ABD etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ABD etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Kasım 2021 Pazartesi

MAVİ KİTAP Projesi - UFO (Tanımlanamayan Uçan Cisimler)



Birleşik Devletler Hava Kuvvetleri, tanımlanamayan uçan cisimlerin araştırılmasına ilişkin MAVİ KİTAP Projesi'ndeki kayıtlarını Ulusal Arşivlerin gözetimine bıraktı. MAVİ KİTAP projesinin gizliliği kaldırılmıştır ve kayıtlar araştırma odamızda incelenmek üzere hazırdır. Proje 1969'da kapandı ve o tarihten sonra görülenler hakkında hiçbir bilgimiz yok. Ulusal Arşivler, "MJ12" ve "Brifing Document: Operation Majestic 12" olarak tanımlanan belgelerle ilgili çok sayıda soruşturma aldı. Bu belgeleri tespit etmek için ABD Hava Kuvvetleri ve Genelkurmay Başkanlığı nezaretindeki kayıtlar arasında kapsamlı aramalar yaptık. Truman ve Eisenhower Kütüphaneleri de belgelere ilişkin herhangi bir referans veya kopya için varlıklarını araştırdı. Ayrıca, Truman ve Eisenhower Yönetimleri için Ulusal Güvenlik Kurulu'nun (MGK) kayıtları Ulusal Arşivler'de muhafaza edilmektedir. MJ-12, majestic, tanımlanamayan uçan cisimler, UFO, uçan daireler, dünya dışı biyolojik varlıklar ve Kova konularında NSC'nin Politika Belgesi ve Toplantı Tutanağı dosyalarındaki indekslerde arama yapıldı. Bu aramaların tümü, 14 Temmuz 1954 tarihli "Cumhurbaşkanının Özel Asistanı Robert Cutler, Konu: "NCS/MJ-12 Özel Çalışmalar Projesi"nden bir "Genel Eşleştirme Muhtırası" dışında olumsuzdu. Bir sayfalık muhtıra, 16 Temmuz'da gerçekleştirilecek bir brifinge atıfta bulunur. Muhtıra, MJ-12'yi veya brifingin amacını tanımlamaz.



MAVİ KİTAP Projesi Referans Raporu

MAVİ KİTAP Projesi'nin metin kayıtları (tanımlanamayan uçan cisimlerin araştırılmasına ilişkin belgeler), manzaraya karışan kişilerin isimleri hariç, artık Ulusal Arşiv Binası'nda araştırma için mevcut. Kayıtlar arasında yaklaşık 2 fit küp düzenlenmemiş proje veya idari dosya, bireysel gözlemlerin kronolojik olarak düzenlendiği 37 fit küp dava dosyası ve bölümleri düzenlenmiş olan Özel Soruşturma Bürosu (OSI) ile ilgili 3 fit küp kayıt yer alıyor. kronolojik olarak, OSI bölgesi ve denizaşırı komutanlık tarafından. Bir metreküp kayıt yaklaşık 2.000 sayfadan oluşur. Bu kayıtlar için bulma yardımcıları, proje dosyaları için bir dosya listesi ve tarih ve konuma göre girilen bireysel gözlemlerin bir indeksini içerir. MAVİ KİTAP metin kayıtlarına erişim, Ulusal Arşivler Mikrofilm Okuma Odasında 94 adet 35mm mikrofilm (T-1206) rulosu ile sağlanmaktadır. İlk mikrofilm rulosu, tüm rulolar ve bulma yardımcıları için bir içerik listesi içerir. Metinsel kayıtların arasına dağılmış olan fotoğraflar da son iki ruloya ayrı ayrı çekilmiştir. Hareketli görüntü filmi, ses kayıtları ve bazı hareketsiz görüntüler, Hareketli Görüntü ve Ses ve Video Dalı (NNSM) ve Hareketsiz Görüntü Dalı (NNSP) tarafından korunur.



UFO'lar ve MAVİ KİTAP Projesine İlişkin ABD Hava Kuvvetleri Bilgi Notu

Aşağıda, Ocak 1985'te Wright-Patterson AFB tarafından dağıtılan ABD Hava Kuvvetleri Bilgi Notunun bir kopyası bulunmaktadır. Birleşik Devletler Hava Kuvvetleri Halkla İlişkiler Birimi, Wright-Patterson AFB, Ohio 45433



UFO'LAR VE PROJE MAVİ KİTAP

17 Aralık 1969'da Hava Kuvvetleri Sekreteri, UFOS soruşturması için Hava Kuvvetleri programı olan MAVİ KİTAP Projesinin sonlandırıldığını duyurdu.
1947'den 1969'a kadar, MAVİ KİTAP Projesi'ne toplam 12,618 görüldüğü bildirildi. Bunlardan 701'i "Tanımlanamayan" olarak kaldı. Projenin merkezi, personeli artık UFO raporlarını almayan, belgelemeyen veya araştırmayan Wright-Patterson Hava Kuvvetleri Üssü'ndeydi.

UFO araştırmalarını durdurma kararı, Colorado Üniversitesi tarafından hazırlanan "Tanımlanamayan Uçan Cisimlerin Bilimsel Çalışması" başlıklı bir raporun değerlendirilmesine dayanıyordu. Colorado Üniversitesi'nin Ulusal Bilimler Akademisi raporunun bir incelemesi; 40'lı, 50'li ve 60'lı yıllardaki UFO raporlarını araştıran geçmiş UFO çalışmaları ve Hava Kuvvetleri deneyimi.

1948'den bu yana UFO raporlarının araştırılmasından elde edilen bu araştırma ve çalışmaların ve deneyimlerin bir sonucu olarak, MAVİ KİTAP Projesinin sonuçları şunlardır: (1) Hava Kuvvetleri tarafından rapor edilen, araştırılan ve değerlendirilen hiçbir UFO, ülkemiz için herhangi bir tehdit belirtisi vermemiştir. ulusal güvenlik;(2) Hava Kuvvetleri'ne "tanımlanamayan" olarak sınıflandırılan gözlemlerin günümüzün bilimsel bilgisinin ötesindeki teknolojik gelişmeleri veya ilkeleri temsil ettiğine dair hiçbir kanıt sunulmamış veya keşfedilmemiş; ve (3) "tanımlanamayan" olarak sınıflandırılan gözlemlerin dünya dışı araçlar olduğuna dair hiçbir kanıt yoktur.

MAVİ KİTAP Projesi'nin sona ermesiyle birlikte, UFO'ları araştırma ve analiz etme programını oluşturan ve kontrol eden Hava Kuvvetleri düzenlemeleri iptal edildi. Eski MAVİ KİTAP soruşturmasına ilişkin belgeler kalıcı olarak Askeri Referans Şubesi, Ulusal Arşivler ve Kayıtlar İdaresi, Washington, DC 20408'e aktarıldı ve kamu incelemesi ve analizi için hazır.

MAVİ KİTAP Projesi kapatıldığından, Hava Kuvvetlerinin UFOS'u araştırmaya devam etmesi gerektiğini gösteren hiçbir şey olmadı. Geçmişte Hava Kuvvetlerine önemli maliyetler getirmesi ve bugün Hava Kuvvetlerinin ihtiyaç duyduğu sıkı finansman nedeniyle, Hava Kuvvetlerinin tekrar UFO soruşturmasına dahil olma ihtimali yoktur.

Periyodik toplantılar ve seminerler sırasında UFO fenomenini dikkate alan Amerikan Bilim İlerleme Derneği gibi bir dizi üniversite ve profesyonel bilimsel kuruluş vardır. Ek olarak, hava olaylarıyla ilgilenen özel kuruluşların bir listesi Gayle'in Dernekler Ansiklopedisi'nde bulunabilir (baskı 8, cilt 1, s. 432-433). Durumun özel gruplar tarafından bu şekilde zamanında gözden geçirilmesi, sağlam kanıtların bilimsel topluluk tarafından gözden kaçırılmamasını sağlar.

Bir UFO'yu ihbar etmek için üssü arayan bir kişinin, özel veya profesyonel bir kuruluşla (yukarıda bahsedildiği gibi) veya arayan kişinin kendisinin veya kamu güvenliğinin tehlikede olduğunu hissetmesi durumunda yerel bir kolluk kuvvetiyle temasa geçmesi tavsiye edilir.

Periyodik olarak, dünya dışı ziyaretçilerin kalıntılarının Wright-Patterson AFB'de saklandığı veya saklandığı hatalı bir şekilde belirtilir. Wright-Patterson Hava Kuvvetleri Üssü'nde şu anda dünya dışı ziyaretçiler veya ekipman yok.


Majestic 12 veya "MJ-12" Referans Raporu

Ulusal Arşivler, "Proje MJ-12" hakkında çok sayıda belge ve bilgi talebi aldı. Soruşturmaların çoğu, Robert Cutler'dan General Nathan Twining'e 14 Temmuz 1954 tarihli bir muhtıra ile ilgilidir. Bu özel belge, aşağıdaki nedenlerden dolayı sorun teşkil etmektedir:

1 Belge, Kayıt Grubu 341, giriş 267'de bulunuyordu. Seri, Çok Gizli bir sicil numarasıyla dosyalandı. Bu belgede böyle bir numara yoktur.

2 Belge, T4-1846 klasöründe dosyalanmıştır. Klasörde "NSC/MJ-12" ile ilgili başka belge yok.

3 Ulusal Arşiv personeli araştırmacıları, Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanlığı, ABD Hava Kuvvetleri Karargahı ve diğer ilgili dosyalarda arama yaptı. Bu konu hakkında daha fazla bilgi bulunamadı.

4 ABD Hava Kuvvetleri, Genelkurmay Başkanlığı ve Ulusal Güvenlik Konseyi'ne yapılan soruşturmalar daha fazla bilgi sağlamadı.

5 Milli Güvenlik Kurulu Bilgi Edinme Özgürlüğü Dairesi, Ulusal Arşiv'e, "Çok Gizli Kısıtlı Bilgi"nin, Nixon Yönetimi'ne kadar Milli Güvenlik Kurulu'nda kullanılmayan bir işaret olduğunu bildirdi. Eisenhower Başkanlık Kütüphanesi de bu özel işaretin Eisenhower Yönetimi sırasında kullanılmadığını doğrulamaktadır.

6 Söz konusu belgede resmi bir devlet antetli kağıdı veya filigranı bulunmamaktadır. NARA koruma uzmanı kağıdı inceledi ve bunun "soğan derisi diksiyonu" üzerine hazırlanmış bir şerit kopyası olduğunu belirledi. Eisenhower Kütüphanesi, Cutler kağıtları koleksiyonundaki belgelerin temsili bir örneğini inceledi. Bay Cutler'ın NSC kadrosunda görev yaptığı sırada oluşturduğu örnekteki tüm belgeler, bono kağıdında kartal filigranı var. Soğan kabuğu karbon kopyalarında ya kartal filigranı vardır ya da hiç filigranı yoktur. MGK tarafından gönderilen belgelerin çoğu Beyaz Saray antetli kağıdına hazırlandı. Bay Cutler'ın NSC'den ayrıldığı kısa süre boyunca, karbon kopyaları "prestij soğan kabuğu" üzerinde hazırlandı.

7 Ulusal Arşivler, Ulusal Güvenlik Konseyi'nin Resmi Toplantı Tutanak Dosyalarını aradı ve 16 Temmuz 1954 tarihli bir MGK toplantısına dair hiçbir kayıt bulamadı. Temmuz 1954'e ait tüm MGK Toplantı Tutanaklarında yapılan bir aramada, MJ-12 veya Majestic'ten bahsedilmedi.

8 Yargı, Mali ve Sosyal Şube, NSC kayıtlarının endekslerini aradı ve MJ-12, Majestic, tanımlanamayan uçan cisimler, UFO, uçan daireler veya uçan diskler için herhangi bir liste bulamadı.

9 NAJA, "16 Temmuz 1956 Özel Toplantısı" başlıklı bir dosyada, MGK üyelerinin 16 Temmuz 1956'da bir sivil savunma tatbikatına çağrılacağını belirten bir not buldu.

10 Eisenhower Kütüphanesi, Askeri Referans Şubesine 16 Temmuz 1987 tarihli bir mektupta şunları belirtmektedir:

"Başkan Eisenhower'ın Randevu Kitapları, MJ-12 hakkında bir brifing içerebilecek 16 Temmuz 1954'teki özel bir toplantı için hiçbir girdi içermiyor. Başkan'ın 'kayıt dışı' toplantılar yaptığı zamanlarda bile, Randevu Kitapları, randevunun zamanını gösteren girişler içeriyor. toplantı ve katılımcılar...

"Milli Güvenlik Kurulu'nun Sınıflandırmadan Çıkarma Dairesi, bu muhtıra veya bu iddia edilen projeye ilişkin başka herhangi bir belge üzerinde herhangi bir tasnif kaldırma işlemi yapıldığına dair bir kaydının bulunmadığını bize bildirmiştir..."

Robert Cutler, Başkan Eisenhower'ın talimatıyla, sözde bu muhtırayı yayınladığı gün --- 14 Temmuz 1954'te denizaşırı askeri tesisleri ziyaret ediyordu. geziden. Muhtıra 20 Temmuz 1954 tarihli ve Cutler'ın 3-15 Temmuz tarihleri ​​arasında Avrupa ve Kuzey Afrika'daki tesislere yaptığı ziyaretlere atıfta bulunuyor. Ayrıca, NSC Personel Belgeleri içinde Cutler'ın iki astı James'e 3 Temmuz 1954 tarihli bir muhtıra var. S. Ia ve J. Patrick Cone, yokluğunda MGK idari meselelerini nasıl ele almaları gerektiğini açıklarken; Twining'in muhtırası gerçek olsaydı, Lay veya Cone'un imzalayacağı varsayılabilirdi."

Ulusal Arşiv mührü altında bir belgeyi onaylarken, çoğaltmanın bizim gözetimimizde olan bir belgenin gerçek bir kopyası olduğunu onaylarız. Belgeleri veya bir belgede bulunan bilgileri doğrulamayız.



"Roswell Olayı"

Ulusal Arşivler, New Mexico, Roswell'deki 1947 olayını tartışan MAVİ KİTAP Projesi kayıtları arasında herhangi bir belge bulamadı.

8 Eylül 1994'te, Hava Kuvvetleri Sekreteri Sheila E. Widnall, Birleşik Devletler Hava Kuvvetleri'nin New Mexico, Roswell yakınlarındaki 1947'de olduğu iddia edilen UFO olayıyla ilgili kayıtları bulmak için çalışmasını tamamladığını duyurdu. UFO yanlısı araştırmacılar, 1947 yılının Temmuz ayında Roswell yakınlarında dünya dışı bir uzay aracının ve onun uzaylı sakinlerinin bulunduğunu ve bu gerçeğin halktan saklandığını iddia ediyor.

Kongre Üyesi Steven H. Schiff'in (R-NM) talebi üzerine, Genel Muhasebe Ofisi (GAO), "Roswell Olayı" ile ilgili tüm kayıtları bulmak ve bu kayıtların uygun şekilde işlenip işlenmediğini belirlemek için 1994 yılının Şubat ayında bir denetim başlattı. . GAO denetimi tamamlanmış ve sonuçlar ABD Hava Kuvvetleri Karargahı tarafından 1995 yılında yayınlanmıştır. Yayının başlığı "The Roswell Report: Fact vs. Fiction in the New Mexico Desert." Bu yayın, çoğu ABD Devlet Depo Kütüphanesinden elde edilebilir. Çağrı numarası ISBN 0-16-048023-X'dir.

Genel Muhasebe Ofisi denetimi, bir dizi devlet kurumunu içeriyordu, ancak Hava Kuvvetlerine odaklandı. Bu denetimi desteklemek için Hava Kuvvetleri, mevcut Hava Kuvvetleri ofislerinin yanı sıra olayı açıklamaya yardımcı olabilecek çok sayıda arşiv ve kayıt merkezinde sistematik bir arama başlattı. Hava Kuvvetleri yetkilileri, olaylar hakkında bilgisi olabilecek bazı kişilerle de görüştü. Görüşmelerden önce, Sekreter Widnall bu kişileri, ifadelerini kısıtlamış olabilecek önceki güvenlik yükümlülüklerinden serbest bıraktı.

Hava Kuvvetleri araştırması, "Roswell Olayı"nın bir UFO olayı olduğuna dair herhangi bir bilgi bulamadı veya geliştirmedi, ne de Hükümet tarafından bir "örtbas" olduğuna dair herhangi bir işaret yoktu. Kapsamlı kayıt araştırmaları ve görüşmeler yoluyla elde edilen bilgiler, Roswell yakınlarında ele geçirilen malzemelerin, o zamanlar sınıflandırılmış bir projede kullanılan tipte bir balon tasarımıyla tutarlı olduğunu gösterdi. Hiçbir kayıt, "yabancı" cisimlerin veya dünya dışı materyallerin kurtarıldığını göstermedi ve hatta ima etmedi.

Bu davayla ilgili tüm belgeler artık gizliliği kaldırılmıştır ve bilgiler kamuya açıktır. Belgeler Hava Kuvvetleri Tarihçisinin ofisine teslim edildi..

Kayıtlar UFO'ların Kanıtını Gösteriyor mu?

Kaynak: https://www.archives.gov/research/military/air-force/ufos

 Bana Destek olmak İçin Lütfen Youtube Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın.. Youtube Kanalım  >>> Eyüp Ertaş

18 Nisan 2014 Cuma

Kabedeki Şeytan Taşlama Yeri Neden Değiştirildi?



   Arkadaşlar hepimizinde bildiği üzere, Kabeye giden hacılar şeytan taşlamada bulunurlar. Ancak Kabenin 2006-2008 de yapılan yenilenmesinde, Şeytan taşlama yerinin değiştirilmiş olduğunu görüyoruz..

                                                              Kabenin 2 Yıllık Yapılışı..


                                                      Bu eski şeytan taşlama duvarı

blog alt etiket ekleme

                                                                 Buda yeni duvar 

<img src="https://eyalling.blogspot.com.tr/" alt="kabe" />


Peki arada ne fark var..

  Şeytan taşlama yerindeki o eski uzun dikilitaş, şeytanı temsil ediyor tıpkı; Sultanahmet, Hippodrome İstanbul, Hipopdrome İstanbul-2, Vatikan, McKinley Anıtı, Buffalo, New York, ABD., ve Washington Anıtı, ABD ve birçok dikili taşlar gibi. Ancak son taşlama duvarı şeytanı gerçek manada temsil etmiyor, illuminati diye bahsettiğimiz elit örgüt çeşitli sembolleri kullanarak tanrılarına ibadet eder bunu biliyoruz.Ve bu elit insanlar, belirli zamanlarda belirli ritüelleri kullanarak belirli varlıkları belirli yerlerden geçirir, onları dünyaya davet eder.. Onlara ibadet etmek için ise kurban verir, kan dökerler.

 Eski çağlarda ve birçok paganist dinde  bu yüzden sütun, dikilitaş ve yüksek kuleler gibi spiritual öğeler bulunuyordu.. Bunlar bir nevi var olan tanrılarına ibadet etmek için şarttı. Kabedeki son değişen duvar şeytanı temsil etmemesinin nedeni cin veya ifrit gibi varlıkları etkilemesidir, zira eski taşlama yerinde atılan her taş iyilik ve hayır bereket kazandırıyordu. ve gerçek anlamda da şeytanı temsil ediyordu. Hatta kafirler şeytanı bu taş sütunlarıyla anarlar ve onlara bu şekilde saygı gösterip hertarafa kötülük, büyü vs. geçiş kapıları sağlarlar..

Şimdi Dünya Üzerindeki Diğer Dikilitaşlara Gözatalım;


                                                           Caesarea dikilitaşı İsrail
                                             


                                                            Concorde Meydanı, Paris



                                                         Kleopatra'nın İğnesi, Londra

                                              


                                             Kleopatranın-İğnesi-Central-Park-New-York



                                                              Hippodrome İstanbul



                                                             Hipopdrome İstanbul-2



                                                    Antik Mısır Karnak Tapınağı,Luxor



                                                                            Luxor



                                                   Philae Dikilitaşı, Wimborne, Dorset



                                                   Piazza del Duomo, Catania (Sicilya)



                                                                     Sultanahmet



                                                               Urbino dikilitaş İtalya




                                                                         Vatikan


  Birde 16yy'dan sonra dikilen anıtlar var.. Onların da bu spiritualizmi ve okültüzmi barındıran kulelerden pek farkı olduğu söylenemez.. Zaten çoğu rönesans'dan yani ''aydınlanma çağı''ndan sonra dikilmiş.. Dikenlerin kim olduğunu ve niçin diktiğini artık daha rahat anlayabilirsiniz.. 

O dikilitaşlar ;


Aix-en-Provence Dikilitaşı


                                             


                                                     Buenos Aires Dikilitaşı, Arjantin



                                                      Bunker Hill Anıtı, Charlestown



                                                           Chesma dikilitaşı-Rusya



                                         Dalhousie Dikilitaşı, Raffles Place, Singapur, 1891.



                                               Demidov Sütunu, Barnaul, Sibirya, Rusya.



                                                                 Foro Italico, Roma



                                                                     Kagul Dikilitaşı



                                               McKinley Anıtı, Buffalo, New York, ABD.




                                            Rumyanstev Dikilitaşı- St.Petersburg Rusya



                                                               Villa Torlonia, Roma


 
                                                          Washington Anıtı, ABD



                                          Wellington Anıtı, Phoenix Park, Dublin, İrlanda



                                                     Zafer Dikilitaşı, Moskova.



  Bu tür yapıların dünyanın hemen hemen her yerinde bulunması birer rastlantı değildir.. Bunun gibi yüzlerce dikilitaş daha var sizler de ufak bir araştırmayla bunun gibi onlarca dikilitaşı daha gözlemleyebilir ve onun hakkında yorum yapabilirsiniz.. Dikilitaş sembolizmi eski pagan inançlarında olduğu gibi günümüz firavunlarının da vazgeçemediği bir mimari.. Amaç kendi mabedlerini dünyanın her yerine yerleştirmek ve varlıklarını ifşa etmeden tüm dünyanın gözü önünde cirit atmak.. Bu elit aile binlerce yıldır var.. Eski Mısır, Babil ve hatta Antik Maya uygarlıklarında bile.. Halen aynı rituelleri,kuralları ve amaçları devam ediyor.. Eskiden olduğu gibi tanrılarına tapınmaya devam ediyorlar..

 Kabe'deki Dikilitaşın değiştirilmesi biz Müslümanların haccını etkilermi bilmiyorum bunu alimlerimize hocalarımıza göstermeli anlatmalıyız. Çünkü, Şeytan taşlama haccın en önemli ibadetlerinden birisidir. Kafirler gerçekten ibadetlerimizi etkilemeye çalışıyorlar, onları değiştirmeye ve bizide yozlaştırmaya çalışıyorlar. ALLAHtan dinden imandan asla ayrılmayalım inşallah, ibadetlerimizi tam yapalım ve şeytanilerin, kafirlerin, yahudilerin oyunlarına karşı gözlerimizi açık tutalım inşallah.. 
 ALLAH a emanet olun...
 Bana Destek olmak İçin Lütfen Youtube Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın.. Youtube Kanalım  >>> Eyüp Ertaş

24 Aralık 2013 Salı

Rothschild Para İmparatorluğu



  Kara para üzerine kurulu ‘Rothschild İmparatorluğu’ zaman içinde İngiliz ve Fransız Merkez bankaları ile Amerika’daki Federal Rezerv bankalarının sahibi olmuştur. Serveti dünya serv...etinin yarısı olarak tahmin edilen bu ailenin 1940 yılındaki serveti ABD GSMH’nın iki katı olmuştur. Dünyada tek bir Yahudi imparatorluğu kurulması amacına çalışan aile, Waterloo Deniz Savaşı, Amerikan İç Savaşı, I. ve II. Dünya Savaşlarından büyük paralara kazanmış ve Rusya’da Bolşevik Devrimi’ni finanse etmiştir. Elinizdeki kitap tarihçesi, serveti ve sahip olduğu kurumlar net bilinmeyen ailenin başlangıcından henüz Amerika’nın I. Dünya Savaşı’na katılmadığı 1940 yılına kadar olan olayları anlatmaktadır. Bu kitapta küreselleşme, AB, Birleşmiş Milletler, serbest pazar ekonomisi, çok partili demokrasi ve savaşların kimlere ve nasıl hizmet ettiğini okuyacaksınız.

  Bu kitabı okuduktan sonra George Soros ve kaynağı bilinmeyen servetini, eski Sovyet cumhuriyetlerindeki Turuncu Devrimleri, İkiz Kuleler, Afganistan Savaşı bağlantısını, Taliban sonrası Afganistan’da artan afyon üretimini, yandaş medya kuramlarını, yabancı fonlarca desteklenen köşe yazarlarını, İslam ülkelerinde özgürlük hareketlerini ve Büyük Orta Doğu Projesi’ni insan ister istemez tekrar sorgulamakta ve bunların yüzyıllar önceden oynanmaya başlanan bir oyunun devamı olduğunu görmektedir.

  Rothschild finans imparatorluğunun kurucusu Mayer Amschel Rothschild 1812’deki ölümünde mal varlığım Yahudi ırkının yükselişi ve Dünya Yahudi İmparatorluğunun kuruluşu İçin bir vakfa devretmiştir. Bu vakfın en önemli prensipleri gizlilik, mal varlığının bütünlüğünün korunması, mirasçıları ve onların mirasçılarının mal varlığından müştereken yararlanmaları ve mal varlığının mirasçıların çoğunluğu karşı çıkmadığı sürece en büyük oğlun en büyük oğlu tarafından yönetilmesidir.

  Yahudi Protokolleri olarak bilenen belgeler ile Komünist prensipler amaç ve niyet açılarından birbirleriyle aynı olup tüm dünyanın kontrolünü ele geçirmeyi amaçlarlar.
Çağlar boyunca aşağılanan ve zulüm gören İsrailoğulları güce ulaşmak için çırpınmışlardır ve artık amaçlarına ulaşmış gibidirler. İsrail oğulları artık melun Hıristiyanların ekonomik yaşamlarını kontrol etmektedirler ve güçleri siyasiler ile yaşadıkları ülkelerin yaşamlarım etkilemektedir.

  Talmud Yahudilerin şeriatı ve kutsal kitabıdır. Talmud Yahudilerin dini önderleri ve hahamlarınca tanımlanan ve açıklanan medeni kanun ve din kitabıdır. Talmud gerçeği adlı kitaptan alıntı. Midrasch Talpioth (sayfa 225) der ki: ‘İsrail’in zaferi için Tanrı onları insan suretinde yarattı. Ancak Yahudi olmayanlar sadece Yahudiler tarafından gün ve gece yönetilmek için yaratılmışlardır. Ve onlar bu hizmetlerinden kurtulamazlar. Onlar hayvan ve insan suretlerinde Yahudi Kralı’nca güdülmek üzere yaratılmışlardır.

  Talmud bize Hz. İsa’nın kadınların adet günlerinde anne rahmine düşmüş biri olduğunu söylemektedir. Talmud bize onun Hz. İsak’ın şeytani oğlu Esau’nun ruhunu taşıdığını, onun aptal, tam bir dolandırıcı, baştan çıkarıcı olduğunu, çarmıha gerildikten sonra Cehennem’e gömüldüğünü ve takipçileri tarafından putlaştırıldığını söylemektedir.

  İlluminati bir Yahudi olan Adam Weishaupt tarafından kıta Avrupa’sı Mason Örgütü’nün bir kolu olarak kurulmuştur. Illuminati’nin amacı dünyada din, hükümet, mülkiyet ve evlilik kurumlanılın ortadan kaldırılmasıdır. Bu amaç Yahudi İhtiyar Meclisi ve Yahudi Komünist Partisi’nin amacıyla örtüşmektedir.
Lionel Aylesbury’den İngiliz Avam Kamarası’na seçilmiş ancak İncil üzerine yemin etmek istemediğinden hiçbir zaman parlamentoya girmemiştir. Daha sonra bir kere daha seçimi kazanan Lionel yine aynı nedenle parlamentoya katılmayı ret etmiştir. Üçüncü seçilişinde parlamento kendisinin İncil yerine Eski Ahit üzerine yemin etmesini kabul etmiştir. Lionel Rothschild İngiliz Parlamentosu’na seçilen İlk Yahudi’dir. Yahudi Ansiklopedisi Cilt 10, sayfa 501-502 şöyle demektedir: 1885 yılında Nathan İngiliz Avam Kamarası’ndan Lordlar Kamarası’na geçerek ülkedeki Yahudi özgürlüğünü en üst seviyeye çekmiştir. 1940’larda İngiliz Lordlar Kamarası’nda melez Yahudiler dışında 60 Yahudi Lord bulunmaktadır.

  Nathan Rothschild’m 1820 yılında bahsedip övündüğüne bakılırsa kendisi aile servetini beş yıl içinde 3.000.000 dolardan 7.500.000.000 dolara taşımıştır. 1848’de bu aile dışındaki tüm bankaların toplam servetleri 362.000.000 frank iken Rothschild ailesinin Paris ayağının servet toplamı 600.000.000 frankın üzerindedir.

  Nathan’ın Londra merkezinde gerçekleştirdiği yılda % 500 servet artışının sürdüğü varsayılırsa ailenin Londra ayağının 1840 yılındaki serveti 100.000.000.000 dolardan fazla olacaktır. Tabii ki % 500 yıllık servet artışı sürdürülebilir bir başarı değildir. Fakat sadece % 10’luk yıllık artış ile bile ailenin Londra servetini 1840 yılında 20.000.000.000 doların üstüne çıkarmaktadır. Bu servet bu kitabı yazmamdan (1940) yüz yıl önce elde edilmiştir. 1940 yılında Rockefeller, Carnegie ve Ford firmalarının (Amerika’nın en büyük üç firması) toplam servetleri 2.000.000.000 doları geçmemektedir.
Protokol 2 ’den alıntı: Amacımıza hizmet ettiği sürece yalan , ihanet ve rüşvete devam etmeliyiz. Siyasette bize güç kazandıracak şekilde başkalarının servetlerine el koymayı öğrenmeliyiz.
Yahudiler borsadaki paniklerde kaybetmezler çünkü onların önceden haberleri vardır. Demin belirttiğim gibi panikler onlar için hasat dönemleridir.

  1907 yılında ise Rothschild kontrolündeki bankalar müşterileri olan ticari bankalar ve muhabir bankalara vadesi gelen mevduatlarını geri ödemeyi ret etmişler ve bu büyük bir bankacılık krizine neden olmuştur. Rothschild bankalarından mevduatlarını kurtaramayan ticari bankalar müşterilerine ödeme yapamaz olmuş ve tüm ekonomi kilitlenmiştir. Bu olay tüm bankaların toplanarak para ve kredi piyasalarım kontrol edecek bir sistem oluşturmalarını sağlamıştır.
Sidonia (Rothschild) 1844 yılında Coningsby isimli kitapta şunları söylemektedir: Hiçbir ceza kanunu veya işkence üstün ırkın zayıf ırk tarafından yutulmasına veya yok edilmesine neden olmayacaktır. İşkence yapan karışık ve melez ırklar sonunda yok olacaklar ve saf üstün ırk yaşamaya devam edecektir.
İlk Cizvitler Yahudi’dir. Batı Avrupa’yı iliklerine kadar ürküten Rus diplomasisi de Yahudiler tarafından kurulmuş ve idare edilmektedir Almanya’da şimdi hazırlanmakta olan büyük devrim de Yahudilerin ürünüdür çünkü bu ülkedeki tüm üst düzey akademik görevleri Yahudiler ellerinde tutmaktadırlar.
1869 yılında Prag’da yapılan cenaze töreninde Hahambaşı Simeon-ben-Ihuda’nm kabri başında şöyle söylenmektedir: Diğer büyük güç medyadır. Bazı fikirleri durmaksızın tekrarlayarak medya toplumda bu fikirleri gerçekler haline getirmektedir. Ve her yerde medya bizim elimizdedir.
7. Protokol’de şöyle denmektedir: Yahudi olmayanların hükümetlerini isteklerimiz doğrultusunda ve amacımıza hizmet edecek şekilde yönlendirmeliyiz. Medyanın büyük gücü sayesinde hükümetlerin çoğu zaten elimizdedir.

  Protokol 15’ten alıntı: Ölüm herkes için kaçınılmazdır. Ölümü amaçlarımıza karşı çıkanlar için hızlandırmak daha iyidir. Masonları öyle gizlilik içinde kullanmalıyız ki kardeşlerimiz dışındakiler yani kurbanlar amaçlarımızdan haberdar olmasınlar. Kurbanlar kendilerine verilen idam cezalarını fark etmeyecekler ve doğal nedenlerle öldüklerini sanacaklardır. Bunu bildiğimiz takdirde kardeşlerimiz bile amaçlarımızın karşısına çıkmayacaklardır. Amaçlarımıza karşı gelmemeleri için Masonların kalplerine kadar girmiş durumdayız. Hıristiyanları liberalizme teşvik ederken kendi halkımızı amaçlarımıza uymaya teşvik etmeliyiz.
Talmud Yahudilere “Yahudi olmayanların yaşamları Yahudilere aittir!” demektedir.
Kapitalist Sistem Piramittir..

Lobinin Başı Büyük Birader çıktı

  Son dönemde İngiliz The Economist dergisi ve Financial Times (FT) gazetesi Türkiye eleştirileriyle gündeme geliyor. Dergi ve gazetenin bu eleştirel politikasının mimarlarına bakıldığında ise bu yayınların tesadüfi olmadığı ortaya çıkıyor. Türkiye’de belki de birçok kişinin tanımadığı ancak dünyanın neredeyse hakimi konumunda olan Alman kökenli yahudi aile Rothschild’ler iki yayının da etkin ortağı. Rothschild ailesi Economist dergisi de dahil 12 şirketi çatısı altında bulunduran The Economist Group’un büyük oranda hissesini elinde tutuyor. Derginin yüzde 39.1′i aileye ait. Hatta Rothschild ailesinin iki üyesi Lynn Forester Rotshild ve Sir Evelyn de Rotshild The Economist Group’un yönetiminde. Group’un yüzde 50′si ise Financial Times’ın sahibi Pearson’ın portföyünde bulunuyor. Pearson Grubu’nun borsadaki hisselerinde ise Rothschild’ların ne kadar payı olduğu bilinmiyor. İki İngiliz kökenli basın organının da yayın politikalarının benzer olmasının altında bu ortaklık yatıyor. İki yayın organı da Rothschildler ve paydaşlarının ekonomik çıkarlarını duyuruyorlar.

Bankacılığı Kuran Aile

  Ailenin kökenleri 18. yüzyıla kadar uzanıyor. Ailenin tanınması 1744′te döviz değişimiyle uğraşan Amschel Moses Rothschild’in oğlu olan Mayer Amschel Rothschild’in Almanya’da doğumuyla başladı. Frankfurt’un Yahudi mahallesinde doğan Mayer, bir finans kurumu kurdu ve 5 oğlunu Avusturya, Fransa, İngiltere ve Napoli’ye yolladı. Asıl servet Baron Rothschild tarafından Londra’da yapıldı. Modern bankacılık sistemini kuran aile şimdi servetinin büyük bir bölümünü de petrolden sağlıyor. 1.500′e yakın ferdi bulunan ailenin toplam varlıklarının büyüklüğü tam olarak bilinmese de trilyonlarca dolar olduğu tahmin ediliyor. Aile üyeleri dünyanın en zenginler listesinde yok. Ancak sahibi oldukları şirketler düşünüldüğünde, Carlos Slim ve Bill Gates gibi isimler devede kulak kalıyor.

Siyonizmi Kurdu

  Küresel çapta üne kavuşan ilk zengin Yahudi Ailesi olan Rothschild’lar, bugün dünyada Yahudi Lobisi ve İsrail’le birlikte somut yapılanmaya dönüşen siyonist görüşün de en büyük hamisi. Adı Tel Aviv’in en büyük caddelerinden birine verilecek kadar bu ülkede saygı gören Aile, İsrail devletinin kurulmasında büyük rol oynadı. Aile, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünde de bir anlamda pay sahibi. Aile komşu ülkeleri sürekli finanse edip savaşa zorladı, içeride de ayaklanma çıkardı. II. Abdulhamid döneminde Aile üyeleri Siyonist Teşkilatı’nın kurucusu Theodor Herzl’i İstanbul’a göndererek, Osmanlı’nın dış borçlarını kapatmaya karşılık, Kudüs’ü istedi. O dönemde Osmanlı’nın en büyük borcu İngiltere’yeydi. Ülkenin Merkez Bankası’nın patronu da bu aileydi. II. Abdülhamid isteklerini kabul etmedi. Kısa bir süre sonra padişah Selanik’ten gelen, İttihat ve Terakkiciler’in kontrolündeki ordu tarafından bir darbeyle tahttan indirildi. Ardından İttihat Terakki yönetimindeki Osmanlı, Birinci Dünya Savaşı’na girerek Kudüs’ün de aralarında bulunduğu topraklarının çoğunu kaybetti.

Savaş Serveti
  
 Ailenin bir başka özelliği de tarih kitaplarında sıkça yer buluyor. Rothschild’lar tarihteki neredeyse bütün savaşların yaratıcısı ve finansörü olarak ün salmış bir aile olarak karşımıza çıkıyor. Zaten Aile hemen her savaştan sonra servetini daha da artırıyor. Ülkeleri borçlandırıp yüksek faizle para satıyorlar. Bilinen ilk büyük örneklerinden biri Avrupa’daki Napolyon Savaşları sırasında Aile’nin tutumu. Londra’daki Nathan Mayer Rothschild, İngiltere’nin savaş masraflarını neredeyse tek başına üstlendi. Yahudi olmasına rağmen Rothschild Ailesi Hitler’in geçmişinde de önemli bir rol sahibi. Finanse ettikleri Alman I.G Farben şirketi, Yahudi toplama kamplarında kullanılan ölümcül gazları Naziler için üretti. Öte yandan İngiliz Kraliyet Ailesi’ni Çin’le savaşa ikna etmeyi başaran Lord Rothschild, bu sayede çıkarılan “Afyon Savaşı”nın ardından HSBC‘yi Hong Kong’da kurdu. ABD’nin Irak’ı işgaline yol açan Irak Savaşı’nın dışında bu ülkenin 20′nci ve 21′inci yüzyılda çıkardığı bütün büyük savaşlarda, I ve II’nci Dünya Savaşı dahil bu Aile ve kontrol ettiği paranın adı anılıyor.
 

 Bana Destek olmak İçin Lütfen Youtube Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın..

Youtube Kanalım  >>> Eyüp Ertaş

26 Kasım 2013 Salı

Nestlé





Nestlé, en çok boykot edilen dört küresel şirketten biridir
(diğerleri Nike, Coca Cola ve McDonald’s).

Bebek mamasıyla başlayıp, sudan çikolataya, kahveye ve hatta kedi-köpek mamasına uzanan pek çok alanda üretim yapan Nestlé’nin neden bu kadar boykot edildiğini bu yazıyı okuduktan sonra daha iyi anlayacaksınız.

İlk ve en önemli Nestlé boykotlarından biri ABD’de başlatıldı. 7 Temmuz 1977′de, İsviçre kökenli Nestlé karşısında başlatılan hareket nihayet 1980′lerde Avrupa’ya da ulaştı. Nedeni anne sütünü ikame etmek üzere geliştirdiği süt tozu içeren bebek mamalarıydı.

Boykot kampanyasını başlatanlar, özellikle gelişmiş ülkelerde anne sütünü gözden düşürmek suretiyle yapılan mama pazarlamasının bebek ölümlerine neden olduğunu öne sürüyorlardı. Kampanyayı başlatanlardan Profesör Derek Jellife ve eşi Patrice, boykotu yaygınlaştırmak
için World Allience for Breastfeeding Action (WABA-Dünya Anne Sütü Eylem İttifakı) adlı bir platform kurdular.

Ardından International Baby Food Action Network (IBFAN-Uluslararası Bebek Maması Eylemi Ağı) ve Save the Children (Çocukları Koru) örgütleri de Nestlé’nin hangi noktalarda bilerek “yanlış” bir propaganda yöntemi geliştirdiği üzerine bir hayli çalışmalar yaptılar.

Süt tozunun ne zararı var?

- Öncelikle Nestlé’nin anne sütü yerine önerdiği “süt tozu”nun mama kıvamına getirilmesi için su kullanılıyor, yoksul ülkelerde su yeterince arıtılmadığı için bebek ölümlerine neden oluyordu. Ayrıca bu mama, anne sütünün sağladığı bağışıklık kazandırıcı işlevlere sahip olmaktan da uzaktı. UNICEF’e göre, yenidoğanlarda mama kullanımı bebeğin ihtiyaç duyduğu hijyen koşullarının 6-25 kat arasında düşmesine neden oluyordu.

- Nestlé yoksul ülkelere içeriğinde daha az gıda takviyesi bulunan toz halinde “bebe sütü” (süt tozu) pazarlıyordu. Çünkü kimi gıda takviyeleri mamaların raf ömrünü azaltıyordu. Dolayısıyla bebekler bu şekilde hem anne sütünden uzaklaştırılıyor hem de yeterince besin içermeyen mamalarla besleniyorlardı.

1978′de Afrika’daki pek çok hükümetle anlaşan Nestlé, kıtanın her yerinde bedava süt tozu dağıtmaya başladı. Aslında çalışan ya da emzirmek istemeyen “üst sınıf” annelerin işini kolaylaştırmak üzere üretilen süt tozu bir salgın gibi yayıldı Afrika’da. 23 Mayıs 1978′de sağlık profesyonelleri süt tozuyla beslenen bebeklerde ölüm oranlarının yükseldiğini bildirmeye başladılar.

Üstelik bebek mamalarının pazarda yaygınlaştığı 1960 ve 1970′li yıllarda emzirme oranı Meksika’da yüzde 100′den yüzde 40′a, Şili’de yüzde 90′dan 5′e, Singapur’da yüzde 80′den yüzde 5′e gerilemişti. Nestlé pazarlama stratejisini birkaç haftalık mamayı ücretsiz vermek üzerine kurmuştu. Bu şekilde bebek ve anne süt tozu temelli mamaya alıştırılıyor, sonra da satın almaları sağlanıyordu.

Boykot nasıl yayıldı

Fakat meselenin öncesi de vardı… Nestlé’nin agresif mama pazarlama stratejisi 1973 yılında New Internationalist adlı bir derginin “The Baby Killer” (Bebek Katili) başlıklı bir broşür yayınlamasıyla ilk kez radikal bir biçimde eleştirilmişti. Nestlé dergiyi mahkemeye verdi ve hatta davayı kazandı da.

Çünkü ABD mahkemesi o dönemde, Nestlé’nin pazarlama stratejileri ile bebek ölümleri arasında doğrudan bir bağlantı kurmayı başaramadı.

Dergi 300 İsviçre Frangı ceza ödemek zorunda kalsa da, mahkeme Nestlé’yi de “bilinirlik yöntemlerini gözden geçirme”kle görevlendirdi. O dönemde bu bile bir tür “ahlaki kazanım” olarak görüldü.

1978′de ABD’de anne sütünün yerine geçtiği söylenen mamalara karşı bir kamu davası açılarak bu konuda bir “Pazarlama Şartı” uygulanması talep edildi. Dünya Sağlık Örgütü ve UNICEF konuyu ciddiye alıp uluslararası toplantılar düzenlediler.

1981′de World Health Assembly (WHA-Dünya Sağlık Birliği) anne sütü desteği olarak kullanılacak mamaların içeriğinde olması gerekenler hakkında bir kod daha yayınladı.

Ayrıca bu mamaların reklamlarının yapılmasını ve sağlık görevlilerinin bu türden mamaları ailelere tavsiye etmesini de sınırlıyor, hatta yasaklıyordu kodu.

1984′te boykotu koordine eden örgütler Nestlé’yle bir araya geldiler. Nestlé ilgili kurallara uyma sözü verdi. Ancak 1988′de boykot bu defa da Nestlé’nin gelişmemiş ülkelerde besin değeri düşük mamalar satması nedeniyle tekrar başlatıldı.

1999′da Nestlé bu defa İngiltere’de Advertising Standards Authority (ASA-Reklam Standartları İdaresi) tarafından bir kez daha cezalandırıldı. Çünkü Nestlé’nin boykot karşıtı kampanyası etik-dışı ve sorumsuzluk örneği olarak görülmüştü. 2000 yılında Avrupa Parlamentosu IBFAN, UNICEF ve Nestlé’yi davet ederek karşılıklı iddialarını konuşabilecekleri bir açık toplantı düzenledi.

IBFAN’ın Pakistan temsilcileri ve UNICEF Nestlé’nin WHA kurallarına uymadığını bu toplantıda belgelerle kanıtladılar. Hatta Nestlé’den bu ülkedeki işlemlerini kontrol etmek üzere bir müfettiş gönderilmesini talep etmişler, müfettiş gönderilmiş, ancak kural ihlalleri devam etmişti.

Bugün durum ne?

Nestlé boykotu halen International Nestlé Boycott Committee (Uluslararası Nestlé Boykotu Komitesi) tarafından devam ettiriliyor. Komitede başta Baby Milk Action ve IBFAN olmak üzere 100 ülkeden 200 grup bulunuyor. Pek çok Avrupa üniversitesi, araştırma kurumu da söz konusu gruplar arasında yer alıyor.

Yalnızca İngiltere’den 73 öğrenci birliği, 102 şirket, 30 dini kurum, 20 sağlık örgütü, 33 tüketici örgütü, 18 yerel yönetim, 12 sendika ve 31 parlamenter Nestlé boykotunu desteklediklerini açıkladılar.

Nestlé ise sürekli olarak pazarlama stratejilerinde bir sorun olmadığını savundu. Ancak Mayıs 2011′de başta Filipinler olmak üzere Asya-Pasifik ülkelerinde Nestlé karşıtı bir kampanya daha başladı.

Bu bölgede de yaklaşık olarak 19 büyük sivil toplum kuruluşu Nestlé’nin üretim ve pazarlama stratejilerinin bebek sağlığını tehlikeye attığı düşüncesinde olduklarını açıkladılar.

Bunca boykotun ardından büyüme hızı kesilmeyen ve pazarlama stratejilerinden de ödün vermeyen Nestlé, 2008 yılındaki reklam kampanyasında şu kadarlık bir geri adım attı: “Anne sütü bebeğinizi beslemenin en iyi yoludur.

Fakat sütünüz yetersizse ya da emzirmeyi tercih etmiyorsanız Dünya Sağlık Örgütü’nün anne sütüne alternatif olarak gördüğü tek ürünü kullanabilirsiniz. Nestlé, gittiği her ülkede, o ülkenin Dünya Sağlık Örgütü kuralları uygulamalarına uyar.”

7 ölümcül günah

Nestlé’yi en zor durumda bırakan boykot kampanyalarından biri Filipinler’de gerçekleşti. Çünkü boykot, Nestlé’nin bu ülkedeki faaliyetlerinde haksız rekabet ettiğine ilişkin bir mahkeme sürecini de tetikledi. Filipinler kampanyasının broşüründe Nestlé’nin hangi“7 ölümcül günah”tan dolayı boykot edilmesi gerektiği şu şekilde özetleniyordu:

1. Bebe sütü ve mamalarını, anne sütünü gözden düşürmek pahasına agresif kampanyalarla satıyor ve bu konudaki uluslararası standartları sürekli ihlal ediyor.

2. Nestlé, Zimbabwe’deki fabrikasında kullandığı sütün yüzde 10-15′ini, diktatör Mugabe’nin el koyduğu çiftliklerden sağlıyor. Dolayısıyla bu kanlı diktatöre destek oluyor.

3. Filipinler’deki fabrikalarda mahkeme kararlarına rağmen sendikalaşan işçileri işten uzaklaştırıyor.

4. Özellikle çikolata üretiminde çocuk işçiliğin ve köleliğin engellenmesine dönük çabalara destek olmadığı gibi, kendisine kakao sağlayan üreticilere bu konularda göz yumuyor.

5. Oluşturduğu tekel dolayısıyla, kahve ve süt üreticilerinden ürünlerini değerinin çok altında satın alarak iflasa sürüklüyor.

6. Doğal kaynakları, özellikle su kaynaklarını tüketiyor.

7. Filipinler’deki seks skandalının ve dağıtıcılara uygulanan baskıların üzerini örtüyor.

Nestlé ne demek?

Nestlé dünyanın en büyük gıda şirketi. 1867′de Henri Nestlé tarafından kuruldu. Kuruluş öyküsü ise Henri Nestlé’nin, erken doğum yaptıktan sonra bebeğini besleyemeyecek kadar hastalanan bir komşusuna yaptığı yardımla başladı.

Nestlé, ihtiyaç duyduğu besini karşılayabilecek bir karışım hazırladı ve bebek yaşadı. O günden bu yana hız kesmeden büyüyen Nestlé, 2008′de 67 milyar Euroluk bir hacme ulaşmıştı. Fortune Global Dergisi’ne göre dünyanın en karlı şirketi.
     

 

 Bana Destek olmak İçin Lütfen Youtube Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın..

Youtube Kanalım  >>> Eyüp Ertaş

24 Kasım 2013 Pazar

SATANİZM










Özel olarak Hıristiyanlığa genel olarak da bütün dinlere karşı alternatif din olarak ortaya çıkan geçmişi oldukça eskiye dayanmasına rağmen yakın zamandan itibaren yeni bir din hüviyetine bürünen önemli bir harekettir.

Kelime olarak şeytana inanma,tanrı diye tapınma anlamına gelen satanizm; şeytana tapınma faaliyeti adı altında Yahudi-Hıristiyan geleneğine Yahudi - Hırıstiyan din tahakkümüne ve özelliklede Hıristiyanlığa karşı başlatılan bir reaksiyonun adı olmuştur. Buna Modern Protesto Hareketi demekte mümkündür. Bu hareket başta Hırıitiyanlık omak üzere bütün dinlere ve dinlerin ortaya koymuş olduğu kutsal değerlere karşı bir başkaldırıyı temsil eder. Dolayısıyla, başta İngiltere, Fransa, ve Almanya olmak üzere bazı Avrupa ülkelerinde özelliklede Amerika 'da ortaya çıkan, oradan diğer ülkelere yayılan Satanizm; Şeytanın en önemli özelliği olan muhalefet ve başkaldırıyı esas alarak dinin ve dini olan herşeyin karşısında, fakat şeytanın ve onun temsil ettiği şeyin yanında yer alma hareketidir. Modern Satanizm ABD 'li Macar asıllı Anton Szandor Lavey tarafından kurulan Şeytanın Kilisesi ile ortaya çıkıp şekillenmiştir.

Satanizm 'in inanç ibadet ve ahlak anlayışını Yapılması gerekenler ve yapılmaması gerekenler olarak ikiye ayırıp inceleyebiliriz. Satanizm de inançları 21 Satanist nokta, 9 büyük yasak ve 9 bildiri olarak ele alabiliriz.



21 SATANİST NOKTA
The Dark Book of Satan adlı eserde satanistlerin hayatı nasıl anlamalır gerektiği ve diğer bireylerle ilişkilerini düzenleyen yirmibir satanist nokta şunlardır;

-Gücünü kaybetmemek için ,zayıf ve aciz (karaktersiz,kişiliksiz) olanlara saygı gösterme
-İçinde başarı yattığı için gücünü her zaman sına
-Mutluluğu barışta değil zaferde ara
-Uzun süreli dinlenmeden ziyade istirahatlerini kısa tut
-Yeni bir şey yaratacaksan eskiyi tamamen yok et
-Ölümünü göremeyeceğin hiçbir şeyi çok fazla sevme
-Yapıyı Kumun üzerine değil kayanın üzerine inşa et...Çünkü yapı sadece bugün yada dün için değil her zaman içindir.
-Her zaman , yapılmamışı keşfetmek için daha fazla çalış
-Boyun eğmektense öl
-Demircilik ölümün kılıcını işlemek dışında hiçbir sanatsal değere sahip değildir. Çünkü ölüm getiren kılıç bir sanat şaheseridir.
-Her şey üstende başarıyı elde etmek için önce kendinin üstüne çık (kendini aşmayı öğren)
-Yaşayanların kanı yeni bir tohum yaratmak için iyi bir gübredir.
-Kurukafadan oluşan piramitlerin üzerinde duran kişi,daha uzakları görebilir
-Sevgiyi bir kenara atma ,fakat onu her zaman tehdit et çünkü o bir sahtekardır.
-Bütün büyük olan şeyler acı üzerine kurulmuştur.
-En önde olmaktan çok en üst de olmaya çalış, çünkü büyüklük orada yatar.
-Daha önceden yaratılmış engelleri yok etmek için taze ve güçlü bir rüzgar gibi gel.
-Bırak sevgi, hayatında bir amaç olsun, ama en büyük hedefin büyüklük olsun
-Erkek dışında hiçbir şey güzel değildir ama bütün her şeyden güzel olan kadındır.
-Gücü engellediği için bütün aldanma ve yalanları reddet.


   

SATANİZMİN DOKUZ BÜYÜK GÜNAHI
Satanizm diğer tüm dinlere karşı çıkarak günahı ret ederken kendiside yapılmasını yasakladığı kurallar koymuştur. Satanizm 'de ki 9 büyük yasak şunlardır ;

1- APTALLIK (Stupitiy)

Satanist günahların ilki aptallıktır. Aptallar acı dymazlar. Satanistler hayatın tuzaklarla dolu olduğunu söyleyerek tuzaklara düşmemek ve aptal olmamak için çaba gösterilmesi gerektiğini savunur

2- OLMADIĞIN GİBİ GÖZÜKMEK (Preteniousness)

Boş böbürlenmelerin rahatsız edici bir şey olduğunu söylerler ve Lesser Magic 'in kardinal kurallarına hitap etmediğini bildiriler


3- SOLİPSİZM

Satanizm 'e göre başkalarına karşı davranışlarını dengelemek gerekmektedir. Çünkü karşıdaki kişi senin istediğin gibi olmaz yani sana ayak uyduramayabilir. Bu nedenden dolayı Satanizm, kişi sana nasıl davranıyorsa kişinin de ona öyle davranmasını öğütler ve kolaylıkla yanılgıya düşülebileceğini bu nedenle her an dikkatli olmak gerektiğini bildirir.

4- KENDİNİ KANDIRMAK (Self - Decient)

Satanistler için en büyük Kardinal günahlardan biriside kendini kandırmadır. Karşındaki kişilere her hangi bir nedenden dolayı (tabu, ön yargı,dış baskı vs) olmamasına rağmen büyüklük yakıştırıp saygı göstermeyi dederler. Satanizm için asıl olan bireysel çıkardır ve kutsal olan bireyin sadece kendisidir.

5- SÜRÜYE UYMAK (Herd Conformity)

Bir kişinin diğer bir kişinin isteklerini yerine getirebilmesi ona bir çıkar sağlaması ön koşuluna bağlıdır. Aksi takdirde bir çok kişinin isteklerine uymak onu köleleştirir. BU nedenle köle olmaktansa akıllı bir efendi seçmelidir.

6- PERSPEKTİF EKSİKLİĞİ (Lack Of Perspektive)

Satanizm yaşayarak her gün tarih yazıldığını bu süreçte perspektif eksikliğinin büyük acıları da beraberinde getireceğini bildirir. Bu nedenle her zaman geniş tarihsel ve sosyal olguları görmek gerekmektedir. Sürüye uymak özgürlüğü kısıtlar.

7- ORTADOKSLARI UNUTMAMAK ( Forgetfulness)

Daha önce var olan ve toplum tarafından dedilen veya birey tarafından dedilen şeylerin yeni bir görünüm altında ve farklı bir şeymiş gibi sunulması ihtimaline karşı dikkatli olmak gerektiğini aksi davranışın günah olacağına inanırlar.


8 - CONTERPRODUCTİVE PRİDE

Satanizm 'in kuralı eğer sizin için faydası varsa yapın dır. Fakat sizin aleyhinizeyse ve köşeye sıkıştığınızda tek çıkış üzgünüm bir hata yaptım,keşke anlaşabilsek demek ise bunu yapın. Fakat sonra tekrar denemek gerektiğini bildirir. Yani bireysel çıkarınız için her şeyi yapın.

9- ESTETİK EKSİKLİĞİ ( Lack of Aesthetics)

Birey evrensel estetik görünüme önem vermektense istediği gibi görünme özgürlüğünü kullanmalıdır. Başkalarına hoş gözükmek için taranmış saçlara vs gerek yoktur.  


Satanizm 'in 9 Büyük Bidirisi
Satanizmin 9 büyük bildirisi ise şunlardır;

Satanizme göre insan kendini sakınmamalı istediğini yapmalıdır
Satanizm ruhsal umutlar yerine var oluşu savunur
Satanizm nankör insanlar için vakit harcamaktansa hak edenlere incelik göstermeyi emer
Satanistler kendilerine vuranlara diğer yanaklarını uzatmaktansa intikam almayı emer
Satanizm vampir olmak için vakit harcamaktansa daha gerçekçi sorumluluklarını yerine getirmek gerektiğini savunur
Satanizm tüm dinlerde günah diye dayatılan şeylerin duygusal ve zekasal zevkten ibaret olduğunu savunur
Şeytan kilisenin en sadık dostudur.
Satanizme göre insanlar hayvanlardan bazen iyi ama çoğunlukla kötülük yapan canlılardır. Satanizm 'e göre insan kendini kandırmamalı aklıyla olduğu gibi gözükmelidir.









   

İbadet ve Ahlak anlayışları
Satanizm 'in temelinde geleneksel düşman olarak Hıristiyanlık dini görülmekte, toplum tarafından kabul görülen temel ahlak kuraları dedilmektedir. Cinsel sapıklıklar, cinayetler,kara büyü ve cadılık Satanistlerin bizzatihi yaptıkları olaylardır. Satanizm 'de bazı sayıların özel bir önemi vardır. 13 sayısının kutsallığına inanırlar. 666 sayısına özel bir önem verdikleri bilinmekte olup, bu sayının kutsal kitaplarda (tevrat, Zebur, İncil) geçen Şeytan ile ilgili ayet sayısına denk olduğu düşünülmektedir. Kedinin dünyada şeytana en yakın hayvan olarak kabul edildiği, bu sebeple ayinlerinde kedi kurban edilerek ruhi anlamda Şeytan ile birleşmenin kabul gördüğü düşünülmektedir.

Satanist törenler, ortaya konulan pentagram işareti etrafında mumların yakılması, baltaların elde tutulması, ters haç işaretinin çizilmesi veyatahta bir haçın yakılması, Şeytana dua edilmesi ve kurban olarak bir kedinin kesilerek kanının içilmesi ile gelişip, genellikle burçları aynı olan veya birbirine yakın kız ve erkeklerin cinsel ilişkiye girmesiyle biter. Kedinin kurban edilmesinin sebebi ise şeytana en yakın hayvan olarak görülmesidir. Bazen Satanist ayinlerde şeytana bakire kızlar da kurban olarak sunulmaktadır

Satanistler en büyük özelliklerinde birisi ise büyük bir gizliliktir. Grup üyelerinin aile ve yakın çevrelerinden bile Satanist olduklarını gizledikleri, buna sebep olarakta herhangi bir açıklamada bulunmaları halinde Şeytanın lanetine uğrayarak başlarına kötü şeylerin geleceğine inanmalarıdır.

Satanistler intiharı bir ibadet olarak algılarlar. İntiharın seçilme sebebi, tüm dinlerde kişinin kendi canına kıynmasının kesin şekilde yasaklanmasının etkisi büyüktür. İntihar eden kişi veya grup elamanlarınca yapılan telkinlerle buna zorlanan şahıslar bir an önce ölüp cehenneme giderek Şeytana hizmet etmeyi düşünmektedir.


Kutsal Kitapları

Anton Szandor Lavey 'in yazmış olduğu Satanist Bible (Şeytanın not defteri ) isimli kitap, Satanist gruplarca Şeytan 'ın kutsal kitabı olarak kabul edilmektedir. Bu kitap ta kısaca şu ilkeler açıklanmaktadır ;

Sonsuz kişisel tatmin için çalış
Hayatı canlı yaşa
Düşmanndan nefret et, sana vuranı yok et
Basit bir hayat yaşa,hayvanlar gibi ol
Günah denen şeyleri savunmak gerektiğini
Şeytanın öcü olarak kullanıldığında tüm dinlerin dostu olduğu
İstemedikçe kimseye akıl vermemeyi
İnsanın kendisini asla aldatmaması gerektiği ...gibi ilkeleri Satanizmin temel öğreti ve ilkeleri olarak açıklamaya çalışır.


Günümüzde Satanizm


Satanizm günümüzde ağırlıklı olarak Norveç ' te görülmektedir. Norveç 'in dışında ABD,Rusya,Polonya,Almanya da görülmekle beraber dünyada tüm ülkelerde şeytana tapan kişilere ve topluluklara rastlanmaktadır. Şeytanın Kilisesi adı altında örgütlenmeye çalışmalarına rağmen Satanizm de herşey bireyciliğe dayandığından dolayı bu çok zor görünmektedir. Özellikle Satanist cinayet ve İntihar olaylarıyla gündeme gelmekte ve Bazı ülkeler tarafından yasaklanmışlardır. Ülkemizde Satanizm bir din olarak kabul edilmemek ve Satanizm 'in yaygınlaşması toplum düzenini bozduğundan dolayı engellenmektedir. Tüm dünyadaki sayıları hakkında bir tahmin yapmak oldukça güç olmasına rağmen ülkemizde sayılarının 3.500 civarında olduğu emniyet kayıtlarında belirtilmektedir.

10 Kasım 2013 Pazar

Nikola Tesla ve H.A.A.R.P Teknolojisi Projesi

                         

Nikola Tesla, 9 Temmuz 1856'da, Sirbistan'da doğdu. 1884'de ABD'ye göç etti. Tesla, tarih kitaplarından adi silinmiş önemli bir araştırmacı ve mucittir. Tesla 1800'lerin sonlarında, bugün tüm dünyada kullanılan "alternatif akım" (AC) sistemini buldu ve patentini aldı. Tesla'nın buluşları arasında "rotatif manyetik alan", dinamo, AC endüksiyon motoru, vs. vardır. Tesla ABD'ye gidisinden bir yıl sonra, 1885'de alternatif akim dinamo, transformör ve motor sisteminin patent haklarını, adi bugün Tesla'nınkinden çok daha popüler olan George Westinghouse'ye sattı. Tesla 1891'de ünlü bulusu olan "Tesla Bobini"ni (Tesla Coil) icat etti. Bu buluş, radyo teknolojisinde geniş olarak kullanılabilecek bir endüksiyon bobiniydi.

1900'ün başlarında Tesla, en büyük bulusu olarak gördüğü "karasal sabit dalgalar"! (terrestrial stationery waves) keşfetti. Bu bulusu ile yeryüzünün belirli frekanslardaki elektrik titreşimlerine duyarlı olduğunu ve bir iletken/iletici (conductor) olarak kullanılabileceğini kanıtladı. Tesla'nın bir diğer önemli projesi ise kablosuz elektrik transferiydi. 200 ampulü arada kablo olmadan, 25 mil uzaklıktan yakabildiği rivayet edilir. Tesla'nın en büyük amaçlarından biri İyonosfer'den bedava elektrik üretmekti. Kablosuz ve bedava elektrik projeleri gibi çalışmaları olan Tesla'nın, finansörü J. P. Morgan'a Long Island'da yapımına başlanan ancak tamamlanamayan, deneyler için kullanılacak laboratuar kulenin işlevinin, mesaj gibi elektrik iletmek olduğunu itiraf etmesi, onun inişinin de başlangıcı oldu. Tekeller oyların ona karşı kullandılar. Tesla, sistemin görmek istediklerinden daha fazlasını yapmıştı.

Konvansiyonel olmayan enerji teknolojileri alanında Tesla çok önemli bir isim olmasına karşın, tarih kitaplarında ona, sanki önemsiz tarihsel bir figürmüş gibi davranıldı. Tesla-Edison karsılaştırması bu açıdan ilginçtir. DC (doğrusal akım-direct current) sisteminin mucidi Edison'u herkes tanır. Ancak onun DC sisteminden çok daha kullanışlı olan ve bugün kullanılan AC sisteminin mucidi Tesla küçük bir çevre dışında tanınmaz. Edison'un DC sistemi, merkezden bir mil uzaklıktaki ampulü yakamıyordu. Tesla'nın AC sisteminde ise elektrik, yüksek voltajlarda yüzlerce mil yolculuk yapabilir.

20. yüzyıla girmeden hemen önce Tesla yeni tip elektrik dalgasını keşfetmiş ve kullanmıştı. Görünüşe göre keşfi o kadar esaslıydı ki, Tesla'nın arkasındaki finansal desteğin geri çekilmesinden, kasıtlı olarak izole edilmesinden ve adinin kitaplardan silinmesinden sorumluydu.

Tesla 1. Dünya Savaşı'ndan itibaren izole bir yasam sürdü. Ara sıra yeni, bedava enerji kaynağı keşfini, bütün düşman orduları ve yüzlerce mil öteden bütün uçakları yok edebilecek "ateş topu" silahları teorisini, akil almaz bir savunma hazırlayabilecek bir silah düşüncesini ve kablosuz, kayıpsız enerji transferinin mükemmelliğini açıklamak için yüzeye çıktı. Tesla 7 Ocak 1943'de yokluk içinde ölürken arkasında pek çok radikal icat ve fikir bırakmıştı. Öyle ki, kendisine "Elektriğin Tanrısı" dendi. Pek çok araştırmacıya göre HAARP 1 Projesi, ilk kez Nikola Tesla tarafından ileri sürülen konseptleri kendine temel aldı. Pentagon, HAARP Projesi ile "Tesla teknolojisini" yeniden yaratıp, bu teknolojiyi tehlikeli amaçlar için kullanmayı hedefliyor. 
bknız...  

Not: Eğer HAARP yok diyorsan;
"Gerçekten onlar düzenlerini kurmuşlardı.Halbuki dağları oynatacak olsa bile bu düzenleri hep Allah'ın elindeydi."
İbrahim suresi 46.Ayet
Bu projenin adı H(igh) Frequency A(ctive) A(uroral) R(esearch) P(rogram).
Türkçesi; Yüksek Frekans Auroral Araştırma Programı.
‘Auroral nedir yahu?’ derseniz,HAARP uygulanırken meydana gelen şu ışımalar kastediliyor olsa gerek çünkü Auroral'in sözlük anlamları arasında kutuplarda geceleri görülen renkli ve hareket eden ışıklar.Işte bu ışımalar kutup olmayan yerlerde de meydana gelmeye başladı.

HAARP,Nikola Tesla’nın bulmuş olduğu bir deprem aleti.Tabi bunu geliştirmek ABD’ye kalmış.Aslına bakarsanız Rusya’da Tesla’dan etkilenip 1976’da ‘Ağaçkakan’ projesini inşa etmiştir.Çalıştığı süre zarfında ABD’nin California eyaleti tarihinin en kurak yıllarını yaşamıştır.Bununla kalmayıp iklim değişikliği ve sellere de neden olmuştur.
Radyo dalgalarını inceleyen ABD hükümeti dalgaların Rusya’dan geldiğini fark edince, Rusya’yı iklimleri değiştirmekle suçlamıştır.Bu yüzden 1993 yılında Rusya’daki bu teklonoji durdurulmuştur.
İklimleri değiştirebilecek silahların varlığını kabul eden Birleşmiş Milletler iklim değişikliği için teklonoji üretiminin yasak olduğuna dair bir karar almıştır.

ABD’ye ait olan HAARP Projesi,İyonosfer’in özelliklerini ve davranışlarını araştırmak üzere Alaska’da Gokana askeri üssü yakınlarında ABD Kara ve Deniz kuvvetlerince gerçekleştirilmektedir.
‘İyonosfer nedir?’ diye soranlara: İyonosfer katman olarak üçüncü katmanda bulunur ve atmosferdeki gazların iyonlara ayrıldığı katmandır ki bu yüzden sıcaklık yüksektir.Özelliği ise; radyo dalgalarını yansıtmaktır.
‘Neden Alaska’daki Gokana askeri üssünde sürdülüyor bu çalışma?’ diye düşünüp araştırdığımda; Alaska’nın dünyadaki elektromanyetik kuşakların özel kesişim bölgesinde bulunduğu ve bu yüzden elektromanyetik alanlarına müdahale edebilmek için en iyi yer olmasından,ayrıca da korunmasının kolay ve gözlerden uzak olmasından dolayı tercih edildiği kanısına varıyorum.
‘Kendime ne gibi sonuçlar doğuruyor,ne işe yarıyor bu HAARP’ diye bir soru yöneltirsem de şu cevabı buluyorum:
1)      İklim değişebilir.
2)      Kutupları eritebilir ve yerinden oynatabilir.
3)      Ozon tabakası ile oynanabilir.
4)      Deprem yapılabilir.
5)      Okyanus dalgalarını kontrol edebilir.
6)      Dünyanın enerji alanları ile oynayarak,insan beyni kontrol altına alınabilir.
7)      Radyasyon yaymayan termonükleer patlama oluşturulabilir.

Ve bunlar yapabildiklerinin sadece bir kısmı…

Ancak bana bu maddeler bir şeyi hatırlattı yahu… Küresel Isınma!
Yoksa böyle bir şey yok mu?

Bu sorununda cevabını araştırdım.Sonuç olarak ;
Dünya Su Konseyi Başkanı Loic Fauchan bir açıklama yapmış; ‘Küresel ısınma iddiasına bağlı olarak dünyanın kuraklaştığına dair somut bir veriye sahip olmadıklarına’dair bir açıklama… Bu varan bir.
Dünyanın en büyük hava durumu kanallarından Weather Channel’in kurucsu küresel ısınma tarihin en büyük yalanıdır demiştir. Bu varan iki.
İngiliz profosörler Stanley Feldman ile Vicant Marks’a göre kutuplar erimiyor,kutup ayıları yok olmuyor ve Maldivler sular altında kalmıyor. Bu da varan üç.
HAARP’a dair daha derinlere inersek;
Projenin resmi amacı İyonosfer’de araştırma yapmak(!) demiştik.
Amerikalı yetkililere göre HAARP’ın amacları;
1)      Atmosferdeki termonükleer araçların elektromanyetik vuruşlarını değiştirmek.
2)      Denizaltlarında haberleşmeyi kolaylaştırmak.
3)      Radar sistemleri geliştirmek.
4)      Çok büyük bir bölgede ABD Ordusu dışında tüm haberleşmeyi durdurabilmek.
5)      Çok büyük alanlarda petrol,doğalgaz ve mineral kaynaklarını tespit etmek.
6)      Cruise Füzeleri (Uçuş süresinin tamamında veya büyük bir kısmında normal bir uçak gibi uçan ama pilotu olmayan güdümlü silah sistemleri) gibi herher türlü saldırıda silahı ve uçakları havada imha etmek.

Ah ne kadar masum amaçlar bunlar.Birleşmiş Milletler ağabey güya izin vermiyor ya ne yapsın canlar.
Birde proje karşıtı bilim adamlarını araştırdığımda karşıma çıkan sonuca göre,HAARP öyle bir güç haline gelebilir ki,elinde tutan dünyanın tartışmasız hakimi olur.
Proje karşıtlarında biri olan ve dünyanın en ünlü Jeofizikçilerinden Prof. Gordon J.F MacDonald’a göre elektromanyetik daha neler yapabiliyor bir bakalım;
HAARP tesislerinde bulunan antenler sayesinde gökyüzüne elektromanyetik dalgalar veya enerji gönderilmekte, İyonosfer tabakasından geri yansıyan bu dalgalar veya enerji yeryüzünde bulunan bir alıcı anten tarafından emilmektedir.
Böylece alıcı antenlerin kurulduğu yerlerde istenilen afetler oluşturulmaktadır.
1997 yılında ABD Savunma Bakanı William Cohen,Georgi Üniversitesi’nde kurduğu cümlelere göz atarsak;
“…Bazılarının elektromanyetik dalgalar yolu ile iklimleri değiştirme,deprem yapabilme (yaratmak Allah’a mahsustur),volkanları harekete geçirme yeteneğine sahip silahlar geliştirdiğini biliyoruz.”
Zamanında Rusya, ABD’ye ‘Ağaçkakan’ açınca ABD’de Rusya’ya HAARP açtı.
Rusya’da hava sıcaklığı 40 dereceyi seyredince bilim adamları boğdurucu yazdan ABD’yi sorumlu tutmaya başladı.
Moskova Devlet Üniversitesi Fizik Fakültesi hocalarından Georgi Vasilyev, ABD’nin çalışmakta olduğu Alaska’daki HAARP İstasyonu’nu resmen Jeofizik ve Tektonik bir silah olarak tanımladı.
Vasilyev: “ HAARP çalıştırıldığı günden bu yana  dünyanın değişik bölgelerinde iklim anormallikleri gözlenmeye başladı.Kar yağması gereken yerlerde güneş kavururken,Afrika’da kar yağışları gözlemlenmekte,bu tuhaf olgular genelde küresel ısınmaya fatura ediliyor.' demiştir.

HAARP kullanımının en büyük belirtisi,
Kutup olmayan bölgelerde kutup ışımalarına benzer gökkuşağımsı renkler ortaya çıkmaktadır.(Auroral)


ALH84001(Allan Hills 84001),(Antartika'nın Allan Hills bölgesinde ABD-Meteorit  Avcıları Takımı tarafından bulunan bir gök taşıdır.) keşfinden sonra Başkan Bill Clinton, 7 Ağustos 1996'da verdiği bir basın toplantısında şöyle demiştir.
"Eğer bu keşif onaylanırsa, bilimin şimdiye dek dünyamızda perdesini açtığı en şaşırtıcı kavramlardan biri olacaktır.Tahmin edilebileceği gibi,olası etkiler geniş kapsamlı ve ürkütücüdür"
Evet bu durum oldukça ürkütücü! Dünyanın dengesiyle oynamak çok büyük sonuçlara neden olabilir.
Eğer arılar yeryüzünden kaybolursa insanın sadece dört yıl ömrü kalır.Doğal denge bu kadar hassastır!
 Selametle kalın...

 

 Bana Destek olmak İçin Lütfen Youtube Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın.. Youtube Kanalım  >>> Eyüp Ertaş