Yaratıcı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yaratıcı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Haziran 2014 Salı

Ateistlerin "ALLAH ı Kim Yarattı" Sorusuna Cevap



Mübarekler.. ''Allah her şeyi yarattıysa Allah'ı kim yarattı o zaman xd xd'' diye ortalıkta gezen primatlara Allah'ın yaratılmamış olmasıyla ilgili temel mantık dersi..

  Aşağıda yaptığım caps'i paylaşan her sayfanın altında hemen hemen tüm primatların ''insanı Allah yarattıysa o zaman Allah'ı kim yarattı'' şeklinde soru sorup Allah'ı kendi mantıklarına sığdırmaya çalışmaları ya da ''Allah kendi kendine oluşabiliyorsa evrende kendi kendine oluşabilir xd'' (zaten bu ateist mantığa göre evren kendi kendine oluşabiliyorsa Allah'ta kendi kendine oluşabilir fakat anlatmaya çalıştığım bu değil.) şeklinde aşırı hatalı bir çıkarıma gitmelerinin yanlışlığını boyut kavramı üzerinden irdeleyelim.

  Öncelikle Boyut kavramını özümsememiz gereklidir. Herkesin bildiği üzere 3 boyut vardır ve biz bu 3 boyutlu dünyada yaşamaktayız. Dünyada gördüğümüz , dokunduğumuz ve inceleyebildiği
miz her şey 3 boyutludur. Tv ekran görüntüsü bile 2 boyutlu olarak gözükse de çok az da olsa bir eni vardır. Hatta mikroskobik yaratıkların bile tek boyutlu bir nokta gibi algılandığı fakat elektron mikroskobunda bakıldığında onların da 3 boyutlu birer varlık olduğu gözlemlenebilmektedir. Yani yaşadığımız dünya tamamen 3 boyutlu objelerden oluşan bir dünyadır.

Bu kısa bilgiden sonra konumuzun asıl açıklamasını sağlayacak konuya açıklık kavuşturalım , yani “zaman”

Zaman nedir?

Zamanı 3 boyutlu uzayımıza göre tanımlarsak geçmişten geleceğe doğru giden , sonsuz uzunlukta bir ip gibi düşünebiliriz. Bu ip her ne kadar sabit gibi gözükse de aslında çok değişken titreşimlere uğrayabilmektedir.

  Keza zaman hıza ve çekim gücü dediğimiz kütlenin uzayı bükmesi durumuna tepki vermektedir. Hız arttıkça zaman yavaşlar , çekim gücü de arttıkça zaman yavaşlar. Bununla beraber hız ve çekim gücünün azalmalarıyla ise hızlanır... zaman aslında 3 boyutlu dünyada , kütle ve hıza göre değişkenlik gösteren hamur gibi bir şeydir. Bildiğimiz zaman , kara deliklerde durmaktadır. Hatta uzay istasyonlarında yaşayan insanlar için de zaman hızlı geçmektedir. Şimdi zaman algımız biraz değiştiğine göre boyutlar teorisine girebiliriz.

  Boyutlar teorisinde dünyamızın sadece 3 boyuttan ibaret olmadığı , çok daha farklı biçimlerde olaşan ve biçim olarak bizim hayal dünyamızın sınırlarını aşacak (zorlayacak kelimesi çok basit kalmaktadır , hayalini bile kurmanız mümkün değildir , ancak matematik formülleriyle tasvir edilebilir, ne beyniniz nede herhangi bir şey görsel yada algısal olarak bu dünyaları bize sunamaz) boyutlar olduğunu kanıtlamıştır. “E bu teori değil mi? Teori kanıt değildir” diyen arkadaşlar için ise şöyle bir şey diyeyim:

  Kendi boyutunda olan hiçbir varlık üst boyutlarını gözlemleyemez. Yani algı olarak bunu göremez , inceleyemez. Bu dediğime göre 1 boyutlu yada 2 boyutlu canlılar 3 boyutu inceleyemez , çünkü derinlik algıları yoktur. Bizde aynen bu şekilde üst boyutları algılarımızdan ötürü gözlemleyemiyoruz ama olduklarını biliyoruz. Bu konuyla alakalı hazırlanmış bir video:

http://www.youtube.com/watch?v=OFgNMlzhAvk

Üst boyutları ise şu şekilde tasvir etmemiz gerekirse ;

  Elinize bir kağıt alın. Eğer bu kağıdı 2. Boyutu ve eni sıfır olan cisim gibi düşünürsek , onu bükerek silindir (aslına küre olur fakat işin matematiğine girmek istemediğim için bu şekilde anlatmak istiyorum) konumuna getirin. Şu an 2 boyutlu bir maddeyi bükerek 3 boyut haline getirdiniz. Derinlik algısı olmayan bir şeye derinlik kattınız.

  4. boyut için ise bu 3 boyutlu maddedeki zamanı bükerek ulaşırsınız. Zamanı 2 boyutlu bir çizgi gibi düşünürseniz , aynı yukarıda yaptığımız gibi bükerek bir silindir oluşturmak temeline oturur. 4. Boyutta artık zaman geçmişten geleceğe akan bir çizgi değil , bir döngü halindedir. Yani 4. Boyutta yaşasaydık doğduğumuz andan şu ana kadarki zaman içerisinde serbestçe hareket edebilir ve hepsini aynı anda yaşayabilirdik. Hayalini kurmak bile zor değil mi? Bakın 4. Boyut bile algımızı aştı, keza 11 boyut vardır…(cin dediğimiz varlıklar 4. boyutta yaşayan varlıklardır bu konuyla ilgili Volkan Kemal'den bir kitap tavsiyesi:

http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=465895

 5. boyutta ise zaman içinde olasılıkları barındıran bir durum sergiler. Bizim 3. Boyutta zaman algımız olan geçmişten geleceğe giden çizginin , kelebek etkisi ile oluşturabileceği her türlü ihtimallerin 4. Boyuttaki zaman döngüsü ile birleşmesi sonucu oluşan bir durum söz konusu olmaktadır. Yani küçük olayların hayatımızın tek bir çizgiden olan zaman içinde yaptığı tüm kırıklıklar , bu dünyada tek bir seçim yaparken 5. Boyutta hepsine gider. Yani 5. Boyutta yaşayan bir canlı , hem doğduğu andan şu ana kadar olan herşeyi aynı anda , hem de olması ihtimal tüm yaşam olasılıkları da aynı anda görmekte ve yaşamaktadır. işte 5. Boyutta bile kafa gitti değil mi?

  6. boyutta ise durum tamamen farklıdır. 6. Boyutta tüm ihtimaller geçmiş ve gelecek bir nokta gibidir. Yani 6. Boyutta yaşayan bir kimse big bang’dan kıyamete kadar olan her şeyi tüm ihtimalleriyle beraber , zaman içinde serbestlik ile görebilir. 6. Boyuttan bakan birisi için dünya var oldu , her türlü olası olmuş ve olacak gelecekler oluştu ve dünya yok oldu. Hepsini aynı anda görebilmektedir. Maalesef bizde böyle bir beyin yapısı yok , dediklerimi gerçekten anladıysanız bunun hayalini kurmak bile imkansızdır.

Şimdi burada kader konusuna değineceğim:

  Allah 6. Boyuttan bile baktığında sizin yaptığınız , yapacağınız , ihtimal gelecekleriniz vb. herşeyi durumu aynı anda görmektedir. Yani aslında yapılan her şeyi özgür iradeniz ile siz seçmektesiniz fakat üst boyutta olan Allah sizin yatığınız-yapacağınız-yapma ihtimaliniz olan her şeyi bilmektedir. Yapacağınız her şey ve her sonuçtan siz sorumlusunuz. Ama Allah'ın boyut algısı çok farklıdır ve bu şekilde her şeyi bilir.
 
  Melek dediğimiz varlıklarda 6. boyutta yaratılmış varlıklardır, onlar Allah'ın dilemesiyle Gaybden haber verebilirler medyumlar antik mısır-babil devrinde cinler aracılığı ile gelecekle ilgili meleklerden gayb alemiyle ilgili bilgi çalarlardı fakat 571 yılında Hz Muhammed'in (SAV) doğumuyla araya bir set çekilmiş gaybden haber çalma olayı yasaklanmıştır.

Allah'ın bulunduğu boyutta zaman algısı yoktur. Yani zaman diye birşey yoktur. Dolayısıyla zaman olmayan bir yerde de “kim yarattı?” sorusu soramazsınız. Çünkü “kim yarattı?” derken geçmişte oluşan bir olayın bugüne olan yansımasını soruşturmaktasınız. Ama bilin bakalım ne yok? Geçmiş yok , gelecek yok.
  Yukarıdaki dediklerim arasında sadece 4. boyutu bile algılayamayan bir beynimiz vardır , 11. boyut ise tüm ihtimallerin , tüm kütlelerin ve tüm bilinenlerin tükendiği yerdir. Yani 11. boyut varlığı demek anlayan için (anlamak İMKANSIZDIR, anlamaya çalışan için demek daha doğrudur) en yüksek mertebedir. Yaşanan her şey Allah katında ''ezelde'' yaşanmış ve bitmiştir. fakat bizim zaman algımız çok daha düşük olduğu için bize göre hayat hala devam etmektedir. Fakat Allah katında tüm olaylar Allah'ın ''ol'' demesiyle gerçekleşmiş ve bitmiştir, fakat dediğim gibi biz bunu kendi mantığımıza asla sığdıramayız..

Ateizm sadece pisikolojik bir hastalıktır...




 Bana Destek olmak İçin Lütfen Youtube Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın..

Youtube Kanalım  >>> Eyüp Ertaş

18 Ocak 2014 Cumartesi

PROMETHEUS Filminin Analizi



Sir Ridley Scott'un, bilim-kurgu türündeki son filmi Prometheus, Türkiye'de çok az tartışıldı. Oysa filmin alt-mesajları uzun uzun konuşulmayı hak ediyor. 

(Baştan uyaralım, bu yazı, film ile ilgili önemli detayları tartışıyor, dolayısıyla eğer filmi seyretmediyseniz, bu yazıyı bir kenarda tutun, seyrettikten sonra okuyun. Film keyfinizi bozmak istemeyiz.) 

 Scott'un bir bilim kurgu filminde din ile ilgili göndermelere sık sık başvurması, film eleştirmenlerinin gözünden kaçmadı. Bir grup bilim insanının, insanlığın geçmişine dair yaptığı araştırma sonucu, "bizi yapanlarla" görüşmek için kendilerini dünyadan 39 ışık yılı uzakta bir ayda bulmaları ve buldukları şeyin, pek de umdukları gibi çıkmaması, ister istemez felsefi / dini soruları gündeme getirebilir. Film tıpkı Stanley Kubrick'in 2001: Uzay Macerası'nda olduğu gibi insanlığın "dünya dışı" bir geçmişi olduğunu varsayıyor ve bunun üzerinden "yaratıcı" figürüyle önemli bir hesaplaşmaya giriyor. 

Ancak aşağıda okuyacağınız açıklama, söz konusu hesaplaşmanın, felsefi boyutu aşarak farklı bir boyuta geçmesine sebep oluyor 

 Movies.com: Din ve ruhaniyet konularını Prometheus'da kullanmışsınız ve neredeyse bir el bombası işlevi görmüşler. Duyduğumuza göre filmin senaryosunda bir ara şu yazılmış: Bizler onların temsilcilerinden biri olan Hz. İsa'yı çarmıha gerdik diye Mühendisler, dünyamızı yok etmeye karar vermişler. Yani Hz. İsa bir uzaylı olabilir. Bu gerçekten düşünüldü mü? 

 Riddley Scott: Evet, kesinlikle düşündük, sonra bunun kör gözüne parmak olabileceğine karar verdik. Ancak eğer senaryoya "bizim çocuklar aşağıda taşkınlık yapıyor" diye bakarsanız, ki etek üzerine giyilmiş zırhlarla koşturulan Roma İmparatorluğu'nda olduğu gibi kontrolden çıkmışız gibi gözüken zamanlar olduğu düşünülebilir. Uzun bir mühlet tanındıktan sonra, Roma'nın çöküşünden neredeyse 1000 sene önce şunu demiş olabilirler: "Hadi, bu kötü gidişatı durdursun diye bizim elçilerimizden bir tanesini daha oraya gönderelim" Tahmin edin sonra ne oldu? Onu çarmıha gerdiler. 

 Prometheus filminin yönetmeni Sir ünvanlı Riddley Scott'un vermiş olduğu bir mülakatta sarf ettiği sözler, artık klişe haline gelmiş olacak ki, ne yurt dışında, ne de yurt içinde hiçbir şekilde gündeme gelmedi. Oysa, Sadece Hristiyanlık için değil İslam için de büyük önem taşıyan Hz. İsa'nın uzaylı olabileceği iddiası, hele hele dünyaca ünlü Riddley Scott gibi bir yönetmen tarafından dile getirilmesi, hiç de atlanacak bir haber değil bizim gözümüzde. Buna benzer teoriler ara ara dile getiriliyor. Ancak hiç biri bu kadar yaygın ve popüler bir medya üzerinden dağıtıma girmemişti. (Sir Scott'un cümlesi biraz deşilirse, ona göre Hz. İsa'nın "dünyaya gönderilen elçilerden" sadece "biri" olduğu anlaşılıyor) Dolayısıyla röportajda soru soran kişinin, "el bombası" benzetmesi pek de abartı sayılmayabilir. 

 Daha önceki röportajlarında, senaryo için Erich Von Daniken'in yazdıklarından etkilendiğini saklamayan Scott için yukarıdaki cümle malumun ilanı olabilir. Ancak film içerisine yerleştirilmiş diğer semboller ile birlikte okunduğunda, yukarıdaki açıklama basit bir hipotezin sinema dili iç ettiğini bir an öncerisinde işlenmesinin ötesine geçerek adeta bir "uyarıya" dönüşüyor: Yaratıcının bizi neden terke bulmamız gerek, çünkü "onlar" geri dönüyor. Ve geri dönüş yolu da, öyle yukarıdan değil, "içimizden" olacak. 

 Scott'un bu uyarsını sadece sanatsal veya dini olarak değil, politik olarak okumak da mümkün. Genetiği değiştirilmiş organizmalarla beslenen ve fıtratı "dışarıdan müdahale ile değişen" nesillerin, nelere "gebe" olduğunu gayet kör gözüne parmak şeklinde anlatıyor, Scott. 


Filmle ilgili ufak ama çarpıcı detaylar ise şöyle: 

- Scott, yaratıcıyı temsilen Masonik kökenli "Mimar" kavramı yerine "Mühendis" kavramını kullanmış. İlginç 

- Prometheus'un indiği gezegen LV-223. Latince Levictus olan Eski Ahit kitabında Leviller'den 22. Bölüm 3. Paragraf: 

 "Gelecek kuşaklar boyunca soyunuzdan biri İsrail halkının bana sunduğu kutsal sunulara kirli olarak yaklaşırsa, onu huzurumdan atacağım. RAB benim." 
Gemide tek "gerçek inanan" olduğu söylenen Doktor Shaw'un canlı kurtulması, tesadüf olmasa gerek. 

- İçinde genetik değişime sebep olan o vazoları bulunduran Sfenks türü tapınağın duvarlarındaki freskler, Mühendislerin Xenomorph ile daha önce karşılaştığını gösteriyor. Özellikle "çarmıha girilmiş xenomorph" figürü yukarıdaki açıklama ile birlikte okunmalı. 


- Normalde çocuk doğurması mümkün olmayan Doktor Shaw'un, eşi Doktor Holloway'in hızlandırılmış genetik değişime maruz bırakılmasından sonra bir uzaylıya hamile kalabilmesi dikkat çekici. Hz. Meryem ile ilgili gönderme, çok açık. 

- Dr. Shaw'un son derece detaylı çekilmiş bir sahnede sezeryan yaptırması, günlerdir konuyu tartışan Türk seyircisi için özel bir anlam taşıyor olmalı. Dikkat edilirse, Dr. Shaw'a kürtaj asla bir seçenek olarak sunulmadı... 

- Ahtapot, Lovecraft'ın dünyanın sonuyla ilgili Cthulhu mitosunda sık sık kullandığı bir figürdür. Ki, Yönetmen Guillermo Del Toro, Cthulhu mitosu üzerine ekçmek istediği filmi, aynı konuyu Prometheus işliyor diye, ertelemek zorunda kaldı.

 Bana Destek olmak İçin Lütfen Youtube Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın.. Youtube Kanalım  >>> Eyüp Ertaş