar açık ve net ortadayken, Mikail isminin arkasına saklanan İblis ne diyor?

''Hayır, artık kendi emirlerime uyuyorum!''

  Lanetli İblis, utanmadan Mikail'in ismini ve saflığını kendi iğrenç, aldatıcı emellerine alet ediyor. Ve böylece filmi izleyen bilgisiz, cahil ve Kur'an'dan habersiz gençliğin şuuraltını adeta dinamitliyor. Bir taraftan insanlığa, diğer taraftan da Allah'a, Cebrail'e, Mikail'e düşmanlığını; bir takım maskeler arkasına saklanarak sürdürüyor. Allah da böyle olanlara şöyle sesleniyor:

  ''Her kim Allah'a, meleklerine, elçilerine, Cibril'e ve Mikail'e düşman ise artık şüphesiz Allah da kâfirlerin düşmanıdır.'' [BAKARA(2)/98]

2) İblis, bütün insanlığı cehenneme sürükleme arzusunda olduğu halde, ''insanlığa duyduğu sevgi nedeniyle Allah'a itaat etmediği'' yalanını uyduruyor. Cebrail'e olan düşmanlığının nedeni de çok iyi anlaşılıyor:

''Sen, hep O'nun(Allah'ın) emirlerini yerine getirmede gönüllü oldun.''

  Sonsuz Yüce sıfatlara sahip Allah'ın emrinde olan meleklerin, O'na itaat etmemesi düşünülemez. Ancak İblis burada şuursuz izleyicileri iki makas arasına alıyor. Güya Mikail şapkalı İblis, çocuğun ve insanlığın öldürülmesi emrine karşı çıkıyor. Gerçekte insanlığı, ileride Mesih-i Deccal olacak bir çocuğa teslim ederek helakını hazırlamak istiyor.

3) Cebrail(!): "(Emri) Sorguluyor musun?" Mikail(!): "Kendimi sorguluyorum." "Sen de aynısını yapmalısın." "İnsanlar yaratıldığından bu yana Tanrı onları sevmememizi istedi." "Buna engel olamıyorum."

  Meleklerin kendilerine verilen bir emri sorgulama yetkisi nasıl olabilir. Yazar, şark kurnazlığı yaparak Mikail'e(!): "Kendimi sorguluyorum" dedirttiriyor. Yetmiyor, Cebrail'e de bunu öneriyor. Bu da yetmiyor itaatsizliğin nedenini; içindeki "insan sevgisi" olarak gösteriyor. Bunun da sorumlusu Tanrı, çünkü onları sevmememizi istedi diyerek, meleğin bile merhamet ve sevgi yüzünden Tanrı'ya asi olduğu, bunu göze alabildiği yalanını savuruyor. İblis, bu yalanıyla birkaç şeyi bir arada yapmak istiyor:

  Birincisi, kendi düşüş ve asiliğine gerçekte Adem'e(insana) düşmanlığının sebep olduğunu unutturmaya çalışıyor.
İkincisi ise; insanları ne kadar sevdiği palavrasını utanmadan-arsızca tekrarlıyor. Bu klasik yalanını tekrarlayarak; insanları Allah'a isyan etmeye çağırıyor.

Mikail postuna bürünen İblis'in insanlarla konuşmalarına yakından bakalım:

  "Tanrı insanoğluna… bir tufan gönderdi."
"Şimdi de dışarıdakileri gönderdi."

  İnsanlık tarihi boyunca çeşitli medeniyetler zaman zaman ortaya çıkmış ve yok olmuştur. Allah, rahmet sıfatının bir sonucu olarak toplumlara insanoğlunun başlangıçta verdiği sözü hatırlatacak uyarıcı, korkutucu ve müjdeleyici rahmet elçilerini gönderir. İnsanların verdikleri sözü hatırlamaları için süre tanır ve uyanmaları için bazı belalara uğratır. Ancak toplumun düşmanlığının artarak; "ya bizim dinimize dönersin, ya yurdumuzu terkedersin, ya da seni taşlarız-öldürürüz" tehdidiyle karşılaşan elçiler, Rabb'ine sığınarak, aczini ifade eder ve yardım ister. Bunun üzerine, "Allah'ın vaadi" gereğince elçiler ve ona tabi olan müminlerin, kavimlerini terkedip-hicret etmeleri emredilir. Geride kalan sapkın kavim helak edilir.

  Kur'an, kavimlere gönderilen elçiler, bu elçilerin çağrıları, kavimlerinin cevapları, Allah'ın, bu kavimleri nasıl ve neyle helak ettiğiyle ilgili, sayısız ayetler ve açıklamalarla doludur. Bunu çok iyi bilen İblis, iftiralarla önce Nuh tufanına atıf yapıyor ve "yaklaşansaat"te beklenen "helak"ı da basit bir intikam gibi göstermeye çalışıyor. İblis, ağzından baklayı çıkarıyor, yaşamasını istediği bebek için şöyle diyor:

"Bir şans var."

"Dünyanın karanlıktan kurtulmasına liderlik etme şansı."

  Böylece İblis, filmde; doğum yapacak kadını Meryem, doğacak çocuğuda insanlığın kurtuluşuna vesile olacak Mesih (İsa)'ya benzetmeye çalışmış. Şeytan imzalı filmlerin çoğunda işlendiği gibi bu çocuk Deccal'dir. Tıpkı İblis'in Başmelek Mikail olarak kendisini pazarlaması gibi Deccal olacak çocuğu da; Mesih İsa olarak pazarlanmaktadır.

  Filimin sonuç bölümü de oldukça manidar bir şekilde düşünülmüş. Dik bir yamaçtan çıkılınca karşılarında kuzeyden güneye bir hat çizen bir ırmak. Irmağın solunda tatlı bir tepeye oturmuş yerleşim yeri. Ve yapılan konuşmalara bakınca da şu çağrışımlar yapılıyor:

  Yerleşim yeri Kudüs, yanında akan ırmak: Erden. Çocuk: Mesih. Yanındakiler: Meryem, Yusuf. Cahilleri kandırmak için ucuz bir seneryo...

  Yalancı İblis, Mikail'e iftira ederek; Mikail'in ağzından Allah'a karşı iftiralar ve saygısız salyalar akıtıyor.
Bakın gerçek senaryo yazarı İblis, kukla senariste neler yazdırmış:

  "O(Tanrı), güvenini kaybetti, ben(Mikail şapkalı İblis) kaybetmedim." Hadi ordan köpek yalancı!.. İblis, küçük beyinlerle oynamaya devam ediyor:

"Ama gelecek henüz yazılmadı." "Çocuk yaşadığı sürece, hala umut var demektir."

  Sanki Allah'a rağmen bir iş yapabilirmiş, Allah'ın Planı'nı değiştirebilirmiş gibi cahilleri kandırmaya çabalıyor.
Cin-şeytanların girdikleri vampir formunu, Allah adına saldıran meleklermiş gibi göstererek; adi yalanlarında yeni rekorlar kırıyor. Ve kendi saldırı yöntemlerini Allah'a aitmiş gibi göstererek sirkatini söylüyor:

  "Bu bir imha hareketidir. Dışarıdakiler sadece bir araçtır, ele geçirilenler en zayıf iradeli olanlardır ve en kolay dönüşenlerdir."

  İblis'in ordusu, "yaklaşansaat"te işte bu yöntemlerle insanlara saldırıp ele geçirecektir. Ancak profesyonel münafık, yaldızlı laflarla kinini, sevgi edebiyatının arkasında gizliyor; yalanlara devam ederek insanları zayıf noktalarından vuruyor. Yetmiyor birde alacaklı durumuna geçerek sitem ediyor ve kutsal kitapların arkasındaki vahye düşmanlığını saklayamıyor:

"İnsanlığa karşı…saygım, umudum henüz bitmedi. Ama bu lütfu ayaklar altına aldığınızı izledim."

"Toz toprak ve kutsal kitaplardaki kelamlar yüzünden savaştınız."

SONUÇ

1) Senaryonun gerçek yazarı elbette İblis. İnsan senariste dayanarak; insanlığı aldatmaya yönelik "aldatıcı mesajlarını" bu basit filmde de vermekten geri durmamış. Filmde herşey basit ve uyduruk. Amaç bol bol yalanları pazarlamak..Gaflet ve cehalet içerisinde bocalayan; gerçek vahiyden yüz çevirmiş ve şeytanların yemlerini yutmuş olanları avlamak.

2) Her zamanki gibi Allah'a ve O'nun meleklerine düşmanlık, iftira ve Hakla-Batılı karıştırma; bu seneryoda da şeytanca sergilenmiş.

3) İnsanlık, sevgi, kardeşlik edebiyatıyla bir kurtarıcı profili çizme ya da sunma. Bu profili çizilen kimse, ya kurtarıcı bir liderdir, ya da kurtarıcı olacak bir çocuktur. Burada da kurtarılan bir çocuk, ilerde insanlığın kurtarıcısı mesih(!) olacaktır. Tabii ki bu İblis'in, insanlığın önüne çıkarmak için uygun koşulları beklediği Deccal'dir. İblis-Yahudi karışımı Deccal!

4) İblis, insanın ve "insanlık tarihinin yaşlı kurdu" olarak; insanları nerelerinden yakalayacağını çok iyi bilmekte; altını imzaladığı filmlerde bu konuları işlemektedir. Böylece insanlığı, zayıf yerlerinden yakalamasını bilmiş, yaldızlı sözler ve kelimelerle onları etkilemiştir. Bu filmde de gerçek niyetini, "sevgi, kardeşlik, insanlığa saygı, insanlara beslenen umud" gibi yaldızlı kelimelerin arkasında saklamıştır. Nefret ve kin duyduğu insanoğluna, "sizi seviyoruz!" diyebilecek kadar iğrenç bir yalan ustası olduğunu defaatle kanıtlamıştır.

  Muhakkak Allah'ın vaadi hak, İblis'in sözleri ise yerine gelemeyecek fos yalanlardır. İblis'in planları, Allah'ın planı içindedir ve hüsrana uğramaya mahkumdur. İblis ve hizb-i şeytan istemese de, Allah'ın vaadi mutlaka yerine gelecektir.

  "Ey insanlar, Arz'da olan helal ve temiz şeylerden yiyin. Şeytanın adımlarına tabi olmayın. Muhakkak o, sizin için apaçık bir düşmandır."
"Muhakkak o(İblis), size, kötülüğü, fahşayı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder." [BAKARA(2)/
168-169]

  "Senden(İblis'ten) olanları ve onlardan sana tabi olanları, toptan elbette cehenneme dolduracağım." [SAD(38)/85]
 Bana Destek olmak İçin Lütfen Youtube Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın.. Youtube Kanalım  >>> Eyüp Ertaş

5 Aralık 2013 Perşembe

Ley Hatları, Mimari ve Enerji Dengesi


 Öncelikle bahsettiğim konu hakkında bihaber olan arkadaşlar için bir önbilgi verelim.
Evrendeki her şeyin temeli enerjiye dayanır. Yani maddenin en küçük birimi enerjidir hepimiz belirli bir enerjiden meydana geldik. Einstein'in izafiyet teorisine göre madde ile enerji birbirine eşdeğerdir. Bu yüzden madde enerjiye, enerji de maddeye dönüşür. Günümüzdeki illuminatinin açmış olduğu savaş ise temelde enerji savaşıdır. Şeytani örgütler dünyadaki iyi enerjiyi kötü bir enerjiye dönüştürmeye çalışıyorlar. İşte bu yüzden sürekli çalışıyorlar ve her yere kötü enerjilerini arttıracak cinsten mabedler yerleştiriyorlar.

 Mimari ve enerji arasında da büyük bir ilişki vardır. Var olan  mabede göre  kötü ya da iyi enerji yayılabilir. Var olan enerji kat kat artabilir. Aslında mimari ve enerji arasındaki ilişkiden çok dünyayı ağ gibi saran ley hatları önemlidir. Ley hatları varolan enerjiyi milyonlarca kat arttırır. Metafizik aleme geçişleri sağlar. Bu şekilde metafizik varlıklarla iletişim vb olaylar gerçekleşebilir. İlluminatinin kabalist luciferian felsefesini bilenler zaten ley hatlarını bir tek illuminatinin kullandığını da bilir. Kabalist düşünce sürekli binlerce yıldır dinlerini inançlarını ve iblise olan tapınmalarını devam ettirebilmek için ley hatlarını kullandılar. İfritlerle ve lusiferle sürekli iletişim halinde oldular. İnsanları kandırıp dünyaya kötü enerji yaymalarının karşılığında iblis onlara yeni bir dünya düzeni teklif etmiştir. Bu yıllarca oldu. Tabi bunu okuyan aynştayn zihinli insan '' ya bi git paranoyak'' diyebilir. Gerçekleri kabullenmek zordur ve gerçek de budur. Binlerce yıldır durum böyleydi. Eski mısırda, babilde olanlar bugün de oluyor. Eskiden putlara tapanlar bugün paraya tapıyor. Eskiden köleler insanlara hizmet ederken günümüzün modern köleleri bankalara hizmet ediyor. Sahi hiç düşünmedin mi zeki insan ? Etrafına bakıp da neden diye sordun mu ? Nasıl değil neden ? Sahi ya neden böyle oldu dünya ? Sistemin farkına vardın mı entel modern insan ? Dün kürtaj benim hakkımdır diyip bugün kurbana hayır diyen zihniyet sahi sen hiç eleştirdin mi ? Düşündün mü haddinden fazla ?..

Düşünme yeteneği olmayan insanlara düşündün mü diye sormakta ayrı bir saçmalık oldu tabi :) Bunların zihniyeti ile cool olmak için atayist olan zihniyet ikiz gibi...

Neyse müslüman konuya direk geçiş yapalım.. Öncelikle size günümüzdeki ruhani pozitif enerjiyi arttıran mabedlerden bahsetmek istiyorum..



Kiliseler yapı gereği varolan pozitif enerjiyi arttırır. Kilise resmi attım diye hristiyanlık propagandası yağtığımı sanmayın. Ne kadar bozma yobaz bir inanca büründürülmüşse de ''yapı gereği'' ruhani enerji yayar kiliseler. Zaten ilerki konularda sizlere paganizm ve hristiyanlık ilişkisinden bahsedeceğiz. Bizlere isa diye kimi yutturduklarını anlatacağım..




Sinagoglar da kilise gibi mimari açıdan ruhani enerji yayın mabedlerdendir. Sinagog ve kilise mimari açıdan eşit özellikler gösterir.




Camiler pozitif enerjiyi binlerce kata çıkaran ibadethanelerdir. İslam kabul edilebilecek tek seçenek olduğu için camilerin varlığı ruhaniyeti arttırır. Kilise sinagog ve camilerin mimarileri bu yüzden aynıdır. Kubbe ve uzun minareler 3 büyük dinde de boy göstermiştir. Ayrıca ayasofya ley hatları üzerindedir(benim kendi teorime göre ). Şuanda pozitif enerjinin en büyük noktaya ulaştığı yer ayasofyadır. Bu yüzden ley hatları üzeride kuruludur. Ayasofyanın altında gizli labirentler olmasının sebebi de bu yüzdendir. İlluminati o iğrenç luciferian inancını ayasofyamıza kadar taşımıştır zamanında. Şuan cami olarak kullandırılmamasının tek sebebi de budur. Ayasofyanın o pozitif enerjisi bazılarını halen rahatsız etmektedir.

Var olan pozitif enerjiyi arttıran ruhani mimarileri mabedleri inceledik. Şimdi de negatif paganist enerjileri yayan mabedlerden bahsedelim

Piramitler.. Hem görünüş hem de iç mimari olarak mükemmeller değl mi ?.. Bence şuan yeryüzünde var olan en güzel mabedlerden ama gerçekte öyle mi ? :D Piramitler şekil bakımından pozitif de negatif de enerji yayabilir kullanımına göre.. Yani eski mısırın teknolojisinin tıbbının gelişmiş olması bir nevi piramitlerin var olması ile paraleldir. Piramit sayesinde demiyorum piramidin varlığı aslında onların teknolojilerinin ne kadar gelişmiş olduğunu gösteriyor bize. Peki nasıl oldu ? Kim yaptı nasıl yaptı ? Bunlar tarihte yazmaz. Okullarda da öğretilmez. Önce gizlenmiş sonra da silinmiştir mısır uygarlığının tüm izleri. Neden mi ? Çünkü onların o kabalist okültüst inançları mısırda saklıydı. Orada kime tapındıklaır ne şekilde tapındıklarını bize öğretmek istemiyorlardı. O zamanlarda olanı bugüne uyarlamışlardı çünkü...

Küreler yine şekil mimari bakımından var olan enerjiyi kat kat arttırır. Enerjinin sürekli döngüsünü sağlar. Küre içerisindeki inanca yönelik bir ibadet ruhani bir enerji sağlar. Bu da var olan enerjiyi pozitif negatif yönde etkiler. Eğer ki var olan enerji dengesi bozulursa Dünyanın da bir nevi dengesi bozulur. Ahlak çöker ve her taraf aynen siyonizmin istediği gibi sekülerleşir. İşte bu yüzden okültüzm ve kabbala mimari özelliklere önem vermiştir. İnançlarında mimariyi kullanmış ibadetlerini ve metafizik bağlarını orb ya da küre ve piramit şeklindeki mabedlerde yapmışlardır. Öte yandan beşgen de bu konuda ipi göğüsler nitelikte. Yine eski uygarlıklara baktığımızda bu tür şeyler görebiliyoruz. Zaten ben pagan dinlerine değineceğim diğer yazıda. büyük dinler ve okültüzm paganizm arasındaki ilişkiyi hep beraber çözmeye çalışacağız.


Az çok anladınız enerji ilişkisini şimdi de kabalist inançların yüryüzünde kurduğu mabedlere bakalım

Mısır piramitleri eski mısırın simgesi.. Günümüzde gizemi hala çözülemedi.Aslında çözüldü de illuminatiyi deşifre ettiği için ortadan kaldırıldı. Zaten üstte mimari ilişkisini açıkladım paganizmin mabedir ama iyi şekilde kullanılırsa muazzam bir gücü vardır. Çok mükemmel özellikleri var tıbbi bakımdan..





Uxmal tapınağı. Meksikda şuan ve eski maya uygarlığına ait bir yapı.. Söylenene göre batan mu kıtası anısına yapıldı. Mimarisi okültüzmü ve kabalayı yansıtıyor zaten. Ayrıca üzerinde '' geldiğimiz yer olan batı ülkelerinin anısı üzerine yapılmıştır'' yazıyor.

Teotihuacan tapınağı güneş tapınağı da diyorlar. Kim ler tarafından yapıldığı ve aniden neden terkedildiği bilinmiyor.Teotihuacan kentindeki yapıların konumları, Gize’deki piramitler gibi, Orion Takımyıldızının yerdeki yansıması olacak biçimde ve aynı zamanda, Queatzalcoatl Tapınağı’ndan hareketle gezegenlerin yerdeki yansıması olacak biçimde düzenlenmiş.
Arkeologlar 1906’da Güneş Piramidi’nin belirli bir yüksekliğinde ve ayrıca tapınaklarda kara mika kaplamalarının olduğunu saptamışlardır ki, bölgeye kara mika mineralinin elde edilebileceği en yakın yer Güney Amerika kıtasındaki Brezilya’dır. Bu kara mika kaplamaları arkeologların halen açıklığa kavuşturamamış oldukları bir muamma oluşturmakta.

Bu mabedlerin ortak özellikleri mimari bakımdan aynı olmaları ve ley hatları üzerinde yapılmalarıdır. Ayrıca inanç bakımından okültüzmi kabalayı andıran inançları vardır. O konuda açık bir yazı gelecek arkadaşlar. Bütün pagan dinleriyle kabalayı ilişkilendireceğiz zamanı gelince.

İsterseniz şimdi de günümüz piramitlerine göz gezdirelim


antalya cam piramit

beyaz saray

burj dubai

pentagon

louve 

luxor oteli

kazakistan 


                                      İkiz Kuleler.. Yıkımı mega ritüel olan 9/11 ritüelidir

Günümüzün firavunlarının mabedleri de bunlar arkadaşlar..

Ley hatlarını anlattık sizlere tüm dünyayı çevreleyen enerji girdaplarından oluşan büyük bir ağ.. Sadece belirli stratejik noktalarda bulunan bir ağ.. Ben şimdi sizlere ley hatları noktasında bulunan ve hiç bahsedilmeyen bölgeleri göstereceğim ama burada henüz kabalist bir inancın ya da mabedin olup olmadığını ya da paganizmin varlığı hakkında hiç bilgim yok uzun bir çalışma istiyor.

Arkadaşlar öncelikle chakra insan bedenindeki enerji noktaları gibi bir şey manyetik bir alan gibi düşünün insan aurası vs. falan o konular. Ley hatlarında da bazı gateler ve chakra noktaları mevcuttur. Gate geçit gibi metafizik kapı, chakre ise enerji girdapları noktaları ve manyetik alanlarıdır. Öncelikle dünyada chakra merkezlerine bir bakalım

Önce insan aurasına bi göz gezdirin



Şimdi de dünyadaki girdapları incelemeye başlayalım

1. Chakra  Kalifornia ABD'de bulunan Shasta Dağı





2. Chakra olan Titakaka Gölü Peru Bolivya arasında kalan büyük bir tatlı su gölü




yerli halktan 

İsminin nereden geldiği kesin olarak bilinmemekle birlikte iki Aymara kelimesinin yanyana gelmesinden oluşur. Titi "büyük kedi", Kak ise "kaya" manasına gelir ve tercümesi Puma Kayası olarak yapılabilir. Efsaneye göre ilk İnka Kralı Manco Capac Güneş Adası'nda ilk olarak, kedi başını andıran bir kayaya çıkar. Göl haritasına baş aşağı bakıldığında, yatan kedi formu ayırt edilebilir. Buna karşın Quechua Dili'nde titi "kurşun" veya "kurşun rengi" qaqa ise "kaya" demektir. Yani "kurşini (kurşun rengi) kaya"

Bakın moruklar bi bok yok pek bunlar hakkında ama genelinde paganizm ve kabalaya rastlanmıştır. Yerli halk falan eski inançları. Bilmem maya inka nereye gidioz moruk eski uygarlıkların mekanı buralar işte :) Sen halen göt üstünde oturup kumandayla manken kovalamaya devam et..


Gölün çevresi ve konumu olsun zaten pagan dinlerinin yaşandığı bölgeler.. Şimdi anlaşılıyor değil mi mübarek neden bütün uygarlıklar bu noktalarda..





Moruklar şimdi ben bunlara neden bu şekilde anlatıyor ? Bakın her chakranın ve gate'in bulunduğu konumda belirli pagan inançları mevcut örneğin inka ve mayada olan yılan başlı tanrı uzak doğudaki mavi jin mısırdaki ra anubis inançları hepsi farklı farklıdır. Tek ortak noktaları okültizm ve kabala. Ayrıca dedim ya kurdukları mabedler bu ley hatları üzerinde şimdi tüm pagan dinlerini uygarlıkları ve kabalayı bir arada bu yazıya verirsem hepimizin kafası karışacak o yüzden onu diğer yazıya sakladım.. Şimdi diğer chakraya geçelim

3. Chakra  Ayers Rock ya da Uluru Avustrulya da bulunuyor

Uluru ismi yerli halk aborjinler tarafından veriliyor. Büyük bir kum kayasıdır muazzam görsellikte görseli atmık yapıyorum şimdi canlar







Moruklar burayı kutsal sayıyor aborjinler. Sizlere bir şey söylemek istiyorum sizce bu insanlar aptal mı ? Yani bize sürekli böyle anlatıldı pagan dinleri değil mi ? İnsanlar taşlara olmadık şeylere tapınıyor.. Olmadık değil bence gerçekten o tür şeyler vardı.. Zeus vardı inanıyorum varlıklarına ama sorun varlıkları değil kim oldukları.. Binlerce yıldır kabala ile metafizik varlıklar dünyamızda hüküm sürmeye çalıştı kendilerini tanrı gibi gösterip tüm insanları saptırdılar. Bugün ki amaç da bundan uzak değil sadece şekil olarak değişti tanrılar. Modernleştik liseli az etrafına bak kafanı kaldır düşün..

4. Chakra Glastonbury ve Shaftsbury İngiltere

Mübarekler ilk bu yeri araştırdığımda ilginç şeylerde gördüm ama hepsini buraya taşımak olmaz. M.ö 5000den bahsedenler var bu yer hakkında. Çok yakında zamanda loca olarak kullanılmış. Hatta spirülitalizm merkezi magis ışık güç vs vs kelimeleri dönüyor buralarda kısacası enerji girdalarının 4.sü olan bu yer yine kullanılmıştır.









Bu mabedler hakkında inanın çok söylenti var siz sadece pagan dinlerine ev sahipliği yaptığını, dünyanın enerji girdaplarında ya da charkerlerinden biri olduğunu, spiritüalizmin sihrin paganizmin bu mabedlerde boy gösterdiğini ve daha düne kadar illuminati dediğimiz örgütlerin bu yerleri kullandığı bu yerler sayesinde metafizik güçler elde ettiğini ve ayrıca bu yerlerin mimarisini kullanarak aklınızın alamayacağı daha bir çok şey yaptığını bilin

5. Chakra Büyük Piramit(Mısır) ve Mount Of Olives (Kudüs) ve meşhur Sfenx bu chakra baya geniş bir bölge




Piramitler hakkında bilgi verdim yeterince 5 chakra da büyük piramittir. Taşlar oturuyor yerine değil mi mübarek




Sfenkslere neredeyse her mitolojide pagan dininde raslanılır. Mısırdaki gize piramitlerinde kefren piramidinin önünde yer alan sfenks kimilerine göre firavunun yüzünün kopyası hatta bazıları tarih öncesinden beri bu sfenksin var olduğunu söylüyorum ilginç..




Chakranın bir diğer noktası da Zeytin Dağı Mount Of Olivesdir

Kudüs stratejik bölge olarak sürekli tarih boyunca uygarlıklar tarafından himaye altına alınmaya çalışılmıştı ayrıca bana göre şuan dünyanın kalbi kudüsdür. Kudüs duygular şehridir. 3 büyük dinin birleşmesi ortak bir noktada buluşmasını sağlayan ruhaniyetin hatsafaya çıktığı bir şehir.. Kudüs tapınakçılar döneminde istila ediliyor biliyorsunuz. Sonra kabalayla da tanışan tapınakçılar bunu avrupaya ve masonlara büyük taşıyor. Aslında masonluk gelmeden yoktu... Bu bilgiyi öğrenen insanlar atalarının izinden gidip tıpkı kudüsdeki duvar ustaları ve eski mısırdaki piramit işçileri gibi mason ismini alıyorlar kendilerine. Bu yüzden kudüs bu açıdan çok önemli bir noktadır. Ayrıca deccalin bedenen kudüsde saklandığı da söyleniyor..





















6. Chakra Kuh-e Malek Siah İran - Pakistan arasında



7. Chakra Mount Kailash Tibet

 7. çakramız tibette bulunan bu dağ. Dağ yine bir pagan dini olan hinduizm ve budizm açısından büyük önem taşıyor. Mavi jin şivanın evi olarak kabul ediliyor ( cinler mavi ateşten yaratılmıştır moruklar ) işte yine yapboz birleşiyor. Dediğim gibi girdapların tümünde bu şekil pagan inançları ve abartlı ibadetlerin olmasının başka bir açıklaması varsa özel hesaptan mesaj atabilirsin liseli.. Ben bu şekilde anlam veriyorum yani benim ingiliz arkadşaım da aynı şekilde yazmış ama şuana kadar hiçbir türk bu şekilde araştırmamış ilkkiz moruk.
































Moruklar chakralarımız bitti şimdi gatelere geçeceğiz geçitlere.
Chakralardan sonra direk geçitler geliyor yani 7 tane chakra 6 da geçit var 


8. Gate Palenque ve El Tule Meksika



Palenque bir maya kentidir. Şuan meksika sınırları içerisinde. Yazının başında da belirttiğim piramit mimarilerindeki motifler ve aynı iç mimari yine burdaki piramitlerde de uygulanmış.. Ayrıca şehir yine bir pagan dinine inanıyor. Dediğim gibi moruklar yazı yeterince uzun oldu şimdi paganizme girersek çıkamayız bir daha onu diğer yazıda belirteceğim genişçe...







El tule de bu moruklar.. Şimdi bunun nasıl bir enerjisi var amk diye söylenirsen haklısındır kesin mübarek ben de çözemedim






9. Gate Fuji dağı japonya ( gate ne diye soruyorsan liseli geçit kapı falan demek)





Fuji yanardağı japonyada bulunan çok büyük bir dağdır. 3700m den büyüktü doğru hatırlıyorsam .
Japonlar çok eski zamanlardan beri fuji dağını kutsal görür ve taparlar tabi eski ırklar







10. Gate Haleakala Krater Hawaii



 Haleakala dağı.. Hawaiide bulunan bir volkan türünden bir şey.. Hawaiilerde güneşin evi manasına geliyor Hawai inançlarına göre Haleakala krateri yarı-tanrı olan Maui'nin anne-annasının evidir. Yarı tanrı Maui günün daha uzun olmasını istemekteydi. Bunun için güneşi eline geçirdi. Anneannesinin evi olan Haleakakl kraterinde onu tutukladı. Böylece onun gökyüzünde yol almasını geciktirdi.





11 Gate Lake Taupo Yeni Zelanda


11. Geçit olan taupo gölü yeni zelanda mitolojisini yansıtır nitelikte. Yine gölün çevresinde yerli halkın pagan inançları var ve sihirli tanrılara inanıyor ayrıca göl etrafındaki mabedlerde de kendi dinlerini yansıtan heykeller görebiliyoruz.








12. Gate Table Mountain ( Masa Dağı ) Capetown Güney Afrika







Öncelikle bu yazıda sizlere madde ile enerji arasındaki ilişkiyi anlatmaya çalıştım ki bence madde de bir yana enerjidir. O yüzden bizler sürekli negatif ve pozitif enerjilere maruz kalıyoruz. Ayrıca vücudumuzun aurası olduğu gibi dünyamızın da aurası vardır. Dünya üzerindeki bazı özel yapılar var olan enerjileri değiştirebilir ya da arttırabilir. Onları anlatmaya çalıştım.. Dediğim gibi insanlara ve dünyaya sürekli kötü enerji yaymaya çalışan varlıklar sürekli kendi mabedlerini kendi enerjilerini ortaya çıkarıp bizleri kontrol etmeye çalışıyor.

Daha sonra dünyadaki ley hatlarından bahsettik. Ley hatları dünyanın enerjinin hatsafaya çıktı ender yerleridir. Çok belirli noktalardır ve genelde bütün paganist öğelerin varlıkları bu bölgelerde ya da yakınlarında olmuştur.

Aynştayn ruhlu insan ley hatları ile illuminati arasındaki bağı çözememiş olabilir. Bak arkadaşım illuminati sadece 15yydan itibaren sikimsonik kilise altlarında lusiferi çağırıp kan içen tuz yalayan ya da ne bilim o tür şeyler yapan insanlardan ibaret değildir.. İlluminati kabalist düşünceyi benimsemiş ve lusiferin ışığıyla aydınlanmış tüm insanlardır. Bu yüzden 5000 yıl önceden itibaren izlerine rastlıyoruz. Bu yüzden isimleri mason bu yüzden 5bin yıldır insanlar köle yapılmaya çalışıldı. Eski mısırda olanlar avrupada da oldu. Babilde olanlar inkalarda da oldu. İster sihir de ister büyü ister kabala ister paganizm.. Sonucu aynıdır. Bu insanlar dünyanın bu belirli noktalarından metafizik canlılarla iletişim kurdu ve halkları bu şekilde dize getirdi. Zeus mavi cin şu tipsiz budist tanrıları çin tanrıları ya da mayaların yılan tanrıları aslında gerçekte de vardı.. İnsanlar aptal değil gördükleri şeyleri biliyorlar ama sorun onların aslında ne olduğu işte bu yüzden bu uygarlıklar bu girdap noktalarında yaşıyorlardı.. Bu tür binlerce nokta var dünyada ben sadece bilinmeyenleri gösterdim yoksa neredeyse her uygarlıkta bu tür şeyler oldu. Metafizik bir canlı çıkıp ben tanrınızım dedi..  Olaylar bundan ibaret.. Dün elin mayalısının yaptığını bugün başkan bush parayla yaptı illuminati budur başka bi bok aramayın illuminatinin arkasından..
 Bana Destek olmak İçin Lütfen Youtube Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın.. Youtube Kanalım  >>> Eyüp Ertaş