Hz. İsa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hz. İsa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Ocak 2016 Salı

MATRİX ÜÇLEMESİ: İblis'in İntikam Savaşı!


                                    MATRİX ÜÇLEMESİ: İblis'in İntikam Savaşı!
 

Matrix Üçlemesi

Dünya sinema tarihi boyunca sanırız hiç bir film, Matrix üçlemesi kadar tartışılmamıştır. Ancak bu tartışmalar çoğunlukla kurguyla gerçeği ayırt edemeyen, hayalperest izleyici kesiminin kafa karışıklığından öteye gidememiş gibi görünüyor. Zira yapılan tartışmalar ve yorumlar arasında, filmin şeytani felsefesini deşifre edebilecek analizlere rastlamak pek mümkün değildir. İşte bu nedenle Matrix serisini, ''yaklaşansaat'' hassasiyetiyle ele almaya, filmin karmaşık kodlarını çözmeye gayret edeceğiz.
Öncelikle Matrix serisi hakkında genel bilgiler vererek işe başlayalım. 1999-2003 yıllarında vizyona giren Matrix üçlemesini, Larry ve Andy Wachowski kardeşler yazıp-yönetti. Filmin toplam hasılatı 1.5 Milyar dolara ulaşmıştır. Bu yüksek gişe başarısını, sinema tarihinde pek az film elde edebilmiştir. 






WACHOWSKI KARDEŞLER...

Polonya asıllı musevi bir ailenin çocukları olan Larry ve Andy Wachowski kardeşler, Amerika'da doğup büyümüş, Matrix filmlerinin senaristliği ve yönetmenliğiyle üne kavuşmuşlardır. 1965 ve 1967 doğumlu olan Wachowskilerin, bu filmlerden önce kayda değer bir çalışmaları ve başarıları yoktur. Öyle ki Matrix filmini çekmeye başlayıncaya kadar Hollywood endüstrisinde onları tanıyan bir tek kişi bile yoktur. Film işine girmeden önce uzun süre marangozluk ve tamircilik işleri yaptıkları bilinmektedir.
Hal böyle olunca, sinema bilgisinden yoksun bu iki kardeşin bir anda böylesine ağır bir senaryoyu nasıl yazabildikleri ve bu kadar yüklü bir bütçe ile film çekme işine nasıl cesaret edebildikleri çok merak edilmiş ancak tatminkar bir cevap bulunamamıştır. Bu kuşkular, Wachowski kardeşlerin arkasında duran, onları yönlendiren birilerinin varlığını akla getirmektedir.

Bu arada kardeşlerden Larry, uzun süredir planladığı ameliyatla cinsiyetini değiştirmiş ve Lana adını almıştır.

Erkek Larry(Dişi Lana) ve Andy Wachowski, marangoz ve tamirci kardeşler.


























                                                      FİLMİN ÖZETİ  VE ANALİZİ

  Film, her ne kadar üç seriden oluşuyorsa da, birbirini tamamlayan bölümler şeklinde ele alındığı için, bir film olarak değerlendirmek gerekir. Matrix adlı ilk bölüm, hikayenin başlangıç kısmını oluşturmaktadır. Düğümün çözülmesi ise takip eden diğer iki bölüme bırakılmıştır.
Filmde iki ana eksen vardır. Biri, makineler dünyası olarak adlandırılan Matrix'i, diğeri ise son insan şehri Ziyon'u temsil etmektedir. Matrix, gerçekte kaza ve kaderin yaşandığı reel dünyadır aslında. Ziyon ise makineler dünyası Matrix'e baş kaldırmış, böylece güya özgürlüğüne kavuşmuş, aşk gibi, sevgi gibi sözde tüm insani değerlerin, kominal bir toplumla yaşandığı son insan şehrini temsil etmektedir. Burada peşinen hatırlanması gereken, komünal hayatın; bir anlamda komünizmin ilham kaynağı ve uygulaması, gerçekte İblis'in başkanlığındaki "şeytani Lemurya toplumu"na dayanmaktadır.
Derin mesajlar içeren birçok Hollywood filminde olduğu gibi Matrix üçlemesinde de, o bildik çarpıtma yöntemlerine başvurulmuştur. Filmde her yönüyle iyilik timsali olarak gösterilen, seyircinin duygusal olarak taraf tutması sağlanan Neo ve yandaşları, gerçekte ''yaratıcı – düzenleyici otoriteye" isyan eden asi kişilerdir. Ancak gelişen hikaye örgüsü ve filmin etkileyici kurgusu sayesinde, bilinçli bir seyircinin bile bu etkiden kurtulabilmesi ve olayları yerli yerine oturtması pek kolay değildir.

Filmde; duygusuz, insani değerlerden uzak bir makine olarak gösterilenler "melekler"dir. ''Makinelerin Efendisi'' olarak nitelendirilen Allah'ın yarattığı bir program olan Matrix, aslında yaşadığımız reel dünyayı temsil etmektedir. Ya da bu reel dünya, bu Matrix'in; bir anlamda ''Levhi Mahfuz''un içinde ve yönetimindedir. Ve dünyadaki olaylar, bu sistemi yaratan- düzenleyen ve yürüten otoritenin(Makinelerin Efendisi - Yüce Allah'ın) emrine- iradesine göre şekillenmektedir. Ancak Ziyon halkı, kurtarıcıları Neo önderliğinde, güya bu evrensel düzeni yıkmaya, kendi kaderlerini çizmeye hatta tüm Matrix'i yönetmeye yeltenmektedirler. Yani bir anlamda; dünyada ve hatta evrendeki yönetimi ele geçirmek için yeminli bir mücadele vermektedirler. 


Matrix 1   

Filmden diyaloglar ve bizim parantez içi açıklamalarımız dikkatle okunmalıdır:
Morpheus: Kadere inanır mısın?
Neo: Hayır
Morpheus: Matrix her yerdir. Onu her yerde hissedersin. Gerçekleri görmeni engellemek için gözlerinin önüne çekilen bir dünya bu.
(Matrix; Levhi Mahfuz-Ana Bilgisayar; elbette her şeyi kuşatmıştır. Ancak o bir gerçektir, gerçeği engellemez. Ancak Morpheus'un da bağlı olduğu İblis sistemi gerçeği engeller.)
Neo Tekili: Kırmızı hapı; hayali, yalanı, isyanı seç! İblis tercihi yapmış ol!
Neo: Ne gerçeği.
Morpheus: Bir köle olduğun gerçeği. Sen de herkes gibi köle doğdun. Beyninin içi bir hapishane. Ne yazik ki Matrix'in ne olduğunu kimse söyleyemez. Bunu, kendin görmek zorundasın. Bu senin son şansın. Mavi hapı alırsan hikaye sona erer, yatağında uyanırsın. Her neye inanırsan ona inanırsın. Kırmızı hapı alırsan, harikalar diyarında kalırsın. Ben de tavşan deliğinin gittiği yerleri gösteririm. Sana vadettiğim tek şey gerçek.
(Tüm insan ve cinler, elbette Allah'ın kölesidir. Ancak özgürlüğü verilmiş kölelerdir. İsteyen, Allah'ı, Hesap Günü'nü ve onun evrensel sistemini örter; İblis ve adamlarına Neo gibi köle olur; isteyen de Allah'a iman eder. Allah'ın yasaları ve Ana Bilgisayar'ın kayıtları altında mutlak özgürdür. İblis'in-Morpheus'un vadettikleri gerçek değil, İblis'e köleliktir.)
Ve Neo kırmızı hapı yutar. Yani makineler dünyası dediği Matrix ile savaşmaya karar verir.
(Mesih Deccal adayı Neo, kırmızı hapı yutarak İblis'e köleliği tercih etmiş olur.) 
Allah'ın yarattığı tüm sistemleri, insanları, cinleri sanal bir dünya, makine dünyası diye niteleyip bir pil göstererek açıklamak ancak süper İblis zekasının(!) ürünü olabilir.
Neo: Peki Matrix nedir.
Morpheus: Matrix, bilgisayar tabanlı bir düş dünyasıdır. Bizi kontrol altına almak için üretilmiştir. İnsanoğlunu bir tek şeye değiştirir, işte bu pile. Matrix var olduğu sürece, insan ırkı asla özgür olamayacak.
(Matrix-Ana Bilgisayar; Sonsuz Yüce Yaratıcı'nın yarattığı her şeyin adeta yönetim merkezidir. Kader ve Kaza'yı kuşatan ve yöneten gerçek bir yönetim merkezidir. Bizim ürettiğimiz bilgisayarlarla kıyaslanamayacak dercede gerçek ve bilinçlidir. Elbette Yüce Allah'ın emrinde ve başmeleklerin kontrolündedir. Gerisi şeytan laflarıdır.)
Morpheus: Matrix ilk kez inşa edildiğinde içeride doğan bir adam vardı. İstediği her şeyi değiştirme yeteneği olan biri. O bize gerçeği gösterdi. Matrix var olduğu sürece, insan ırkı asla özgür olamayacak. O öldükten sonra bir kehanet onun dönüşünü müjdeledi ve bu defa Matrix'i yok etmek için dönecekti. Savaş sona erecekti, insanlarımızı kurtaracaktık, bu yüzden bizler, bütün hayatımızı Matrix içinde onu arayarak geçirdik. Artık arayışın bittiğine inanıyorum.
(Gerçeği gösterdiği söylenen adam, İblis'tir. Daha önce melek boyutundaydı. İnsana düşmanlık etti, Allah'a karşı asi oldu, kovuldu. Gerçeği inkar edip, şeytanlaşma yolunu seçti. Dönüşü beklenen, İblis soyu olan Deccal'dir. Allah'ın Planı'nı; Ana Bilgisayar'ında kaydedilen kaderi, kimse değiştiremez. İnsan ve cin, ancak Allah'ın bir kaderinden diğer kaderine sığınabilir. Allah'a teslim olmuşken; vazgeçip İblis'e teslim olabilir. Bu Allah'ın verdiği özgürlüktür. Ancak sonuçlarına katlanır. Özgürleşme edebiyatı, gerçek İblis köleliğinin maskesidir.)  
Tarih, Allah'ın azabına uğramış nice kahin-deccal bozuntularının çürümüş cesetlerine şahittir. Kahine madamla-Neo deccali.
Ve Morpheus, Neo'yu kahine götürür.
Kahin Neo'nun falına bakar ve şunları söyler.
Kahin: Bir seçim yapmak zorunda kalacaksın. Bir elinde kendi hayatın, diğer elinde Morfeus'un hayatı. İkinizden biri ölecek. Bunu sen belirleyeceksin. Bu kapıdan çıkar çıkmaz kendini iyi hissedeceksin. Kader denen saçmalığa hiç bir zaman inanmadığını hatırlayacaksın. Sen kendi hayatını kontrol ediyorsun. Unuttun mu? Al bir kurabiye ye! Söz veriyorum onu yediğinde kendini yağmur damlası gibi hissedeceksin.
(Kahin, İblis'in insan elçisidir. Bildikleri, şeytanlardan aldıkları vahiydir. Şeytanların, Allah'ın meleklerinden çalmaya çalıştıkları bilgi kırıntılarına yalanlar katarak sattıkları haberleri, kahin, insanlara pazarlar, nüfuz ve para kazanır. ''Kader yoktur, senin kaderin senin elindedir'' edebiyatı, ne kitaplar ve yalanlar üretmiş; nice küresel enteller bu şeytanca sözlere kanmıştır. Burada gerçek olan, herkes, dünyada; istediği dini-yaşamı seçmede özgürdür. Hatta niyetlerinde özgürdür. Allah, kişilerin gerçek niyetlerine ve çabalarına göre dünyevi emellerine kavuşturur. Dünyayı isteyene onu verir, Allah'ı isteyenin de Ahiret çabasını artırır ve onu verir. Gerisi şeytan yalanlarıdır.)
 
Kahin'den çıkan Morpheus'u ve Neo'yu ajan Smith karşılar.
Smith: İnsan türü, bu gezegende bir hastalık, bir virüs ve biz de bunun ilacıyız. Bu yerden(matrix) nefret ediyorum. Bu hapishaneden, buradan kurtulmak zorundayım, özgür kalmak zorundayım. Ve aradığım anahtar sende. Ziyon yok edilir edilmez, burada kalmama gerek kalmayacak. O koda; Ziyonun koduna ihtiyacım var.
(Smith, hem bir melek gibi takdim edilmiş, hem de İblis gibi konuşuyor. İblis, melek olduğu Azazel döneminde; dünyada kafir cinlerle savaşıyordu. Adeta dünyada Allah adına hak bir mücadele veriyordu. Adem'in yaratılmasıyla İblisleşti ve bu sefer Allah'a, O'nun sistemine ve insanoğluna karşı sinsi bir mücadele başlattı. Dolayısıyla İblis'le, Ajan Smith arasında bir paralellik var.)
Bu arada ajan Smith ile Neo, Morpheus ve Trinty arasında şiddetli bir dövüş başlar. Neo, Smith'in tabancasından çıkan kurşunla ölür. Ama Trinity'nin öpücüğü ile yeniden hayata döner. Ona artık ajan Smith'in kurşunları işlemez, çünkü o seçilmiş kişidir: Mesih.


Filmin 2. Serisi: "Reloaded"


Ajan Smith, Trinity ve Neo üçlüsü.
Ziyon ile makineler dünyası Matrix arasındaki savaş artık başlamıştır. Ziyon'un tek umudu mesih olarak gördükleri Neo'nun Matrix'i yok etmesi(!) ve Ziyon halkını kurtarmasıdır. Kominal bir topluluk olan Ziyon'da güya özgürlük, barış, sevgi, dostluk ve kardeşlik hakimdir. Ama makineler onları tehdit etmektedir. Ziyon halkını, tıpkı komünizmde olduğu gibi bir konsey yönetmektedir. Ziyon halkı, kendilerini kurtarmak için Matrix'de kalan Neo'yu toplu bir ayinle dans ederek kutsar. Bu ayin sırasında Neo ile Trinty cinsel ilişkiye girer ve bu beraberlik, tüm "Ziyon halkının şeytani ayini"yle kutsanır.
(Ziyon halkı; Siyon(Yahudi) halkının başını çektiği, Neo'ya(Deccal'e) tabi tüm küresel New Age halkıdır. İblis-Deccal dünyayı kısa bir süre için tamamen ele geçirecektir. Ancak Matrix'i(Ana Bilgisayar'ı) ele geçirmek, makineler denen Allah'ın meleklerini yenmek; ancak şeytan hayaline uygun bir peri masalıdır. Bu peri masalına ancak şeytan dostları inanır. Bütün bu olacaklar ve olamayacaklar, Allah'ın Planı'nda; Ana Bilgisayar'ında mevcuttur. İblis'in köpekleri, havlasa da bu böyledir.)
İblis'in elçisi olan kahin, Mesih Neo'ya görevini tebliğ eder ve şunu söyler: 
''Sen seçilmiş kişisin. Başaramazsan Ziyon düşecek''

(Neo-Deccal'in dünya hakimiyeti; Deccal yanlısı Ziyon halkının 3.5 yıllık geçici hakimiyeti olacaktır. Bu sürenin sonunda; Deccal ve Ziyon halkı yok edilecektir. Dünya'ya gerçek İslam egemen olacaktır. Sünnetullah böyledir.)

Neo'nun hedefinde Matrix'in sorumlusu olarak gördüğü Mimar yani Melek Cabrail vardır. Ancak önce Anahtarcı'ya ulaşması gerekmektedir. Anahtarcı ise Neo'nun eline geçmesin diye Merovingian tarafından hapsedilmiştir. Merovingian'ın ikiz savaşçıları ile Neo ve adamları, amansız bir savaşa başlar. Sonuçta Neo savaşı kazanır ve Anahtarcı'yı kendi kontrolüne alır. Anahtarcı, Neo'ya, Mimar'ın yerini şu sözlerle tarif eder:
Anahtarcı: Bir bina var. Hiçbir merdivenin, asansörün ulaşamayacağı özel bir katı var. O kat kapılarla dolu... Kapılar çeşitli gizli yerlere açılıyor, ancak bir kapı kaynağa(Cebrail'in bulunduğu yere) açılıyor. Bina çok sıkı korunuyor.
Neo ve ekibi, yine çok büyük abartılı dövüş sahnelerinden sonra Mimar'ın bulunduğu Bina'ya(Matrix'e)(!) ulaşmayı başarır. Neo, ışık saçan bir kapıdan girer ve Mimar ile görüşmeye başlar.

(Tabii ki Ana Bilgisayar'ın(Matrix) başında, filmde Mimar diye nitelendirilen Başmelekler'inde başkanı Cebrail vardır. Diğer üç başmelek de; Mikail, Azrail, İsrafil onun yardımcılarıdır. Kur'an'da, Mele-i Ala denen "Başmelekler Konseyi", doğrudan Allah'a bağlıdır ve O'nun emriyle hareket ederler. Mimar denen Cebrail'le, İblis'in adamları, şayet Cebrail izin verirse konuşabilirler. Ancak 8. Gök(Kürsi)'de bulunan Ana Bilgisayar'a(Matrix'e); ne Neo(Deccal), ne anahtarcıyla kim kastedilirse kastedilsin o, yahutta İblis erişemez, birinci semanın sınırlarından öteye gidemezler. Burada Merovingian'la, İsa'nın sözde Fransa'ya uzanan soyu kastediliyor. İsa'nın evliliği, soyu; Fransa'daki Merovingian ailesi, şeytani-masonik bir palavradır. Burada Merovingian, İsa soyundan gelen bir Davud ailesi gibi verilirken; emrindeki beyaz saçlı savaşçılar da sözde meleklerdir. Merovingian'ın, İsa soyu olduğu iftiradır, ancak Yahudi Yıldız Aile soyu olması mümkündür. Yani bütün bu ayrıntılar, İblis'in sakat zihninin bilinçli kurgularıdır.)

Mimar: Merhaba Neo.
Neo: Sen kimsin?
Mimar: Ben Mimar'ım. Matrix'i ben yarattım. Seni bekliyordum. Kafanda çok soru var, her ne kadar gidişat bilincini değiştirdiyse de, geri dönülmez bir şekilde hala insansın. Yanıtlarımın bazılarını anlayacaksın, bazılarını ise anlamayacaksın. İlk soracağın soru en uygunu olsa da, aynı zamanda önemsiz olduğunu farkedebilirsin, ya da farkedemezsin.
(Mimar(Cebrail), Matrix'i(Levhi Mahfuz'u-Ana Bilgisayar'ı) ben yarattım demez, diyemez. Bu bir İblis yalanıdır. Onu yaratan Allah'tır. Cebrail ve Başmelekler, onun başında ve yönetiminde görevli bir konseydir. Sonsuz Yüce olan Allah'ın emirleriyle görevlerini yaparlar. Allah'ın izni olmadan hiçbir kimseyle görüşmez, Allah'ın izni ve verdiği emirler olmadan hiçbir iş yapmazlar.)
Neo: Neden buradayım?
Mimar: Senin yaşamın, Matrix'in programlanmasının doğasında bulunan dengesiz bir denklemden arta kalanlarının toplamı. Normalde matematiksel bir kesinliğin armonisi olabilecekken, en samimi gayretlerime rağmen elimine etmeyi başaramadığım bir anomalinin olası sonucusun. Bu anomali, azimle kaçınılması gereken bir sıkıntı olarak kalmasına rağmen, beklenmedik bir şey değil. Seni kaçınılmaz bir şekilde buraya kadar getirdi.
(Bu konuşmalar, tamamen kafa karıştırmaya yönelik İblis versiyonu palavralardır. Neo'nun(Deccal'in), Cebrail'le Ana Bilgisayar Merkezi'ne ulaşarak, böyle konuşmalar yapabilmesi, haddine değildir. Ancak böyle hayallere inanacak çok sayıda hayalci-şeytan dostu, yahutta cahil vardır elbette. Bir kere Ana Bilgisayar'ın inşasında Mimar'ın(Cebrail'in) rolünü bilmiyoruz, ancak Başmelek Cebrail ve diğer üç yardımcı Başmelekler'in bu ana merkezin başında ve yönetiminde bulundukları Kur'an'dan anlaşılmaktadır. Elbette Deccal, haşa Allah'ın, yahut O'nun emrinde olan Cebrail'in bir hesap hatası değildir. Bunu ancak İblis kafalılar iddia edebilir. Evrende ve dünyamızda olan ve olacak olan tüm olaylar, Ana Bilgisayar'da ve Allah'ın mutlak kontrolündedir. Tüm normaliteler ve anomaliler hesaplanmıştır. Yaratılan her şey, geçmiş-gelecek mutlak olarak Sonsuz Yüce Allah'ın elinde ve denetimindedir. Allah sonsuz boyutludur, sonsuz hıza sahiptir. Zamanı yaratmıştır. O'nun üzerinden zaman geçmez. Her şeyi, bir şey gibi görür, bilir ve Latif sıfatıyla her şeye nüfuz eder.)
Güya Neo deccali, Matrix'te Mimar'ın(Cebrail'in) karşısında. Bunlar şeytani ham hayaller.
Neo: Soruma hala cevap vermedin.
Mimar: Çok doğru. Enterasan, diğerlerinden daha hızlıydı.
Diğer seçilmişlerin verdiği cevaplar monitörlerde beliriyor
- Diğerleri mi? Hangi diğerleri? Kaç tane? Cevap var!

(Diğer seçilmişlerden kasıt, Deccal Neo gibi geçmişte ortaya çıkan ve İblis adına elçilik eden kahin-deccallerdir. Gerçekte bunlar, Allah tarafından seçilmiş değil, İblis tarafından seçilmiş, şeytani elçilerdir. İblis, genel seçilmiş kavramını kullanarak; kendi elçilerini, Allah'ın Peygamber elçileriyle aynı kategoriye koyuyor. Allah'ın Elçileri, hiçbir zaman Cebrail'le yahut Rab'leri olan Yüce Allah'la tartışmaya girmezler. İblis, elçileri olan kahinleri(medyumları), sürekli Peygamberlerle aynı kategoriye koyarak meşrulaştırmaya çalışıyor.)

Mimar: Matrix senin bildiğinden daha yaşlı. Anomalileri sayarak gidersek, yani bu altıncı versiyon.
(Burada anomali diye bahsedilen olaylar, insanlık tarihindeki İblis ve onun deccallerine uyarak sapan ve gönderilen peygamberlerin uyarılarını boşa çıkararak helak olan kavimlerdir. Bu "Helak"ın toplam sayısını bilmemiz mümkün değildir. Bu sayıyı İblis bilir, ancak işine gelmediği sürece doğru konuşmaz.)
Neo: Sadece iki olası açıklama var: ya kimse bana söylemedi, ya da kimse bilmiyor.
Mimar: Aynen öyle. Senin de hiç şüphesiz anlamaya başladığın üzere anomali, sistemden kaynaklıydı, en basit denklemlerden iniş çıkışlar yaratıyordu.
(Allah'tan ve O'nun sisteminden kaynaklanan hiçbir hata, anomali yoktur. Her şey, O'nun Sonsuz Aklı'nın ince planının bir sonucudur. Yukarıdaki ifadeler, İblis'e yaraşır fesat tohumlarıdır.)
Neo: Tercih. Sorun olan, tercih.
Mimar: İlk Matrix kusursuza yakındı, bir sanat eseriydi, eksiksizdi, muhteşemdi. Sadece kendi muazzam başarısızlığıyla denk tutulabilecek bir zaferdi o. (Adem ve Havva cennetteyken) Kötü kaderinin kaçınılmazlığı şimdi bana, her insanın barındırdığı kusurun neticesi kadar aşikar. Bu sebeple onu, yaradılışınızın değişken acayipliklerini daha doğru yansıtması için tarihinizi temel alarak yeniden tasarladım. Ama bir kez daha yenilerek hayal kırıklığına uğradım. O zamandan beri şunu anlamayı başardım; cevap benden sürekli kaçıyordu çünkü daha az bir akıl gerektiriyordu, ya da belki kusursuzluğun parametreleriyle daha az sınırlı bir akıl... Böylelikle cevap, bir başkasına, ilk başta insan ruhunun bazı yönlerini daha iyi anlamak için yaratılmış sezgisel bir programa çarpıp tökezledi. 

(Matrix-Ana Bilgisayar, her zaman kusursuzdur, asıldır. Tüm olaylar, oradaki kayıtlara göre gerçekleşir. Hiçbir sistem hatası olamaz. Hata ve sakatlık, İblis'in kafasındadır. İblis'in işleri, deccallerin aldatma çabaları, kavimlerin sapkınlığı ve vakti geldiğinde helakı, ferdi anlamda tüm insanların yaşamı-ölümü ondadır. Allah'a ait her şey hatasız ve mükemmeldir. İnsan-cin-şeytan hataları ve suçları da; süpriz, bilinmez, anomali ve program hatası değildir. Mimar(Cebrail)'e yaptırılan yukarıdaki konuşmalar, gerçeği saptırıcı ve bulandırıcı kelime oyunlarıdır. İblis, neden Matrix başlangıçta hatasızdı diyebiliyor? Çünkü insan yaratılmamıştı, cinler vardı, kendisi melek boyutundaydı. O zaman cinlerin kafirleri elbette vardı ve İblis, onlarla yanında melekler olmak üzere mücadele ediyordu. Cinler de birçok kere helak oldu, buna rağmen Matrix mükemmeldi! İblis, Adem'e düşman oldu, kovuldu, rütbeleri söküldü, ondan sonra nedense Matrix'in "muteşem kusursuzluğu" kayboldu!)

Ziyon halkı, Neo deccalinin, manitosu Trinity'le sapkın ilişkisini dans ederek kutsuyor. Sümerler'de ve eski putperest kavimlerdeki aleni çiftleşme törenlerini çağrıştırıyor.
Mimar: Buradasın çünkü Ziyon yok edilmek üzere. Sakinlerinin hepsi yok edilmek, tüm varoluşu bitirilmek üzere.
Neo: Palavra!
Diğer seçilmişlerin cevapları bir kez daha monitörlerde beliriyor:
-Palavra!
Mimar: İnkar etmek, insan tepkileri arasında en tahmin edilebilir olanı. Ama, inan bana, bu onu altıncı yok edişimiz olacak. Ve bu işte müthiş becerikli bir hale geldik. 
(Deccal'e tabi olan Ziyon Halkı, elbette "yaklaşansaat"te toptan helak olacaktır. Bunu ne İblis, ne deccaller, ne de cin ve insan şeytanları engelleyemeyecektir. Palavra, İblis tohumlarının hayali kurtuluş yalanlarıdır. Bu insanlık tarihinin en son helakının, kaçıncı helak olduğunu bilmesek de kesin olduğunu ve Allah'ın değişmez vaadi olduğunu biliyoruz. Allah ve onun emrindeki melek ordusunun, sınava tabi tutulan yaratılmışlar gibi bir gelişmeye ve beceriye ihtiyacı olmadığını en iyi İblis bilir.)

Mimar: Seçilmişin işlevi, şimdi kaynağa dönmek, taşıdığın kodun geçici olarak yayımını sağlamak, ilk programı tekrar kurmak. Bundan sonra Matrix'ten 23 kişiyi seçmen gerekecek, Ziyon'un yeniden inşası için 16 dişi, 7 erkek. Bu işleme uyum sağlamaktaki başarısızlık, sistemin Matrix'e bağlı herkesi öldürecek bir şekilde çökmesine sebep olacak. Ziyon'un yok edilmesiyle birlikte bu, tüm insan ırkının soyunun tükenmesi demek.

Neo: Buna izin veremezsiniz, yapamazsınız. Hayatta kalmak için insanlara ihtiyacınız var.
Mimar: Bizim razı olabileceğimiz hayatta kalma seviyeleri mevcut. Yine de, asıl önemli nokta, senin, dünyadaki her insanın ölümünden doğacak sorumluluğu kabul etmeye razı olup olmadığın.

(Neo-Deccal'in hiçbir seçim şansı ve pazarlığı söz konusu olamaz. Ancak burada sözü edilen 23 kişi(16 dişi, 7 erkek), helaktan geriye kalacak olan İblis ve adamlarıdır herhalde. Çünkü Deccal'e bağlı cin ve insan şeytanlarının tamamı, helak olacaktır. Bir kısmı gerçek Mesih olan İsa tarafından, bir kısmı da; Ye-cuc, Me-cuc tarafından yok edilecektir. Muhtemelen İblis ve az sayıda adamı da kaçacaklar; yahut kaçmalarına izin verilecektir. Böylece yeryüzüne hakim olan gerçek Müslümanlar, "Fiili Kıyamet"e(Saat'e) kadar bu geriye bırakılan ve çoğalan İblis soyu şeytanlarla deneneceklerdir. Sünnetullah'ta; kafir-zalim kavimler, tarih boyunca helak olmuş; içlerinden Peygamberlerine tabi olan az sayıda müminler, uyarıcı elçileriyle birlikte kurtulmuşlardır.)



Filmin 3. Serisi: ''Revolution''

 
İstasyonda Neo'yla karşılaşan Hintli aile. İblis felsefesinin bir versiyonu olan hint felsefesi ve Hintliler işin içine karışmasa olmaz!
Matrix 3, bir "metro istasyonu"nda başlar. Bu bölümde de çok ilginç göndermeler vardır. Önce istasyonun aslında neyi temsil ettiğini incelemek gerektir. 

İstasyon, ne Matrix'in içinde bir yerdir, ne de Ziyon halkının yaşadığı bir yerdir. Metro istasyonu, Merovingian'ın denetiminde, Trenci'nin sürekli gidip geldiği arada bir yerdir. İstasyonun bir ucunda Matrix diğer ucunda ise Ziyon vardır. Neo, kendini, istasyonda kapana kısılmış olarak bulur. Bu arada istasyonda Sati adlı kız çocukları olan bir de Hint'li aile vardır. Ailenin amacı Sati'yi istasyondan çıkarmaktır. Neo, Merovingian'a bağlı ikiz savaşçıların elinden kurtulmayı başarır.

(Filmin bu üçüncü serisinde ortaya çıkan "istasyon", Neo deccalinin tutuklu olduğu bir "ara uzay"ı göstermektedir. Peygamberimiz'den gelen bazı haberlere dayanarak; Deccal'in yaşadığını ve zamanı geldiğinde serbest bırakılmak üzere bir adada zincirli bekletildiğini söyleyebiliriz. Bu yerin de, Pasifik'teki Solomon adaları olduğu sanılmaktadır. Neo'nun "istasyon"da tutuklu olması sanki böyle bir tutukluluğu simgeliyor. Tabii Merovingian ve emrindeki Trenci ve dövüşçüler(melekler) de bu tutuklamayı sürdürüyor. Merovingian, hem İsa soyundan, Neo'ya karşı anti-krist gibi sunulmuş, hem de dövüşçü meleklerin başı gibi takdim edilmiş. Her zaman olduğu gibi Deccal ve tarftarları, kurtarıcı, karşı tarafta olanlar ise kötü-karanlık güçlerdir. Gerçek ise bunun tamamen tersidir.)
Melekler, elbette her forma girebilirler. Ancak melekler, robot yahut makine değildirler. Bunu en iyi melek boyutuna çıkarılmış sonra da kovulmuş olan alçak İblis bilir.
Bu arada makineler, Ziyon'u iyice kuşatır, son insan şehri diye verilen Ziyon artık düşmek üzeredir. Neo ise Makineler'in Lideri olarak verilen ve bir insan yüzü gibi takdim edilen Tanrı ile konuşmak için "Makineler Şehri"ne gider.

Neo: Buraya tek bir şey söylemeye geldim. Sizi durdurmaya kalkmayacağım. Simith artık kontrolden çıktı.Tıpkı Matrix'e yayıldığı gibi bu şehre de yayılacak. Siz onu durduramazsınız, onu sadece ben durdurabilirim.
Tanrı: Ne istiyorsun?
Neo: Barış...
Tanrı : Peki ya başaramazsan?
Neo: Başaracağım

(Makinelerle, daha öncede ifade ettiğimiz gibi melekler simgelenmiştir. Meleklerin, her şeyin sahibi-yaratıcısı ve yöneticisi Allah'tır. Allah, hiçbir kimseyle konuşarak pazarlık yapmaz. Hiçbir kimseye de, hiçbir işte haşa muhtaç olmaz. Buradaki Neo'nun sözleri, İblis saçmalıkları ve palavralarıdır. Sonsuz Yüce Allah'a atfedilen sözler, saygısızca-alçakça iftiralardır. Filmin senaryosundaki bu tip sözler, ancak İblis'e ve onun insan-cin kölelerine yakışan küstahlıklardır. Bunun bedelini zamanı geldiğinde Dünya'da ve Hesap Günü'nde ödeyeceklerdir. O halde İblis'in Neo Deccali'nin ve onların şeytanlaşmış küresel cin ve insanlarının gerçek akibeti nedir, onu burada söyleyelim. İşin aslı ve özeti şudur:
Gerçekte, Neo deccali, Smith iblisiyle dövüşmez ancak öpüşür.

İblis, kadim planını herkesin gözüne bakarak işletiyor. Allah, dünyayı "yaklaşansaat"te İblis'e ve onun piçi olan Deccal'e teslim edecektir. Muhtemelen 3.5 yıl şeytani terör, dünyayı ve Allah'a ihanet edenleri bir baştan bir başa kuşatacak. Daha sonra gerçek Mesih İsa gelecek, Deccal ve onun safında yer alan İblis'in ordusunu yok edecek. Arkasından da Deccal'e tabi olan küresel efendileri ve yandaşlarını "Ye-cuc ve Me-cuc istilası" yiyip bitirecektir. İşte bu helak olanların tamamı, Ziyon halkıdır. Yeryüzü, Yüce Allah'ın korumasını hak eden gerçek ve çok az sayıdaki mümine miras kalacaktır. Ta ki tekrar şirk dünyaya hakim oluncaya, insanlar tamamen şeytanlaşıncaya kadar. İşte böyle bir zaman da, Fiili Kıyamet zamanıdır. En doğrusunu Allah bilir.)
Ve Neo, Matrix'e girerek Smith ile nihai hesaplaşmasına başlar. Yağmurlu bir yerde Neo, Smith ve onun binlerce kopyası ile dövüşmeye başlar.


FİLMDEKİ KAVRAMLAR
Herkesin ve her şeyin kaderinin saklı olduğu şifreli kitap Matrix'i kimse bilemez. İblis, az bilgisiyle çok yalanlar yumurtluyor.


Matrix: Çeşitli sözlük anlamları vardır. Matematikte, ''çok boyutlu dizi'' anlamına gelmektedir. Biyolojide, mitokondrinin içinde bulunan sıvı, hücreler arasında bulunan madde, döl yatağı - rahim anlamlarında kullanılmıştır. Ayrıca eski Mısır'da kaderle ilgili bir tür savaş oyunu anlamında kullanılmıştır.    
Filmdeki Matrix ise bilgisayar yazılımları ile kurulup yönetilen, insanların köleleştirildiği, hiçbir iradelerinin olmadığı, sadece kendilerine biçilen rolü oynadıkları sanal bir dünya olarak yansıtılmıştır. Bu kölelik düzeninden kurtulmanın yolu ise Matrix'den kaçıp son insan şehri olarak verilen özgürlükler diyarı yeraltı şehri Ziyon'a katılmaktan geçer.
Gerçekte Matrix; Ana Bilgisayar-Levhi Mahfuz; Sonsuz Yüce Yaratıcı'nın yarattığı her şeyin yönetim merkezidir. Kader ve Kaza'yı kuşatan ve yöneten, gerçek bir yönetim merkezidir. Bizim ürettiğimiz bilgisayarlarla kıyaslanamayacak derecede gerçek ve bilinçlidir. Elbette Yüce Allah'ın emrinde ve Başmelekler'in kontrolündedir. Ancak insan ve cinler, tam bir seçim ve yaşam özgürlüğüne sahiptir. Allah'ın rahmeti ve adaletinin tecellisi için elbette kader ve kaza kayıtlarıyla kuşatılmış bulunmaktayız. Asıl insan ve cinleri köleleştirmek isteyen, Matrix'e; Allah'ın Sistemi'ne başkaldırmaya çağıran İblis ve uşaklarıdır. Kim, İblis'i-Morpheus'u seçerse; Allah'a baş kaldırırsa; o, Dünya'da köleliği, ahirette cehennemi seçmiş olur.

 Kesin bir dille söyleyebiliriz ki; aldanmış İblis, cennetten kovulduğu günden beri insanları yoldan çıkarmak için hep şu mesajı vermektedir: "Allah'a isyan et özgür ol." İblis'le, Adem'in cennetteki konuşmasını hatırlayınız. Adem'e ne diyor İblis: "Yasak meyveden ye, melekler gibi özgür ol, cennette ebedi kal." Son yıllarda mantar gibi türeyen ve ipleri İblis'in elinde olan New Age tarikatlarında ne fısıldanıyor kulaklara: ''Sen tüm kayıtları, bağları kopar. Kendini sev. Ben benim de (ki bu sadece Allah'ın söyleyeceği bir sözdür), Allah'a ait korkularından sıyrıl, özgür olacaksın, melek olacaksın.''

   Sanal bir dünyada; hayal dünyasında, insanları uyutan, gerçeklere kör eden ve tarih boyunca intikam peşinde koşan yaratık, İblis'in ta kendisidir.
Makinelerin Efendisi: Neo'nun filmin sonunda gidip görüştüğü Makinelerin Efendisi, Matrix Sistemi'nin yaratıcısı ve içindeki ajanlar, Mimar ve benzeri tüm programların esas yöneticisi durumundadır. Yukarda da ifade ettiğimiz gibi bu tanımlamayla Allah kasdedilmektedir. Meleklere makina, Allah'a da Makinelerin Efendisi yakıştırması yapan İblis, kendi küçük sakat zihnine göre, haşa alaycı bir dil kullanıyor. Kendisini yoktan vareden, nimetlendiren, yükselten ve tüm alemlerin ve cehennemlerin de Rabb'i olan Allah'a karşı, Adem'i yarattı ve ona saygı istedi diye salyalarını akıtarak havlıyor. Yüce Allah'ın lanetli köpeği olan İblisleri, bizler de Sonsuz Yüce Rabb'imiz adına lanetliyoruz!

  Ziyon - Siyon: İbranice'deki Tzi-yon kelimesinin karşılığıdır. Tevrat'ta, Yahudiler'e vadedilen kutsal topraklar Ziyon olarak adlandırılır. Aynı zamanda, Kudüs yakınlarındaki bir dağın adıdır. Tevrat'ta ayrıca Yahudiler'e Siyon halkı, Siyon oğulları, Siyon kızları diye hitap edilir. Fanatik yahudi milliyetçilerine siyonist denir. 
Lemurye, pardon Matrix konseyi!
Matrix serisinde Ziyon, Matrix'e isyan edenlerin kaçıp kurtulduğu son insan şehri olarak anlatılmaktadır. Ziyon'da kominal bir yaşam vardır. Bir yeraltı şehri olan Ziyon'u, sözde bilge kişilerin oluşturduğu konsey yönetmektedir. Ziyon'da tasvir edilen hayat biçimi, Marks'ın kominal toplum kurma hayallerinin canlı bir örneği olarak verilmiştir. Bu kominal hayat, aynı zamanda "Lemurye şeytan toplumu"nun yaşam biçimidir.
 Sahte Mesih Neo, Ziyon halkını kurtarmak üzere görevlendirilmiştir. Yahudiler binlerce yıldır kurtarıcı mesihlerini beklemektedirler. Siyonistlere göre, kurtarıcı Mesih gelecek ve Yahudi krallığı yeniden kurulacak, böylece tüm dünyaya hükmedecekler. Bugün mevcut bozulmuş dinlerde de; İsa benzeri misyon yüklenmiş kurtarıcılar bekleyenler ve gerçek vahiyden mahrum olanlar, yahutta ellerindeki "gerçek vahye" şaşı bakanlar; sahte İsa Mesih Deccal'in etrafında toplanarak, helak olacak "Ziyon Halkı"nı meydana getireceklerdir.
  
Neo: Başlangıçta "makineler dünyası" diye tabir edilen Matrix'in yönettiği dünyada yaşamakta ve bir yazılım şirketinde çalışmaktadır. Ama aslında o, seçilmiş kişi, yani isyancıların Mesih'i, kurtarıcısıdır. İsyancıların lideri konumundaki Morpheus'un davetiyle kırmızı hapı (yasak meyva) alarak seçimini yapar ve makineler dünyasına karşı insanlığın sözde özgürlüğü için savaşmaya başlar. Aslında o, yaptığı bu seçimle Allah'ın sistemine başkaldırmış, İblis'in adamı olmuştur. Gerçekte bir kurtarıcı değil, insanlığı felakete sürükleyecek olan sahte Mesih Deccal'dir.
Filmde, Neo'nun Mesih İsa'yı çağrıştırması için bir çok atıfta bulunulmuştur. Örnek olarak, Neo'nun, klasik Hıristiyan inancındaki gibi ölüp yeniden dirilmesi, ölen Trinity'i diriltmesi, bir çok olağanüstü yeteneğe sahip olması ve filmin sonunda Makinelerin Efendisi'ne (Haşa Yüce Allah'a) çarmıhtaki İsa gibi kollarını açarak gitmesi, bu atıflardan bazılarıdır. Tüm bu ayrıntılar, Neo'nun, insanlığın beklediği kurtarıcı mesih olduğu inancını pekiştirmek için filmde özenle kullanılmıştır.
Ajanlar: Ajanların hepsi, sistemin ve Matrix yaratıcısı Makinelerin Efendisi'nin emrinde asilerle mücadele etmektedirler. Hepsinin farklı formlara girme gibi olağanüstü yetenekleri vardır. Ajanlar da, makinalar gibi meleklerdir, ancak daha üst boyutlu meleklerdir. İblis'in adamları, tarih boyunca devam eden Hak-Batıl kavgasında; isyancı- batıl-karanlık güçleri temsil ettiği halde; Hak güçleri, köleleştirici karanlık güçler olarak takdim etmektedirler. Unutmayınız ki, İblis'in kötü dediği, iyi; karanlık enerji dediği, aydınlık; Mesih dediği, Deccal; sevgi dediği, intikam; özgürlük-kurtuluş dediği, kölelik-yok oluştur. 

 Ajan Smith: Ajan Smith ise üst rütbeli bir ajan(melek) rolündedir. Görevi, Neo'yu etkisiz hale getirmek ve isyankar Ziyon halkını yok etmektir. Ajan Smith, normalde Cebrail rolündeki Mimar'a bağlıdır. Ancak filmin devamında bu durum değişmekte, Ajan Smith isyan ederek Matrix'e zarar verecek konuma gelmektedir. Şimdi Ajan Smith'in filmde yaptıklarını ve gerçekte İblis'in yaptıklarıyla karşılaştıralım:

Ajan Smith
İblis
1) Başlangıçta meleklerin lideri gibi onlarla beraber Makinelerin Efendisi'nin; gerçekte Allah'ın en iyi adamlarındandır. Matrix'e isyan eden Morpheus ve Neo'nun adamlarıyla savaşmaktadır.
1) Başlangıçta meleklere önderlik etmiş Azazil (Allah'ın azizi) konumundadır. Nefsi olmasına rağmen yükseltilmiş ve melek boyutuna çıkarılmıştır. Yeryüzündeki isyankar cinlerle savaşmaktadır.
2) Sisteme baş kaldırıyor ve Makinelerin Efendisi'nin emrinden çıkıyor. En çok nefret ettiği şey ise insanlardır. Onlardan iğrendiğini söylüyor.
2) Allah'ın, ''Adem'e secde et!'' emrine baş kaldırıyor ve kovularak melek boyutundan düşürülüyor, lanetleniyor. En çok nefret ettiği varlıklar, insanlardır.
3) Kontrolden çıkınca yaptığı şey, diğer insanlara kendini kopyalamak, onların hafıza ve güçlerini ele geçirmek.
3) Kovulurken Allah'tan mühlet istiyor ve Kıyamete kadar yaptığı şey, insanları kendisi gibi şeytanlaştırmak ve insanların gücünü ve zekasını, kendi şeytani amaçlarında kullanmak. Kendisini insanlardan çoğaltmak. İblis tohumları ektiği insanları, amaçları için kullanmak.

Ajan Smith'in, İblis'e benzerliği çok açık görülüyor. Ancak bu noktadan sonra İblis'in gerçekleri alt üst etme planı devreye giriyor. Filmde, Neo'ya, "kurtarıcı mesih" rolünün iyice yapışması için Neo'nun baş düşmanı Ajan Smith(İblis) olmalıydı. Ve yine Neo'nun, hakiki Mesih İsa olarak algılanması için İblis'le savaşması gerekmektedir. Bunlar, gerçek senaryo yazarı İblis için bilindik numaralar.

Morpheus: Bu isim, eski Yunan mitolojisindeki düşler tanrısı(şeytanı)ndan gelmektedir. Babası, uyku tanrısı(şeytanı) Hypnos ve annesi, gece tanrıçası(şeytanı) Nyx'tir. Morpheus, insanların rüyalarına girebilme, onlara rüyalarında görünebilme yeteneğine sahiptir. Şeytanların bu yeteneklerini ve şeytani rüyaları bilmeyen yoktur herhalde. Matrix filminde kurtarıcı Mesih rolundeki Neo'yu yönlendiren, onu makineler dünyasına karşı savaşa hazırlayan gemi kaptanı rolündedir. Neo, köken itibariyle insandır; Morpheus ise, İblis'in yardımcısı şeytandır.

Mimar: Filmdeki makineler dünyasını kurgulayan, Matrix yazılımını yazan kişidir. Film akışı boyunca Matrix düzeninin sorumlusu olarak gösterilmiştir. Makinelerin Efendisi'nin yarattığı en üstün programlardan biri olan Mimar, aynen ajanlar gibi tamamen Makinelerin Efendisi'nin emrindedir.

Buradan anlaşılıyor ki, gerçekte Mimar, "makineler dünyası" diye gösterilen "melekler dünyası"nın başı, yani Başmelek Cebrail rolünü oynamaktadır. Cebrail; cebir kelimesinden türetilmiştir. Allah'ın Cebri; anlamındadır.Allah, Kur'an'da Cebrail'in kutsal, güçlü bir Başmelek olduğunu bildiriyor. Allah, tüm melekler hiyerarşisini onun emrine vermiştir. Esas itibariyle Matrix; Levhi Mahfuz-Ana Kitap-Ana Bilgisayar'dır. Ancak bu Ana Bilgisayar'ın içinde; melek hiyerarşisinin yönetimiyle ilgili bir yazılım olabilir, Cebrail(Mimar) bundan sorumlu olabilir. Yahutta bu Ana Bilgisayar'ın melek hiyerarşisinin yönetimiyle ilgili bölümünü; Allah'ın izniyle Cebrail hazırlamış olabilir. Bu nedenledir ki Mimar(Cebrail), Matrix'in mimarı olarak takdim ediliyor. En iyisini Allah bilir.

Elbette İblis, gerçeği herkesten çok daha iyi biliyor, ancak hiçbir zaman gerçeği söylemiyor, söylemez. Nitekim Cebrail de tüm diğer melekler de makina-robot değildir. Nefisleri olmayan "akıl sahibi ruhlar"dır. Allah tarafından, evrenden ve her şeyden önce yaratılmışlardır. Allah sevgisiyle yaşarlar. Rab'lerini, üstün bir akılla, sürekli tesbih ve tekbir ederler. Allah, başmelekler, melekler ordusu, müminler; İblis'in ve ordusunun düşmanıdırlar. İblis ve şeytan ordusu da; Allah'ın, O'nun meleklerinin, müminlerin hatta insanların-insanlığın düşmanıdırlar. İnsanlık tarihinin gerçek savaşı budur. Her şeye gücü yeten ve Alemler'in Rabb'i olan Allah bu savaşı bir imtihan alanı olarak düzenlemiştir. İlk söz de, son söz de, akibet de O'na aittir.

Kahin: Filmde sahte mesih Neo'ya yardım eden iyilik timsali bir karakter olarak verilmiştir. Gerçekte Matrix'in içinde yaşayan ancak Matrix'e; kadere isyan etmiş, İblis dostlarına hizmet eden bir medyumdur. Gerçekte ve hatta günümüzde de medyumlar, şeytanların dostlarıdır ve onlardan aldıkları vahiylerle insanları yönlendirirler. İblis imzalı filmlerin çoğunda kahinler(medyumler) takdis edilir. Hatta kurtarıcı mesihler bile onların emrindedir. Hatırlanacağı gibi Yüzüklerin Efendisi filminde Gandalf, Aragon'un üstadı, ruhani(!) lideridir. Allah, nasıl melekleri bile elçilerinin emrine vermiş ve onları kutsamışsa; İblis de, Allah'ı taklit ederek kahinlerini öyle kutsar. Maymun İblis'in her zaman yaptığı "hak sistemi", hakla-batılı yer değiştirerek taklit etmektir.
Bir elinde kasesi, yanında Magdelalı Meryem'i çağrıştıran manitosuyla İsa soyu diye sunulan küfürbaz, sahte Deccal Merovingian.

Merovingian: İblis kökenli yalana göre; "Hz. İsa'nın, bir fahişe olan Magdelalı Meryem'den gelen soyuna verilen isimdir." Bu, İsa'ya şerefsizce yapılan bir iftira ve İblis yalanıdır. Sözde bu soyun, yüz yıllar boyu gizli bir örgütlenmeyle Fransa'da yaşadığı ve günümüze ulaştığı iddia edilmektedir. Bu sülaleden gelen insanların, gizliden gizliye yüzyıllardır Vatikan ile bir savaş içinde olduğu söylenmektedir. Tüm bu çabaların arkasında, "Küresel Güçler"in, Hz. İsa'nın soyundan bir mesih çıkarma İblis oyunu yatmaktadır.

  Görülen o ki, Hz. İsa'nın soyudur diye ortaya çıkarılacak olan mesih, aslında Sahte Mesih(Deccal) olacaktır. Matrix filminin ikinci serisinde karşımıza çıkan Merovingian, ahlaksız, karısını aldatan, ağzı küfür dolu bir karakterdir. Böylece gerçek Mesih Deccal, Sahte Mesih Deccal'le savaşıp onu etkisiz kılacak ki, kendisinin gerçek İsa olduğu sanılsın. Filmde Merovingian gibi küresel gücün mesihinin emrinde melekler gösterilerek; Allah'ın melekleriyle, küresel gücün aynı cepheyi oluşturduğu zannı oluşsun. Bugünde İblis'in kahinleri-medyumları ve onların beyinlerini yıkadığı New Age ışık(karanlık) işçileri, büyük dinleri ve küresel güçleri, eski enerjiler olarak aynı kefeye koymaktadırlar. Gerçekte küresel Yahudi efendilerin güçleri de, dinleri de; Lusifer İblis'den ödünç alınmıştır. Bu New Age dini, elbette bir "Deccal Günü"nde, küresel efendileri "Deccal'e yapıştıracak bir zamk" olarak kullanılacaktır.

SONUÇ

1) Matrix üçlemesi filmleri, İblis'in baş yapıtlarından birisidir. Bir anlamda da İblis'in isyanını, "Hak Sistem"e karşı açtığı tarihi lanetli mücadeleyi, insanlık üzerindeki kadim saptırıcı mücadeleyi ve "yaklaşansaat"teki son perdeyi, kendi sakat zihniyle yansıtmaktadır. Ayrıca filmde kendisine Smith rolünü vermiştir. Bu arada İblisvari çarpıtmalar ve kuyruklu yalanlar pazarlansa da; tahrif edilmiş gerçeklere de yer verilmiştir. 

2) Filmde işlenen tema; bugün dünyada faaliyet gösteren İblis hiyerarşisinin propaganda temasıdır: "İnsanlık, Allah'ın sisteminin kölesidir, özgür değildir. Bu sistemin dışına çıkar, bu sistemi redderse; bu İlahi sistemi ve onun sınırlarını-emirlerini görmezden gelirse, İblis'in askerleri ve elçileriyle işbirliği yaparsa; özgürleşir(!), melekleşir(!) boyut atlar(!)" Yani basit bir ifadeyle; İblis gibi Allah'a isyan et, Allah'ın özgür kölesi olmak yerine, kendi nefsinin ya da İblis'in kölesi ol!

3) Burada en büyük hile şudur: Dünyadaki dünkü yahut bugünkü küresel sistemin, Allah'ın sistemiyle hiçbir ilgisi yoktur. Bizzat Allah'a, İblis marifetiyle başkaldıran insanoğlu, kendi; bencil, benmerkezci, zalim, talancı, insanperest, bilimperest, dünyaperest, şehvetperest, putperest vs. sistemini oluşturmuştur. Küresel yıldız adamların egemenliğinde; İblis'e, onun insan temsilcisi Deccal'e teslim edilmek üzere insanlık adım adım köleleştirilmektedir. O halde bugünkü sanal-maddeci- makinacı dünyayla, Allah'ın istediği ve onayladığı sistemin ne ilgisi vardır. Tarih boyunca ortaya çıkan imparatorlukların ve bugünkü emperyal şeytani hakimiyetin asıl helak edicisi Allah değil midir? Vahiy ve tarih bilincinden mahrum cahil insanların kulağına hoş gelecek: sanal dünya, makinalar dünyası, köleliğe başkaldırı, özgürleşme gibi yemler, avlamak için yaldızlı çağdaş palavralardır.

4) Şayet başkaldırı, Allah'ın "kader-kaza sistemi"ne ve taktirlerine, onun kainatta egemen olan yasalarına-yönetimine, yani Ana Bilgisayarı'nın kontrolüne karşı ise bu, gerçekleşme ihtimali mutlak sıfır olan bir hayaldir. Bu bir İblis yalanıdır. İblis ve yandaşlarının eylemleri dahil her şey, Allah'ın izniyledir ve O'nun Ana Bilgisayarı'nın kontrolündedir. İblis, Sonsuz Yüce Allah'ın zincirli köpeğidir. Havlaması da, ısırması da, dilini çıkarıp soluması da, hayatı da, geleceği de, ölümü de, azabı da, cehennemi de O'nun elindedir, bu böyle biline.. İblis ve yandaşı olan şeytan hizbi, değil Allah'ın "mutlak hakim olan sistemi"nin dışına çıkmak, Allah izin vermeden kıçlarını bile kaşıyamazlar. Ha ne yapabilirler? Elbette kendilerini ve avladıkları insanları helaka ve cehenneme sürükleyebilirler.

5) Peki, "yaklaşansaat"te, İblis'e ne yetki verilmiştir ki; çokça kurtarıcı mesihli filmler yaptırıyor ve bol keseden ahkamlar kesiyor? Evet asıl bilinmesi gereken mesele budur. Tarihe not düşmek için buradan ilan ediyoruz ki; Yüce Allah, dünyayı İblis ve ordusuna teslim edecektir. Bugün itibariyle de dünya, gizli-açık işgal operasyolarının yürütüldüğü bir arenaya dönmüştür. Ve yine bilinmelidir ki; dünyada gerçekleşmekte olan ve son aşamasına gelmiş bulunan "Küresel Yıldız Aileler"in hakimiyeti çok sürmeyecektir. Bu hakimiyetin arkasından, İblis'in Deccal'i, küresel gücün Merovingian Deccal'ini yok edecek ve küresel güce boyun eğdirecektir. Krist, Antikrist mücadelesi.. İblis'in başmeleklerinden(!) olan ve Türkiye'de bile toplantı düzenleyen birçok şapkalı Saint Germain deyimiyle; küresel gücün bu hakimiyeti, sadece bir "oley hakimiyeti" olacaktır.

  Diyeceksiniz ki neden İblis ve ordusu dünyayı teslim alacaktır? Bu meseleleri ve delillerini ortaya koymak bu sayfaları aşar elbette. Ayrıca "Kadim Plan: İblis Dünyayı Ele Geçirmek Üzere.." başlığı altında incelenecektir. Ancak burada birkaç cümleyle şunları söyleyebiliriz:
Sonsuz Yüce Rabb'imiz, Adem'i(İnsanı) en güzel biçimde yarattı ve tüm melekleri; hatta cinlerin melek boyutuna çıkarılmış temsilcisi Azazel'i(İblis'i) bir saygı ifadesi olarak secdeye çağırdı. Melekler secde ettiler. Azazel, başkaldırdı, kovuldu. Allah'a ve İnsanoğluna amansız düşman oldu. Yüce Rabb'imiz Allah dedi ki: "Sizin de, benim de düşmanım olan Şeytan'a(İblis'e) düşman olun!" Peki, insanoğlu tarih boyunca ne yaptı? Allah'ı ve O'nun elçilerini örttü, düşmanı olduğu İblis'in ve hizbinin peşine takıldı. Bugün ise bu ihanet, görülmemiş boyutlarda ve küresel çaptadır...
Alemlere rahmet olarak gönderilmiş Peygamber ve onun getirdiği "son gerçek vahiy" bugün reddediliyor, İblis ağızlarıyla hakaretlere uğruyor. Peki, sözde O'nu tastik edenler ne yapıyor? O ellerindeki "gerçek vahyi" okuyup, akledip, anlıyor mu? Yoksa ondan hicret etmiş; onu ölü kitabı yapmış ve onu musiki olarak mı dinliyor? Yahutta Dünya sevgisi sarhoşluğunda, onu bir "meta" olarak mı kullanıyor, yahut siyasi-iktisadi- askeri amaçları için onun üstünde mi yükseliyor? Yahutta o kutsal vahyin; "siz onlardan olmadıkça, onlar, size düşmandırlar ve sizi hiçbir zaman kabul etmezler" çağrısını Allah'ın her günü ayaklarının altına mı alıyor? Buyurun siz karar verin!
Unutmayınız ve biliniz ki; Rahman ve Rahim Olan Sonsuz Yüce Allah'ın, Kahhar sıfatı tecelli edecek ve düşmanlarından intikam alacaktır. Böylece İblis'in ve kölelerinin geçici dünya hakimiyeti kahrolacak, zafer Allah'ın ve O'na gerçekten teslim olan kölelerinin olacaktır!

 Kaynaklar:
1) Kur'an
2) İncil
3) Matrix üçlemesi
4) Turkincil.com
5) Vilkipedia.com
6) Dunyadinleri.com



 Bana Destek olmak İçin Lütfen Youtube Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın..

Youtube Kanalım  >>> Eyüp Ertaş

6 Temmuz 2014 Pazar

Deccal, Illuminati ve Yeni Dünya Düzeni


Giriş

Son yıllarda popüler kültür bize pek çok  geyik malzemesi verdi. Bunlardan biri de: Illuminati . Melekler ve Şeytanlar filmini izleyen, internette bir kaç yazı okuyan herkes “abi adamlar dünyayı yönetiyo” tarzı muhabbetler yapmakta. Bu muhabbetlere itirazım yok. Aksine, bu yazıdaki amacım bu konuyu detaylıca ele alıp insanlara daha fazla bilgi sunmak, daha fazla düşündürmek.

Başlıktan da anlaşılacağı gibi bu yazı Deccal ve Illuminati bağlantısının oluşturmak istediği Yeni Dünya Düzeni (New World Order) üzerine olacak. Öncelikle şunu size belirtmek istiyorum. Bu yazıyı, yaklaşık 3-4 senelik bir teori filizinin, meyvelerini vermeye başlamasıyla yazmaya karar verdim. Kendi kafamdaki düşünceleri ve yabancı kaynaklarda bu konuyla ilgili olan teorileri harmanlayarak bu yazıyı ortaya çıkardım. Bu yazı 10 dakikada okunup, sindirilecek bir yazı değil. Sizden istediğim şu; yazıya geniş bir vakit ayırın , gerektiği yerlerde durup düşünün. Yazının aralarında size bazı video linkleri vereceğim. Onları da mutlaka izleyin.
Amacım size bu konuda gerekli temel bilgileri vermek ve düşünmenizi sağlamak. O yüzden bazı şeylere çok detaylı yer vermedim. Çünkü insan kendisinin arayıp bulduğu bilgiye daha çok sahip çıkar, daha çok hatırlar.
Yazının içeriği dini olsa da, dinle ilgilenmeyen insanların da okumasını öneririm. Günümüz dünyasıyla alakalı ilginizi çekecek detayların olacağına eminim.

Şimdi biraz yazının planından bahsedeyim. Şuan okuduğunuz bölüm giriş bölümü. Yazı hakkında biraz genel bilgi verdim. Bundan sonraki bölümde konuyla ilgili tanım ve tasvirlere yer vereceğim. Daha sonra deccal’in tarih içindeki rolünü ele alıp çözüm önerileriyle yazıyı bitireceğim. Yazının içindeki resimler küçük haldedir. Üzerlerine tıklayarak büyük hallerini görebilirsiniz. Başlayalım!


Tanımlar 

Bu bölümde, yazıda değineceğim kavramların tanımlarını ve açıklamalarına yer vereceğim. Öncelikle şeytan kavramını tanımlayarak başlayalım.


Şeytan ve Yardımcıları

Şeytan’ın Allah tarafından cennetten kovulma hikayesine tanımları yaptıktan sonra yer vereceğim. Ama bu konuyla ilgili yanlış bilinen bir noktayı düzeltmek istiyorum. Şeytan, sanılanın aksine tek bir varlık değil; kendi içinde hiyerarşi barındıran bir gruptur. Lideri ve o liderin yardımcıları vardır. Onların altında, her insanı kötü yola sevketmek için başka şeytanlar vardır. Bunları şöyle gösterebiliriz:


1) İblis (Lucifer): Şeytanların lideridir. Allah tarafından kovulduktan sonra kendini, insanları Tanrı’nın yolundan saptırmak ve dünyaya fitne getirmeye adamıştır. Ahir zamanda dünyaya Deccal olarak, insan suretinde ineceği belirtilir.

2) Şeytan (Satan): İblis’in yardımcısıdır. İblis, diğer şeytanlar, kötü cinler ve kötü insanlar arasındaki haberleşmeyi sağlar.

3) Diğer Şeytanlar (Devil): İnsanları kötü yola saptırmakla görevlidirler.

4) Kötü Cinler ve İnsanlar (Demon): Tanrı’yı terkedip iblise itaat eden kısımdır.
Şeytan’ın hiyerarşisini böyle tanımladık. Bir de şeytanın Tanrı’nın huzurundan kovulma hikayesine değinelim

(Isra Suresi):
 61- Hani meleklere Adem için saygı ile eğilin” demiştik, onlar da saygı ile eğilmişlerdi. Yalnız İblis saygı ile eğilmemiş, “Hiç ben, çamur halinde yarattığın kimse için saygı ile eğilir miyim?” demişti.
62- Yine demişti ki: “Benden üstün tuttuğun kişi bu mu, söyler misin? And olsun eğer bana kıyamete kadar vakit verirsen, onun soyunu, pek azı hariç, azdırarak kontrolüm altına alacağım.”
63- Allah şöyle dedi: “Çekil, git”. Onlardan kim sana uyarsa kuşkusuz cehennem tam bir karşılık olarak hepinizin cezası olacaktır.”
64- “(Haydi) onlardan gücünün yettiğinin ayağını çağrınla kaydır. Atlıların ve yayalarınla onların üzerine yürü. Onların mallarına ve evlatlarına ortak ol. Onlara vaatlerde bulun.” Hâlbuki şeytan onlara aldatmadan başka bir şey vaat etmez.
65- “Şüphesiz, (gerçek) kullarım üzerinde senin hiç bir hâkimiyetin olmayacaktır. Vekil olarak Rabbin yeter!”

Bu olaydan sonra iblis Tanrı’ya olan inadı ve kibiri yüzünden tüm insanlığı doğru yoldan çıkarma, kendi kontrolü altına almayı hedeflemiştir. Şeytan’nın temel presipleri şöyledir:

-Şeytan’a göre, Tanrı’ya gerçekten vefalı, sadık tek bir kişi bile yoktur. Sadık olan kişiler yalnızca kendileri için iyi şartlar sürdüğünde sadık kalmaya devam ederler. Eğer bu sadık insanların başlarına çeşitli sıkıntılar gelecek olursa, bu kişiler Tanrı’ya bağlı olmaktan vazgeçeceklerdir

-Şeytan’ın insanlara da vaadi şudur: “Allah size herşeyi kısıtlamakta şartlar koşmaktadır, ben size herşeyi, ahlaki değerler olmadan özgürce yaşama hakkı veriyorum”


Deccal

Deccal (antichrist) ahir zamanda dünyaya inecek olup, insanlığı Tanrı’nın yolundan saptırarak bütün dünyaya savaş, açlık ve sapkınlık yayacak olan kişidir. Yukarıda belirttiğim gibi deccal aslında iblisin insan şeklidir. Hz.Nuh’tan Hz.Muhammed’e kadar bütün peygamberler kavimlerini Deccal tehlikesine karşı uyarmıştır. 3 semavi dine göre de deccal’in hikayesi aynıdır. Yeryüzünde büyük bir fitne çıkaracak, insanları Tanrı’nın yolundan saptırıp kendine hizmet ettirecek, daha sonra Mehdi ile Mesih (Hz.İsa) deccali bulup bizzat öldüreceklerdir. Şimdi deccalin özelliklerini hadislere bakarak yakından inceleyelim:

“Hz. Adem’in yaratılışından itibaren Kıyamete kadar geçen süre içerisinde Deccalden daha büyük bir fitne yoktur”

“Hiçbir peygamber gönderilmemiştir ki, ümmetini tek gözü kör, çok yalancı Deccal ile korkutmuş olmasın. Haberiniz olsun! Onun tek gözü kördür. Yüce Rabbiniz ise kör değildir. Onun iki gözü arasında Kâfir yazılmış olacaktır.”

Ayrıca bu hadis illuminatinin simgesinin neden tek göz olduğunu açıklıyor o meseleyi bir sonraki başlıkta inceleyeceğiz.

“İsa, deccali öldürdükten sonra iki kişi arasında düşmanlık kalmaz

Bu hadis de bize deccalin ölümünden sonraki dünyayı tanıtıyor. Bu konuya da sonraki başlıklarda değineceğiz. Ayrıca Deccal’in yağmur yağdırma gücünün olduğu rivayet edilir. Hatta o yüzden modern Illuminati’de deccalin lakabı “rain man”dir.


Illuminati

Deccal’in dünyayı kontrol altında tutmak için 1776 yılında kurduğu gizli örgüttür. Esasen deccalin dünyadaki beyin takımı diyebiliriz. Üyelerine “mason” ismi verilir.


Simge Ve Ritüeller

Illuminati logo olarak üçgen içinde tek göz (deccalin tek gözlü olmasıyla ilgili) , piramit, pergel ve cetvel kullanır.


3. resimde dikkatimizi çeken başka bir nokta da damalı yüzeydir. Masonik ayinlerin genelinde damalı yüzey bulunmaktadır. Masonların inanışına göre damalı yüzey cinlerin ve şeytanların başka boyutlardan dünyaya gelmesi için bir kapı görevi görmektedir. Damalı yüzey üstünde kan akıtarak ya da başka şekillerde bu işi gerçekleştirirler.

Bunun yanısıra “Devil Horn” yani şeytan boynuzu denilen el işareti de illuminatinin simgelerindendir. Bu işarete “rockçıların işareti şeytanla ilgisi yok” şeklinde itiraz edebilirsiniz. Evet genelde rockçılar anlamını bilmeden kullanır, ben de eskiden kullanırdım. Ama bu işaretin anlamı müzikle sınırlı değildir.



 10 İlluminati sembolü adlı yazıma beklerim..>>> http://eyalling.blogspot.com.tr/2013/11/10-illuminati-sembolu.html



Tarihsel Süreç

Yukarıdaki kısımlarda belirttiğim gibi iblisin amacı, bütün insanlığı kendi kontrolü altına almak. Bunu başarabilmek için çeşitli ihtiyaçları var:

1) Çok büyük bir ekonomik güç

2)Kısa sürede çok sayıda insanı etkileyebilecek bir iletişim ağı

Ekonomik güç dünyaya hükmetmek için olmazsa olmazdır. Hem elinde, aklından geçenleri gerçekleştirebileceğin sınırsız gücün olur; hem de insanlar, hayatta kalmak için sana hizmet etmeye mecbur kalırlar. İkinci olarak da ekonomi gücünü kullanarak köleleştirdiğin insanlara kendi fikirlerini aşılaman gerekir. Tek tek bütün insanlara bu işlemi uygulamak zor olduğu için hepsini aynı anda etkileyebileceğin bir sistem geliştirmen gerekir. O yüzden deccalin tarih boyunca hükmettiği ülkeler, teknoloji olarak dönemin en gelişmiş ülkelerindendir. Şimdi tarih boyunca deccalin hükmettiği devletlere göz atıp, bugünki duruma değineceğiz.


Antik Mısır Uygarlığı

Bilim kurgu hikayelerine en çok konu olmuş uygarlık tartışmasız mısır uygarlığıdır. Çözülemeyen piramit sırları, hiyeroglifler, tanrılar, lanetler … pek çok ilginç konu mevcut. Mısır devleti M.Ö. 3050 yılları civarında  Kuzeydoğu Afrika’da Nil Nehri’nin denize ulaştığı bölgede kurulmuştur. İblisin yani deccalin birebir etki ederek hükmettiği ilk devlettir. Deccal satanist ritüel ve simgeleri ilk kez bu ülkede ortaya koydu. Peki bunu nereden anlıyoruz? Bu soruyu cevaplamak için Mısır devletine kabaca bir göz atalım.




*Mısır uygarlığı fivarunlar tarafından yönetilirdi. Her firavun tanrı olarak görülürdü

-Yazının başlarında bahsettiğim şeytanın, insanlara aşılamaya çalıştığı din anlayışını, ilk defa burada görüyoruz: Tanrıya ihtiyacın yok, sen zaten kendinin tanrısısın. Ayrıca soldaki resimde görebileceğiniz gibi firavunlar başlarına 2 yana sarkan bir şapka takmaktadır. Bu da iblisin boynuzlarını simgelemektedir.



*Mısır uygarlığında çok tanrılı din hakimdi. Ateş tanrısı, su tanrısı, toprak tanrısı vs. gibi tanrılar bulunurdu. Her tanrı hiyerogliflerle resmedilirdi. Genelde bu tanrılar çeşitli hayvan figürleriyle gösterilirdi.

-Bugün artık bildiğimiz satanizmin simgelerinden olan korkunç suratların, motiflerin temelleri o zamanlardan atılmış.

-Hani sürekli bir soru vardır. Piramitlerin yapıldığı taşlar kilometrelerce uzaklıktan  nasıl getirildi, nasıl öyle mükemmel tasarlandı, yoksa uzaylılar mı yaptı vs. Tanımlar başlığında şeytanın yardımcıları kısmında kötü cinlerden bahsetmiştik. İki boyut arasında gidip gelebiliyorlardı. O günki şartlarda normal insanların o taşları taşıması imkansızdır. Zaten o yüzden Mısır uygarlığı bugün, gizemli bir uygarlık olarak görülüyor. Deccal teknoloji konusunda bu cinlerden yardım almıştır. Hatta bazı kaynaklarda mısırlıların elektrik enerjisini kullandıkları çok yerinde kanıtlarla savunulmaktadır. Bu tür, çağının çok çok ötesindeki teknolojik imkanlar ancak insan dışı varlıkların yardımıyla gerçekleşebilmiştir.

-Piramit, tek göz, put şeklinde figürler ve satanist ritüeller yine ilk defa bu dönemde deccalin simgesi haline gelmiştir. Deccal neden mimarisinde piramit şeklini seçmiştir şu an bilemiyoruz. Fakat araştırdığım yabancı kaynaklarda bu konuyla ilgili bir teori görmüştüm. Bu teoriye göre yapılan binalar, insanların enerjilerini etkilemektedir. Kubbe, sekizgen gibi yapılar pozitif enerji yayarken, piramit şeklindeki yapılar negatif enerji alanı yaratmakta. O yüzden deccal piramitler yaptırmakta ve uzun binaların uç kısmını piramitleştirmektedir. Doğruluğu tartışılır bi teori ama paylaşmak istedim.




Britanya İmparatorluğu (İngiltere)

Gelelim tarihin ilk ve en büyük emperyalist güçlerinden olan İngiltere’ye. Yukarıdaki kısımlarda bahsettiğim gibi deccalin amacını yerine getirebilmesi için ekonomik güce ve geniş bir iletişim ağına ihtiyacı vardır. İngiltere o yüzden ülke politikası olarak sömürgeciliği ve emperyalizmi esas almıştır.

*İngiltere 1600′lerden beri Batı Avrupa’nın en güçlü devleti konumundadır.

*Ele geçirdiği ülkelerin yer altı kaynaklarını ve iş gücünü kullanarak kendine geniş bir ekonomik güç sağlamıştır. Ayrıca ingiliz dilini ve kültürünü de fethettiği bütün ülkelere empoze eden ingiltere, dünyadaki kültür yozlaşmasının temelini de ilk kez bu tarihlerde atmıştır.

*Defalarca bahsettiğim gibi deccal geniş kitlelere ulaşmak için her hükmettiği devlette, teknolojiyi sonuna kadar ilerletmeye çalışmıştır. 1763 yılında buharla çalışan çarklı makinaların icadıyla “Sanayi Devrimi” İngiltere’de başlamıştır. Sanayi devrimi, günümüz teknolojisinin miladıdır. Buharlı makineler, trenler, film sektörü vs. gelişmeler sanayi devriminin etkisiyle gerçekleşmiştir. Ayrıca dünyanın yeni ekonomik sistemi olan kapitalizmin temelleri atılmıştır.


İngiliz Devletindeki Illuminati Simgeleri

Deccal nasıl ki Mısır devletinde simgelerini, ritüellerini ortaya koyduysa, daha sonra hükmedeceği devletlerde de o adeti sürdürdü. Bu konuda ilk değineceğim nokta İngiliz Kraliyet Arması. Aşağıdaki ayetler İncil’deki Vahiy 13 suresinden alınmıştır. Hz.İsa gördüğü şeytanı tasvir ediyor (bu arada yanlış anlaşılmaya mahal vermeyelim.şeytan insan dahil pek çok şekle girebilir, aşağıdaki o şekillerden sadece biri)

“Sonra on boynuzlu, yedi başlı bir canavarın denizden çıktığını gördüm. Boynuzlarının üzerinde on taç vardı, başlarının üzerinde küfür niteliğinde adlar yazılıydı.”
“Gördüğüm canavar parsa benziyordu. Ayakları ayı ayağı, ağzı aslan ağzı gibiydi. Ejderha canavara kendi gücü ve tahtıyla birlikte büyük yetki verdi”
“İnsanlar canavara yetki veren ejderhaya taptılar. “Canavar gibisi var mı? Onunla kim savaşabilir?” diyerek canavara da taptılar.”
“Kutsallarla savaşıp onları yenmesine izin verildi. Canavar her oymak, her halk, her dil, her ulus üzerinde yetkili kılındı.”
“Bu konu bilgelik gerektirir. Anlayabilen, canavara ait sayıyı hesaplasın. Çünkü bu sayı insanı simgeler. Sayısı 666′dır.”

Şimdi İngiliz Kraliyet Arması’na bir göz atalım (Arma oynama olmaksızın birebir Wikipedia’dan alındı.)



Bu da İngiliz istihbarat teşkilatı olan MI5′ın logosu. Üçgen şekli, üstte tek göz, ve taç dikkatimizi çeken noktalar.



Mısır uygarlığı kısmında bahsettiğim başka bir simge daha vardı. Firavunun iki yana sarkan başlığı. Bunun şeytanın iki boynuzunu temsil ettiğini söylemiştim. Aynı simge burada da var. Hani şu ingiliz hakimlerinin ve soyluların taktığı beyaz peruk.




Aztek Uygarlığı

Deccal, Brityanya Krallığı ile Avrupa ve Afrika’ya hükmederken; daha güçlü bir devletin çalışmalarını yapıyordu. Bu çalışmalar için gelişmiş insanların pek gelmediği Amerika Kıtası’nı kullanmaktaydı. 14. ve 16. yüzyıllar arasında yaşamış olan Aztek Uygarlığı ile mısırdakine benzer bir altyapı hazırlamıştı. Din anlayışı olarak mısırdaki gibi satanist-pagan bir anlayış hakimdi. “Tanrılar kurban istiyor” kalıbını eminim ki çoğunuz duymuşsunuzdur. Buradaki tanrılardan kasıt şeytandır. Çeşitli amaçlar için insanları şeytan için kurban etmişlerdi. Ayrıca mimari olarak tıpkı mısırdaki gibi piramitler ve totemler görüyoruz.

 


Deccal’in Aztek uygarlığını kurmasının amacı dünyaya hükmetmek değil, Amerika kıtasında kurmak istediği büyük devlet için altyapı hazırlamaktı.

Eski uygarlıklardaki ayin ve ritüel benzerlikleri için daha önceki yazılarımızdan "İlluminati ve Paganizm" e beklerim..>> http://eyalling.blogspot.com.tr/2013/10/illuminati-ve-paganizm.html


Amerika Birleşik Devletleri

Sonunda geldik yazının en önemli kısmına. Deccalin bu güne kadar kurduğu en güçlü devlet. Ve maalesef bu devlet sayesinde ihtiyacı olan büyük ekonomik güce ve iletişim kaynaklarına kavuşmuş durumda. Bu kısımda ABD ile ilgili temel bilgileri, illuminati işaretlerini verip çok önemli bir kısma gireceğim. Deccalin en önemli gücü, bütün dünyayı hipnoz ettiği silahlara: Hollywood, medya ve müzik endüstrisi!

*ABD 4 Temmuz 1776 yılında kurulmuştur (Dikkat ediniz Illuminati’nin kuruluşuyla aynı tarih)

*Deccal amerikanın politikasını da ingilterede olduğu gibi emperyalizm ve kapitalizm üzerine kurmuştur.

*Kapitalist sistem deccal için en ideal ekonomik sistemdir. Çünkü bu sistemde insanlar, sabahtan akşama kadar büyük şirketler tarafından köle gibi çalıştırılıp, az maaş almalarına rağmen; kendilerini özgür hissederler. Yıllarca bu şekilde çalışan insanların hayatlarında başka amaç ve hedefleri kalmaz. En büyük hobileri akşam eve geldikten sonra televizyon karşısında uyumaktır. Bu şekilde yüzbinlerce insan dev şirketler tarafından sömürülmekte ve hipnoz edilmektedir. Ama çok ilginç ki bu insanlar hallerinden memnun. Şu söz bu durumu çok iyi özetliyor “insanları kontrol altına almanın iki şekli vardır. ilk şeklinde dikenli tellerin seni çevrelediğinigörürsün.bunu değiştirmeye, kaçmaya çalışırsın.ama diğer şeklinde onları göremezsin özgür olduğunu zannedersin.o yüzden bu durumu değiştirmek için en ufak bir çaba sarfetmezsin”

*Bu ekonomik düzenin en büyük rakibi komünizmdi. Rusya’da başlayan akım, Avrupa’yı da etkisi altına almaktaydı. Genelde islam düşünürleri komünizmi çok kötü birşeymiş gibi anlatırlar. Ben buna katılmıyorum. Çok mükemmel bir sistem olmasa da deccalin sistemi olan kapitalizme karşı büyük bir güçtü. Nitekim Rusya ile Amerika arasında uzun yıllar soğuk savaş oldu. Deccal bu savaşı televizyon, medya, müzik ve fast food zincirleri ile kazandı.


Amerika’da ki Illuminati Simgeleri

Deccal bütün devletlerinde yaptığı gibi amerikada da kendi simgelerini sıkça kullanmakta.

1 Dolar


Deccal, ilk defa kendi simgesini bu kadar cesur ve net olarak bir dolar üzerinde kullanmıştır. Bir doların arka yüzünde piramit ve tek göz bulunmaktadır. Piramidin üstünde yazan Annuit Coeptis “Tanrının destekleriyle” ya da “Tanrı başlangıcı destekler” anlamlarına gelmektedir. Buradaki tanrıdan kasıt tabiki iblistir. Amerika devletinin deccal tarafından kurulduğu buradan çok net anlaşılıyor. Paradaki ikinci slogan ise Novus Ordo Seclorum da “Yeni Dünya Düzeni” anlamına gelmektedir. Bunu da az çok anlamışsınızdır, deccalin yönettiği yeni bir dünya ifade edilmiş.

Ancak şu nokta çok ilginç. Piramit tam değil yarım bırakılmış. Bunun altındaki anlam şu. Piramit deccalin tarih boyunca dünyayı yönetme projesini temsil ediyor. Projede epey yol katedilmiş. Ancak son basamak eksik. Amerika dünyayı tamamen ele geçirince iblis, yani deccal, dünyaya maddi olarak inip yönetimi eline alacak, yani son basamak tamamlanacak.

1. Dolar ve sırları adlı videoyu izlemenizi tavsiye ederim..>>>  http://www.youtube.com/watch?v=I4yNqRTzknE


Skull and Bones Tarikati

Skull&Bones (kafatası ve kemikler) tarikati 1832 yılında Yale Üniversitesi kampüsünde kurulmuştur. Bu tarikatın temel amacı Amerika Birleşik Devletlerine başkanlık edecek insanlar yetiştirmekti. Amerika başkanlarının çoğu bu tarikatın üyesidir (resimler aşağıda) .  Bu örgütten yetişen amerikan başkanları deccalin politikasını sürdürmekle yükümlüydü. Skull and Bones’a üye olabilmenin doğal şartları erkek olmak, beyaz olmak ve protestan bir aileden gelmekti.

Eski başkan John F. Kennedy’nin öldürülmesi de aslında bununla ilgiliydi. Kennedy Skull&Bones üyesi olmayan, katolik, ilk ABD başkanıdır. Kennedy, zencilerin Güney eyaletlerindeki üniversitelere girmelerini kolaylaştırdı. 28 Ağustos 1963′te, yaklaşık çeyrek milyon kişinin katılımıyla düzenlenen ve hak eşitliği yasasının çıkarılması istenilen Washington D.C.’deki İş ve Özgürlük Yürüyüşü’nden hemen sonra Kongre’ye okullarda, otellerde ve lokantalarda ırk ayrımcılığını ortadan kaldıran bir yasa önerdi. Yani kısacası insancıl bir başkandı. Tabi ki böyle biri deccalin işine gelmedi ve 22 Kasım 1963′de Kennedy kimliği belirsiz kişilerce düzenlenen bir suikast ile hayatına veda etti.

Daha detaylı bilgiler..>> http://eyalling.blogspot.com.tr/2014/01/kurukafa-ve-kemikler-cemiyeti.html



2. resimde George Bush’u ve John Kerry’yi tanıdınız mı?


Deccal Amerika’sı Bütün Dünyayı Nasıl Kontrol Altında Tutuyor

Deccal dünyayı iki şekilde kontrol altında tutmakta. Birincisi geliştirdiği silahlarla fiziksel olarak (depremler,iklim değişiklikleri vs.) İkincisi hollywood ve müzik sektörüyle manevi olarak. En kötü yanı da insanların çoğu kontrol edildiklerinden habersiz.


Illuminati Kartları ve HAARP Silahı



Bu konu aslında başlı başına bir yazı konusu. Konuyu dağıtmamak için özet geçip izlemeniz için 2 tane video linki vereceğim.

Nikola Tesla ismini aşağı yukarı herkes bilir. Tesla’nın yaptığı icatlara bakarsak, gelmiş geçmiş en zeki bilimadamıdır diyebiliriz. Ancak bilimadamı görünümlü kapitalist Edison yüzünden önü kapatılmıştır. Herneyse. Tesla iyonosfer üstünde çalışmalar yapan bir bilimadamıydı. Kablosuz elektrik aktarımı ve dünya çapında telsiz başardığı projeler arasında. Ama bundan daha önemli bir şey daha var. Tesla iyonosferden dalgalar göndererek bir deprem silahı icat etmişti. Bu silahı ilk olarak Manhattan üzerinde deneyen Tesla 4.2 şiddetinde bir depreme yol açmıştı. Daha sonra Tesla’nın ölümüyle bu silahın ne olduğu bilinmiyor.
Şimdi düşünün. Tesla 1930′lu yıllarda böyle bir silah keşfetmiş. Ölümünden sonra da bu proje Amerikan hükümeti tarafından insanlıktan gizli bir şekilde geliştirilmiştir. Sizce 1930′lu yıllarda 4.2 şiddetinde deprem yaratabilen bir silah, 2011 yılında nasıl işler başarır?
Amerika 1993 yılında, sözde iyonosferin davranışlarını incelemek için; özde deprem ve iklim değikliğine yol eçen silahı geliştirmek için HAARP (High Frequency Active Auroral Research Program) projesini başlattı. Günümüzde Amerika bu silahı deprem ve iklim değişiklikleri yaratmak için kullanmaktadır. Bu konuyu daha iyi anlamak için şu videoyu izlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum: H.A.A.R.P. kıyamet silahı ve türkiye depremleri
  http://www.youtube.com/watch?v=JbmN2R3AQ-g

 H.A.A.R.P. ve Nikola Tesla ile ilgili çok detaylı bir yazı buyrun..>>> http://eyalling.blogspot.com.tr/2013/11/nikola-tesla-ve-haarp-teknolojisi.html


Dev Şirketler

Amerika’nın dünya ekonomisini nasıl elinde tuttuğunu herkes az çok biliyor. Tabiki dev şirketler ve markalar ile. Bu şirketler hem deccale büyük bir ekonomik güç sağlamakta, hem de girdiği ülkenin kültürünü bitirmekte. Bugün Coca Cola’nın, McDonalds’sın, Starbucks’ın ve Marlbora’nın girmediği ülke kalmadı neredeyse. Bu zincirlerin yol açtığı yıkımı ülkemize bakarak da anlayabiliriz. Bugün, starbucks kültürü türk kahvesini alt etmek üzere. McDonalds, KFC gibi zincirler zaten Türk mutfağını çoktan yıktı. Az gelişmiş ülkelerde neredeyse herkes sigara içmekte…



Illuminati simgeleri çok önemli olmasa da büyük şirketlerin içinde yer almakta (çok önemli değil dedim çünkü, bu şirketlerin yol açtığı kültürel ve ekonomik zararları göz önünde bulundurursak simgelerin hiçbir önemi yok)



Bu resimlerde Coca Cola’da ve Philip Morris’teki göndermeyi görememiş olabilirsiniz. Coca Cola reklamındaki adam bir gözünü şişeyle kapatarak ‘tek göz’ göndermesi yapmaktadır. Dünyanın en büyük sigara üreticisi Phlip Morris’in logosu da yukarda açıkladığım Hz.İsa’nın tarif ettiği şeytana gönderme.


Medya ve Televizyon Dizileri

Illumunatinin diğer büyük silahı da medya ve televizyon. Medya ile bütün dünyayı inandırmak istediği haberlere inandırmakta, televizyon dizileri ile de gençler,e hedeflediği hayat tarzına alıştırmaktadır.
“temel amaç televizyon ve diğer araçlarla dayatılan fikirleri kendi fikrinizmiş gibi sahiplenmemiz”
Medya, geniş kitleleri yanlış giden olaylara karşı uyuşturmak için en etkili silahtır. En etkili silahtır çünkü dünyanın en fakiri de en zengini de televizyon izler. Cnn kanalında güzel bir kadın spiker çıkar, İslami teröristler 10 sivili öldürdü der. Koskoca Cnn kanalının ve şu melek gibi kadının yalan söyleyecek hali yok ya… inanırız hemen. Biz bu şekilde güzel spikerlerle uyutulurken, illuminati dünyayı ele geçirmeye devam eder.

Medyanın bize nasıl fikir aşıladığını bir örnekle daha iyi anlayalım. Şimdi sizden şu soruyu cevaplamanızı istiyorum: Sizce uzaylılar var mı?
İnsanların çoğu bu konuda farklı şeyler düşünebilir. Ama şundan eminim ki insanların %95′i inanmasa bile kesin yoktur diyemez. Neden mi. Çünkü medya bizi yavaştan yavaştan “uzaylılar var” fikrini kafamıza yazmaya çalışıyor. Her yıl mutlaka çıkar: Bilmemnerde ufo görüldü işte video. Sonra bir de meşhur rossweld kazası var. Yine yukarıda olduğu gibi düşünürüz. Koskoca CNN yalan söyleyecek hali yok. Ama söylüyorlar…
Bir diğer silah da televizyon dizileri. Gossip Girl, How I Met Your Mother vs. liste uzayıp gider. Ama hedef hep aynı: Gençler! Amerikan yaşam tarzı sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada gençliğin içine virüs gibi yerleşmiş durumda.


Hollywood

Amerikanın başka bir başka silahı da sinemadır. Hollywood’da her yıl üretilen onlarca film ile insanları kendi tasarladıkları hayal aleminde yaşartırken, yine kendi belirledikleri fikirleri de empoze etmektedir.
Hollywood kelimesinin ne anlama geldiğine bir bakalım. Hollywood kutsal tahta demektir. Aztekli pagan rahiplerinin kullandığı bi araçtır. İnanışa göre rahipler bu araçla karşısındakini transa sokup hipnoz edebilir. Hollywood’un da yaptığı tam olarak bu. Büyük kitleleri karanlık bir ortamda, beyaz perde karşısında hipnoz etmektedir. Şunu hiç düşündünüz mü. Neden popüler kitapların filmleri çekiliyor? Buna çoğu kişi “para için olsa gerek” diye cevap verecektir. Elbet de para kazanmak da bu işin bir amacı, ancak temel amaç bu değil. Temel amaç insanları kitap okumaktan uzak tutmak. Çünkü kitap, insana hayal gücünü kullandırtır. Olayları, kişileri kendi kafasında canlandırdığı şekilde yaşar. Yani kısaca, kitap okuyan insan düşünür! Ama deccalin istediği düşünen insan değil, izleyen insandır. O yüzden bugün sinema sektörüne ayrılan para, kitap sektörüyle kıyaslanamaz durumda.

Hollywood’un bize nasıl fikir aşıladığını bir örnekle anlamaya çalışalım. Soru yine uzaylılarla ilgili. Yukarıda uzaylılar var mı diye sormuştum. Şimdi başka bir soru:

*Uzaylılar varsa sizce neye benziyorlar

*Eğer bir gün uzaylılar dünyaya saldırırsa sizce insanlığı kim koruyacak?
Bu sorulara eminim ki insanların %95′i aynı cevapları verecek. Uzaylılar yeşil, kısa boylu, aliminyum kıyafetli canlılardır. Eğer bir gün dünyaya uzaylılar saldırırsa Amerika bizi müthiş silahlarıyla koruyacaktır.
Peki bu fikirler beynimize nereden yerleşti? Hayatımızda hiç uzaylı gördük mü, ya da hiç gerçek bir uzaylı görüntülendi mi? Cevap hayır. Peki Amerika’ya bizi koruyacağı konusunda neden güveniyoruz. Amerika bütün dünyaya barış ve koruyuculuk mu sağlıyor. Hayır aksine birçok katliama yol açtı. Ee bu fikirler nerden geldi de beynimize oturdu o zaman? Cevabı size bırakıyorum.
Çizgifilmlerde de durum değişmiyor. Çocukların bilinçaltına gizlice ektiği fikir tohumları yıllar sonra bile, o insanı yönetmeye yetmekte. Aileler çocukların izlediği çizgifilmlere çok dikkat etmeli. Örneğin, dünyanın en büyük çocuk kanalı olan Nickolodeon’ın açılışında Illuminati’yi görüyoruz.



Mesela ben bir yetişkin olarak bile şu çizgifilmi izleyince ürperdim, ruhum karardı. Bir çocuk izleyince neler hisseder bir düşünün


Hollywood Filmlerinde Illuminati Simgeleri

Hollywood filmlerinde illuminati simgeleri çok yaygın kullanılmaktadır.



Hollywood’un çoğu illuminati’ye teslim olmuş durumda. Ancak az da olsa anti-illuminati projeler de var. Aslında anti-illuminati tanımı biraz yanlış. İyilik-kötülük mehdi-deccal savaşını konu alan filmler diyelim.


The Matrix: Filmde mehdi(neo), mesih(morpheus) ile deccal’in(agent smith) savaşı bilim-kurgu yoluyla anlatılmış. Birinci filmde Morpheus kurtarıcı olarak seçtiği Neo’ya bir seçenek sunuyor. Sahte dünyanda yaşamaya devam mı edeceksin, yoksa benimle gerçek dünyaya mı geleceksin? Gerçek dünyadan kastı iyiyle-kötünün arasındaki mücadele. Film iyilerin kazanmasıyla son buluyor.

Yüzüklerin Efendisi: Burada mehdi-deccal öğelerini daha net görüyoruz. mesih(gandalf), mehdi(frodo) ile deccal(saruman) ‘ın savaşı fantazi biçimiyle anlatılmış. Burada dikkatimizi çeken bir başka nokta da sauron’un gözü. Deccalin herşeyi gören tek gözünü temsil etmekte. Filmin sonunda frodo kötülüğü simgeleyen yüzüğü yok ediyor.

Star Wars: Bu filmde de iyiyle-kötü arasındaki savaş çok net anlatılmakta. Darth sidius deccali temsil etmekte. 3. filme kadar kim olduğu bilinmiyor. Gizleniyor. 3. filmde seçilmiş kişi olan Anakin Skywalker’ı kendi tarafına çektikten sonra kendini açıklıyor. Filmin sonunda Darth Vader(Anakin Skywalker) ne kadar kötülüğe hizmet etse de oğlu sayesinde kötü lordu öldürüp galaksiye barışı getiriyor.

Harry Potter: Seçilmiş kişi (mehdi) Harry Potter’ın deccali temsil eden Voldermort ile olan savaşını anlatmakta.

Lost: Dünyanın en popüler televizyon dizilerinden olan lost’un son sezonu, yine yukarıda anlattığım filmlerdeki gibi iyilik-kötülük savaşı üzerine kuruluydu. Aslında dizi son sezona kadar epey materyalist bir çizgide ilerliyordu. Fakat son sezon ne olduysa işi dine çevirdiler. Bunda da mesih(jacop), mehdi(jack) ile deccal(black smoke)’in savaşını anlatıyor. Dizinin sonunda Jack black smoke’u öldürerek dünyaya kötülüğün yayılmasını engelliyor.


Müzik Endüstrisi




Gelecekte Ne Olacak?

Deccal her ne kadar dünyanın önemli bir kısmını ele geçirmiş olsa da, henüz dünyanın tek lideri olamadı. Kendisini açığa çıkarmak için önünde hiçbir güç kalmamasını bekliyor. Peki bu liderliğe nasıl ulaşacak. Bu konuda iki teorim var.


Sahte Uzaylı İstilası

Yukarıda, medyanın ve hollywood’un bizi sürekli uzaylı konusunda etki altına almaya çalışmasından bahsettim. Peki bunu neden yapıyorlar. İleride bir uzaylı istilası olunca çabuk adapte olalım, varımızla yoğumuzla Amerika’ya bizi kurtarması için yalvaralım diye.
Ama ilginç nokta şu. Ortada uzaylı falan olmayacak. Benim seneryom şu:
Bugün biliyoruzki Hitler 2. dünya savaşında ufo benzeri hava araçları yapmayı başarmıştı. O zamanın teknolojisiyle bu olay gerçekleştiriliyorsa bugün tam anlamıyla dairesel hava araçları yapılabilir. İleri bir tarihte NASA açıklama yapacak. Dünya dışında hayat olabilir diye. Daha sonra dünya dışında hayat olduğu resmileşecek. Ondan sonraki adım da uzaylılarla aramızda çıkan bir savaş. Amerika kendi yaptığı ufoları dünyaya saldırtacak. Sonra tıpkı o hollywood filmlerindeki gibi dünyanın liderliğini üstlenip bizi sözde kurtaracak. Böylece dünyanın tek lideri konumuna gelecek.
Peki bu olay ne zaman olur diyorsanız. Ne zaman olacağını bilmiyorum ama 2012 bu olayın başlangıcı olabilir. 2012 olayı Mayaların takvimine göre kıyameti simgeliyor. Mayalar da satanist-pagan bir toplum. Ayrıca medya ve hollywood sürekli kafamıza 2012′yi sokmak istiyor. Ne olacak bilmiyorum ama 2012 için bir planları var.

Ayrıca bir başka dayanağım da, yukarıda bahsettiğim Illuminati kartları. Bir kartta uzaylı istilası gösteriliyor. Yani demekki böyle bir planları var.




Zombi Ordusu

Açıkçası bu teorimin gerçekleşeceğine pek inanmıyorum, yani inanmak istemiyorum. O yüzden fazla uzatmayacağım. Bir bilim dergisinde okuduğuma göre yeni ölmüş bedenlere adrenalin ve başka bazı hormanlar enjekte edilerek tepki vermesi sağlanabiliyormuş. Yani gerçek olarak yaşamasa bile kaslarını çalıştırabiliyorlarmış. Günümüzde modern tıbbın ne kadar ilerlediğini göz önünde bulundurursak, böyle birşey asla olamaz diyemeyiz.

Illuminati kartlarında bununla ilgili bir gönderme de var.




Deccal’in Ölümü ve Altın Çağ

“İsa, deccali öldürdükten sonra iki kişi arasında düşmanlık kalmaz” – Hz.Muhammed

Bütün semavi dinlerin anlattığı deccal seneryoları aynıdır. Tabiki ölüm kısmı da. Buna göre; deccalin dünyaya hükmettiği zamanlarda Mesih(Hz.İsa) dünyaya inecektir. Mehdi’nin de yardımıyla deccale karşı bir anti yapılanma, iyilik harekatı başlatıcaklardır. En sonunda Hz.İsa deccali yani iblisi bizzat öldürüp bütün dünyaya barışı getirecektir. (ki bu olay kıyametin son alameti) Hadislerde denildiğine göre deccal öldükten sonra dünyada suç, açlık, savaş gibi kötü olaylar yok olacaktır. Çünkü bu olayların sebebi olan, insanları azdıran, sömüren iblis ve takımı tamamen yok olacaktır. Dünya bir süre altın çağı yaşadıktan sonra kıyamet kopacaktır.


Son

Bu yazıda size kendi fikirlerimi, çeşitli kaynaklar sunarak anlatmaya çalıştım. Sizi ne derece etkiledi bilmiyorum. Ama eminim ki, bundan sonra izlediğiniz filmlere, okuduğunuz haberlere, dinlediğiniz müziklere daha sorgulayıcı yaklaşacaksınız. Bu bile önemli bir kazanımdır.
Yazıyı okudum, ben de iyilerin yanında yer almak istiyorum, ne yapmalıyım diyorsanız. Cevabını ben de bilmiyorum. Mehdi bildiğim kadarıyla henüz dünyaya gelmedi (geldiyse de haberim yok). O yüzden şuan yapabileceğimiz tek şey, bu konuda daha çok insanı bilgilendirmek. Ama şuna lütfen dikkat edin. Sözde islamın liderliğini üstlenip (o ne demekse) deccalin devleti amerikadan beslenen insanlara temkinli yaklaşın.
Yazıyı Allah’ın iblise söylediği bir sözle bitirmek istiyorum

65- “Şüphesiz, (gerçek) kullarım üzerinde senin hiç bir hâkimiyetin olmayacaktır. Vekil olarak Rabbin yeter!”

Allah hepimizi o gerçek kullardan eylesin.

 Bana Destek olmak İçin Lütfen Youtube Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın.. Youtube Kanalım  >>> Eyüp Ertaş

10 Mayıs 2014 Cumartesi

Sion Tarikatı, Gül - Haç Kardeşliği, Tapınak Şovalyeleri ve Sözde "Hz İsa" Gerçeği




Sion Tarikatı, Priory of Sion


Sion Tarikatı, Priory of Sion


Sion Tarikatı


 1956 Sion Tarikatı


  Sion Tarikatı, (İngilizce: Priory of Sion, Fransızca: Prieuré de Sion) çeşitli komplo teorilerinde adı geçen, bin yıllık olduğu iddia edilen, gizli politik ve dini örgüt. Yakın dönemde Dan Brown'un Da Vinci Şifresi kitabıyla tekrar gündeme gelmiştir.

  1956'da Fransız tacında hak iddia eden Pierre Plantard tarafından Sion Tarikatı isimli bir örgüt kuruldu. Sion Tarikatı Fransız yasaları gereği 20 Temmuz 1956'da resmi olarak kayıt edildi. Plantard bu örgütü kraliyet destekçisi bir mason locası olarak kurmuştu. Örgütün monarşinin desteklenmesinde ve kendisinin kral olmasında etkili olacağını umuyordu.

  Örgüt ismini Kudüs'teki Sion Dağı'ndan alır. Ayrıca Fransa'nın Annemasse bölgesinde de aynı isimli bir tepe bulunmaktadır. Kudüs'teki Sion Dağı daha önce de bazı dini kuruluş ve tarikatlar tarafından kullanılmıştır.
Bazı ezoterik tarihçiler, tartışmalı filozoflardan Sicilya'lı Julius Evola'nın fikirlerinin, Pierre Plantard'ın iddialarına temel teşkil ettiğini düşünmektedirler. Bu örgütün tarihi kökenleriyle ilgili iddialar ve kanıtlar bir çok önemli tarihçi ve akademisyeni tatmin etmemiş, sonradan örgütün kökenleri ile ilgili bazı kanıtların Plantard ve arkadaşları tarafından Fransa'nın çeşitli yerlerine yerleştirildiği ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte komplo teorisyenleri örgütün varlığı ve gücü konusunda ısrarcıdırlar.
Ayrıca Sion Trikatının İsa nın eşinin magdalalı Meryem in soyunun sona ermediği hakkında bir sırrıda koruduğu ortaya çıkmıştır.

 Sion Tarikatı, Gül - Haç Kardeşliği, Tapınak Şovalyeleri ve Sözde "Hz İsa" Gerçeği

  Dünya 2000 yıldır Balık Burcu çağındaydı. Bu dönem aynı zamanda İsa'nın burcu olarak da biliniyor. 2000 yıl boyunca insana ne yapması gerektiği yüksek makamlarca söylendi, dinler damgasını vurdu bu çağa. 2000 yıl geçti, insanlık şimdi Kova Burcu çağında. Bu burca göre de insan gerçeği öğrenecek, kendi adına düşünme inisiyatifini elde edecek. 2000 yıllık Balık Burcu çağının ardından insanlığı rasyonalitenin egemen olacağı bir dönem bekliyor. Bu çağın da etkisi var mıdır, bilinmez ama bugün dünya hayal kırıklığı içinde yeni bir gelişmeyi tartışıyor. 2000 yıllık bir din temellerinden sarsılıyor. Tanrı, Mesih diye tarif ettiği Hıristiyanlık'ın kutsal yaratıcısı İsa'nın kimliğine ilişkin yeni tartışmalı tarihsel veriler ortaya çıkmaya başladı. Hıristiyanlık'a göre İsa hiç evlenmemişti, dolayısıyla bir nesli olamazdı. O bir Tanrı'ydı. Gel gelelim ortaya çıkan tartışmalar İsa'nın evlendiği ve bir neslinin olduğu yönünde. Peki nereden çıktı bunlar? Dünyada en çok satanlar listelerinin birinci sırasında olan bir roman var: Da Vinci Şifresi. Bu kitap, Hıristiyanlığın İsa hakkındaki gerçekleri bilerek ve isteyerek çarpıttığını savunuyor. Hatta bu kitabın yazarı Dan Brown'un da katkısıyla Amerikan ABS televizyonunda yayınlanan bir belgesel program ortalığı karıştırmaya yetti de arttı bile. Belgeselde, İsa'nın evlendiği kadının Magdalalı Meryem olduğu ve nesillerinin bulunduğu iddiası gündemi altüst etti. 

  İsa ve Hıristiyanlık hakkındaki bu yeni tartışmalar hiç de öyle bir roman içinde kalacak, kurgusal iddialar değil. Çünkü Dan Brown kitabının en başında bugün için bile tüm insanlığı polisiye öykülere taş çıkartacak bir yolculuğa çıkaracak haberi veriyordu: "Sion Tarikatı 1099 yılında kurulmuş olan gizli bir Avrupa cemiyetidir ve gerçek bir topluluktur.1975 yılında, Paris Milli Kütüphanesi; Sir Isaac Newton, Botticelli, Victor Hugo ve Leonardo da Vinci de dahil olmak üzere, Sion Tarikatı'nın sayısız üyelerinin isimlerini içeren, Les Dossiers Secrets diye bilinen parşömenleri ortaya çıkarmıştır. "İsa'nın kızı kaçırılıyor" Bugün Da Vinci Şifresi'nde yazılan bilgiler, tarihsel tartışmalara götürüyor insanlığı. Hıristiyanların hiç evlenmediğine kutsal bir ayet gibi inandığı İsa aslında evliydi. Karısı da Magdalalı Meryem'di. Hatta İsa çarmıha gerildiği sırada ( tabi çarmaha gerilme olayı islamda reddedilir. bunu savunmak kafirliktir. ) Meryem kızları Sarah'a hamileydi. İsa'nın doğmamış çocuğu ve Magdalalı Meryem, neslinin korunması için kutsal topraklardan kaçtı.

  Tarihte hep sır isim olarak zikredilen Arimatea'lı Yusuf devreye girdi. Meryem'i gizlice Fransa'ya getirildi. Oradaki Yahudiler arasında kendine sığınacak güvenli bir yer bulundu. Kızını da burada doğurdu. Sarah, İsa'nın ilk çocuğu olarak, İsa neslini çoğaltacak bir kadın olarak, Fransa topraklarında yaşama gözünü açtı. İşte olaylar zinciri de bu noktadan sonra başladı.

  İsa ile ilgili gerçekleri gizlediği iddia edilen Roma Kilisesi, İsa'nın neslinin artmasından, İsa ve Magdalalı Meryem sırrının açığa çıkmasından ve temel Katolik öğretilerine meydan okunmasından korkuyordu. Bugünkü Vatikan'ın, o dönemdeki Roma Kilisesi'nin tüm engellerine rağmen İsa'nın nesli çoğalmaya devam etti. 15. yüzyıla kadar bu nesil gizlice çoğalmıştı. Ancak bu tarihte İsa'nın neslinin son temsilcisi, Fransız asillerinden biriyle evlendi. Merovingian hanedanı diye bilinen İsa'dan gelme bir soy oluştu. Vatikan, bu soyu yok etmek için türlü çabalar içine girdi. İşte bu krallıkta bir isim öne çıktı: Kral Dagobert. Dagobert Merovingian kralıydı. Yani İsa'nın neslini temsil eden hanedanlığın da kralı. 17. yüzyıl sonunda bu hanedanlık yok olma aşamasına geldi. Dagobert öldürüldü ve Oğlu Sigisbert kaçmayı başardı. Aileye sonradan bir isim eklendi, Godefroi de Bouillon.

  İşte İsa'nın sırrı bu isimle birlikte bir gizli cemiyetin himayesine girdi. Son temsilci İsa'nın bu sırrını koruyan Sion tarikatı kuruldu. İsa'nın neslinden olan Merovingianların bugün soyunu temsil eden soyadları ise Plantard ve Saint Clair. Bu soyadları tarikat tarafından yıllarca korundu. İsa soyunun son temsilcisi bugün hayatta. Fransa'da yaşıyor ve tarikat tarafından gizlice korunuyor. İsmi ise Pierre Plantard de Saint Clair. Bu isim Dan Brown'un kitabında yazmıyor. Ancak 80'lerden bu yana Hıristiyanlık ve Vatikan'la ilgili araştırmaları olan Aytunç Altındal bu ismi Tempo'ya açıkladı.

  Son olarak Gül ve Haç Kardeşliği adlı kitabı da yayımlanan Altındal için Türkiye'nin Dan Brown'u demek yanlış olmaz. Altındal, İsa'nın torunu, neslin son temsilcisi Saint Clair ile ilgili ise şunları anlatıyor: "Pierre Plantard de St. Clair. İkinci Dünya Savaşı sırasında adamı Almanya'da aramaya başlıyorlar. Paris'te oturuyor. Hemen Londra'ya kaçırıyorlar ve Adamı Londra'da saklıyorlar, Savaş bitince geliyor. 1945'den itibaren de AB'nin kurulması meselesinde, Sion tarikatı yeraltından çıkıyor. Sion tarikatının elindeki, İsa'yla ilgili dosyalar birden bire devlet arşivinde bulunuyor." Altındal'ın verdiği bilgiye göre İsa soyunun son temsilcisi 88 yaşında şu an ve Paris'te yaşıyor. İsa'nın kimliğiyle ilgili bu şaşırtıcı bilgiler, binlerce yıldır şifreler, gizli oluşumlar, cinayetler ve entrikalar arasında taşınıp durmuş. Tapınak Şövalyeleri, Sion tarikatı, Gül ve Haç Kardeşliği diye bilinen gizli örgütler, İsa'nın sırrını saklamak ve yüzlerce yıl Vatikan'a kaptırmamak için çalıştıkları söyleniyor. ( tabi ben inanmıyorum )  Tartışmalı da olsa 25 Aralık 2013 İsa'nın doğum günüydü. 2000 yılın bittiği yeni bir çağın da içindeyiz artık. Sion Tarikatı bu gerçekleri açıklamaya hazırlanıyor.

  Hem Dan Brown bu bilgiyi kitabında yazıyor, hem de Aytunç Altındal bunun altını çiziyor. Altındal, tarikatın şifreleme sistemine göre bugünkü Papa'nın ölmesini beklediklerini söylüyor. Ölümünün ardından da gizli belgeler gün yüzüne çıkarılacak ve İsa gerçekleri ortaya konacak. Dolayısıyla binlerce yıldır Vatikan'la bu gizli tarikatlar arasında yaşanan çatışma da Vatikan'ın aleyhine sonuçlanmış olacak. Bu tarikatın içinde Victor Hugo, Leonardo da Vinci, Isaac Newton, Botticelli gibi ünlü sanatçılar da var. Her biri bu tarikatın üyesi olmuşlar. Eserlerine İsa gerçeğiyle ilgili gizli şifrelerini koymuşlar. Bir dönem Sion Tarikatı başkanlığını da yaptığı ortaya çıkan Leonardo da Vinci'in Son Akşam Yemeği tablosu bugün yeniden tartışılıyor. Çünkü 13 havari ve İsa olarak bilinen tablodaki karakterlerin 13'üncüsü meğer Magdalalı Meryem'miş. Aslında tüm bunları anlayabilmek için tarihin başına dönmek gerek. Hıristiyanlık tarihi için önemli bir isim olan Constantin'in Hıristiyanlık dinini seçtiği tarihe...325 yılında Constantin'in emriyle İznik'te toplanan Konsey'de, İsa'nın Tanrı olarak görülmesine karar veriliyor ve İsa'yı insan ve evli olarak tanımlayan İncil'ler yok ediliyor. 

  Dan Brown bu tarihi gerçeği romanında şu satırlarla aktarıyor: "İsa'nın çarmıha gerilmesinden üç yüzyıl sonra, İsa müritleri katlanarak artıyordu. Hıristiyanlarla paganlar savaşmaya başlamışlardı ve anlaşmazlık o boyutlara gelmişti ki, Roma'yı ikiye bölmekle tehdit ediyordu. Constantin de bir şeyler yapılması gerektiğine karar verdi.325 yılında Roma'yı tek bin din altında birleştirmeye karar verdi. Hıristiyan sembollerinde pagan dinine ait izler vardır. Mısırlıların güneş çemberleri, Katolik azizlerin haleleri oldu. İsis'in mucizevi bir şekilde gebe kaldığı oğlu Horus'u emzirdiğini gösteren çizimler, Bakire Meryem’in Bebek İsa'yı emzirdiği modern sahnelere dönüştü. Constantin Hıristiyan geleneğini sağlamlaştırmak için İznik Konseyi adlı ekümenik toplantı düzenlendi. Tarihin o anına kadar Mesih, müritleri tarafından ölümlü bir peygamber olarak kabul ediliyordu. Mesih'in Tanrı’nın oğlu olduğu İznik Konseyi'nde teklif edilmiş ve kabul edilmişti. 

  Batı dünyası tartışıyor İsa'nın Maria Magdalena ile evli ve çocukları olduğu konusu son 2 yıldır tüm Batı dünyasında sıkça tartışılmaya başlandı. Margaret George'un 2002 yılında satış rekoru kıran 'Magdalalı Denilen Meryem' adlı kitabı Katolikler arasında yeni taraftarlar oluşmasına bile neden oldu. Bu arada Wachowski kardeşler Matrix Reloaded'da etrafını Kâse'ye benzer kadehlerle çevreledikleri kötü adama Merovingian ismini verdiler.Yani İsa'nın soyunu temsil eden hanedanlığın ismi. Bu arada Mel Gibson'ın yakında gösterime girecek olan 'İsa' filminde de Monica Bellucci Magdalalı Meryem'i oynayacak. Newsweek Dergisi geçen haftalarda "İncil'in kaybolmuş hikâyeleri" başlıklı bir haber yayımladı. Haber eski metinleri yeniden inceleyen Amerikalı kadın araştırmacıların görüşüne yer veriyordu.Buna göre Magdalalı bir hayat kadını değildi, İsa'nın eşiydi. Chicago'daki DePaul Üniversitesi profesörlerinden John Dominic Crossan da Dan Brown gibi Magdalalı'nın İsa'nın eşi olduğunu savunanlardan. Bu arada ABD'de ABC televizyonunda gösterilen 'Jesus, Mary ve da Vinci' adlı belgeselde, İsa'nın Magdalalı Meryem'le evliliği, Leonardo da Vinci'nin gizli bir tarikat üyesi olduğu, 'Son Yemek' adlı tablosundaki sembollerle bu evliliği anlattığı öne sürüldü. Sion - Gül Haç tarikatı, Hıristiyanlık içinde yer alan ancak agnostik Hıristiyanlar olarak tanımlanan gizli oluşumlar özü itibarıyla aynı. Tapınak Şövalyeleri, Sion Tarikatı ve Gül Haç kardeşliği gibi isimler altında bulunmuşlar.

  Günümüzdeki isimleri; Gül Haç Tarikatı. Sion Tarikatı'nın kuruluşu 1099 yılı olarak biliniyor. Gül Haç Tarikatı'nın ilk ismine 17. yüzyılda Fama Fraternatis'te, Confessio Fraternatis ve The Chemical Wedding of Christian Rosen Kreuz'da rastlanıyor. Bu devirde yazılan ve Rosy Cross Manifestoları olarak bilinen üç eser bir Hıristiyan olan Rossy Cross'dan ve alegorik bir efsaneden ve bir manifestodan bahsediyor. Almanya'da 1378'de doğan Rosy Cross, Anadolu'ya ve kutsal topraklara gitmiş 106 yaşında 1484'te ölmüştür. Bu eserler simya ile, gizli bilimle ve tıpla uğraşan kiliseye karşı olan gizli bir topluluğun varlığından dem vurur. Eserlerde masonik sembolizm ve dolaylı anlatım kullanılır. Boyle ve Leonardo da Vinci'den, Isaac Newton'a kadar pek çok bilim insanın bu gizli örgüte üye olduğu ve bu örgüt sayesinde kendini geliştirdiği biliniyor. 

  Örgütün tüm özellikleri masoniktir ve Tapınak Şövalyeleri ile ilişkileri olduğuna kesin gözüyle bakılıyor.Türkiye'deki temsilci kim? Bu gizli tarikatın halen var olduğu da iddialar arasında. Araştırmacı Aytunç Altındal, Gül ve Haç Tarikatı'nın bir dönem İstanbul Teşvikiye'deki İzmir Apartmanı'nda merkezi olduğunu, bunu gördüğü belgelere dayandırdığını söylüyor. 1960'larda Türkiye'deki isim Cemal Birik. 

Altındal, son 20 yıldır da bu örgütün temsilciliğini ünlü bir avukatın yürüttüğünü öne sürüyor..



 Bana Destek olmak İçin Lütfen Youtube Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın..

Youtube Kanalım  >>> Eyüp Ertaş