ET Konseyi: Gri -Draco Reptilian ET’ler ile savaş kazanıldı, sahte amblemli ET istilası yok
Alfred Lambremont Webre, JD, MEd
www.exopolitics.com
30 Ağustos 2011
Alfred Lambremont Webre’nin Andromeda Konseyi olarak bilinen dünya
dışı yönetim konseyinin insan temsilcisi – temascısı ile yaptığı
Exopolitics TV röportajında, 4 ncü boyut Orion Grileri ve Draco
Reptilian ittifakına karşı yapılan özgürlük savaşının, 2011’in 3 ncü
çeyreğinde Andromeda Konseyi kuvvetleri tarafından kazanıldığı ortaya
çıkarıldı. Dünyanın, ayımızın ve Mars’ın bu Gri – Reptilian ittifakı
tarafından girişilen istilası sona erdi. Mağlup edilen gri – reptilian
kuvvetleri yıldız kapısı vasıtasıyla evrenimizin uzak erişimlerine
gönderildi.
Andromeda Konseyi temsilcisi Exopolitics TV röportajında, Dünyada
kalan 4 ncü boyut Orion grileri ve Draco reptilian kuvvetlerinin örneğin
Washington, DC etrafında izole edilmiş küçük gruplardan oluştuğunu
söylüyor.
Andromeda Konseyi temsilcisine göre, Orion grileri ve Reptilianların
Dünya, ay ve Mars üzerindeki istila güçlerinin mağlup edilmesinin,
Dünya, ay ve Mars’taki İllüminati ve Annunaki güç yapısını etkili 4 ncü
boyutsal desteksiz bırakma etkisi oldu. Kalan gri ve reptilian
kuvvetlerinin İllüminatiye ‘sahte amblemle ET istilası’nda yardımcı
olmak için herhangi bir girişimi bozguna uğratılacak ve herhangi bir
sahte amblemle ET istilası başarısız olacak.
Andromeda Dünya temsilcisi/temascısı
Andromeda Konseyinin insan temsilcisi, ona “Tolec” Andromeda ismi
verildiğini ifade ediyor. Tolec bilgisayar endüstrisinde 20 yıllık
profesyonel kariyere sahip. Tolec ilk temasının 1993 yılında olduğunu,
esas Andromedalı temasının onu Andromeda uzay gemisiyle üç kez zaman
yolculuğuna çıkardığını ifade ediyor, yaşam yolculuklarını gözlemek için
1840’lı yıllarda ABD de yaşayan bir aileyi ziyaret etmişler.
Tolec Andromeda temasçısının temasları sona erdirdiğini, Eylül
2010’da Andromeda Konseyinin onunla tekrar temas kurduğunu söylüyor.
Exopolitics TV röportajında, Tolec Andromeda Konsey temasçılarından
çeşitli şekillerde bilgi güncellemeleri aldığını ifade ediyor:
(1) Andromedalı temsilciler ile telepatik iletişim;
(2) Andromedalı temsilcilerden otomatik yazı;
(3) Andromedalı temsilciler ile rüya halinde iletişim;
(4) Andromedalı temsilcilerden vizyonlar;
(5) Ruh özünün bir buluşma yerine – örneğin Andromeda “biyosferine” –
boyutlararası yolculuğu. Tolec’e göre, Andromeda Konseyinin Dünya
etrafında konumlanmış “biyosferleri” veya büyük gezegensiye benzeyen
küresel uzay gemileri var. Böyle bir biyosferin 26 katı ve 50,000
personeli vardır.
Galaktik Yönetim: Andromeda Konseyi nedir?
Andromeda Konseyi, nüfuz edilmiş ve organize olmuş evrenin seçilmiş
bölgelerinde yönetim ve geliştirme fonksiyonları gerçekleştiren seçilmiş
yıldız sistemi temsilcilerinden oluşan galaktik bir yönetim konseyidir.
Konseyin Zenetae yıldız sistemi, Tishtae gezegeninden bir Başkanı ve
Mirach yıldız sistemi, Terial gezegeninden Başkan yardımcısı vardır, bu
iki yıldız sistemi Andromeda takım yıldızındadır. Andromeda Konseyindeki
birçokları gibi bu iki insan 4 ncü boyut/yoğunluk realitesinde
yaşıyorlar ve titreşiyorlar.
Konseyin üye ırklarının çoğu, bugün gezegendeki çeşitli insanlar
tarafından kanıtlandığı gibi, yüzbinlerce yıl önce Dünya’yı orijinal
olarak tohumlayan aynı ırkların bazıları olarak Evren’de tanınmaktadır.
Bu ırkların önceden dönüşüm, yükselme sürecinden geçtikleri
söylenmektedir – 4 ncü boyutun yükseltilmiş titreşimine, yoğunluğuna ve
spiritüel bilincine geçtiler.
Andromeda Konseyinin üyeleri aşağıdaki yıldız sistemleri & gezegenlerdendir:
1. Yıldız Sistemi: Arkturus Gezegen: Pitolla
2. Yıldız Sistemi: Antares Gezegen: Nikotae
3. Yıldız Sistemi: M103 Gezegen: Legola
4. Yıldız Sistemi: Procyon Gezegen: Kaena
5. Yıldız Sistemi: Vega Gezegen: Percula
6. Yıldız Sistemi: Capella Gezegen: Pershea
7. Yıldız Sistemi: Polaris Gezegen: Ventra
8. Yıldız Sistemi: Sirius A Gezegen: Toleka
9. Yıldız Sistemi: Deneb Gezegen: Ritol
10. Yıldız Sistemi: Tau Ceti Gezegen: Xeta
11. Yıldız Sistemi: Alhena Gezegen: Degaroth
12. Yıldız Sistemi: Betelgeuse Gezegen: Etorth
Tolec’e göre 13 adet danışma kurulu vardır. Her bir kurulda 5 – 6
insan vardır. Kollektif olarak bu danışma kurulları Arkturus dahil 3
yıldız sisteminden 400 den fazla temsilci gezegenleri temsil eder. Bu
nedenle danışma kurulu üyelerinin çoğunluğu, daha büyük yüzdesi yönetici
Andromeda Konsey üyesinin geldiği gezegen dışındaki diğer farklı yıldız
sistemlerinden & gezegenlerden gelir. Her bir danışma kurulunun bir
yöneticisi vardır. Danışma kurulları şunlardır:
1. Yüksek Boyutsal Alem Danışma Kurulu
2. Yıldız Sistemi Üyeliği İnceleme Kurulu
3. Gezegenlerin Galaktik Federasyonu İnceleme Kurulu
4. Ekzobiyoloji Galaksi Danışma Kurulu
(Sirius- Andromeda Konsey üyesi) (Kurul başkanı)
5. Zenobiyoloji Galaksi Danışma Kurulu (Zenobiyoloji: Dünyanın dışındaki hayatın olnaklılığını inceleyen bilim dalı) (Procyon-Andromeda Konsey Üyesi) (Kurul başkanı)
6. Deniz Bilim Galaksi Danışma Kurulu
7. Uzay Yolculuğu Boyutsal Uçuş Teknolojisi İnceleme Kurulu
8. Gezegensel Tıbbi Danışma Kurulu
9. Evren Eğitim Gözlem & Danışma Kurulu
10. Telepati ve Ses İletişimi Gözlem & Danışma Kurulu
11. Galaksi Sektörü Gezegensel Araştırma Keşif & Değerlendirme Ekibi
12. Askeri Tehdit Seviyesi Değerlendirme & Danışma Kurulu
13. Spiritüel & Duygusal Üstatlık Boyutsal Değerlendirme & Geliştirme Kurulu
Ayrıca evrim sürecinde Dünya gezegenine yardım etmeye istekli olan
bazıları Andromeda Konseyinin resmi üyeleri olan, bazıları olmayan diğer
bağlı konseyler veya ırklar vardır.
Bağlı konseylerden biri iyiliksever varlıkların yıldız sistemlerinin
ve gezegenlerinin federasyonu olan Galaktik Federasyondur. Galaktik
Federasyon şu anda yaklaşık 140 yıldız sistemi ve 300 gezegenden
oluşmaktadır. Tau Ceti yıldız sisteminden olan bir Başkan tarafından
yönetilmektedir, kendisi Andromeda Konseyinin kıdemli yönetici üyesidir.
Federasyonun kılavuz gezegeni Xeta’dır.
Dünya gezegeni 4 ncü boyuttaki yeni yaşamına ayarlanırken, sonraki
birkaç yılda Dünya gezegeninin Galaktik Federasyona katılmak için üye
olarak davet edilmesi bekleniyor.
Griler/Reptilianların Dünyayı istilasıyla ilgili 1999 Andromeda Konsey toplantısı
Eylül 2010’da yeniden başlayan temaslarında, Tolec Dünya zamanıyla
1999’da Andromeda Konseyinin toplandığını ve Dünyayı, ayı ve Mars’ı
özgürleştirme savaşına karar verdikleri hakkında onu
bilgilendirdiklerini ifade ediyor.
Orion grileri ve Draco reptilianları Dünyanın insanlarını suistimal
ediyorlardı ve Dünyaya aydan ve Mars’ın ayı Phobos’tan negatif
frekanslar ışınlıyorlardı.
Andromedalılar zamanda ileri gittiler ve eğer gri &
Reptilianların Dünyayı, ayı ve Mars’ı tacizci istilalarına devam
etmelerine izin verilirse, onların evrenin bu sektöründe bir
“despotluk/zorba yönetim” oluşturacaklarını keşfettiler.
Andromedalıların kendisi ve çok sayıda yıldız sistemleri negatif olarak
etkilenecekti.
Bu nedenle, Andromeda Konseyi müdahale etmeme yasasını iptal etmeye
ve 2011’in 3 ncü çeyreğine kadar devam etmiş olan bir özgürlük savaşı
başlatmaya karar verdi.
Bu yükseltmeye, Dünyanın titreşiminin sonraki en yüksek yoğunluğa bu
geçişe neden olan, Dünya zamanıyla yaklaşık 9 yıldır devam eden ‘Dünya
uzayının’ hemen dışında gerçekleşen uzaydaki savaştır, 2011’in bu son
bölümünde son temizlik aşaması var. Bu savaş sonunda bitti. Sona erdi.
Ben Tolec, arkadaşlarımın uzun, zor bir savaş yaptıklarını
söyleyebilirim. Bu savaşı ‘iyi adamların’ kazandığını ekleyeceğim.
Kalplerinde, zihinlerinde, ruhlarında Dünyayı ve Dünya insanlarını
taşıyan Andromeda Konseyinin üye yıldız sistemlerinin &
gezegenlerinin birleşik kuvvetleri tarafından kazanıldı.
Bu temsili savaş Dünyayı binlerce yıllık negatif enerji
bombardımanından, manipülasyondan ve kontrolden özgürleştirmek içindi.
Andromeda Konseyinin yıldız sistemi & gezegen konsey üyesi ırklar
tarafından Dünya adına yapılmış bir savaş. Yükün en zor kısmını taşıyan
üyeler çarpışmanın en büyük kısmını gerçekleştirdiler: Arkturus, Tau
Ceti ve Procyon. Procyon insanlarının katkıları özellikle değerli, çünkü
onlar bu kötücül varlıkların zayıflıklarını öğrendiler, onları nasıl
yeneceklerini ‘koklamayı’ öğrendiler. Procyon insanları Dünya zamanıyla
son 12 yılda kendilerini özgürleştirdiler.
Konseyin Dünyanın yararına araya girebilmesi için, kapsamlı
tartışmalar yapıldı ve müdahale etmemenin ‘Esas Yönergesi’ olarak
bilinen hazır ve nazır olan şeyi iptal eden yeni bir yasa geçirildi.
Geleneği yıkmak için ve bunu yapmak için Konsey tarafından bilinçli,
kollektif bir karar alındı… çünkü 3 ncü boyut hayatını yaşayan Dünyanın
insanları kazanmak için 4 ncü boyut fizyolojisine, bilgisine, aletlerine
veya teknolojisine sahip değildi.
Bu savaş Dünya gezegeni ve onun insanlarını başlıca iki adet
gerileyici ırkın tehdit edici müdahalesinden tam özgürlüğünü sağlamak
için yapıldı: Alpha Draconis & Hydra yıldız sisteminden Reptilianlar
ve şu anda Orion yıldız sisteminde yaşayan spesifik çeşitlilikte hain
‘Griler’. Bu Griler en azından birkaç bin yıldır Zeta Reticuli 1 veya
2’ye dönmeyen Zeta Reticulan’ların soyudur.
Dünya onların terörize ettikleri tek gezegen değil. Öğrenmiş
olduklarımdan, bu tehditlerden özgürleşmeye gereksinimi olan en az başka
21 gezegen daha var. Çok şükür ki onlar mağlup edilebiliyor, Procyon
insanlarının bu kötücül, ben merkezli, kendine hizmet eden varlıklardan
özgürleşmelerinin gösterdiği gibi.
(Not: Gri ırklardan, ana ata ırk – ikili yıldız sistemi Reticuli’den
olan orijinal Reticulan’lar – azalan günlerinde kendilerinin, yanılma
paylarının ve hayatın kırılganlığının farkındalığını sergileyenler ve
ırklarının ufukta gözüken ölümünü kavrayanlar – Draco Reptilianlara
bağlı olmayan bu orijinal Zeta Reticulan’lar tüm öğrendiklerini
paylaşmaya istekliydiler. Alçakgönüllülüklerinden dolayı, Andromeda
Konseyi müdahale etti, devreye girdi ve onların tamamıyla farklı bir
yıldız sistemine yerleşmelerine yardımcı oldu. Bu insanlar, orijinal
Zeta Reticulan’lar artık Zeta Reticuli yıldız sisteminde yaşamıyor.)
Dünyada problemlere neden olan diğer bilinen çeşitli hain Griler ile
uğraşılıyor ve Draco Reptilianlar gibi Dünyadaki yeraltı & denizaltı
üslerinden uzaklaştırılıyor. Onların Mars’ta ve Mars’ın & Dünya’nın
aylarında yıllardır oluşturdukları operasyon üsleri bu varlıklardan
temizlendi.
Aynı şekilde, doğumdan itibaren programlanan yaklaşık 5,000 melez
Gri/İnsan yaşam formunun Dünya’dan uzaklaştırılması ve kendi özgür
düşüncelerine, özgür iradeli varlıklara evrimleşebilmeleri için
programlarının silinmesi gerekiyor. Ve onlar yeni bir hissedebilir yaşam
formu oldukları için, kendi yeni 3 ncü boyut gezegenlerine
gönderilecekler.
Savaşa geri dönersek – bu savaşın asıl nedeni Dünya gezegenine
binlerce yıldır sürekli olarak ışınlanan negatif enerjilerin etkisini
iptal etmek & yok etmek içindi, ayrıca birçok Dünya insanlarını
manipüle etmek, kontrol etmek ve sürekli korku, endişe, güvensizlik
halinde tutmak için Draco Reptilianlar ve Gri Orion ittifakı tarafından
kullanılan eterik implant teknolojilerini yok etmek için yapıldı. Ve
insanları doğal kaynak olarak kullanmaya, manipüle etmeye, çalmaya devam
etmeyi arzulayan bu kötücül varlıkları saf dışı etmek için yapıldı.
Konsey Dünya’nın insanlarının binlerce yıllık manipülasyon, kontrol
ve farkında olmadıkları kölelikten sonra evrimleşmeleri için bir
fırsatı, gerçek bir şansı hak ettiğini hissetti.
Diğer Andromedalı temasçıların bildirimleri ile uyumlu
Tolec’in Andromeda Konseyinin ona verdiğini ifade ettiği bilgi
kendilerine “Andromeda Konseyi” ismini veren diğer dünya dışı veya
boyutlararası kaynaklar tarafından diğer temasçılara bağımsız olarak
verilen diğer bilgilerle uyumlu.
Bir bağımsız Andromeda temascısı kaynak şöyle ifade ediyor,
“Andromeda Konseyi 139 farklı yıldız sisteminden bir araya gelen ve
galakside neler olup bittiğini tartışan varlıklar grubudur. Bu politik
bir oluşum değildir. Son zamanlarda tartıştıkları şey, geleceğimizdeki,
şu andan 357 yıl sonraki despot yönetimdir, çünkü bu herkesi etkiliyor
[Editörün notu: 139 yıldız sistemi üyeliği Tolec tarafından verilen
Galaktik Konsey tanımıdır]
“Görünüşe göre, zaman yolculuğu vasıtasıyla yaptıkları şey,
geleceğimizde 357 yıl sonra despotluğa neden olan önemli enerji
değişiminin nerede olacağını anlayabilmiş olmalarıdır. Bunu güneş
sistemimize kadar izlediler ve Dünyaya, Dünyanın ayına ve Mars’a kadar
takip edebildiler – bu üç yer.
Andromeda Konseyinin yaptığı ilk toplantı, burada olup bitenlere
direkt olarak müdahale edip etmemeye karar vermekti. Morenae’ye göre bu
ilk toplantıda buluşan sadece 78 sistem vardı. Bu 78 sistemden, yarısı
kadarı problemlere bakmaksızın bizimle hiçbir şey yapmak istemediklerine
karar verdiler. Neden bizimle hiçbir şey yapmak istememelerini
bilmenizin önemli olduğunu düşünüyorum.
“Bizden yüzmilyonlarca ışık yılı uzaktaki yıldız sistemlerinden söz
ediyoruz. Bunların bazıları bizimle hiç karşılaşmamış. Onlar sadece
gezegenin yansıyan titreşimini biliyorlardı. Bizimle hiçbir şey yapmak
istememelerinin nedeni, onların perspektifinden Dünya insanlarının
kendilerine, birbirlerine veya gezegene saygılı olmamalarıdır.
Muhtemelen Dünya insanlarının değeri ne olabilir? Tanrıya şükür ki,
konseyin çoğunluğu Dünyanın 5,700 yıldan uzun süredir manipüle edilmekte
olduğu için, kendimizi kanıtlamak için bir fırsatı hak ettiğimiz
fikrini verdi.
“Gezegen üzerindeki, gezegenin içindeki ve Dünyanın ayındaki dünya
dışı olan her şeyin gitmesini istiyorlar. Bunun nedeni, manipüle
edilmediğimiz zaman nasıl davranacağımızı görmek istemeleri. Hepimiz
manipüle ediliyoruz ve ilk önerim TV lerinizi atmanızdır. Bunda ne kadar
samimi olduğumu anlatamam. Nasıl düşüneceğinizi değil, neyi
düşüneceğinizi öğretiyorlar. Eğer buna teslim olursanız, bir robot
olursunuz.
1964 ABD İstihbaratının Griler ve Reptilianlar İle İlgili Görüşüyle Uyumlu
Bu iki bağımsız Andromeda temasçısının Orion grileri ve Draco
Reptilianların Dünyayı, ayı ve Mars’ı istila teşebbüslerinin zarar
verici etkileriyle ilgili ifadeleri, ABD İstihbaratı ve muhbirlerinin
grilerin ve reptilianların Dünya – ay – Mars planları ile ilgili
keşifleriyle uyumludur.
“Michael Prince kitabında, 1964 ABD İstihbarat ajanslarının
Gri/Reptilian dünya dışı ittifakının 2000 – 2030 periyodunda Dünyayı ele
geçirmek için programları olduğu sonucuna vardıklarını ifşa ediyor.
“Michael Prince şöyle yazıyor, ’15 Nisan 1964’te, iki ABD İstihabarat
personeli, 25 Nisan’da New Mexico’da Holloman hava kuvvetleri üssünde
bir toplantı düzenlemek için New Mexico çölünde Griler ile Plato
Projesinde buluştular. Bu toplantı 1934’te başlayan anlaşmayı yenilemek
içindi ve Grilerin ve Draco reptilianların problemini çözmek için zaman
kazanmak için psikolojik bir teklifti. ABD istihbaratının üst seviyeleri
Grilerin ve Dracoların 2000 – 2030 arasında bu gezegeni istila ve ele
geçirmek için programları olduğuna şimdi inandı.”
Washington, DC – Sahte amblemli ET saldırısı yok
Olası gelecek sahte amblemli bir ET saldırısı ile ilgili Tolec
şunları belirtti, “Andromeda Konseyi bu küçük bölgenin – Washington, DC –
üzerindeki UFO “görünmelerinin” sayısının – ortalamanın çok üstünde-
çok farkında.
Andromeda Konseyi bana önce Washington DC’den tepelere doğru yayılan
bir ızgara, yeraltı tünelleri şebekesi gösterdi… burada, kalan griler
& reptilianlar hala problemlere neden olmaya girişerek dolaşıyorlar.
Griler şu anda şehrin altındaki çeşitli noktalarda stratejik tünel
bölgelerinde konumlandırıyorlar – koordine bir ‘sahte bayraklı’, sahte
saldırı olayı hazırlıyorlar. Andromeda Konseyi bu aktivitelerin
farkında.
Ancak, griler & reptilianlar ‘hayatları için çarpışıyorlar’,
kontrol & güç oyununun süzülüp gittiğini ve neredeyse bittiğini
biliyorlar. Savaşın bittiğini biliyorlar. Kaybettiklerini biliyorlar.
Son kozlarını oynuyorlar.
Toplam UFO görünüşü sayısının, sadece küçük bir yüzdesi gerçek
fiziksel gemidir. Holografik – gerçek fiziksel UFO gemisi yüzdeleri
aşağıda:
Washington DC üzerindeki toplam UFO gemisi 100%
Gri ve reptilian holografik UFO gemileri 65%
Entrikacı/Dünya bazlı UFO gemileri 10%
Andromeda Konseyinin bulut – gemileri veya Işık orbları 13%
Gri ve and reptilian fiziksel UFO öncü gemileri 12%
“Andromeda Konseyi bu görsel gemi ‘gösterisi’ni biliyor, fazla
kaygılanmıyorlar, bu durumu izliyorlar ve bunun neden bu kadar yoğun
şekilde yapıldığını anlıyorlar:
“UFO Görsel İmgelerinin Doygunluğu –
‘Kontrolcüler/İllüminati/Entrikacılar’ ile gizli anlaşma içinde olan
reptilianlar & griler, insan nüfusunda korkuyu tahrik etmek için son
teşebbüslerinde, “UFO”ların görsel imgelerinin doygunluğunu
kullanıyorlar (İnsanların çok güçlü görsel hafızaları olduğunu ve görsel
hafızaya çok güçlü duygusal tepki verdiklerini biliyorlar. Aynen
eğlence medyasının yaptığı gibi yapıyorlar, eğlence medyası
‘Kontrolcüler/İllüminati/Entrikacılar’ tarafından kontrol ediliyor,
ET’lerin Dünyayı istila etmesi veya Dünyaya saldırması, şehirleri havaya
uçurması, yüzlerce insanı öldürmesi ile ilgili büyük ölçekli filmler
üretiyorlar, gösteriyorlar).
“Özet olarak, planları işe yaramayacak.
‘Kontrolcüler/İllüminati/Entrikacılar’ın yardımıyla koordine “sahte
amblemli”, sahnelenmiş sahte bir saldırı bile gerçekleşmeyecek.
“Andromeda Konseyi yakın gelecekteki sahte saldırılara tam
gerçekleşmeden önce müdahale edecek ve tezahür etmeden önce olayı
sonlandıracak, fişi çekecekler.
Tolec şöyle bitiriyor, “ Bu planlanan ‘sahte flama’, sahte saldırı
olayının başarısızlığının sonucu olarak – o yer altı tünellerindeki
griler & reptilianlar kaçacaklar, Washington’u terk edecekler, hala
burada Dünyada işleyen yer altı üslerinin merkezi bölgesine gidecekler.
Andromeda Konseyi gemileri bunları takip edecek, izini bulup
yakalayacak, onları yıldız kapısına koyacak ve Evrenin uzak erişimlerine
gönderecek. Bunlar Andromeda Konseyinin uzaydaki savaşın sonunda
grilerden & reptilianlardan kurtulmak, onları göndermek için
kullandığı aynı türde eylemlerdir.”
Yeni Dünya Düzeninin Sonu – Orion Gri – Draco Reptilian savaşının bitmesinin sonrası
Tolec’in bildirdiğine göre, Andromeda Konsey kuvvetlerinin zaferi,
şimdi Dünya’nın 4 ncü boyuttaki Gri – Reptilian kuvveti veya onların 3
ncü boyuttaki Yeni Dünya Düzeni olarak bilinen işbirlikçileri tarafından
köleleştirme ile karşılaşmayacağı anlamına geliyor.
Galaktik kaynaklarını ve Orion grileri ve Draco reptilianlardan gelen
desteği kaybeden Yeni Dünya Düzeninin en sonunda çıkmaza girdiği
görülüyor.
Dünya nüfusunun büyük bir yüzdesinin bilmeyerek Grilerin eterik &
fiziksel implant teknolojisi ile implant edildiği (aşılandığı) ve
bunlardan negatif şekilde etkilendiği Andromeda Konseyinin Şef Tıp
Subayı ve tıp ekibi tarafından bilinmektedir… Dünya insanlarını endişe,
korku, manipülasyon ve kontrol halinde tutmak için.
Bazı fiziksel implantlar Dünya hekimleri tarafından bulunmasına ve
çıkarılmasına rağmen, Dünya’nın şu andaki evrim & teknoloji
aşamasında, Grilerin eterik implantlar kullanımını belirleyecek, ölçecek
veya elimine edecek araçlar henüz yok.
Bu savaşın son temizlik aşamasında ve ötesinde, Dünya’nın özgürlüğü
için, Andromeda Konseyi tıp ekibi implantları ve oluşan spiritüel,
psikolojik, duygusal etkileri, zararları ve Grilerin bu gezegendeki
farkında olmayan insan nüfusunu kanunsuz şekilde köleleştirmeyi ararken
yaratmış oldukları çoklu problemleri temizlemek için yorulmadan
çalışıyor ve çalışmaya devam edecek.
Dünya insanlarının taze, temiz, yeni bir başlangıca hakları var…
Griler, Reptilianlar ve onların teknolojisi tarafından getirilen ciddi
kalıntı psikolojik & duygusal etkilerden özgür olarak.
Dünya ve insanları 4 ncü boyutun yüksek spiritüel titreşimine
girerken, geçiş &dönüşüm zamanında insan ırkının iyileşme süreci
devam etmeli ve devam edecek… sağlıklı, özgür, egemen insan varlıklar
olarak.
Andromeda Konseyinin Gri/Reptilian İstilasına karşı zaferinin raporunu nasıl değerlendirmek gerekiyor?
A. Andromeda Konsey raporu – Andromeda Konsey raporu insan bireysel
raporuna dayanıyor – Tolec’in kendisini “Andromeda Konseyi”nin
temsilcisi olarak tanımlayan bir kaynak ile interaktif boyutsal
iletişimlerine dayanıyor. Tolec ve Andromeda Konseyi arasındaki bu
iletişimlere tanık olan bağımsız bir üçüncü – taraf yok.
B. Güvenmenin nedenleri – Tolec’e ve anlattıklarına inanmanın gerçek nedenleri var:
(1) Tolec iyi bir etik karakter ve istikrarlı bir aile yaşamıyla
bilgisayar endüstrisinde 20 yıllık deneyime sahip olduğunu belirtiyor.
Tolec kendi kimliğini saklamasının ana nedeninin hayatını kazanmak için
finans – bilgisayar sektöründe çalışmaya devam etmeye ihtiyaç duyması
olduğunu belirtiyor.
(2) Tolec 1993’te Andromedalı temsilci ile temas kurdu ve 1840’lı
yıllara batılı bir ABD ailesini ziyaret etmek için uzay gemisiyle üç kez
zaman yolculuğuna çıkarıldı. Bunun gibi senaryolar dünya dışı temas
literatüründe yaygındır.
(3) Andromeda Konseyinin galaktik yönetici konsey olarak var olduğunu
ve Orion grileri ve Draco Reptilianların Dünya, ay ve Mars’ı
istilasının etkilerinden kaygılandıklarını ifade eden bağımsız
temasçılar var.
(4) Bağımsız araştırmacılar ABD istihbaratının 2000 – 2030 arasında
Orion grileri ve Draco reptilianların Dünyayı istila etmesinden
kaygılandıkları sonucuna vardılar. Bağımsız tanıklar Mars’taki ABD
üslerinin amaçlarından birinin, güneş sisteminin dışından gelen 4 ncü
boyut dünya dışı düşmana karşı Mars ile bir alan savunması oluşturmak
olduğunu bildirdiler.
(5) Bağımsız araştırmacılar Orion grileri ve Draco reptilianların
mağlup edildiği ve artık Dünyada bulunmadıkları sonucuna vardılar.
Orijinal makale:
http://www.examiner.com/exopolitics-in-seattle/et-council-war-with-grey-draco-reptilian-ets-is-won-no-false-flag-et-invasion
Bana Destek olmak İçin Lütfen Youtube Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın..
Youtube Kanalım >>> Eyüp Ertaş
Çoğunlukla komplo teorileri paylaştığım, aynı zamanda bilgilendirici yayınlar yapıp, toplumsal olaylara da değindiğim bloguma; Hoş Geldiniz..
Uzaylı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Uzaylı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
26 Haziran 2016 Pazar
4 Aralık 2014 Perşembe
EVRİM YALANINA İNANMAYANLARA SON ÇARE UZAYLI YALANI
Bazı evrimci bilim adamları canlılığın kendi kendine oluşamayacağını gördüklerinden, yeni bazı senaryolar üreterek evrimden vazgeçmemek için çırpınmaya devam etmişlerdir.
Bu, aslında Darwinist büyünün evrimci bilim adamları üzerindeki en belirgin etkilerinden biridir. Evrimci bilim adamları; eğer bir iddia evrim teorisinin sıkıştığı bir noktaya mantıksız da olsa herhangi bir açıklama getiriyorsa, ona kolaylıkla inanabilirler. Ama Yaratılışı ispatlayan en kesin ve en açık delilleri dahi kesinlikle ve büyük bir kararlılıkla reddederler. Bu etki, gerçek bir büyüden farksızdır.
Bu büyünün bir insan üzerinde ne kadar zararlı etkilerinin olabileceğini daha iyi görebilmek açısından şöyle bir örnek verelim: Francis Crick, 1950'li yıllarda DNA'nın yapısını keşfeden iki bilim adamından biridir. Bu, şüphesiz bilim tarihi için çok önemli bir buluştur; çok uzun araştırmalar, büyük bir bilgi birikimi ve yetenek gerektirmektedir. Nitekim bu bilim adamı yaptığı araştırmalardan dolayı Nobel Ödülü de kazanmıştır.
Francis Crick, hücre ile ilgili çalışmaları sırasında hücrenin yapısına, içindeki çarpıcı tasarıma hayran kalmıştır. Nitekim koyu bir evrimci olmasına rağmen, DNA'nın mucizevi yapısına şahit olduktan sonra yazdığı eserinde bilimsel bir gerçeği şöyle ifade etmiştir:
Bugün sahip olduğumuz bilgiler ışığında, dürüst bir adamın yapabileceği tek yorum hayatın bir mucize eseri olarak ortaya çıktığıdır.
Evrime ve dolayısıyla hayatın tesadüfler sonucu oluştuğuna inanan Crick, hücredeki detayları görünce, yukarıdaki sözleri söylemiş ve hücrenin varoluşunu tesadüflerle açıklamanın mümkün olmadığını, bunun ancak bir mucize olabileceğini belirtmiştir. Oysa evrimciler, tesadüf dışında bir açıklamaya inanmazlar, çünkü bu onların Allah'ın varlığını kabul etmelerini gerektirir. Ama hücredeki mükemmelliği ve kusursuzluğu yakından görmek Crick'i o kadar etkilemiştir ki, ideolojisine ters olmasına rağmen bunu itiraf etmek zorunda kalmıştır.
Ancak Crick, Allah'ın varlığını kabul edemeyeceğini, bu nedenle üstün bir akıl gerektiren ve tesadüflerle açıklanamayan bu sürecin "uzaylılar" tarafından yaratıldığını iddia etmiştir. Crick'e göre uzaylılar dünyaya ilk DNA'yı getirerek hayatı başlatmışlardır!
Darwinizmin karanlık büyüsü Francis Crick'i o kadar etkilemiştir ki; Crick Allah'ın varlığını kabul etmektense uzaylıların dünyaya getirdiği ilk DNA ile hayatın başladığına inanmayı tercih etmiştir.
Aslında bu garip iddia, ilk olarak 1908 yılında İsveçli kimyacı Svante Arrhenius tarafından ortaya atılmıştı ve Arrhenius, hayatın tohumlarının başka bir gezegenden radyasyonun yarattığı basınç yoluyla dünyaya gelmiş olabileceğini söylemişti. Bu iddia bilimsel bulunmamasına ve pek itibar görmemesine rağmen, Francis Crick tarafından çok inandırıcı bulundu. Crick, 1981 yılında yayınladığı Life Itself (Yaşamın Temeli) isimli kitabında, başka bir güneş sisteminde yaşayan canlıların, diğer hayat olmayan gezegenlerde de hayatı başlatmak için canlılık için gereken tohumları bu gezegenlere bıraktıklarını ve onların bu "yardımseverlikleri" sayesinde dünyada hayatın başladığını söylemiştir.
Dikkat edilirse, evrimcilerin hayatın kökenine karşı "açıklama" olarak öne sürdükleri bu iddia aslında hiçbir şey açıklamamaktadır. Çünkü "İlk canlılık nasıl ortaya çıktı?" sorusu, bu senaryo içinde de cevapsızdır. Crick gibi evrimciler "Canlılığı kim oluşturdu?" sorusuna "uzaylılar" diye cevap vererek, "O halde uzaylılar nasıl ortaya çıktı" sorusuna yol açmış olurlar. Bu soru evrimci mantıkla hiçbir şekilde çözülemez. Sorunun tek cevabı, tüm hayatı yaratan, ancak kendisi yaratılmamış olan ve sonsuzdan beri var olan tek bir Yaratıcı'nın varlığını kabul etmektir. Yani tek gerçek cevap, canlılığın Allah tarafından yaratıldığı cevabıdır.
Francis Crick gibi ünlü bilim adamlarının sadece bilim kurgu filmlerinde rastlayacağımız türden bir "uzaylılar" hikayesine nasıl inanabildiğini düşünüyor olabilirsiniz. Ancak Crick'in bu saçma iddiası bile, diğer bir evrimci tezin yanında son derece "tutarlı" kalmaktadır. Bu iddiaya göre, 3.7 milyon yıl önce dünya üzerinde ortaya çıkan ilk canlı hücre, bazı biyoloji mühendisleri tarafından üretilmiştir!
Peki ama nasıl? İşte bu soruya verilen cevap, çok ilginç bir cevaptır. Bu tezi savunan evrimciler, ilk hücrenin, bir uzay gemisine atlayıp zamanda yolculuk yapan geleceğin insanları tarafından tasarlandığını savunmaktadırlar. Michael J. Behe. Darwin's Black Box. s. 249
Bunun çok açık bir mantıksal çelişki olduğunu görmek için fazla zeki olmaya gerek yoktur elbette. Çünkü kendi atalarını "üretecek" olan bir insan neslinin nasıl ortaya çıkacağı sorusunun bir cevabı yoktur. Öne sürülen bu tezin saçmalığı o kadar açıktır ki, insan bunun evrimciler tarafından nasıl olup da dile getirilebildiğine şaşmaktadır. Ama, çaresizlikten olacak, Batı'nın en "saygın" bilim dergilerinden biri olan Scientific American, Mart 1994 sayısında bu tezden söz ederken şu satırları yazmaktan çekinmemiştir:
Mantıksal bir çelişki olmaktan uzak bir biçimde... bir türün kendi eski yaşamının köklerine yapacağı bir geri-dönüşün teorik mümkünlüğü, temel fizik prensiplerinin kaçınılmaz bir sonucudur. Michael J. Behe. Darwin's Black Box. s. 249
Materyalist inanışa sahip insanların içine düştükleri çelişkiler onlar için kaçınılmazdır. Çünkü bu insanlar, açıkça gördükleri halde gerçeği gizlemeye çalışmaktadırlar. Allah, materyalist inanışa sahip olan insanların içine düştükleri bu durumu şöyle açıklamaktadır:
Özen içinde yollar ve yörüngelerle donatılmış' göğe andolsun; siz, gerçekten birbirini tutmaz bir söz (çelişkili ve aykırı görüşler) içindesiniz. Ondan çevrilen çevrilir, kahrolsun, o 'zan ve tahminle yalan söyleyenler'; ki onlar, 'bilgisizliğin kuşatması' içinde habersizdirler. (Zariyat Suresi, 7-11)
Alıntıdır..
Bana Destek olmak İçin Lütfen Youtube Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın..
Youtube Kanalım >>> Eyüp Ertaş8 Nisan 2014 Salı
"Yeni Ziyaretçiler" Dizisi Analizi ve Uzaylı Palavrası
Eski versiyonu 80'lerde yayınlanmış olan dizi, yakın zamanda Amerikan ''abc'' kanalı ve Warner Bross işbirliği ile tekrar çekilen yeni versiyonu ile gündeme geldi. Türkiye'de de gösterimde olan dizinin şimdiden birçok fanatiği bulunmaktadır.
''Uzaylı palavrası'', "İblis'in Kadim Planı"nda yer alan ve insanları kandırmak ve Dünya'yı ele geçirmek için kullandığı ''taktik yalanlar''dan birisidir. Bu ''yalan propagandalar''
Dizi, İblis'in planı ile ilgili taktik bilgiler içermesi bakımından önemlidir. ''Yaklaşan Saat'' yaklaşırken; İblis de; ''insanlığa harmonik yakınsama'' diye adlandırdığı ''dünya insanlığını ele geçirme operasyonu''nu hızlandırmaktad
Şu ana kadar yaptığımız yorum ve analizlerle çok açık bir şekilde ortaya koyduğumuz gibi; ''uzaylı edebiyatı'' büyük bir yalandır. Şeytanlar, bugün olduğu kadar, geçmişte de birçok farklı formlara girerek insanlarla iletişim kurmuşlardır. Allah'tan gelen uyarılara ve uyarıcılara kapalı olan insanoğlu; bu yalancı-oyuncul
Bugün ortaya konan senaryo; büyük bir senaryodur. Geçmişteki oyunlar, bu "Büyük Senaryo"nun hem bir parçası ve hem de bir hazırlığıdır. İblis, yardımcıları ve ordusuyla birlikte; binlerce yıldan beri bu ''Son Final''e hazırlanmaktadı
Ancak nasıl oluyor da insanoğlu, ''tüm gücün ve enerjinin'' sadece ve sadece Sonsuz Güç Sahibi Allah'a ait olduğunu unutuyor? Tek sakınılacak, korkulardan emin kılacak olanın sadece ve sadece Allah olduğunu unutuyor; kendilerine bile faydası olmayan uzaylılara (şeytanlara) bel bağlıyor? Nasıl oluyor da insan, tüm bu ''uzaylı masalı''nın arkasında, geçmişten beri büyük dinlerde söz edilen ''cin-şeytanlar
FİLMİN ANALİZİ
1- Filmde "iyi ve kötü uzaylı" olarak lanse edilenlerin tamamı; gerçekte sürekli ifade ettiğimiz gibi "cin-şeytanlar"
Başından beri açıkladığımız İblis'in; "kötü uzaylılar dünyayı ele geçirecek, sizi seven iyi uzaylılarla işbirliği yapın" taktiği; bu filmle açıkça işleniyor. Baş şeytan İblis, insanlığı adeta çocuk yerine koyarak kandırmaya çalışıyor. Türk filmindeki kötü adamın elinden kızı kurtaran iyi adam (kahraman), kıza bir şekilde sahip olur. Gerçekte senaryo bu kadar basit. Ancak ABD film teknolojisi, şeytanca insan duygularıyla oynamalar ve çağın cehaleti, İblis imzalı filmleri, oldukça etkin hale getirebiliyor.
2- Filmdeki ana karakterlerden Anna, uzaylıların (cin-şeytanları
Tyler, filmde Anna'nın kızı Lisa ile ilişkisi olan gençtir. Anna,
Tyler'ı ilerideki amaçlarına uygun olarak kullanmak üzere, kızı Lisa'dan
onu etkileyip kontrolü altına almasını ister. Lisa, Anna'nın kızı yahut
değil, erkekleri baştan çıkaran emrindeki dişi bir şeytandır. Tyler
gerçekte daha önce DNA'sına şeytanlar tarafından müdahale edilmiş bir
"yıldız tohumu"dur. Yani "uzaylı (şeytan) tohumu. Anna, kızı Lisa ile
Tyler'ın birlikte olması sonucu insan-şeytan karışımı bir çocuk elde
etmek ister. Lisa ileride bunu kabul etmeyince, Anna'nın bir başka
çocuğu Lisa kılığında Tyler ile birlikte olur ve bu amacı
gerçekleştirir. İşi
biten Tyler ise öldürülür. Doğan çocuk ise muhtemelen şeytan-insan
karışımı olan Deccal (Mesih)'dir. Mesih, şeytanlar tarafından, çıkacağı
güne kadar hazırlanacaktır .
Bu durum, Mesih Deccal konusundaki bir teoriye uygun düşmektedir. Bu teoriye göre; Deccal; uzun süre çocuğu olmayan bir Yahudi anneden doğmuştur. Ve cin-şeytanların
antik yurdu Lemurya'nın merkezi olan Solomon adalarındaki dağ
silsilesinin yer altı mağaralarında, çıkacağı güne hazırlanmaktadı r.
3- Ryan, bugün insanlar arasında iyi uzaylı yahut melek rolünde faaliyet gösteren "ışık işçileri ordusu"nu oluşturan İblis'in(Anna'n ın)
askerlerinden birisidir. Şu an dünyanın her tarafında medyumlar
aracılığıyla sürdürülen bu faaliyet; bir anlamda 5. Kol çalışmasıdır.
İblis, gerçekte de ordusunu ikiye ayırmıştır. Sağ kolunu oluşturan iyi
uzaylılar(!) ya da melekler(!)in görevi; dünyadaki kötü hakim güçleri ve
onların işbirlikçisi olan kötü uzaylılara karşı mücadele ediyor
görünerek; dünya insanlığını; barış, kardeşlik, eşitlik, sevgi gibi
masonik sloganlarla yönlendirip kontrol altına almak. Sol koluyla da;
yani ordusunun diğer bir kısmıyla da; her türlü kötülüğü, vahşeti,
vampirliği, korkuyu yaymak; hakim Küresel Güçler'in şeytani planlarını
desteklemek. Sonuç: İpleri kendi elinde olan iyilerle-kötüle rin kavgası; iyilerin(!) zaferiyle sonuçlanırken; insanlığın yönetimi İblis'in kendi elinde, yani Mesih Deccal'in elinde olacak.
4- Ryan, Valerie isimli bir çocuğu olmayan kadınla ilişki kurar, onu hamile bırakır. Ona, doğruyu söylemez; sözde çok değer veriyor ve çok seviyor. Şeytanların en büyük yalanı, sevgidir. İnsandan, İblis gibi nefret ederler; insanda var olan sevgi potansiyelini kullanarak; onu yönlendirirler. Burada da sevgi dolu(!) iyilik sever Ryan'ın durumu farklı değildir. Doğacak olan çocuk, bir insan-uzaylı (şeytan) karışımıdır.
5- Filmde Anna, adeta enerji kaynağıdır ve sözde saadet vermektedir. Emrindeki cin-şeytanlara seslendiğinde; enerji yükleniyorlar ve huşu duyuyorlar. Bu, hırsız İblis'in, Allah'dan çaldığı ve taklit ettiği sayısız "kavram"dan birisidir. Melekler, Allah sevgisiyle beslenir ve Allah seslendiğinde huşu içinde ve saygıdan titreyerek onu dinlerler. İblis'in köleleri olan şeytanlar, İblis korkusuna dayanan köleliklerinde, gerçek sevgiden mahrum ve robotlaşmış mahluklardır.
6- Filmde uzaylı kılığındaki cin-şeytanların
en önemli özelliği duygusuz olmalarıdır. Hatta aralarında insanlarla
işbirliği yapanları tespit etmek için duygu testine başvururlar.
Duygusuz olmak, şeytan olma kriteri olarak verilmiştir filmde. Yapılan
duygu testine tepki verenler, insanlara benzemiş olup, onlarla işbirliği
içerisindeki hainlerdir. Gösterilen katliam ve felaket gibi görüntülere
karşı hiçbir acıma ya da üzülme gibi tepki vermeyenlerin ise şeytanlığı
kanıtlanmış oluyor. Burada verilen şeytanların sevgisiz-duygus uz
olması bir gerçektir. İblis; adeta insanların gözüne bakarak; alay
edercesine; bu gerçeği itiraf ediyor. Uzaylı yalancıların iyisi de,
kötüsü de; duygu-acıma hisleri körelmiş, sevgisiz-katı kalpli
mahluklardır. Şeytanların her biri gönderildikleri insanı saptırmak için İblis tarafından görevlendirilmi ş olup, aynı zamanda onun robotlaşmış-duy gusuz köleleridir.
7- Filmde cin-şeytanlar, dünya devletlerinin liderleri ile irtibatlıdır ve görüşmeler yapmaktadır. Bunun gerçek dünyada da böyle olduğu açıktır. Küresel efendiler, uzaylılarla (cin-şeytanlarl a)
işbirliği arayışı içindedirler. Buna ait sayısız kanıt bulunmaktadır.
Ayrıca bu gerçeği İblisin sağ kolu; iyi uzaylılar(!) da, celselerinde
medyumlar aracılığıyla sık sık dile getirmektedirle r.
İblis, gerçek hayatta; bir taraftan iyi uzaylıların, insanların
beyinlerini yıkama ve kandırma çalışmalarını yönetirken; diğer taraftan
Lucifer şapkasıyla; Uzaylı-Küresel Güç ilişkisini koordine etmektedir.
Cin-şeytanların bir üst boyutta bulunmaları; onlara bu tarz avantajlar sağlamakta; insanların cehaletinden kolayca yararlanmaktadı rlar.
Concordia, kırmızı gökyüzü, mavi enerji gibi unsurlar filmde basit
korkutma yalanları olarak kullanılırken insanların bilinç altında bir
uzaylı istilası fikri oluşturuluyor.
SONUÇ
1) "Yeni Ziyaretçiler" dizisi, birçok gerçek kırıntısı ve ters yüz edilmiş gerçek içermesine rağmen; son derece korkutucu kaba ve açık bir propaganda yapmaktadır. Verilen mesaj şudur: Uzaylılar, ruhsuz-vahşi ve teknolojik olarak insanlıktan çok üstün istilacılardır, onlardan korkun, tir tir titreyin ki kurtarıcınız Mesih Deccal geldiğinde ona sığınasınız.
2) Uzaylı tohumuyla İnsanlardan "ruhsuz bir nesil" üretmek, tıpkı Atlantis'teki Ye'cuc-Me'cuc gibi... Gerçkte ruhsuz olan hiçbir varlık yoktur. İnsan, cin, hayvan, bitki ve maddenin elbette boyutları farklı ruhları vardır. Ancak kişi; insan veya cin kafirleşip-şeyt anlaştıkça;
nefsinin kölesi olur; zulmün, acımasızlığın ve vahşetin adamı olur.
Şeytanlar da ruhsuz değil; adeta ruhları minimize edilmiş; nefis ve
kibirleri maksimize edilmiş azgın varlıklardır.
3) Özellikle kötü uzaylı rolü verilmiş şeytanlar, vampirleştirile rek "korku-dehşet", "çaresizlik" pompalanıyor ve Mesih beklentisi kamçılanıyor. Kötü uzaylılar, daha da vahşi-canavar-k orkutucu
olarak tasvir edilecek ki; dünya insanın şuur-altı korkuları, onu,
"kurtarıcı Mesih"in sevgi(!) dolu kucağına sevk etsin. Bunu teyit
edecek- güçlendirecek şekilde önümüzdeki günlerde muhtemelen; şeytani
vampir görüntüleri ve eylemler, şeytan çarpmalar, insanları korkutacak
her türlü şeytani saldırılar, kötü uzaylı maskesiyle sahneye konulacak;
kaos-kargaşa yaygınlaştırıla caktır.
İblis'in adamları, önümüzdeki günlerde "musallat olanlar" yahut "müdahaleciler"
denen şeytan taifesiyle insanların zaaflarına yüklenerek; insanlara
acayip işler yaptıracak ve insanlar "bunu ben nasıl yaptım?" diye şaşıp
kalacaklardır. Koskoca İMF başkanının düştüğü cinnet durumu ve bu
durumdan vazife çıkaran küresel rakiplerin muamelesi, oldukça manidar ve
ibretlidir.
4) Bütün bu olayların dünyada maksimum yaptığı bir zamanda Mesih-i Deccal teşrif edecek ve onun sihirli sözleriyle tüm bu muvaza "şeytani kaos" ortadan kalkacak; insanlar ve kötü uzaylılar(!), vampirler(!) normalleşecek, her tarafta aldatıcı şeytani sevgi egemen olacak ve Mesih-i Deccal, İsa diye onaylanacak. İblis'in sağ kolu olan "ışık işçileri ordusu"yla şişirilen sevgi, barış, kardeşlik balonları uçurulacak ve "sahte altın çağ" başlatılacaktır .
"Ziyaretçiler" benzeri tüm bu filmlerin asıl amacı, yukarıda ifade ettiğimiz hedefi gerçekleştirmey e
yönelik propaganda, beyin yıkama ve insanlığın bilinç-altını
hazırlamaktır. Bugün dünya hakimiyeti için savaşan "yıldız aileler", o
gün Deccal'in eteklerini öpmek için sıraya gireceklerdir. Bugün bu
filmlerin yapılmasına aracılık eden "küresel güç ve finans efendileri", o
gün Sonsuz Yüce Allah'a ihanet etmenin bedelini İblis'e teslim olmakla
ağır ödeyeceklerdir.
Bu durum, Mesih Deccal konusundaki bir teoriye uygun düşmektedir. Bu teoriye göre; Deccal; uzun süre çocuğu olmayan bir Yahudi anneden doğmuştur. Ve cin-şeytanların
3- Ryan, bugün insanlar arasında iyi uzaylı yahut melek rolünde faaliyet gösteren "ışık işçileri ordusu"nu oluşturan İblis'in(Anna'n
4- Ryan, Valerie isimli bir çocuğu olmayan kadınla ilişki kurar, onu hamile bırakır. Ona, doğruyu söylemez; sözde çok değer veriyor ve çok seviyor. Şeytanların en büyük yalanı, sevgidir. İnsandan, İblis gibi nefret ederler; insanda var olan sevgi potansiyelini kullanarak; onu yönlendirirler.
5- Filmde Anna, adeta enerji kaynağıdır ve sözde saadet vermektedir. Emrindeki cin-şeytanlara seslendiğinde; enerji yükleniyorlar ve huşu duyuyorlar. Bu, hırsız İblis'in, Allah'dan çaldığı ve taklit ettiği sayısız "kavram"dan birisidir. Melekler, Allah sevgisiyle beslenir ve Allah seslendiğinde huşu içinde ve saygıdan titreyerek onu dinlerler. İblis'in köleleri olan şeytanlar, İblis korkusuna dayanan köleliklerinde,
6- Filmde uzaylı kılığındaki cin-şeytanların
7- Filmde cin-şeytanlar, dünya devletlerinin liderleri ile irtibatlıdır ve görüşmeler yapmaktadır. Bunun gerçek dünyada da böyle olduğu açıktır. Küresel efendiler, uzaylılarla (cin-şeytanlarl
SONUÇ
1) "Yeni Ziyaretçiler" dizisi, birçok gerçek kırıntısı ve ters yüz edilmiş gerçek içermesine rağmen; son derece korkutucu kaba ve açık bir propaganda yapmaktadır. Verilen mesaj şudur: Uzaylılar, ruhsuz-vahşi ve teknolojik olarak insanlıktan çok üstün istilacılardır,
2) Uzaylı tohumuyla İnsanlardan "ruhsuz bir nesil" üretmek, tıpkı Atlantis'teki Ye'cuc-Me'cuc gibi... Gerçkte ruhsuz olan hiçbir varlık yoktur. İnsan, cin, hayvan, bitki ve maddenin elbette boyutları farklı ruhları vardır. Ancak kişi; insan veya cin kafirleşip-şeyt
3) Özellikle kötü uzaylı rolü verilmiş şeytanlar, vampirleştirile
İblis'in adamları, önümüzdeki günlerde "musallat olanlar" yahut "müdahaleciler"
4) Bütün bu olayların dünyada maksimum yaptığı bir zamanda Mesih-i Deccal teşrif edecek ve onun sihirli sözleriyle tüm bu muvaza "şeytani kaos" ortadan kalkacak; insanlar ve kötü uzaylılar(!), vampirler(!) normalleşecek, her tarafta aldatıcı şeytani sevgi egemen olacak ve Mesih-i Deccal, İsa diye onaylanacak. İblis'in sağ kolu olan "ışık işçileri ordusu"yla şişirilen sevgi, barış, kardeşlik balonları uçurulacak ve "sahte altın çağ" başlatılacaktır
"Ziyaretçiler" benzeri tüm bu filmlerin asıl amacı, yukarıda ifade ettiğimiz hedefi gerçekleştirmey
28 Kasım 2013 Perşembe
AVATAR - Analiz
AVATAR
Hazırlığı ve çekimleri yaklaşık 11 yıl süren, dünyanın en büyük şirketlerinden The Coca Cola Company tarafından da desteklenen, 200 milyon Dolar bütçeli filmin, nasıl bir felsefenin ürünü olduğunu ortaya koymaya çalışacağız.
Önce filmin senaristi ve yönetmeni olan Cameron'un geçmişine bir göz atacağız. Ardından onca animasyon ve multimedya eşliğinde verilen filmdeki temaları sıralayacağız. Son bölümde de verilmek istenen mesajı ve filmin amacını ortaya koyacağız.
YÖNETMEN: JAMES CAMERON
1986 yılında Cameron, "Yaratık"(Alien) adlı filmin 2. serisini çekerek adından söz ettirdi. Bu filmin verdiği mesaj da çok anlamlıydı. Filmde, insanların "içinde türeyen kötü bir uzaylı yaratık", insan soyunu tehdit etmektedir. Bu kötü uzaylı yaratıktan kurtulmak için ise bir tür "kurtarıcı mesih"e ihtiyaç vardır.
Cameron, 1991 yılında belki de sinema tarihinin en akılda kalan yapıtlarından biri olan "Terminatör 2: Mahşer Günü" adlı filmi çekti. Bu filmde de "insan ırkını tehdit eden kötü makineler" ve insanlığın kurtarıcısı olması beklenen bir "kurtarıcı(mesih) çocuğun" öyküsü anlatılmaktadır.
Cameron, 1997 yılında ünlü "Titanik" filmini beyaz perdeye yansıttı. 11 dalda Oscar kazanan bu film, aynı zamanda sinema tarihinin en fazla izlenen filmi oldu. Yönetmen Cameron, 11 yıl süren çok uzun bir hazırlığın ardından, bu kez beklentilere uygun olarak "Avatar" filmi ile seyircisinin karşısına çıktı. Avatar filmine bir göz atalım:
FİLMİN ÖZETİ VE ÖNEMLİ KAVRAMLAR
1) Filmde Kutsanan "Navi"; cin-şeytan Irkıdır: Filme göre, 22. yüzyılda Pandora adlı bir gezegende Navi adlı yaratıklar yaşamaktadır. Pandora, antik Yunan felsefesine göre; kötülüklerin kaynağı olarak gösterilen çok güzel bir kadının adıdır. Zeus'un hediye ettiği bir kutuyu açan Pandora, böylece tüm kötülüklerin yeryüzünde yayılıp saçılmasına neden olur.
Navi adlı yaratıklar; mavi benizli, iri gözlü, vampir dişli, kedi kulaklı, domuz-aslan burunlu, maymun kuyruklu ve 3 metre boyunda, oldukça çevik ama narin bir yapıya sahiptirler. Ve dikkatlice bakılmazsa göze batmayan bu detayların dışında, genel olarak insansı bir görünümleri vardır. İnsan ırkına sözde sevgi-barış dolu yürekleriyle benzerler. Hatta öyle ki gözünü para hırsı bürümüş, yaşadığı dünyayı çöpe çevirmiş olan 22. yüzyıl insanlarından daha insandırlar. Kabile halinde yaşan Navi ırkı, şamanist felsefeye inanır ve doğayla tam bir uyum içinde hayatını sürdürür. Hatta dev bir netvork ağı gibi Pandora'yı saran ağaçlarla iletişim kurabilmekte, en vahşi hayvanlarla yeri geldiğinde düşmanlara karşı işbirliği yapabilmektedirler. Hayatın kaynağı olarak gördükleri Eywa adlı ağaca Tanrı diye tapmakta, el ele tutuşarak bu ağacın altında dua etmektedirler.
2) Filmde Küresel Güçler: Dünyanın iliğini kemiğini sömüren küresel güçler, gözünü Pandora gezegenindeki çok değerli bir madene dikmiştir. Amerikalı bir şirket, bu cevherin ticaretini yapmak üzere Pandora'daki çalışmalarına başlar. Filme göre, emperyalist insan güçleri, Naviler'i kandıramayınca; B planını; yani Naviler'i yok etmeyi devreye sokar ve yüksek teknoloji ürünü silahlarıyla Naviler'in yerleşim alanını yerle bir eder.
Ancak filmin ilerleyen sahnelerinde seyirci asıl gücün silahtan değil, şamanist felsefeye dayalı doğa sevgisinden kaynaklandığını öğrenecektir. Buradaki şamanist felsefenin; tüm "eski klan ve kabileler"deki cin-şeytanlarla temastan doğan bir felsefe olduğu hatırlanmalıdır.
3) Filmde Kurtarıcı Avatar(Mesih Deccal): Yukarıda bahsi geçen B planından önce, küresel güçler, Naviler'in yaşam alanındaki değerli elementleri çıkarmak için Avatar adlı bir proje üretirler. Projeye göre bilim adamları, (Navi ve insan DNA'sı meleziyle) avatar diye adlandırılan Navi görünümlü bedenler üretirler. Amaç, insanın düşünce gücüyle hareket eden bu avatarları kullanarak; Naviler'i Pandora'yı terketmeye ikna etmektir. Navi görünümlü bedenini (avatarını) kullanarak Naviler'le yakınlık kuran felçli eski bir asker, bağlı olduğu şirkete karşı çıkar ve Naviler'i kurtarmak adına insanlıktan çıkıp Avatar olmayı ve böylece Naviler'in barış-sevgi dolu yaşam felsefesini tercih eder.
Saçlarının ucuyla ağaç tanrılarına bağlanan Navi'ler, kendilerine yardım eden Avatar'ın (felçli asker) liderliğinde, vahşi hayvanların da katılımıyla savaşı kazanır. Küresel gücün merhametsiz adamları, sonunda Navi'lere teslim olur ve berbat dünyalarına geri dönmek zorunda kalırlar. Savaşın sonunda da beklenen değişim gerçekleşir. Kurtarıcı(mesih) Avatar, hayat ağacına bağlanır ve törenle insanlıktan tamamen çıkıp Navi'leşir.
FİLMDE VERİLEN MESAJLAR
1)Filmde doğa ve ağaçlar kutsallaştırılmaktadır. Bu, Hinduizm, Şamanizm, Şintoizm, Brahmanizm ve Budizm gibi paganist dinlerde var olan bir inanıştır. Bu dinlerin ortak noktası, doğaya (canlı ve hayvanlara) olan aşırı sevgi ve re-enkarnasyon inancı olarak özetlenebilir. Doğaya olan sevginin kaynağında ise tanrılarının; bir ineğin, ağacın ya da insanın bedeninde reankarne olması ve o beden üzerinden insanların arasında yaşaması felsefesi yatar. İşte bu nedenle doğada olan her şey, tanrı olma potansiyeli taşıdığından kutsaldır. Filmdeki Navi kavramıyla; bu "şeytani dinler ve paganizm" kutsanmakta ve yüceltilmektedir. Naviler'in yüce anamız diye hitap ettiği "Eywa", Kızılderili ve Şaman kültüründen bildiğimiz, "paganist kültür"ün mirası olan ve bugün de evrimci bilim adamları ve ateist çevrelerce kutsanan "tabiat ana"yı temsil etmektedir.
2) Uzaylı Navi'lerin, neredeyse kusursuz kişilik tarifleri karşısında, Dünyalı insanların yerin dibine batırılması çok manidardır. Bu filmde Dünya'yı yöneten ve talan eden, petrol ve değerli madenler uğruna Afganistan'ı, Irak'ı işgal eden küresel güçlerin, tıpkı 2012 filmindeki gibi hedef tahtasına oturtulduğu açıktır. Zeitgeist ile iyice ortaya çıkan ve artık birçok filmde işlenen küresel güç eleştirileriyle ne amaçlanmaktadır? Bu, tamamen "İblis'in kadim planı"nda yer alan küresel güce ve onun çıkaracağı "sahte Deccal"e verilmiş olan kötü rolle ilgilidir. Bu "Plan"ın ayrıntıları, sitemizin cin-şeytanlar bölümündeki "Kadim Plan: İblis Dünyayı Ele Geçirmek Üzere" başlığı altında incelenecektir.
3) Son olarak filmdeki esas unsur olan Avatar üzerinde duralım. Avatar, Hint mitolojisinde; Hint tanrılarının, yeryüzüne indiklerinde büründükleri şekillerdir. Balarama, Sri, Varaha gibi isimler alan avatar tanrılar, doğu kültüründeki birçok öyküye de ilham kaynağı olmuştur. Avatar düşüncesi, Hinduzm, Şamanizm, Şintoizm, Brahmanizm ve Budizm'deki reenkarnasyon inancıyla, tanrıların çeşitli beden ve varlıklar üzerinde sürekli olarak yenilenip tekamül etmesi şeytani yalanına dayanır. Eski Hint inançlarına göre koruyucu tanrı Vişnu, bir düzensizlik döneminde insanları kurtarma amacıyla dokuz kez Dünya'ya iner. Her gelişinde başka bir kılık ve ad alır. Yine her inişinde, bir öncekinden daha az kusurlu ve yetkin bir nitelik taşır. Ancak dokuzuncu ve sonuncu inişinde tam bir yetkinliğe ulaşamaz. Bu nedenle Vişnu'nun, bir kez daha ve tam yetkinlikle ineceğine inanılır. Bu geliş, "evrensel oluşumun sonlarına doğru"; yani "yaklaşansaat"te olacak ve "Vişnu" bu kez "Avatar" adını alacaktır.
Filmde kötü rol verilmiş olan Dünya güçleri karşısında, bir Avatar(Kurtarıcı-Mesih) yani aslında "Deccal" olan bir karakter yer almaktadır. Bu karakter her zamanki gibi iyiliksever, sevgi dolu, fedakar, kendi hayatını hiçe sayan ve benzer filmlerden alışageldiğimiz üzere tüm "iyi özellikler"i bünyesinde barındıran bir "hayvan-insan-navi karışımı"dır.
İblis'in "yaklaşansaat"te çıkaracağı lider; yani "Mesih Deccal"; aynen filmde olduğu gibi, gerçek hayatta da, küresel gücün kötülük mesihi "sahte deccal"den artık "yılmış ve korkuya kapılmış insanlığın" imdadına filmdeki gibi yetişecek; insanlığı kurtararak tanrılığını filmdeki gibi ilan edecektir. Filmdeki "Kurtarıcı"nın tüm özellikleri; gelecek olan "Mesih Deccal"e ait özelliklerdir. Bu kurtarıcının, İnsan-navi; yani insan-şeytan karışımı olması da bu bakımdan oldukça manidardır.
SONUÇ
Anlaşılan Avatar filmini tam 11 yılda hazırlayan James Cameron, her detayı tek tek düşünmüş; ya da "dostlarından ilham almış". Spritüelizm, New Age, paganizm, eski Yunan Mitolojisi, Şamanizm, Budizm ve Hinduizm felsefelerinden bolca yararlanmış. Yani film, öylesine yapılmış bir animasyon değil; baştan aşağı "cin-şeytanlar" başlığı altında ifşa edilecek olan, "İblis'in Kadim Planı"na hizmet eden bir beyin yıkaması...
Sıradan bir sinema izleyicisinin, animasyon harikası olarak tanıtılan filmin görsel efektlerinden, duygulu müziklerinden ve aksiyon sahnelerinden fırsat bulup; bu "felsefeyi yakalayabilmesi ve görüntüyü analiz edebilmesi" elbette düşünülemez.
Böylece o zehirli tohumlar, insanların bilinçaltına tek tek ekiliyor. Çünkü "yaklaşansaat" geldiğinde; kendisini insanlığın kurtarıcısı olarak tanıtacak olan "Mesihi Deccal", insanlığın gelmiş geçmiş "en büyük fitnesi" olarak ortaya çıkacaktır. İşte o gün, şeytanın her yönüyle ektiği tüm tohumlar yeşermiş olacaktır. Ancak bugün "şeytanın açık tuzaklarını ve mesajları"nı algılayamayıp ağzı açık bakanlar, bu "aldatıcı" ve "çok yüzlü kurtarıcı mesih"in, yalanlarına inanarak aldanmış olacaklar ve arkasından "dehşetli bir akibet"e sürükleneceklerdir.
Hazırlığı ve çekimleri yaklaşık 11 yıl süren, dünyanın en büyük şirketlerinden The Coca Cola Company tarafından da desteklenen, 200 milyon Dolar bütçeli filmin, nasıl bir felsefenin ürünü olduğunu ortaya koymaya çalışacağız.
Önce filmin senaristi ve yönetmeni olan Cameron'un geçmişine bir göz atacağız. Ardından onca animasyon ve multimedya eşliğinde verilen filmdeki temaları sıralayacağız. Son bölümde de verilmek istenen mesajı ve filmin amacını ortaya koyacağız.
YÖNETMEN: JAMES CAMERON
1986 yılında Cameron, "Yaratık"(Alien) adlı filmin 2. serisini çekerek adından söz ettirdi. Bu filmin verdiği mesaj da çok anlamlıydı. Filmde, insanların "içinde türeyen kötü bir uzaylı yaratık", insan soyunu tehdit etmektedir. Bu kötü uzaylı yaratıktan kurtulmak için ise bir tür "kurtarıcı mesih"e ihtiyaç vardır.
Cameron, 1991 yılında belki de sinema tarihinin en akılda kalan yapıtlarından biri olan "Terminatör 2: Mahşer Günü" adlı filmi çekti. Bu filmde de "insan ırkını tehdit eden kötü makineler" ve insanlığın kurtarıcısı olması beklenen bir "kurtarıcı(mesih) çocuğun" öyküsü anlatılmaktadır.
Cameron, 1997 yılında ünlü "Titanik" filmini beyaz perdeye yansıttı. 11 dalda Oscar kazanan bu film, aynı zamanda sinema tarihinin en fazla izlenen filmi oldu. Yönetmen Cameron, 11 yıl süren çok uzun bir hazırlığın ardından, bu kez beklentilere uygun olarak "Avatar" filmi ile seyircisinin karşısına çıktı. Avatar filmine bir göz atalım:
FİLMİN ÖZETİ VE ÖNEMLİ KAVRAMLAR
1) Filmde Kutsanan "Navi"; cin-şeytan Irkıdır: Filme göre, 22. yüzyılda Pandora adlı bir gezegende Navi adlı yaratıklar yaşamaktadır. Pandora, antik Yunan felsefesine göre; kötülüklerin kaynağı olarak gösterilen çok güzel bir kadının adıdır. Zeus'un hediye ettiği bir kutuyu açan Pandora, böylece tüm kötülüklerin yeryüzünde yayılıp saçılmasına neden olur.
Navi adlı yaratıklar; mavi benizli, iri gözlü, vampir dişli, kedi kulaklı, domuz-aslan burunlu, maymun kuyruklu ve 3 metre boyunda, oldukça çevik ama narin bir yapıya sahiptirler. Ve dikkatlice bakılmazsa göze batmayan bu detayların dışında, genel olarak insansı bir görünümleri vardır. İnsan ırkına sözde sevgi-barış dolu yürekleriyle benzerler. Hatta öyle ki gözünü para hırsı bürümüş, yaşadığı dünyayı çöpe çevirmiş olan 22. yüzyıl insanlarından daha insandırlar. Kabile halinde yaşan Navi ırkı, şamanist felsefeye inanır ve doğayla tam bir uyum içinde hayatını sürdürür. Hatta dev bir netvork ağı gibi Pandora'yı saran ağaçlarla iletişim kurabilmekte, en vahşi hayvanlarla yeri geldiğinde düşmanlara karşı işbirliği yapabilmektedirler. Hayatın kaynağı olarak gördükleri Eywa adlı ağaca Tanrı diye tapmakta, el ele tutuşarak bu ağacın altında dua etmektedirler.
2) Filmde Küresel Güçler: Dünyanın iliğini kemiğini sömüren küresel güçler, gözünü Pandora gezegenindeki çok değerli bir madene dikmiştir. Amerikalı bir şirket, bu cevherin ticaretini yapmak üzere Pandora'daki çalışmalarına başlar. Filme göre, emperyalist insan güçleri, Naviler'i kandıramayınca; B planını; yani Naviler'i yok etmeyi devreye sokar ve yüksek teknoloji ürünü silahlarıyla Naviler'in yerleşim alanını yerle bir eder.
Ancak filmin ilerleyen sahnelerinde seyirci asıl gücün silahtan değil, şamanist felsefeye dayalı doğa sevgisinden kaynaklandığını öğrenecektir. Buradaki şamanist felsefenin; tüm "eski klan ve kabileler"deki cin-şeytanlarla temastan doğan bir felsefe olduğu hatırlanmalıdır.
3) Filmde Kurtarıcı Avatar(Mesih Deccal): Yukarıda bahsi geçen B planından önce, küresel güçler, Naviler'in yaşam alanındaki değerli elementleri çıkarmak için Avatar adlı bir proje üretirler. Projeye göre bilim adamları, (Navi ve insan DNA'sı meleziyle) avatar diye adlandırılan Navi görünümlü bedenler üretirler. Amaç, insanın düşünce gücüyle hareket eden bu avatarları kullanarak; Naviler'i Pandora'yı terketmeye ikna etmektir. Navi görünümlü bedenini (avatarını) kullanarak Naviler'le yakınlık kuran felçli eski bir asker, bağlı olduğu şirkete karşı çıkar ve Naviler'i kurtarmak adına insanlıktan çıkıp Avatar olmayı ve böylece Naviler'in barış-sevgi dolu yaşam felsefesini tercih eder.
Saçlarının ucuyla ağaç tanrılarına bağlanan Navi'ler, kendilerine yardım eden Avatar'ın (felçli asker) liderliğinde, vahşi hayvanların da katılımıyla savaşı kazanır. Küresel gücün merhametsiz adamları, sonunda Navi'lere teslim olur ve berbat dünyalarına geri dönmek zorunda kalırlar. Savaşın sonunda da beklenen değişim gerçekleşir. Kurtarıcı(mesih) Avatar, hayat ağacına bağlanır ve törenle insanlıktan tamamen çıkıp Navi'leşir.
FİLMDE VERİLEN MESAJLAR
1)Filmde doğa ve ağaçlar kutsallaştırılmaktadır. Bu, Hinduizm, Şamanizm, Şintoizm, Brahmanizm ve Budizm gibi paganist dinlerde var olan bir inanıştır. Bu dinlerin ortak noktası, doğaya (canlı ve hayvanlara) olan aşırı sevgi ve re-enkarnasyon inancı olarak özetlenebilir. Doğaya olan sevginin kaynağında ise tanrılarının; bir ineğin, ağacın ya da insanın bedeninde reankarne olması ve o beden üzerinden insanların arasında yaşaması felsefesi yatar. İşte bu nedenle doğada olan her şey, tanrı olma potansiyeli taşıdığından kutsaldır. Filmdeki Navi kavramıyla; bu "şeytani dinler ve paganizm" kutsanmakta ve yüceltilmektedir. Naviler'in yüce anamız diye hitap ettiği "Eywa", Kızılderili ve Şaman kültüründen bildiğimiz, "paganist kültür"ün mirası olan ve bugün de evrimci bilim adamları ve ateist çevrelerce kutsanan "tabiat ana"yı temsil etmektedir.
2) Uzaylı Navi'lerin, neredeyse kusursuz kişilik tarifleri karşısında, Dünyalı insanların yerin dibine batırılması çok manidardır. Bu filmde Dünya'yı yöneten ve talan eden, petrol ve değerli madenler uğruna Afganistan'ı, Irak'ı işgal eden küresel güçlerin, tıpkı 2012 filmindeki gibi hedef tahtasına oturtulduğu açıktır. Zeitgeist ile iyice ortaya çıkan ve artık birçok filmde işlenen küresel güç eleştirileriyle ne amaçlanmaktadır? Bu, tamamen "İblis'in kadim planı"nda yer alan küresel güce ve onun çıkaracağı "sahte Deccal"e verilmiş olan kötü rolle ilgilidir. Bu "Plan"ın ayrıntıları, sitemizin cin-şeytanlar bölümündeki "Kadim Plan: İblis Dünyayı Ele Geçirmek Üzere" başlığı altında incelenecektir.
3) Son olarak filmdeki esas unsur olan Avatar üzerinde duralım. Avatar, Hint mitolojisinde; Hint tanrılarının, yeryüzüne indiklerinde büründükleri şekillerdir. Balarama, Sri, Varaha gibi isimler alan avatar tanrılar, doğu kültüründeki birçok öyküye de ilham kaynağı olmuştur. Avatar düşüncesi, Hinduzm, Şamanizm, Şintoizm, Brahmanizm ve Budizm'deki reenkarnasyon inancıyla, tanrıların çeşitli beden ve varlıklar üzerinde sürekli olarak yenilenip tekamül etmesi şeytani yalanına dayanır. Eski Hint inançlarına göre koruyucu tanrı Vişnu, bir düzensizlik döneminde insanları kurtarma amacıyla dokuz kez Dünya'ya iner. Her gelişinde başka bir kılık ve ad alır. Yine her inişinde, bir öncekinden daha az kusurlu ve yetkin bir nitelik taşır. Ancak dokuzuncu ve sonuncu inişinde tam bir yetkinliğe ulaşamaz. Bu nedenle Vişnu'nun, bir kez daha ve tam yetkinlikle ineceğine inanılır. Bu geliş, "evrensel oluşumun sonlarına doğru"; yani "yaklaşansaat"te olacak ve "Vişnu" bu kez "Avatar" adını alacaktır.
Filmde kötü rol verilmiş olan Dünya güçleri karşısında, bir Avatar(Kurtarıcı-Mesih) yani aslında "Deccal" olan bir karakter yer almaktadır. Bu karakter her zamanki gibi iyiliksever, sevgi dolu, fedakar, kendi hayatını hiçe sayan ve benzer filmlerden alışageldiğimiz üzere tüm "iyi özellikler"i bünyesinde barındıran bir "hayvan-insan-navi karışımı"dır.
İblis'in "yaklaşansaat"te çıkaracağı lider; yani "Mesih Deccal"; aynen filmde olduğu gibi, gerçek hayatta da, küresel gücün kötülük mesihi "sahte deccal"den artık "yılmış ve korkuya kapılmış insanlığın" imdadına filmdeki gibi yetişecek; insanlığı kurtararak tanrılığını filmdeki gibi ilan edecektir. Filmdeki "Kurtarıcı"nın tüm özellikleri; gelecek olan "Mesih Deccal"e ait özelliklerdir. Bu kurtarıcının, İnsan-navi; yani insan-şeytan karışımı olması da bu bakımdan oldukça manidardır.
SONUÇ
Anlaşılan Avatar filmini tam 11 yılda hazırlayan James Cameron, her detayı tek tek düşünmüş; ya da "dostlarından ilham almış". Spritüelizm, New Age, paganizm, eski Yunan Mitolojisi, Şamanizm, Budizm ve Hinduizm felsefelerinden bolca yararlanmış. Yani film, öylesine yapılmış bir animasyon değil; baştan aşağı "cin-şeytanlar" başlığı altında ifşa edilecek olan, "İblis'in Kadim Planı"na hizmet eden bir beyin yıkaması...
Sıradan bir sinema izleyicisinin, animasyon harikası olarak tanıtılan filmin görsel efektlerinden, duygulu müziklerinden ve aksiyon sahnelerinden fırsat bulup; bu "felsefeyi yakalayabilmesi ve görüntüyü analiz edebilmesi" elbette düşünülemez.
Böylece o zehirli tohumlar, insanların bilinçaltına tek tek ekiliyor. Çünkü "yaklaşansaat" geldiğinde; kendisini insanlığın kurtarıcısı olarak tanıtacak olan "Mesihi Deccal", insanlığın gelmiş geçmiş "en büyük fitnesi" olarak ortaya çıkacaktır. İşte o gün, şeytanın her yönüyle ektiği tüm tohumlar yeşermiş olacaktır. Ancak bugün "şeytanın açık tuzaklarını ve mesajları"nı algılayamayıp ağzı açık bakanlar, bu "aldatıcı" ve "çok yüzlü kurtarıcı mesih"in, yalanlarına inanarak aldanmış olacaklar ve arkasından "dehşetli bir akibet"e sürükleneceklerdir.
Bana Destek olmak İçin Lütfen Youtube Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın..
Youtube Kanalım >>> Eyüp Ertaş
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)