Hz. İsa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hz. İsa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Aralık 2013 Salı

Rothschild Para İmparatorluğu



  Kara para üzerine kurulu ‘Rothschild İmparatorluğu’ zaman içinde İngiliz ve Fransız Merkez bankaları ile Amerika’daki Federal Rezerv bankalarının sahibi olmuştur. Serveti dünya serv...etinin yarısı olarak tahmin edilen bu ailenin 1940 yılındaki serveti ABD GSMH’nın iki katı olmuştur. Dünyada tek bir Yahudi imparatorluğu kurulması amacına çalışan aile, Waterloo Deniz Savaşı, Amerikan İç Savaşı, I. ve II. Dünya Savaşlarından büyük paralara kazanmış ve Rusya’da Bolşevik Devrimi’ni finanse etmiştir. Elinizdeki kitap tarihçesi, serveti ve sahip olduğu kurumlar net bilinmeyen ailenin başlangıcından henüz Amerika’nın I. Dünya Savaşı’na katılmadığı 1940 yılına kadar olan olayları anlatmaktadır. Bu kitapta küreselleşme, AB, Birleşmiş Milletler, serbest pazar ekonomisi, çok partili demokrasi ve savaşların kimlere ve nasıl hizmet ettiğini okuyacaksınız.

  Bu kitabı okuduktan sonra George Soros ve kaynağı bilinmeyen servetini, eski Sovyet cumhuriyetlerindeki Turuncu Devrimleri, İkiz Kuleler, Afganistan Savaşı bağlantısını, Taliban sonrası Afganistan’da artan afyon üretimini, yandaş medya kuramlarını, yabancı fonlarca desteklenen köşe yazarlarını, İslam ülkelerinde özgürlük hareketlerini ve Büyük Orta Doğu Projesi’ni insan ister istemez tekrar sorgulamakta ve bunların yüzyıllar önceden oynanmaya başlanan bir oyunun devamı olduğunu görmektedir.

  Rothschild finans imparatorluğunun kurucusu Mayer Amschel Rothschild 1812’deki ölümünde mal varlığım Yahudi ırkının yükselişi ve Dünya Yahudi İmparatorluğunun kuruluşu İçin bir vakfa devretmiştir. Bu vakfın en önemli prensipleri gizlilik, mal varlığının bütünlüğünün korunması, mirasçıları ve onların mirasçılarının mal varlığından müştereken yararlanmaları ve mal varlığının mirasçıların çoğunluğu karşı çıkmadığı sürece en büyük oğlun en büyük oğlu tarafından yönetilmesidir.

  Yahudi Protokolleri olarak bilenen belgeler ile Komünist prensipler amaç ve niyet açılarından birbirleriyle aynı olup tüm dünyanın kontrolünü ele geçirmeyi amaçlarlar.
Çağlar boyunca aşağılanan ve zulüm gören İsrailoğulları güce ulaşmak için çırpınmışlardır ve artık amaçlarına ulaşmış gibidirler. İsrail oğulları artık melun Hıristiyanların ekonomik yaşamlarını kontrol etmektedirler ve güçleri siyasiler ile yaşadıkları ülkelerin yaşamlarım etkilemektedir.

  Talmud Yahudilerin şeriatı ve kutsal kitabıdır. Talmud Yahudilerin dini önderleri ve hahamlarınca tanımlanan ve açıklanan medeni kanun ve din kitabıdır. Talmud gerçeği adlı kitaptan alıntı. Midrasch Talpioth (sayfa 225) der ki: ‘İsrail’in zaferi için Tanrı onları insan suretinde yarattı. Ancak Yahudi olmayanlar sadece Yahudiler tarafından gün ve gece yönetilmek için yaratılmışlardır. Ve onlar bu hizmetlerinden kurtulamazlar. Onlar hayvan ve insan suretlerinde Yahudi Kralı’nca güdülmek üzere yaratılmışlardır.

  Talmud bize Hz. İsa’nın kadınların adet günlerinde anne rahmine düşmüş biri olduğunu söylemektedir. Talmud bize onun Hz. İsak’ın şeytani oğlu Esau’nun ruhunu taşıdığını, onun aptal, tam bir dolandırıcı, baştan çıkarıcı olduğunu, çarmıha gerildikten sonra Cehennem’e gömüldüğünü ve takipçileri tarafından putlaştırıldığını söylemektedir.

  İlluminati bir Yahudi olan Adam Weishaupt tarafından kıta Avrupa’sı Mason Örgütü’nün bir kolu olarak kurulmuştur. Illuminati’nin amacı dünyada din, hükümet, mülkiyet ve evlilik kurumlanılın ortadan kaldırılmasıdır. Bu amaç Yahudi İhtiyar Meclisi ve Yahudi Komünist Partisi’nin amacıyla örtüşmektedir.
Lionel Aylesbury’den İngiliz Avam Kamarası’na seçilmiş ancak İncil üzerine yemin etmek istemediğinden hiçbir zaman parlamentoya girmemiştir. Daha sonra bir kere daha seçimi kazanan Lionel yine aynı nedenle parlamentoya katılmayı ret etmiştir. Üçüncü seçilişinde parlamento kendisinin İncil yerine Eski Ahit üzerine yemin etmesini kabul etmiştir. Lionel Rothschild İngiliz Parlamentosu’na seçilen İlk Yahudi’dir. Yahudi Ansiklopedisi Cilt 10, sayfa 501-502 şöyle demektedir: 1885 yılında Nathan İngiliz Avam Kamarası’ndan Lordlar Kamarası’na geçerek ülkedeki Yahudi özgürlüğünü en üst seviyeye çekmiştir. 1940’larda İngiliz Lordlar Kamarası’nda melez Yahudiler dışında 60 Yahudi Lord bulunmaktadır.

  Nathan Rothschild’m 1820 yılında bahsedip övündüğüne bakılırsa kendisi aile servetini beş yıl içinde 3.000.000 dolardan 7.500.000.000 dolara taşımıştır. 1848’de bu aile dışındaki tüm bankaların toplam servetleri 362.000.000 frank iken Rothschild ailesinin Paris ayağının servet toplamı 600.000.000 frankın üzerindedir.

  Nathan’ın Londra merkezinde gerçekleştirdiği yılda % 500 servet artışının sürdüğü varsayılırsa ailenin Londra ayağının 1840 yılındaki serveti 100.000.000.000 dolardan fazla olacaktır. Tabii ki % 500 yıllık servet artışı sürdürülebilir bir başarı değildir. Fakat sadece % 10’luk yıllık artış ile bile ailenin Londra servetini 1840 yılında 20.000.000.000 doların üstüne çıkarmaktadır. Bu servet bu kitabı yazmamdan (1940) yüz yıl önce elde edilmiştir. 1940 yılında Rockefeller, Carnegie ve Ford firmalarının (Amerika’nın en büyük üç firması) toplam servetleri 2.000.000.000 doları geçmemektedir.
Protokol 2 ’den alıntı: Amacımıza hizmet ettiği sürece yalan , ihanet ve rüşvete devam etmeliyiz. Siyasette bize güç kazandıracak şekilde başkalarının servetlerine el koymayı öğrenmeliyiz.
Yahudiler borsadaki paniklerde kaybetmezler çünkü onların önceden haberleri vardır. Demin belirttiğim gibi panikler onlar için hasat dönemleridir.

  1907 yılında ise Rothschild kontrolündeki bankalar müşterileri olan ticari bankalar ve muhabir bankalara vadesi gelen mevduatlarını geri ödemeyi ret etmişler ve bu büyük bir bankacılık krizine neden olmuştur. Rothschild bankalarından mevduatlarını kurtaramayan ticari bankalar müşterilerine ödeme yapamaz olmuş ve tüm ekonomi kilitlenmiştir. Bu olay tüm bankaların toplanarak para ve kredi piyasalarım kontrol edecek bir sistem oluşturmalarını sağlamıştır.
Sidonia (Rothschild) 1844 yılında Coningsby isimli kitapta şunları söylemektedir: Hiçbir ceza kanunu veya işkence üstün ırkın zayıf ırk tarafından yutulmasına veya yok edilmesine neden olmayacaktır. İşkence yapan karışık ve melez ırklar sonunda yok olacaklar ve saf üstün ırk yaşamaya devam edecektir.
İlk Cizvitler Yahudi’dir. Batı Avrupa’yı iliklerine kadar ürküten Rus diplomasisi de Yahudiler tarafından kurulmuş ve idare edilmektedir Almanya’da şimdi hazırlanmakta olan büyük devrim de Yahudilerin ürünüdür çünkü bu ülkedeki tüm üst düzey akademik görevleri Yahudiler ellerinde tutmaktadırlar.
1869 yılında Prag’da yapılan cenaze töreninde Hahambaşı Simeon-ben-Ihuda’nm kabri başında şöyle söylenmektedir: Diğer büyük güç medyadır. Bazı fikirleri durmaksızın tekrarlayarak medya toplumda bu fikirleri gerçekler haline getirmektedir. Ve her yerde medya bizim elimizdedir.
7. Protokol’de şöyle denmektedir: Yahudi olmayanların hükümetlerini isteklerimiz doğrultusunda ve amacımıza hizmet edecek şekilde yönlendirmeliyiz. Medyanın büyük gücü sayesinde hükümetlerin çoğu zaten elimizdedir.

  Protokol 15’ten alıntı: Ölüm herkes için kaçınılmazdır. Ölümü amaçlarımıza karşı çıkanlar için hızlandırmak daha iyidir. Masonları öyle gizlilik içinde kullanmalıyız ki kardeşlerimiz dışındakiler yani kurbanlar amaçlarımızdan haberdar olmasınlar. Kurbanlar kendilerine verilen idam cezalarını fark etmeyecekler ve doğal nedenlerle öldüklerini sanacaklardır. Bunu bildiğimiz takdirde kardeşlerimiz bile amaçlarımızın karşısına çıkmayacaklardır. Amaçlarımıza karşı gelmemeleri için Masonların kalplerine kadar girmiş durumdayız. Hıristiyanları liberalizme teşvik ederken kendi halkımızı amaçlarımıza uymaya teşvik etmeliyiz.
Talmud Yahudilere “Yahudi olmayanların yaşamları Yahudilere aittir!” demektedir.
Kapitalist Sistem Piramittir..

Lobinin Başı Büyük Birader çıktı

  Son dönemde İngiliz The Economist dergisi ve Financial Times (FT) gazetesi Türkiye eleştirileriyle gündeme geliyor. Dergi ve gazetenin bu eleştirel politikasının mimarlarına bakıldığında ise bu yayınların tesadüfi olmadığı ortaya çıkıyor. Türkiye’de belki de birçok kişinin tanımadığı ancak dünyanın neredeyse hakimi konumunda olan Alman kökenli yahudi aile Rothschild’ler iki yayının da etkin ortağı. Rothschild ailesi Economist dergisi de dahil 12 şirketi çatısı altında bulunduran The Economist Group’un büyük oranda hissesini elinde tutuyor. Derginin yüzde 39.1′i aileye ait. Hatta Rothschild ailesinin iki üyesi Lynn Forester Rotshild ve Sir Evelyn de Rotshild The Economist Group’un yönetiminde. Group’un yüzde 50′si ise Financial Times’ın sahibi Pearson’ın portföyünde bulunuyor. Pearson Grubu’nun borsadaki hisselerinde ise Rothschild’ların ne kadar payı olduğu bilinmiyor. İki İngiliz kökenli basın organının da yayın politikalarının benzer olmasının altında bu ortaklık yatıyor. İki yayın organı da Rothschildler ve paydaşlarının ekonomik çıkarlarını duyuruyorlar.

Bankacılığı Kuran Aile

  Ailenin kökenleri 18. yüzyıla kadar uzanıyor. Ailenin tanınması 1744′te döviz değişimiyle uğraşan Amschel Moses Rothschild’in oğlu olan Mayer Amschel Rothschild’in Almanya’da doğumuyla başladı. Frankfurt’un Yahudi mahallesinde doğan Mayer, bir finans kurumu kurdu ve 5 oğlunu Avusturya, Fransa, İngiltere ve Napoli’ye yolladı. Asıl servet Baron Rothschild tarafından Londra’da yapıldı. Modern bankacılık sistemini kuran aile şimdi servetinin büyük bir bölümünü de petrolden sağlıyor. 1.500′e yakın ferdi bulunan ailenin toplam varlıklarının büyüklüğü tam olarak bilinmese de trilyonlarca dolar olduğu tahmin ediliyor. Aile üyeleri dünyanın en zenginler listesinde yok. Ancak sahibi oldukları şirketler düşünüldüğünde, Carlos Slim ve Bill Gates gibi isimler devede kulak kalıyor.

Siyonizmi Kurdu

  Küresel çapta üne kavuşan ilk zengin Yahudi Ailesi olan Rothschild’lar, bugün dünyada Yahudi Lobisi ve İsrail’le birlikte somut yapılanmaya dönüşen siyonist görüşün de en büyük hamisi. Adı Tel Aviv’in en büyük caddelerinden birine verilecek kadar bu ülkede saygı gören Aile, İsrail devletinin kurulmasında büyük rol oynadı. Aile, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünde de bir anlamda pay sahibi. Aile komşu ülkeleri sürekli finanse edip savaşa zorladı, içeride de ayaklanma çıkardı. II. Abdulhamid döneminde Aile üyeleri Siyonist Teşkilatı’nın kurucusu Theodor Herzl’i İstanbul’a göndererek, Osmanlı’nın dış borçlarını kapatmaya karşılık, Kudüs’ü istedi. O dönemde Osmanlı’nın en büyük borcu İngiltere’yeydi. Ülkenin Merkez Bankası’nın patronu da bu aileydi. II. Abdülhamid isteklerini kabul etmedi. Kısa bir süre sonra padişah Selanik’ten gelen, İttihat ve Terakkiciler’in kontrolündeki ordu tarafından bir darbeyle tahttan indirildi. Ardından İttihat Terakki yönetimindeki Osmanlı, Birinci Dünya Savaşı’na girerek Kudüs’ün de aralarında bulunduğu topraklarının çoğunu kaybetti.

Savaş Serveti
  
 Ailenin bir başka özelliği de tarih kitaplarında sıkça yer buluyor. Rothschild’lar tarihteki neredeyse bütün savaşların yaratıcısı ve finansörü olarak ün salmış bir aile olarak karşımıza çıkıyor. Zaten Aile hemen her savaştan sonra servetini daha da artırıyor. Ülkeleri borçlandırıp yüksek faizle para satıyorlar. Bilinen ilk büyük örneklerinden biri Avrupa’daki Napolyon Savaşları sırasında Aile’nin tutumu. Londra’daki Nathan Mayer Rothschild, İngiltere’nin savaş masraflarını neredeyse tek başına üstlendi. Yahudi olmasına rağmen Rothschild Ailesi Hitler’in geçmişinde de önemli bir rol sahibi. Finanse ettikleri Alman I.G Farben şirketi, Yahudi toplama kamplarında kullanılan ölümcül gazları Naziler için üretti. Öte yandan İngiliz Kraliyet Ailesi’ni Çin’le savaşa ikna etmeyi başaran Lord Rothschild, bu sayede çıkarılan “Afyon Savaşı”nın ardından HSBC‘yi Hong Kong’da kurdu. ABD’nin Irak’ı işgaline yol açan Irak Savaşı’nın dışında bu ülkenin 20′nci ve 21′inci yüzyılda çıkardığı bütün büyük savaşlarda, I ve II’nci Dünya Savaşı dahil bu Aile ve kontrol ettiği paranın adı anılıyor.
 

 Bana Destek olmak İçin Lütfen Youtube Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın..

Youtube Kanalım  >>> Eyüp Ertaş

10 Aralık 2013 Salı

KIYAMET MELEKLERİ (LEGİON)

İblis'in Yalanları!

  Okuduğunuz İblis imzalı filmlerin birçoğunun amacı, insanlığın bilincini manipule etmek ve insanlığın ipini ele geçirmek için gerekli şeytani tohumları zihinlere ekmektir. Bir kısmında ise İblis, geçmişten kalan kuyruk acıları ve kızgınlıklarının bir nevi intikamını almaya çalışmakta veya Rabb'ine isyanını haklı göstermek için yırtınmaktadır.

  Türkiye'de Kıyamet Melekleri ismiyle gösterilen ''Legion'' isimli film ise, İblis'in bu intikam ve haklılık hayalleri dizisine bir yenisini ekliyor. Basit bir mantıkla sapan İblis, çok beğendiği küçük aklıyla Mikail ismini kullanarak, filmde kendisini insanlığın kurtarıcısı yaparken, Cebrail'i de insanların düşmanı olarak gösteriyor. Zihnen sakat olan İblis, geçmişten beri bu ve benzer filmlerde, hem Başmelek Mikail rolünü çalıyor hem de Cebrail'e karşı olan kinini kusuyor.

  Bu filmin yönetmenliğini Scott Charles Stewart, senaryo yazarlığını da, Scott Charles Stewart ve Peter Schinks yapmıştır. Yönetmen, Legion filminden sonra; tahrip olmuş bir dünyayı, insanlar ile vampirler arasındaki savaşı ve kiliseye karşı gelen bir papazın bu savaştaki rolünü konu edinen "Priest" adlı bir başka şeytani filmin de yönetmenliğini yapmıştır.

  Film, Mikail'in arkasına saklanan İblis ile Cebrail arasındaki bir savaşı; yani İblis'in gerçekleri saptırmasını konu almaktadır. Filmde Cebrail, Allah'tan gelen emirleri sorgulamaksızın-eksiksiz yerine getirirken; İblis, mantık yaparak kendi başına buyruk hareket etmektedir. Bu mantığına kılıf olarak da ''insan sevgisi'' yalanını kullanmaktadır. Filme göre İblis, hâşâ Allah'tan daha düşünceli ve sevgi doludur. Sözde insanlığı ve onun geleceğini daha çok düşünmektedir ve hatta bu yolda kendisini bile feda etmektedir. Ne ironiktir ki, insanlığı felakete sürükleyen ve ondan intikam peşinde olan İblis, kendisine biçtiği kurtarıcı(!) rollerle çocuk akıllıları kandırmayı başarmaktadır.
 
  New Age şeytani dinleriyle insanlığa, melek olma yalanlarını ve Başmelek Mikail olduğu palavrasını pazarlayan İblis, bu çoklu oyununda, düşük akıllıları hedef seçmiştir. Filmin kısa bir özetini verdikten sonra bu filmdeki şeytani yalanlara ve tuzaklara işaret edeceğiz.


FİLMİN ÖZETİ

  Film, yerleşim yerinden uzak, ıssız bir yerde, bir yol üstü lokantasında geçer. Bir anda televizyon ve radyo yayınları bozulur; telefonlar kesilir. Kendileri için nelerin yaklaşmakta olduğundan habersiz bir şekilde bekleyen bir avuç insan, bunun belki de bir deprem ya da terörist saldırısı olduğunu düşünmeye başlar. Lokantada çalışanlar ve birkaç yolcu; olan bitenden habersiz bir şekilde işlerine devam etmektedirler.

  Bu sırada güya Allah, insanları helak etmek için meleklerini gönderir, melekler insanların içine girerek insanlığın son umudu olan bebeği öldürecektir(!) ve onunla birlikte helak başlayacaktır. Bir sinek bulutu, bir avuç insanı lokantaya sığınmak zorunda bırakır. Büyük bir korku ve telaş yaşanırken, lokantaya bir yabancı gelir. Bu yabancı güya dört büyük melekten biri olan Mikail'dir(!) Görevi; lokantada çalışan ve hamile olan kadının bebeğini korumaktır. Bebek, insanlığın son umududur(!) İnsanlığın geleceği, bebeğin yaşamasına bağlıdır(!) Bu bebeği kime karşı koruyacaktır? Tanrı'nın Başmeleği Cebrail ve onun melekler ordusuna karşı.

FİLMİN ANALİZİ

1) Filmde insanlığa olan ümidini kaybetmediğini söyleyen aslında kendisi ümitsiz olan İblis, kendisini Mikail olarak lanse ediyor. Günümüzde "New Age Lego Dini"ni savunan Illuminati, ışık işçileri(Şeytan'ın işçileri) ve medyumlar(şeytanların elçileri) de, Başmelek Mikail postuna bürünen İblis tarafından yönetiliyor. Başmelek Mikail'in Rabbi'ne bağlılığını istismar eden İblis, bakın nasıl kendi isyanını örtüyor:

  ''Tanrı….Sizin türünüzün, O'nun sevgili kulları olacağınızı emrettiğinde….Cennette ilk önce boyun eğen bendim.''

  Başmelek Mikail için elbette doğru bir söz. Ancak onun isminin arkasına saklanan İblis, ilk isyan eden ve kovulan birisi olarak yalan söylüyor. Ancak İblis'in temel özelliği, herkesin gözünün içine bakarak yalan söylemesi, hakla batılı yer değiştirmesidir. İşte Sonsuz Yüce Allah'ın insanlığa bildirisi:

  ''Biz meleklere, 'Adem'e secde edin!' dediğimiz zaman; İblis müstesna, secde ettiler. (İblis) diretti ve büyüklenmek istedi ve kafirlerden oldu.''[BAKARA(2)/34]

  Öncelikle şu tespiti yapalım. Mikail ve Cebrail dört büyük meleklerdendir. Yani Mela-i Ala'dan'dır. Bu melekler, Allah'ın üstün yeteneklerle donattığı üst boyutlu varlıklardır. Görevleri belirlenmiş olup; Allah'a karşı tam bir itaat bilinciyle hareket ederler. Verilen emirleri yerine getirmekten biran bile geri durmazlar.

"Muhakkak senin Rabb'in yanında olanlar(melekler), O’na ibadetten büyüklenmezler; O'nu tesbih ederler ve O'na secde ederler." [ARAF(7)/206]

 Durum bu kadar açık ve net ortadayken, Mikail isminin arkasına saklanan İblis ne diyor?

''Hayır, artık kendi emirlerime uyuyorum!''

  Lanetli İblis, utanmadan Mikail'in ismini ve saflığını kendi iğrenç, aldatıcı emellerine alet ediyor. Ve böylece filmi izleyen bilgisiz, cahil ve Kur'an'dan habersiz gençliğin şuuraltını adeta dinamitliyor. Bir taraftan insanlığa, diğer taraftan da Allah'a, Cebrail'e, Mikail'e düşmanlığını; bir takım maskeler arkasına saklanarak sürdürüyor. Allah da böyle olanlara şöyle sesleniyor:

  ''Her kim Allah'a, meleklerine, elçilerine, Cibril'e ve Mikail'e düşman ise artık şüphesiz Allah da kâfirlerin düşmanıdır.'' [BAKARA(2)/98]

2) İblis, bütün insanlığı cehenneme sürükleme arzusunda olduğu halde, ''insanlığa duyduğu sevgi nedeniyle Allah'a itaat etmediği'' yalanını uyduruyor. Cebrail'e olan düşmanlığının nedeni de çok iyi anlaşılıyor:

''Sen, hep O'nun(Allah'ın) emirlerini yerine getirmede gönüllü oldun.''

  Sonsuz Yüce sıfatlara sahip Allah'ın emrinde olan meleklerin, O'na itaat etmemesi düşünülemez. Ancak İblis burada şuursuz izleyicileri iki makas arasına alıyor. Güya Mikail şapkalı İblis, çocuğun ve insanlığın öldürülmesi emrine karşı çıkıyor. Gerçekte insanlığı, ileride Mesih-i Deccal olacak bir çocuğa teslim ederek helakını hazırlamak istiyor.

3) Cebrail(!): "(Emri) Sorguluyor musun?" Mikail(!): "Kendimi sorguluyorum." "Sen de aynısını yapmalısın." "İnsanlar yaratıldığından bu yana Tanrı onları sevmememizi istedi." "Buna engel olamıyorum."

  Meleklerin kendilerine verilen bir emri sorgulama yetkisi nasıl olabilir. Yazar, şark kurnazlığı yaparak Mikail'e(!): "Kendimi sorguluyorum" dedirttiriyor. Yetmiyor, Cebrail'e de bunu öneriyor. Bu da yetmiyor itaatsizliğin nedenini; içindeki "insan sevgisi" olarak gösteriyor. Bunun da sorumlusu Tanrı, çünkü onları sevmememizi istedi diyerek, meleğin bile merhamet ve sevgi yüzünden Tanrı'ya asi olduğu, bunu göze alabildiği yalanını savuruyor. İblis, bu yalanıyla birkaç şeyi bir arada yapmak istiyor:

  Birincisi, kendi düşüş ve asiliğine gerçekte Adem'e(insana) düşmanlığının sebep olduğunu unutturmaya çalışıyor.
İkincisi ise; insanları ne kadar sevdiği palavrasını utanmadan-arsızca tekrarlıyor. Bu klasik yalanını tekrarlayarak; insanları Allah'a isyan etmeye çağırıyor.

Mikail postuna bürünen İblis'in insanlarla konuşmalarına yakından bakalım:

  "Tanrı insanoğluna… bir tufan gönderdi."
"Şimdi de dışarıdakileri gönderdi."

  İnsanlık tarihi boyunca çeşitli medeniyetler zaman zaman ortaya çıkmış ve yok olmuştur. Allah, rahmet sıfatının bir sonucu olarak toplumlara insanoğlunun başlangıçta verdiği sözü hatırlatacak uyarıcı, korkutucu ve müjdeleyici rahmet elçilerini gönderir. İnsanların verdikleri sözü hatırlamaları için süre tanır ve uyanmaları için bazı belalara uğratır. Ancak toplumun düşmanlığının artarak; "ya bizim dinimize dönersin, ya yurdumuzu terkedersin, ya da seni taşlarız-öldürürüz" tehdidiyle karşılaşan elçiler, Rabb'ine sığınarak, aczini ifade eder ve yardım ister. Bunun üzerine, "Allah'ın vaadi" gereğince elçiler ve ona tabi olan müminlerin, kavimlerini terkedip-hicret etmeleri emredilir. Geride kalan sapkın kavim helak edilir.

  Kur'an, kavimlere gönderilen elçiler, bu elçilerin çağrıları, kavimlerinin cevapları, Allah'ın, bu kavimleri nasıl ve neyle helak ettiğiyle ilgili, sayısız ayetler ve açıklamalarla doludur. Bunu çok iyi bilen İblis, iftiralarla önce Nuh tufanına atıf yapıyor ve "yaklaşansaat"te beklenen "helak"ı da basit bir intikam gibi göstermeye çalışıyor. İblis, ağzından baklayı çıkarıyor, yaşamasını istediği bebek için şöyle diyor:

"Bir şans var."

"Dünyanın karanlıktan kurtulmasına liderlik etme şansı."

  Böylece İblis, filmde; doğum yapacak kadını Meryem, doğacak çocuğuda insanlığın kurtuluşuna vesile olacak Mesih (İsa)'ya benzetmeye çalışmış. Şeytan imzalı filmlerin çoğunda işlendiği gibi bu çocuk Deccal'dir. Tıpkı İblis'in Başmelek Mikail olarak kendisini pazarlaması gibi Deccal olacak çocuğu da; Mesih İsa olarak pazarlanmaktadır.

  Filimin sonuç bölümü de oldukça manidar bir şekilde düşünülmüş. Dik bir yamaçtan çıkılınca karşılarında kuzeyden güneye bir hat çizen bir ırmak. Irmağın solunda tatlı bir tepeye oturmuş yerleşim yeri. Ve yapılan konuşmalara bakınca da şu çağrışımlar yapılıyor:

  Yerleşim yeri Kudüs, yanında akan ırmak: Erden. Çocuk: Mesih. Yanındakiler: Meryem, Yusuf. Cahilleri kandırmak için ucuz bir seneryo...

  Yalancı İblis, Mikail'e iftira ederek; Mikail'in ağzından Allah'a karşı iftiralar ve saygısız salyalar akıtıyor.
Bakın gerçek senaryo yazarı İblis, kukla senariste neler yazdırmış:

  "O(Tanrı), güvenini kaybetti, ben(Mikail şapkalı İblis) kaybetmedim." Hadi ordan köpek yalancı!.. İblis, küçük beyinlerle oynamaya devam ediyor:

"Ama gelecek henüz yazılmadı." "Çocuk yaşadığı sürece, hala umut var demektir."

  Sanki Allah'a rağmen bir iş yapabilirmiş, Allah'ın Planı'nı değiştirebilirmiş gibi cahilleri kandırmaya çabalıyor.
Cin-şeytanların girdikleri vampir formunu, Allah adına saldıran meleklermiş gibi göstererek; adi yalanlarında yeni rekorlar kırıyor. Ve kendi saldırı yöntemlerini Allah'a aitmiş gibi göstererek sirkatini söylüyor:

  "Bu bir imha hareketidir. Dışarıdakiler sadece bir araçtır, ele geçirilenler en zayıf iradeli olanlardır ve en kolay dönüşenlerdir."

  İblis'in ordusu, "yaklaşansaat"te işte bu yöntemlerle insanlara saldırıp ele geçirecektir. Ancak profesyonel münafık, yaldızlı laflarla kinini, sevgi edebiyatının arkasında gizliyor; yalanlara devam ederek insanları zayıf noktalarından vuruyor. Yetmiyor birde alacaklı durumuna geçerek sitem ediyor ve kutsal kitapların arkasındaki vahye düşmanlığını saklayamıyor:

"İnsanlığa karşı…saygım, umudum henüz bitmedi. Ama bu lütfu ayaklar altına aldığınızı izledim."

"Toz toprak ve kutsal kitaplardaki kelamlar yüzünden savaştınız."

SONUÇ

1) Senaryonun gerçek yazarı elbette İblis. İnsan senariste dayanarak; insanlığı aldatmaya yönelik "aldatıcı mesajlarını" bu basit filmde de vermekten geri durmamış. Filmde herşey basit ve uyduruk. Amaç bol bol yalanları pazarlamak..Gaflet ve cehalet içerisinde bocalayan; gerçek vahiyden yüz çevirmiş ve şeytanların yemlerini yutmuş olanları avlamak.

2) Her zamanki gibi Allah'a ve O'nun meleklerine düşmanlık, iftira ve Hakla-Batılı karıştırma; bu seneryoda da şeytanca sergilenmiş.

3) İnsanlık, sevgi, kardeşlik edebiyatıyla bir kurtarıcı profili çizme ya da sunma. Bu profili çizilen kimse, ya kurtarıcı bir liderdir, ya da kurtarıcı olacak bir çocuktur. Burada da kurtarılan bir çocuk, ilerde insanlığın kurtarıcısı mesih(!) olacaktır. Tabii ki bu İblis'in, insanlığın önüne çıkarmak için uygun koşulları beklediği Deccal'dir. İblis-Yahudi karışımı Deccal!

4) İblis, insanın ve "insanlık tarihinin yaşlı kurdu" olarak; insanları nerelerinden yakalayacağını çok iyi bilmekte; altını imzaladığı filmlerde bu konuları işlemektedir. Böylece insanlığı, zayıf yerlerinden yakalamasını bilmiş, yaldızlı sözler ve kelimelerle onları etkilemiştir. Bu filmde de gerçek niyetini, "sevgi, kardeşlik, insanlığa saygı, insanlara beslenen umud" gibi yaldızlı kelimelerin arkasında saklamıştır. Nefret ve kin duyduğu insanoğluna, "sizi seviyoruz!" diyebilecek kadar iğrenç bir yalan ustası olduğunu defaatle kanıtlamıştır.

  Muhakkak Allah'ın vaadi hak, İblis'in sözleri ise yerine gelemeyecek fos yalanlardır. İblis'in planları, Allah'ın planı içindedir ve hüsrana uğramaya mahkumdur. İblis ve hizb-i şeytan istemese de, Allah'ın vaadi mutlaka yerine gelecektir.

  "Ey insanlar, Arz'da olan helal ve temiz şeylerden yiyin. Şeytanın adımlarına tabi olmayın. Muhakkak o, sizin için apaçık bir düşmandır."
"Muhakkak o(İblis), size, kötülüğü, fahşayı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder." [BAKARA(2)/
168-169]

  "Senden(İblis'ten) olanları ve onlardan sana tabi olanları, toptan elbette cehenneme dolduracağım." [SAD(38)/85]
 Bana Destek olmak İçin Lütfen Youtube Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın.. Youtube Kanalım  >>> Eyüp Ertaş