17 Haziran 2014 Salı

Ateistlerin "ALLAH ı Kim Yarattı" Sorusuna Cevap



Mübarekler.. ''Allah her şeyi yarattıysa Allah'ı kim yarattı o zaman xd xd'' diye ortalıkta gezen primatlara Allah'ın yaratılmamış olmasıyla ilgili temel mantık dersi..

  Aşağıda yaptığım caps'i paylaşan her sayfanın altında hemen hemen tüm primatların ''insanı Allah yarattıysa o zaman Allah'ı kim yarattı'' şeklinde soru sorup Allah'ı kendi mantıklarına sığdırmaya çalışmaları ya da ''Allah kendi kendine oluşabiliyorsa evrende kendi kendine oluşabilir xd'' (zaten bu ateist mantığa göre evren kendi kendine oluşabiliyorsa Allah'ta kendi kendine oluşabilir fakat anlatmaya çalıştığım bu değil.) şeklinde aşırı hatalı bir çıkarıma gitmelerinin yanlışlığını boyut kavramı üzerinden irdeleyelim.

  Öncelikle Boyut kavramını özümsememiz gereklidir. Herkesin bildiği üzere 3 boyut vardır ve biz bu 3 boyutlu dünyada yaşamaktayız. Dünyada gördüğümüz , dokunduğumuz ve inceleyebildiği
miz her şey 3 boyutludur. Tv ekran görüntüsü bile 2 boyutlu olarak gözükse de çok az da olsa bir eni vardır. Hatta mikroskobik yaratıkların bile tek boyutlu bir nokta gibi algılandığı fakat elektron mikroskobunda bakıldığında onların da 3 boyutlu birer varlık olduğu gözlemlenebilmektedir. Yani yaşadığımız dünya tamamen 3 boyutlu objelerden oluşan bir dünyadır.

Bu kısa bilgiden sonra konumuzun asıl açıklamasını sağlayacak konuya açıklık kavuşturalım , yani “zaman”

Zaman nedir?

Zamanı 3 boyutlu uzayımıza göre tanımlarsak geçmişten geleceğe doğru giden , sonsuz uzunlukta bir ip gibi düşünebiliriz. Bu ip her ne kadar sabit gibi gözükse de aslında çok değişken titreşimlere uğrayabilmektedir.

  Keza zaman hıza ve çekim gücü dediğimiz kütlenin uzayı bükmesi durumuna tepki vermektedir. Hız arttıkça zaman yavaşlar , çekim gücü de arttıkça zaman yavaşlar. Bununla beraber hız ve çekim gücünün azalmalarıyla ise hızlanır... zaman aslında 3 boyutlu dünyada , kütle ve hıza göre değişkenlik gösteren hamur gibi bir şeydir. Bildiğimiz zaman , kara deliklerde durmaktadır. Hatta uzay istasyonlarında yaşayan insanlar için de zaman hızlı geçmektedir. Şimdi zaman algımız biraz değiştiğine göre boyutlar teorisine girebiliriz.

  Boyutlar teorisinde dünyamızın sadece 3 boyuttan ibaret olmadığı , çok daha farklı biçimlerde olaşan ve biçim olarak bizim hayal dünyamızın sınırlarını aşacak (zorlayacak kelimesi çok basit kalmaktadır , hayalini bile kurmanız mümkün değildir , ancak matematik formülleriyle tasvir edilebilir, ne beyniniz nede herhangi bir şey görsel yada algısal olarak bu dünyaları bize sunamaz) boyutlar olduğunu kanıtlamıştır. “E bu teori değil mi? Teori kanıt değildir” diyen arkadaşlar için ise şöyle bir şey diyeyim:

  Kendi boyutunda olan hiçbir varlık üst boyutlarını gözlemleyemez. Yani algı olarak bunu göremez , inceleyemez. Bu dediğime göre 1 boyutlu yada 2 boyutlu canlılar 3 boyutu inceleyemez , çünkü derinlik algıları yoktur. Bizde aynen bu şekilde üst boyutları algılarımızdan ötürü gözlemleyemiyoruz ama olduklarını biliyoruz. Bu konuyla alakalı hazırlanmış bir video:

http://www.youtube.com/watch?v=OFgNMlzhAvk

Üst boyutları ise şu şekilde tasvir etmemiz gerekirse ;

  Elinize bir kağıt alın. Eğer bu kağıdı 2. Boyutu ve eni sıfır olan cisim gibi düşünürsek , onu bükerek silindir (aslına küre olur fakat işin matematiğine girmek istemediğim için bu şekilde anlatmak istiyorum) konumuna getirin. Şu an 2 boyutlu bir maddeyi bükerek 3 boyut haline getirdiniz. Derinlik algısı olmayan bir şeye derinlik kattınız.

  4. boyut için ise bu 3 boyutlu maddedeki zamanı bükerek ulaşırsınız. Zamanı 2 boyutlu bir çizgi gibi düşünürseniz , aynı yukarıda yaptığımız gibi bükerek bir silindir oluşturmak temeline oturur. 4. Boyutta artık zaman geçmişten geleceğe akan bir çizgi değil , bir döngü halindedir. Yani 4. Boyutta yaşasaydık doğduğumuz andan şu ana kadarki zaman içerisinde serbestçe hareket edebilir ve hepsini aynı anda yaşayabilirdik. Hayalini kurmak bile zor değil mi? Bakın 4. Boyut bile algımızı aştı, keza 11 boyut vardır…(cin dediğimiz varlıklar 4. boyutta yaşayan varlıklardır bu konuyla ilgili Volkan Kemal'den bir kitap tavsiyesi:

http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=465895

 5. boyutta ise zaman içinde olasılıkları barındıran bir durum sergiler. Bizim 3. Boyutta zaman algımız olan geçmişten geleceğe giden çizginin , kelebek etkisi ile oluşturabileceği her türlü ihtimallerin 4. Boyuttaki zaman döngüsü ile birleşmesi sonucu oluşan bir durum söz konusu olmaktadır. Yani küçük olayların hayatımızın tek bir çizgiden olan zaman içinde yaptığı tüm kırıklıklar , bu dünyada tek bir seçim yaparken 5. Boyutta hepsine gider. Yani 5. Boyutta yaşayan bir canlı , hem doğduğu andan şu ana kadar olan herşeyi aynı anda , hem de olması ihtimal tüm yaşam olasılıkları da aynı anda görmekte ve yaşamaktadır. işte 5. Boyutta bile kafa gitti değil mi?

  6. boyutta ise durum tamamen farklıdır. 6. Boyutta tüm ihtimaller geçmiş ve gelecek bir nokta gibidir. Yani 6. Boyutta yaşayan bir kimse big bang’dan kıyamete kadar olan her şeyi tüm ihtimalleriyle beraber , zaman içinde serbestlik ile görebilir. 6. Boyuttan bakan birisi için dünya var oldu , her türlü olası olmuş ve olacak gelecekler oluştu ve dünya yok oldu. Hepsini aynı anda görebilmektedir. Maalesef bizde böyle bir beyin yapısı yok , dediklerimi gerçekten anladıysanız bunun hayalini kurmak bile imkansızdır.

Şimdi burada kader konusuna değineceğim:

  Allah 6. Boyuttan bile baktığında sizin yaptığınız , yapacağınız , ihtimal gelecekleriniz vb. herşeyi durumu aynı anda görmektedir. Yani aslında yapılan her şeyi özgür iradeniz ile siz seçmektesiniz fakat üst boyutta olan Allah sizin yatığınız-yapacağınız-yapma ihtimaliniz olan her şeyi bilmektedir. Yapacağınız her şey ve her sonuçtan siz sorumlusunuz. Ama Allah'ın boyut algısı çok farklıdır ve bu şekilde her şeyi bilir.
 
  Melek dediğimiz varlıklarda 6. boyutta yaratılmış varlıklardır, onlar Allah'ın dilemesiyle Gaybden haber verebilirler medyumlar antik mısır-babil devrinde cinler aracılığı ile gelecekle ilgili meleklerden gayb alemiyle ilgili bilgi çalarlardı fakat 571 yılında Hz Muhammed'in (SAV) doğumuyla araya bir set çekilmiş gaybden haber çalma olayı yasaklanmıştır.

Allah'ın bulunduğu boyutta zaman algısı yoktur. Yani zaman diye birşey yoktur. Dolayısıyla zaman olmayan bir yerde de “kim yarattı?” sorusu soramazsınız. Çünkü “kim yarattı?” derken geçmişte oluşan bir olayın bugüne olan yansımasını soruşturmaktasınız. Ama bilin bakalım ne yok? Geçmiş yok , gelecek yok.
  Yukarıdaki dediklerim arasında sadece 4. boyutu bile algılayamayan bir beynimiz vardır , 11. boyut ise tüm ihtimallerin , tüm kütlelerin ve tüm bilinenlerin tükendiği yerdir. Yani 11. boyut varlığı demek anlayan için (anlamak İMKANSIZDIR, anlamaya çalışan için demek daha doğrudur) en yüksek mertebedir. Yaşanan her şey Allah katında ''ezelde'' yaşanmış ve bitmiştir. fakat bizim zaman algımız çok daha düşük olduğu için bize göre hayat hala devam etmektedir. Fakat Allah katında tüm olaylar Allah'ın ''ol'' demesiyle gerçekleşmiş ve bitmiştir, fakat dediğim gibi biz bunu kendi mantığımıza asla sığdıramayız..

Ateizm sadece pisikolojik bir hastalıktır...




 Bana Destek olmak İçin Lütfen Youtube Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın..

Youtube Kanalım  >>> Eyüp Ertaş

22 Mayıs 2014 Perşembe

Fema Toplama Kampları ve Gerçek Nedenleri


Fema Toplama Kampları


eyalling-fema-toplama-kampı


 Mübarekler.. ABD'nin gizli hükümeti olan ve Başkan Obama'nın bile sözünün geçmediği FEMA, son günlerde Amerika'nın bir çok eyaletlerinde toplama kampları kuruyor...
<img src="Resim Url" alt="fema" />



<img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEim4LK5OFMVv9aIvIL2OoQLsH-s5190d2vyzgclZd49WtzQWDqLby-uMZuaiz7NH0mUpbTTHHkuQOInm2yRlKeSkQ-40pFwbbQnpl2ePeSK3gsG80WCchMfgx6qyP0mUtWxvXr9u6M0Br6u/s1600/fema.jpg" alt="fema" />

  Birçok insan ki buna Amerikan vatandaşlarının çoğunluğu da dahildir, ABD’de gizli bir hükümetin olduğunu ve bunun gerektiğinde Başkan’ı aşıp kararlar alma yetkisi bulunduğunu bilmez. Bu hükümetin adı kısaca FEMA olarak bilinir. (Açılmış hali Federal Emergency Management Agency’dir bunun) Başkanlık direktifi ile kurulan bu hükümet aslında bir felaket olması ve merkezi hükümetin çökmesi durumunda Amerika’da yönetimi devralmak için kurulmuştur. Son günlerde bu gizli kurumun Amerika’nın çeşitli eyaletlerinde toplama kampları kurdurduğu ve bunların şimdilik boş bekletildiği ortaya çıkarıldı. Bunun ortaya çıkmasıyla birçok insan ‘bu toplama kampları ne ve kimler için kuruldu, Amerika neye hazırlanıyor’ sorusunun peşine düştü...

  FEMA istediği takdirde insanları sorgusuz sualsiz tutuklama ve süresiz gözaltında tutmak gibi yetkileri de almış bulunuyor. (Bu yetkiler Executive Order denilen numarası 10990’dan 11931’e kadar giden direktiflerle verilmiş durumda)
 
  Ben de dahil birçok insanı korkutan bu gelişme ‘acaba Amerika bir büyük felakete mi hazırlanmaktadır’ sorusunu sorduruyor. Örneğin; Alaska’da kurulan toplama kampının 2 milyon kişiyi tutacak kadar büyük olduğu biliniyor. Acaba bu büyük felaketin ne olacağı düşünülüyor; bir doğal felaket mi bekleniyor yoksa bir nükleer savaş hazırlığı mı var veya Amerikan ekonomisinde ani bir çöküşle büyük şehirlerde sistemin tamamen çökeceği mi düşünülüyor. Bu tür planlamaları yapabilen insanların ne tür beklentilerde olduğunu tam bilmek mümkün değil tabii ki ama bilebileceğimiz tek şey, önümüzdeki yıllarda dünyamızın pek de sevimli bir yer olmayacağıdır galiba. Amerika’da gizli dünyalarda çalışan bazı insanlar toplumdaki düzeni sağlamak için yönetimi Başkan’ın elinden tamamen alıp insanları kitlesel halde tutuklayıp zorla çalıştırmayı (Executive Order No.11000) aktif biçimde planlıyor. Bu toplama kampları Haliburton şirketine ihale edilmiş ve onlar işlerini çoktan tamamlamışlar. Bu çok gizli birim Washington’daki FEMA binasının beşinci katında yer alıyormuş. Demir kapılar arkasında çalışılan birime sadece gömleklerinin üzerinde Kızılhaç ve yakalarında ise çarmıh işareti taşıyanlar alınıyormuş...

  ABD çapında 800 toplama kampı/cezaevi hazırlandı. Hepsi mahkum kabul etmeye hazır ama şu an hepsi boş. FEMA tarafından yönetilecek bu kampların bir çoğu binlerce insanı barındıracak nitelikte. En büyükleri de Alaska da. Alabama, Arkansas, California, Colarado, Georgia, Hawai, Illinois, Indiana, Luisiana, Mississippi, Nevada, Oregon, Texas, Washington ve daha bir çok eyalette hazırlanan kamplar, yüz binlerce insanı barındıracak nitelikte. Halliburton'ın yan kuruluşu Kellogg, Brown and Root, siyasi muhalifler için toplama kampı yapmak üzere İçişleri Bakanlığı'ndan 385 milyon dolarlık ihale aldı. ( tabi resmi rakamlara göre) 

FEMA'da gizli bir kıyamet günü için harcama yapar, Sadece 1982-1991 yılları arasında,bütçesinin %78ini (2.9 milyar dolar) gizli kıyamet programlarına ayırmıştır.


Peki Neden? Asıl Amaç Nedir?

  4 Kırmızı Ay Tutulması Tarihlerinden sonra gerçekleşmesini beklediğimiz Sahte Uzaylı İstilası sırasında insanları FEMA kamplarına toplayarak, insan nüfusunu İlluminati'nin 10 kuralında bahsettiği gibi 500 milyonun altına düşürecekler.


 Uzaylı Diye Birşey Yoktur

 'Uzaylı palavrası'', "İblis'in Kadim Planı"nda yer alan, insanları kandırmak ve Dünya'yı ele geçirmek için kullandığı ''taktik yalanlar''dan birisidir. Şu ana kadar yaptığımız yorum ve analizlerle çok açık bir şekilde ortaya koyduğumuz gibi; ''uzaylı edebiyatı'' büyük bir yalandır. Şeytanlar, bugün olduğu kadar, geçmişte de birçok farklı formlara girerek insanlarla iletişim kurmuşlardır.

Uzaylı yalanı sadece Holly wood yapımlarıyla insan zihnine karıştırılmış sahte bir saplantıdır. Bu gün eğer kerşınıda bir uzylı görseniz dahi buna inanmamanız gerekir çünkü onlar şekil değiştirmiş cinlerdir. Tıpkı eski Antik maya, Mısır, Sümer,Yunan ve Roma tanrısı olarak bildiğimiz varlıkların aslında şekil değiştirmiş cinlerin olduğunu bildiğimiz gibi. Bknz..>>>İlluminati ve Paganizm


 Sahte Uzaylı İstilası ve Empire State Binasının Çöküşü



  Amerika’nın dünyayı tamamen kontrol altına alması için atacağı son adımın kendi tasarladığı ufolarla sahte uzaylı istilası gerçekleştirmektir. Bu kartların ilkinde uzaylılar tarafından kaçırma vakası görüyoruz. İkincisinde de “Foreign Aid (Yabancı Bağış)” isimli bir kart var. Bu da uzayda bulunacak bir kaynak olabilir. Esas önemli olan 3. kart. Ufolar açık bir şekilde empire state binasına saldırmakta. 95 yılında bu kartları alıp inceleyen biri nasıl 11 eylül 2001 sabahı şok geçirdiyse biz de bir sabah uyandığımızda empire state binasının çöküşünü gördüğümüzde şok geçireceğiz.




Depremlerin ve Sel Felaketleri'nin Artması

Özelliklede Bodrum çevresinde hergün neredeyse en az 20 defa küçük çapta depremler oluyor. Bu sene bir çok uzmana göre "Deprem Yılı" olacakmış. Ama biz oluşan depremlerin çoğunda H.A.A.R.P.'ın etkisinin olduğunu biliyoruz, çünkü hergün kuzey anadolu fay hattının üzerinden CHEMTRAIL SPREY yüklü uçaklar uçuyor..


CHEMTRAIL SPREY yüklü uçaklar tamda fay hattının üzerinden uçuyor.


Örneğin;
  Bosna Hersek'teki Büyük Sel Felaketi'nin nedeni, şüphesiz Chemtrail Spreyler ve HAARP'tir.
Soma Faciası da Reyhanlı Olayı gibi olaylar zincirini başlatan işaret fişeğidir. Müslüman ülkelere savaş başlatılmıştır. Bosna Hersek'teki sel felaketinin de bu sıralarda görülüyor olması tesadüf değildir.
Yüzlerce ölü ve yaralı var, binlerce kişi evsiz kaldı, birçok kasaba ve şehirde su, yiyecek ve elektrik yok.





Uçaklardan Salınan Dumanın Chemtrail Sprey  Olduğunun Kanıtları












  Gördüğünüz gibi uçakların içlerinde kimyasal maddeler taşıyan varillerle dolu. Uçakların arkalarında saldıkları gazlarda bahsettiğimiz zehirli gazlardır. 

  Tek amaç tüm insanlığın esir düşürülmesidir. Depremler, selfelaketleri, hortumlar, sahte kar yağışları, havanın sıcaklığı vs..  Sahte Ufo saldırısı yakında gerçekleşecektir, ve duyduğum kadarıyla ( tam olarak emin değilim ) Chemtrail Spreyler'in içlerinde insanları bi nevi "Zombileştirecek" bir maddenin olduğu da söyleniyor, tabi yeterince araştırmak lazım. Fema kamplarına toplanan insanlarında orada öldürüleceklerini düşünüyoruz. Yani Anlayacağınız heryerden bize saldırıyorlar, tedbiri elden bırakmamalı ve herzaman dikkatli olmalı, Ahir zamanda koyun gibi cahil ve saf olacağı hadislerle söylenen Ümmeti Muhammedin bugün gerçekten bu halde olduğunu görüyor ve onları uyarmalıyız. İlluminati, Masonlar, Tapınak Şovalyeleri, Sion Tarikatı, Gül-Haç Kardeşliği, Kurukafa ve Kemikler Cemiyeti, Siyonizm, Satanizm ve Ku Klux Klan (KKK) gibi gizli örgütleri deşifre edip; Tüm Müslüman kardeşlerimize ulaşmaya çaılışalım inşallah..

Allaha emanet olun..


 Bana Destek olmak İçin Lütfen Youtube Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın..

Youtube Kanalım  >>> Eyüp Ertaş

10 Mayıs 2014 Cumartesi

Sion Tarikatı, Gül - Haç Kardeşliği, Tapınak Şovalyeleri ve Sözde "Hz İsa" Gerçeği




Sion Tarikatı, Priory of Sion


Sion Tarikatı, Priory of Sion


Sion Tarikatı


 1956 Sion Tarikatı


  Sion Tarikatı, (İngilizce: Priory of Sion, Fransızca: Prieuré de Sion) çeşitli komplo teorilerinde adı geçen, bin yıllık olduğu iddia edilen, gizli politik ve dini örgüt. Yakın dönemde Dan Brown'un Da Vinci Şifresi kitabıyla tekrar gündeme gelmiştir.

  1956'da Fransız tacında hak iddia eden Pierre Plantard tarafından Sion Tarikatı isimli bir örgüt kuruldu. Sion Tarikatı Fransız yasaları gereği 20 Temmuz 1956'da resmi olarak kayıt edildi. Plantard bu örgütü kraliyet destekçisi bir mason locası olarak kurmuştu. Örgütün monarşinin desteklenmesinde ve kendisinin kral olmasında etkili olacağını umuyordu.

  Örgüt ismini Kudüs'teki Sion Dağı'ndan alır. Ayrıca Fransa'nın Annemasse bölgesinde de aynı isimli bir tepe bulunmaktadır. Kudüs'teki Sion Dağı daha önce de bazı dini kuruluş ve tarikatlar tarafından kullanılmıştır.
Bazı ezoterik tarihçiler, tartışmalı filozoflardan Sicilya'lı Julius Evola'nın fikirlerinin, Pierre Plantard'ın iddialarına temel teşkil ettiğini düşünmektedirler. Bu örgütün tarihi kökenleriyle ilgili iddialar ve kanıtlar bir çok önemli tarihçi ve akademisyeni tatmin etmemiş, sonradan örgütün kökenleri ile ilgili bazı kanıtların Plantard ve arkadaşları tarafından Fransa'nın çeşitli yerlerine yerleştirildiği ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte komplo teorisyenleri örgütün varlığı ve gücü konusunda ısrarcıdırlar.
Ayrıca Sion Trikatının İsa nın eşinin magdalalı Meryem in soyunun sona ermediği hakkında bir sırrıda koruduğu ortaya çıkmıştır.

 Sion Tarikatı, Gül - Haç Kardeşliği, Tapınak Şovalyeleri ve Sözde "Hz İsa" Gerçeği

  Dünya 2000 yıldır Balık Burcu çağındaydı. Bu dönem aynı zamanda İsa'nın burcu olarak da biliniyor. 2000 yıl boyunca insana ne yapması gerektiği yüksek makamlarca söylendi, dinler damgasını vurdu bu çağa. 2000 yıl geçti, insanlık şimdi Kova Burcu çağında. Bu burca göre de insan gerçeği öğrenecek, kendi adına düşünme inisiyatifini elde edecek. 2000 yıllık Balık Burcu çağının ardından insanlığı rasyonalitenin egemen olacağı bir dönem bekliyor. Bu çağın da etkisi var mıdır, bilinmez ama bugün dünya hayal kırıklığı içinde yeni bir gelişmeyi tartışıyor. 2000 yıllık bir din temellerinden sarsılıyor. Tanrı, Mesih diye tarif ettiği Hıristiyanlık'ın kutsal yaratıcısı İsa'nın kimliğine ilişkin yeni tartışmalı tarihsel veriler ortaya çıkmaya başladı. Hıristiyanlık'a göre İsa hiç evlenmemişti, dolayısıyla bir nesli olamazdı. O bir Tanrı'ydı. Gel gelelim ortaya çıkan tartışmalar İsa'nın evlendiği ve bir neslinin olduğu yönünde. Peki nereden çıktı bunlar? Dünyada en çok satanlar listelerinin birinci sırasında olan bir roman var: Da Vinci Şifresi. Bu kitap, Hıristiyanlığın İsa hakkındaki gerçekleri bilerek ve isteyerek çarpıttığını savunuyor. Hatta bu kitabın yazarı Dan Brown'un da katkısıyla Amerikan ABS televizyonunda yayınlanan bir belgesel program ortalığı karıştırmaya yetti de arttı bile. Belgeselde, İsa'nın evlendiği kadının Magdalalı Meryem olduğu ve nesillerinin bulunduğu iddiası gündemi altüst etti. 

  İsa ve Hıristiyanlık hakkındaki bu yeni tartışmalar hiç de öyle bir roman içinde kalacak, kurgusal iddialar değil. Çünkü Dan Brown kitabının en başında bugün için bile tüm insanlığı polisiye öykülere taş çıkartacak bir yolculuğa çıkaracak haberi veriyordu: "Sion Tarikatı 1099 yılında kurulmuş olan gizli bir Avrupa cemiyetidir ve gerçek bir topluluktur.1975 yılında, Paris Milli Kütüphanesi; Sir Isaac Newton, Botticelli, Victor Hugo ve Leonardo da Vinci de dahil olmak üzere, Sion Tarikatı'nın sayısız üyelerinin isimlerini içeren, Les Dossiers Secrets diye bilinen parşömenleri ortaya çıkarmıştır. "İsa'nın kızı kaçırılıyor" Bugün Da Vinci Şifresi'nde yazılan bilgiler, tarihsel tartışmalara götürüyor insanlığı. Hıristiyanların hiç evlenmediğine kutsal bir ayet gibi inandığı İsa aslında evliydi. Karısı da Magdalalı Meryem'di. Hatta İsa çarmıha gerildiği sırada ( tabi çarmaha gerilme olayı islamda reddedilir. bunu savunmak kafirliktir. ) Meryem kızları Sarah'a hamileydi. İsa'nın doğmamış çocuğu ve Magdalalı Meryem, neslinin korunması için kutsal topraklardan kaçtı.

  Tarihte hep sır isim olarak zikredilen Arimatea'lı Yusuf devreye girdi. Meryem'i gizlice Fransa'ya getirildi. Oradaki Yahudiler arasında kendine sığınacak güvenli bir yer bulundu. Kızını da burada doğurdu. Sarah, İsa'nın ilk çocuğu olarak, İsa neslini çoğaltacak bir kadın olarak, Fransa topraklarında yaşama gözünü açtı. İşte olaylar zinciri de bu noktadan sonra başladı.

  İsa ile ilgili gerçekleri gizlediği iddia edilen Roma Kilisesi, İsa'nın neslinin artmasından, İsa ve Magdalalı Meryem sırrının açığa çıkmasından ve temel Katolik öğretilerine meydan okunmasından korkuyordu. Bugünkü Vatikan'ın, o dönemdeki Roma Kilisesi'nin tüm engellerine rağmen İsa'nın nesli çoğalmaya devam etti. 15. yüzyıla kadar bu nesil gizlice çoğalmıştı. Ancak bu tarihte İsa'nın neslinin son temsilcisi, Fransız asillerinden biriyle evlendi. Merovingian hanedanı diye bilinen İsa'dan gelme bir soy oluştu. Vatikan, bu soyu yok etmek için türlü çabalar içine girdi. İşte bu krallıkta bir isim öne çıktı: Kral Dagobert. Dagobert Merovingian kralıydı. Yani İsa'nın neslini temsil eden hanedanlığın da kralı. 17. yüzyıl sonunda bu hanedanlık yok olma aşamasına geldi. Dagobert öldürüldü ve Oğlu Sigisbert kaçmayı başardı. Aileye sonradan bir isim eklendi, Godefroi de Bouillon.

  İşte İsa'nın sırrı bu isimle birlikte bir gizli cemiyetin himayesine girdi. Son temsilci İsa'nın bu sırrını koruyan Sion tarikatı kuruldu. İsa'nın neslinden olan Merovingianların bugün soyunu temsil eden soyadları ise Plantard ve Saint Clair. Bu soyadları tarikat tarafından yıllarca korundu. İsa soyunun son temsilcisi bugün hayatta. Fransa'da yaşıyor ve tarikat tarafından gizlice korunuyor. İsmi ise Pierre Plantard de Saint Clair. Bu isim Dan Brown'un kitabında yazmıyor. Ancak 80'lerden bu yana Hıristiyanlık ve Vatikan'la ilgili araştırmaları olan Aytunç Altındal bu ismi Tempo'ya açıkladı.

  Son olarak Gül ve Haç Kardeşliği adlı kitabı da yayımlanan Altındal için Türkiye'nin Dan Brown'u demek yanlış olmaz. Altındal, İsa'nın torunu, neslin son temsilcisi Saint Clair ile ilgili ise şunları anlatıyor: "Pierre Plantard de St. Clair. İkinci Dünya Savaşı sırasında adamı Almanya'da aramaya başlıyorlar. Paris'te oturuyor. Hemen Londra'ya kaçırıyorlar ve Adamı Londra'da saklıyorlar, Savaş bitince geliyor. 1945'den itibaren de AB'nin kurulması meselesinde, Sion tarikatı yeraltından çıkıyor. Sion tarikatının elindeki, İsa'yla ilgili dosyalar birden bire devlet arşivinde bulunuyor." Altındal'ın verdiği bilgiye göre İsa soyunun son temsilcisi 88 yaşında şu an ve Paris'te yaşıyor. İsa'nın kimliğiyle ilgili bu şaşırtıcı bilgiler, binlerce yıldır şifreler, gizli oluşumlar, cinayetler ve entrikalar arasında taşınıp durmuş. Tapınak Şövalyeleri, Sion tarikatı, Gül ve Haç Kardeşliği diye bilinen gizli örgütler, İsa'nın sırrını saklamak ve yüzlerce yıl Vatikan'a kaptırmamak için çalıştıkları söyleniyor. ( tabi ben inanmıyorum )  Tartışmalı da olsa 25 Aralık 2013 İsa'nın doğum günüydü. 2000 yılın bittiği yeni bir çağın da içindeyiz artık. Sion Tarikatı bu gerçekleri açıklamaya hazırlanıyor.

  Hem Dan Brown bu bilgiyi kitabında yazıyor, hem de Aytunç Altındal bunun altını çiziyor. Altındal, tarikatın şifreleme sistemine göre bugünkü Papa'nın ölmesini beklediklerini söylüyor. Ölümünün ardından da gizli belgeler gün yüzüne çıkarılacak ve İsa gerçekleri ortaya konacak. Dolayısıyla binlerce yıldır Vatikan'la bu gizli tarikatlar arasında yaşanan çatışma da Vatikan'ın aleyhine sonuçlanmış olacak. Bu tarikatın içinde Victor Hugo, Leonardo da Vinci, Isaac Newton, Botticelli gibi ünlü sanatçılar da var. Her biri bu tarikatın üyesi olmuşlar. Eserlerine İsa gerçeğiyle ilgili gizli şifrelerini koymuşlar. Bir dönem Sion Tarikatı başkanlığını da yaptığı ortaya çıkan Leonardo da Vinci'in Son Akşam Yemeği tablosu bugün yeniden tartışılıyor. Çünkü 13 havari ve İsa olarak bilinen tablodaki karakterlerin 13'üncüsü meğer Magdalalı Meryem'miş. Aslında tüm bunları anlayabilmek için tarihin başına dönmek gerek. Hıristiyanlık tarihi için önemli bir isim olan Constantin'in Hıristiyanlık dinini seçtiği tarihe...325 yılında Constantin'in emriyle İznik'te toplanan Konsey'de, İsa'nın Tanrı olarak görülmesine karar veriliyor ve İsa'yı insan ve evli olarak tanımlayan İncil'ler yok ediliyor. 

  Dan Brown bu tarihi gerçeği romanında şu satırlarla aktarıyor: "İsa'nın çarmıha gerilmesinden üç yüzyıl sonra, İsa müritleri katlanarak artıyordu. Hıristiyanlarla paganlar savaşmaya başlamışlardı ve anlaşmazlık o boyutlara gelmişti ki, Roma'yı ikiye bölmekle tehdit ediyordu. Constantin de bir şeyler yapılması gerektiğine karar verdi.325 yılında Roma'yı tek bin din altında birleştirmeye karar verdi. Hıristiyan sembollerinde pagan dinine ait izler vardır. Mısırlıların güneş çemberleri, Katolik azizlerin haleleri oldu. İsis'in mucizevi bir şekilde gebe kaldığı oğlu Horus'u emzirdiğini gösteren çizimler, Bakire Meryem’in Bebek İsa'yı emzirdiği modern sahnelere dönüştü. Constantin Hıristiyan geleneğini sağlamlaştırmak için İznik Konseyi adlı ekümenik toplantı düzenlendi. Tarihin o anına kadar Mesih, müritleri tarafından ölümlü bir peygamber olarak kabul ediliyordu. Mesih'in Tanrı’nın oğlu olduğu İznik Konseyi'nde teklif edilmiş ve kabul edilmişti. 

  Batı dünyası tartışıyor İsa'nın Maria Magdalena ile evli ve çocukları olduğu konusu son 2 yıldır tüm Batı dünyasında sıkça tartışılmaya başlandı. Margaret George'un 2002 yılında satış rekoru kıran 'Magdalalı Denilen Meryem' adlı kitabı Katolikler arasında yeni taraftarlar oluşmasına bile neden oldu. Bu arada Wachowski kardeşler Matrix Reloaded'da etrafını Kâse'ye benzer kadehlerle çevreledikleri kötü adama Merovingian ismini verdiler.Yani İsa'nın soyunu temsil eden hanedanlığın ismi. Bu arada Mel Gibson'ın yakında gösterime girecek olan 'İsa' filminde de Monica Bellucci Magdalalı Meryem'i oynayacak. Newsweek Dergisi geçen haftalarda "İncil'in kaybolmuş hikâyeleri" başlıklı bir haber yayımladı. Haber eski metinleri yeniden inceleyen Amerikalı kadın araştırmacıların görüşüne yer veriyordu.Buna göre Magdalalı bir hayat kadını değildi, İsa'nın eşiydi. Chicago'daki DePaul Üniversitesi profesörlerinden John Dominic Crossan da Dan Brown gibi Magdalalı'nın İsa'nın eşi olduğunu savunanlardan. Bu arada ABD'de ABC televizyonunda gösterilen 'Jesus, Mary ve da Vinci' adlı belgeselde, İsa'nın Magdalalı Meryem'le evliliği, Leonardo da Vinci'nin gizli bir tarikat üyesi olduğu, 'Son Yemek' adlı tablosundaki sembollerle bu evliliği anlattığı öne sürüldü. Sion - Gül Haç tarikatı, Hıristiyanlık içinde yer alan ancak agnostik Hıristiyanlar olarak tanımlanan gizli oluşumlar özü itibarıyla aynı. Tapınak Şövalyeleri, Sion Tarikatı ve Gül Haç kardeşliği gibi isimler altında bulunmuşlar.

  Günümüzdeki isimleri; Gül Haç Tarikatı. Sion Tarikatı'nın kuruluşu 1099 yılı olarak biliniyor. Gül Haç Tarikatı'nın ilk ismine 17. yüzyılda Fama Fraternatis'te, Confessio Fraternatis ve The Chemical Wedding of Christian Rosen Kreuz'da rastlanıyor. Bu devirde yazılan ve Rosy Cross Manifestoları olarak bilinen üç eser bir Hıristiyan olan Rossy Cross'dan ve alegorik bir efsaneden ve bir manifestodan bahsediyor. Almanya'da 1378'de doğan Rosy Cross, Anadolu'ya ve kutsal topraklara gitmiş 106 yaşında 1484'te ölmüştür. Bu eserler simya ile, gizli bilimle ve tıpla uğraşan kiliseye karşı olan gizli bir topluluğun varlığından dem vurur. Eserlerde masonik sembolizm ve dolaylı anlatım kullanılır. Boyle ve Leonardo da Vinci'den, Isaac Newton'a kadar pek çok bilim insanın bu gizli örgüte üye olduğu ve bu örgüt sayesinde kendini geliştirdiği biliniyor. 

  Örgütün tüm özellikleri masoniktir ve Tapınak Şövalyeleri ile ilişkileri olduğuna kesin gözüyle bakılıyor.Türkiye'deki temsilci kim? Bu gizli tarikatın halen var olduğu da iddialar arasında. Araştırmacı Aytunç Altındal, Gül ve Haç Tarikatı'nın bir dönem İstanbul Teşvikiye'deki İzmir Apartmanı'nda merkezi olduğunu, bunu gördüğü belgelere dayandırdığını söylüyor. 1960'larda Türkiye'deki isim Cemal Birik. 

Altındal, son 20 yıldır da bu örgütün temsilciliğini ünlü bir avukatın yürüttüğünü öne sürüyor..



 Bana Destek olmak İçin Lütfen Youtube Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın..

Youtube Kanalım  >>> Eyüp Ertaş